Gelişmiş Arama
Ziyaret
4827
Güncellenme Tarihi: 2008/12/22
Soru Özeti
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Soru
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Kısa Cevap
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Tarihçiler Osman’ın desturuyla bir komite tarafından tatbik edilmiş, hazırlanmış ve İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı. Araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve korunmuştur.
Ayrıntılı Cevap
Kuran’ın Toplatılması:
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Birçok Şia uleması özelliklede son dönem âlimleri ve günümüz araştırmacıları Kuran’ı Kerim’in İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında kendisinin gözetimi altında bir araya getirildiği görüşündedir.
Bazı Şia âlimleri ise ikinci görüş olan Emir ’el-Müminin Ali (a.s) tarafından bir Kuran’ın bir araya getirildiği görüşünü kabul etmişlerdir. Lakin Ehlisünnetin birçoğu üçüncü görüşü benimsemişlerdir. Oryantalistlerde genellikle bu görüşü kabullenip Hz. Ali (a.s)’ın bir araya getirdiği Kuran’ın Ashap tarafından görmezden gelindiğini yani itina edilmediğini ifade etmişlerdir.
Aşikârdır ki birinci ve ikinci görüşe göre Kuran’ın bir araya getirilmesi Allah Teâlâ’ya mensup olmaktadır. Surelerin ortaya çıkışı, tertibi ilahi vahyin ışığında gerçekleşmiş olacaktır. Zira Allah Resulü (s.a.a) ayeti şerife göre: «ما ينطق عن الهوى ان هو الا وحى يوحى» “Kendi nefsinden konuşmaz (söylediği her söz) ona vahiy edilmiş vahiydir ancak.” Bütün buyrukları özelliklede din hususunda vahyin hidayetiyle iç içedir. Masum İmamlar ’da nebi değillerse de risaletin devamını sağlamakta, Allah tarafından ismet makamına seçilmiş ve ledünnü ilme sahiptiler.  
Üçüncü görüşü benimseyenler surelerin ve tertibin ilahi kaynaklı olduğunu ispatlayamayacakları gibi bunun böyle olduğunu reddetmiş olmaktadırlar. Sahabenin kişisel tercih ve yeğlemelerini bu konuda müessir bilmiş olurlar.[1] Zira bu görüşe göre Peygamberin vefatından sonra sahabe bir araya gelerek İmam Ali (a.s)’ı müdahil etmeden kendileri Kuran’ı günümüzde ki şekliyle bir araya getirmiş ve tedvin etmiş olmaktadırlar.
Kuran’ın İlk Nüshası:
Üçüncü görüşe göre İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından ve İmam Ali (a.s)’ın Mushaf’ının (Hükümet eden Güç tarafından) kabul edilmemesinden sonra bir kısım sahabe ezcümle Abdullah ibn. Mesut, Miktat ibn. Esvet ve Ebu Musa Eş’eri[2] Kuran’ın bir araya getirilmesine meşgul oldular.
Sahabe kendi bilgi, birikim ve liyakatleri hasebince ayetleri bir araya getirmeye ve Kuran’ın surelerini düzenlemeye koyuldular. Her biri kendine özgü bir Mushaf bir araya getirdi. Bu işin üstesinden gelemeyenlerde diğerlerinden onlar için bir Mushaf kopyalamasını, ayet ve Kuran surelerini onlar için bir araya getirmesini istediler. Bu şekilde ve İslam devletinin sınırlarının genişlemesiyle Mushafların sayısı günden güne artış yaşadı.[3] 
Mushaf toplayanlar muhtelif insanlardı ve birbirleriyle bağlantıları da yoktu. Diğer bir taraftan salahiyet, yetenek ve birikim bakımından bir eşitlik söz konusu değildi. Ellerindeki nüshaların her biri yöntem, tertip, kıraat ve… açısından diğerleriyle bir değildi. Mushaflar arasındaki fark ve kıraat farkı halk arasında ihtilafa yol açmaktaydı.  Bu farklılıklar hilafetin merkezi Olan Medine’de Kuran muallimlerinin öğrencilerine farklı şekillerde eğitim vermesine kadar varmıştı.
Bu ihtilaflar sahabenin Osman’dan Mushafları tekbir Mushaf’a indirgemesi beklentisi içinde olmalarının altyapısını oluşturdu. Osman ilk başta Zeyd ibn. Sabit, Said ibn. As, Abdullah bin. Zübeyir ve Abdullah ibn. Haris ’ten müteşekkil olan dört kişiyi bu işi yapması için görevlendirdi. Daha sonra bazı sahabelerin itirazı üzere sekiz kişiyi daha bu gruba ilave etti. Bu yapıda ayetlerin imlası Peygamberin seçkin sahabesi Ebi ibn. Keeb riyasetinde gerçekleşti.  Bu ekip Mushafları toprakları genişlemiş İslam ülkesinin çeşitli bucaklarından ve merkezlerinden toplayıp bunların arasından Kuranı bir araya getirdiler. Diğer Mushaflar Osman’ın emriyle ya yakıldı yâda kaynar suya atıldı.[4]
Masum İmamlar(a.s) mevcut olan Kuran’ı teyit ederek tilavetin bu Kuran’a göre eda edilmesini öğütlediler. Örneğin Hz. Ali (a.s) bu çalışmaya onay verdiğini açıklamıştır. İbn. Ebi Davut, Suveyd ibn. Gufeyle’den nakleder İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “ Allah’a ant olsun Osman Mushaf (Kuran) hakkında bizlere danışmadan hiçbir şey yapmadı.”[5]
Başka bir rivayette Ali (a.s) buyuruyor: “ Eğer Mushaflar konusu bana bırakılsaydı; bende Osman’ın yaptığının yapardım.”[6]
Osman tarafından mushafların teke indirilmesi için görevlendirilen komite görevini üç ana başlık altında yürüttü:
  1. Kaynakların toplanması ve Müslümanlar arasında dağıtılacak sahih Mushaf’ın temini.
  2. Hazırlanmış Mushafların sıhhatinden ve aralarında ihtilaf olmadığından emin olunması için birbiriyle karşılaştırılması.
  3. Bütün İslam beldelerinde bulunan mushafların ve Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin toplatılması ve ortadan kaldırılması.[7]
Maalesef bu komite üç aşamada da gerekli olan özveriyi ve dikkati göstermedi ve görevlerini yerine getirmede biraz toleranslı davrandılar. Özellikle ikinci aşamada zira Mushafların karşılaştırılması daha fazla dikkate ve incelemeye ihtiyaç duymaktaydı.
Mushafların toplatılması ve yok edilmesi aşamasında Osman şu şekilde amel etti: çeşitli beldelere birilerini göndererek Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin ve mushafların toplanmasını sağladı ve daha sonra onların yakılmasını emretti.[8]
Osman ilk başta mushafların teke indirilme işinin kolay olduğunu sanıyordu. İşte bu yüzden bu işi yapacak yeterli liyakati olmayan bir grup kurdu. Sonradan bu işin üstesinden gelebilecek içlerinde «سیّد قرّا» “Karilerin efendisi” ve Ebi ibn. Keeb gibi seçkin sahabenin olduğu liyakatli ve yetkin bir ekibe tevessül etti.[9]
Diğer taraftan Osman bütün Müslümanlara kimin elinde Peygamberden duyduğu Kuran’ın bir bölümü varsa bu komiteye teslim etmesini ilan etti.[10] Bu genel ilan sonucunda halk ellerinde bulunan üzerine Kuran’ın yazılmış olduğu levhaları, tahtaları ve kemikleri komiteye teslim etti.
Tarihçiler hazırlanmış, karşılaştırılarak eşleştirilmiş İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı.[11]
 Öyleyse araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve saklanmıştır. Her bölgeye gönderilen Mushaf o beldenin merkezinde korunmaktaydı. Onun üzerinden diğer nüshalar kopyalanarak halkın eline ulaşması sağlanmaktaydı. Yalnızca bu nüshaların kıraati resmiyet taşımakta olup Eşleştirilmiş nüshanın kıraatiyle farklılık taşıyan nüsha resmiyet taşımayan, geçersiz ve yasak nüsha hükmünde olup kullanılması cezai gerektirmekteydi.[12]
Medine’de bulunan Mushaf temel kaynak hükmünde olup; eğer islam beldelerinde gönderilen Mushaflar arasında bir ihtilaf yaşanırsa ihtilafın ortadan kalkması ve tashihi için Medine Mushaf’ı ölçü kabul edilmekteydi. Bu Mushaf’a göre diğer Mushaflar tashih edilmekteydi.[13]
 
 
 
 

[1] 71 numaralı cevaptan iktibas edilmiştir. Site: 314.
[2] Muhammet Hadi, Marifet, Ulum Kuran, s.125, Müesseseyi ferhengi temhit, yaran çap, 4.bk, Kum, 1381.şemsi.
[3] Ulum Kuran, 132.s.
[4] Ulum Kuran, 133; Muhammet Hadi, Marifet, Tarih Kuran, 84- 139.s, tahran, semt, 1357.şemsi.
[5] Siyuti, Celaluddin, El’itkan fi ulum Kuran, 1.c, 59.s, yeni baskı.
[6]  İbn. El’cezri, En’neş fi kıraat’il-eşer, 1.c, 8.s, Mektebe Mustafa Muhammet yayınları, Mısır.
[7] Ulum Kuran, 142.
[8] Ulum Kuran, 143.
[9] Esgalani, ibn. Hacer, Tehzib Et’tehzib fi esma’i-rical, 1.c, 187.s, meclisi dairet’ul-mearif En’nizamiye.
[10] Secistani, Süleyman, El’Mushaf, 24.s, Mektebe’tur-Rahmaniye, Mısır.
[11] El’Mushaf, 34.s.
[12] Ulum Kuran, 146.s.
[13] Ulum Kuran, 146.s.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Diriliş cisimsel mi yoksa ruhani midir?
    17927 معاد و قیامت 2012/05/27
    Her ne kadar akli deliller ahiret ve bu dünyevi hayat dışındaki başka bir dünyanın gerekliliğine tanıklık etse de ahretin nitelik ve keyfiyeti, ahiretin sadece ruhani olup olmayacağı veya hem ruhani ve hem cismani olup olmayacağı ve de cisimsel dirilişi kabul etme durumunda bu cismin maddi mi yoksa ...
  • Mescidin hangi halısının necis olduğunu bilmiyorsak, onu nasıl temizleyebiliriz?
    6067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Büyük mercilerin (Allah onları korusun) bürolarının yanıtları şunlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu: Sorulan sorudaki varsayıma göre belirtilen tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Yakin hâsıl olması için tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Eğer ...
  • İmam Ali (a.s)’ın hayatını özet olarak beyan edebilir misiniz?
    2908 امام علی ع 2020/01/19
  • Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
    13571 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/24
    Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir. ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8250 بیشتر بدانیم 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Düğünlerde klasik müzikler kullanılması halinde, kadının kadın için dans etmesinin hükmü nedir?
    7608 کلیات 2012/04/07
    Ayetullahe'l-uzma HAMANEİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Kadının kadınlar için dans etmesi eğer lehv unvanı kendisine sıdk ediyor; örneğin kadınlar meclisini dans meclisine dönüştürüyor olması gibi, sakıncalıdır ve ihtiyatı vacip gereğince terk edilmelidir. Bu durum dışındaki durumlarda eğer şehveti uyandıracak nitelikte veya haram bir ...
  • İmam Ali’nin Zülfikar’ı şimdi nerededir?
    69010 تاريخ بزرگان 2011/10/30
    Zülfikar, Allah Resulü’nün (s.a.a) kılıcının adıdır.[1] Bu kılıcın bununla adlandırılması hakkında şöyle demişlerdir: Kılıcın arkasında insanın belkemiği gibi kısa ve uzun çıkıntılar bulunmaktaydı.[2] Zülfikar’ın macerası İslam’ın ilk yıllarındaki savaşlardan ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    31000 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55543 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Tahrip edilmiş korunaktan hırsızlık yapmanın hükmü nedir?
    6908 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Hırsızın elinin kesilmesinin şartları şunlardır:1. Erginlik2. Akıl3. İrade4. Zorunluluğun olmaması5. İster yalnız başına ve ister beraberce olsun hırsızın korunağa saygısızlık etmesi6. Eşyayı korunaktan çıkarması7. Hırsızın mal sahibinin babası olmaması8. Korunağa saygısızlığın ve hırsızlığın gizlice yapılması; açıkça ve aşikâr olarak korunak kırılır ...

En Çok Okunanlar