Gelişmiş Arama
Ziyaret
4699
Güncellenme Tarihi: 2008/12/22
Soru Özeti
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Soru
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Kısa Cevap
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Tarihçiler Osman’ın desturuyla bir komite tarafından tatbik edilmiş, hazırlanmış ve İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı. Araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve korunmuştur.
Ayrıntılı Cevap
Kuran’ın Toplatılması:
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Birçok Şia uleması özelliklede son dönem âlimleri ve günümüz araştırmacıları Kuran’ı Kerim’in İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında kendisinin gözetimi altında bir araya getirildiği görüşündedir.
Bazı Şia âlimleri ise ikinci görüş olan Emir ’el-Müminin Ali (a.s) tarafından bir Kuran’ın bir araya getirildiği görüşünü kabul etmişlerdir. Lakin Ehlisünnetin birçoğu üçüncü görüşü benimsemişlerdir. Oryantalistlerde genellikle bu görüşü kabullenip Hz. Ali (a.s)’ın bir araya getirdiği Kuran’ın Ashap tarafından görmezden gelindiğini yani itina edilmediğini ifade etmişlerdir.
Aşikârdır ki birinci ve ikinci görüşe göre Kuran’ın bir araya getirilmesi Allah Teâlâ’ya mensup olmaktadır. Surelerin ortaya çıkışı, tertibi ilahi vahyin ışığında gerçekleşmiş olacaktır. Zira Allah Resulü (s.a.a) ayeti şerife göre: «ما ينطق عن الهوى ان هو الا وحى يوحى» “Kendi nefsinden konuşmaz (söylediği her söz) ona vahiy edilmiş vahiydir ancak.” Bütün buyrukları özelliklede din hususunda vahyin hidayetiyle iç içedir. Masum İmamlar ’da nebi değillerse de risaletin devamını sağlamakta, Allah tarafından ismet makamına seçilmiş ve ledünnü ilme sahiptiler.  
Üçüncü görüşü benimseyenler surelerin ve tertibin ilahi kaynaklı olduğunu ispatlayamayacakları gibi bunun böyle olduğunu reddetmiş olmaktadırlar. Sahabenin kişisel tercih ve yeğlemelerini bu konuda müessir bilmiş olurlar.[1] Zira bu görüşe göre Peygamberin vefatından sonra sahabe bir araya gelerek İmam Ali (a.s)’ı müdahil etmeden kendileri Kuran’ı günümüzde ki şekliyle bir araya getirmiş ve tedvin etmiş olmaktadırlar.
Kuran’ın İlk Nüshası:
Üçüncü görüşe göre İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından ve İmam Ali (a.s)’ın Mushaf’ının (Hükümet eden Güç tarafından) kabul edilmemesinden sonra bir kısım sahabe ezcümle Abdullah ibn. Mesut, Miktat ibn. Esvet ve Ebu Musa Eş’eri[2] Kuran’ın bir araya getirilmesine meşgul oldular.
Sahabe kendi bilgi, birikim ve liyakatleri hasebince ayetleri bir araya getirmeye ve Kuran’ın surelerini düzenlemeye koyuldular. Her biri kendine özgü bir Mushaf bir araya getirdi. Bu işin üstesinden gelemeyenlerde diğerlerinden onlar için bir Mushaf kopyalamasını, ayet ve Kuran surelerini onlar için bir araya getirmesini istediler. Bu şekilde ve İslam devletinin sınırlarının genişlemesiyle Mushafların sayısı günden güne artış yaşadı.[3] 
Mushaf toplayanlar muhtelif insanlardı ve birbirleriyle bağlantıları da yoktu. Diğer bir taraftan salahiyet, yetenek ve birikim bakımından bir eşitlik söz konusu değildi. Ellerindeki nüshaların her biri yöntem, tertip, kıraat ve… açısından diğerleriyle bir değildi. Mushaflar arasındaki fark ve kıraat farkı halk arasında ihtilafa yol açmaktaydı.  Bu farklılıklar hilafetin merkezi Olan Medine’de Kuran muallimlerinin öğrencilerine farklı şekillerde eğitim vermesine kadar varmıştı.
Bu ihtilaflar sahabenin Osman’dan Mushafları tekbir Mushaf’a indirgemesi beklentisi içinde olmalarının altyapısını oluşturdu. Osman ilk başta Zeyd ibn. Sabit, Said ibn. As, Abdullah bin. Zübeyir ve Abdullah ibn. Haris ’ten müteşekkil olan dört kişiyi bu işi yapması için görevlendirdi. Daha sonra bazı sahabelerin itirazı üzere sekiz kişiyi daha bu gruba ilave etti. Bu yapıda ayetlerin imlası Peygamberin seçkin sahabesi Ebi ibn. Keeb riyasetinde gerçekleşti.  Bu ekip Mushafları toprakları genişlemiş İslam ülkesinin çeşitli bucaklarından ve merkezlerinden toplayıp bunların arasından Kuranı bir araya getirdiler. Diğer Mushaflar Osman’ın emriyle ya yakıldı yâda kaynar suya atıldı.[4]
Masum İmamlar(a.s) mevcut olan Kuran’ı teyit ederek tilavetin bu Kuran’a göre eda edilmesini öğütlediler. Örneğin Hz. Ali (a.s) bu çalışmaya onay verdiğini açıklamıştır. İbn. Ebi Davut, Suveyd ibn. Gufeyle’den nakleder İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “ Allah’a ant olsun Osman Mushaf (Kuran) hakkında bizlere danışmadan hiçbir şey yapmadı.”[5]
Başka bir rivayette Ali (a.s) buyuruyor: “ Eğer Mushaflar konusu bana bırakılsaydı; bende Osman’ın yaptığının yapardım.”[6]
Osman tarafından mushafların teke indirilmesi için görevlendirilen komite görevini üç ana başlık altında yürüttü:
  1. Kaynakların toplanması ve Müslümanlar arasında dağıtılacak sahih Mushaf’ın temini.
  2. Hazırlanmış Mushafların sıhhatinden ve aralarında ihtilaf olmadığından emin olunması için birbiriyle karşılaştırılması.
  3. Bütün İslam beldelerinde bulunan mushafların ve Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin toplatılması ve ortadan kaldırılması.[7]
Maalesef bu komite üç aşamada da gerekli olan özveriyi ve dikkati göstermedi ve görevlerini yerine getirmede biraz toleranslı davrandılar. Özellikle ikinci aşamada zira Mushafların karşılaştırılması daha fazla dikkate ve incelemeye ihtiyaç duymaktaydı.
Mushafların toplatılması ve yok edilmesi aşamasında Osman şu şekilde amel etti: çeşitli beldelere birilerini göndererek Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin ve mushafların toplanmasını sağladı ve daha sonra onların yakılmasını emretti.[8]
Osman ilk başta mushafların teke indirilme işinin kolay olduğunu sanıyordu. İşte bu yüzden bu işi yapacak yeterli liyakati olmayan bir grup kurdu. Sonradan bu işin üstesinden gelebilecek içlerinde «سیّد قرّا» “Karilerin efendisi” ve Ebi ibn. Keeb gibi seçkin sahabenin olduğu liyakatli ve yetkin bir ekibe tevessül etti.[9]
Diğer taraftan Osman bütün Müslümanlara kimin elinde Peygamberden duyduğu Kuran’ın bir bölümü varsa bu komiteye teslim etmesini ilan etti.[10] Bu genel ilan sonucunda halk ellerinde bulunan üzerine Kuran’ın yazılmış olduğu levhaları, tahtaları ve kemikleri komiteye teslim etti.
Tarihçiler hazırlanmış, karşılaştırılarak eşleştirilmiş İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı.[11]
 Öyleyse araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve saklanmıştır. Her bölgeye gönderilen Mushaf o beldenin merkezinde korunmaktaydı. Onun üzerinden diğer nüshalar kopyalanarak halkın eline ulaşması sağlanmaktaydı. Yalnızca bu nüshaların kıraati resmiyet taşımakta olup Eşleştirilmiş nüshanın kıraatiyle farklılık taşıyan nüsha resmiyet taşımayan, geçersiz ve yasak nüsha hükmünde olup kullanılması cezai gerektirmekteydi.[12]
Medine’de bulunan Mushaf temel kaynak hükmünde olup; eğer islam beldelerinde gönderilen Mushaflar arasında bir ihtilaf yaşanırsa ihtilafın ortadan kalkması ve tashihi için Medine Mushaf’ı ölçü kabul edilmekteydi. Bu Mushaf’a göre diğer Mushaflar tashih edilmekteydi.[13]
 
 
 
 

[1] 71 numaralı cevaptan iktibas edilmiştir. Site: 314.
[2] Muhammet Hadi, Marifet, Ulum Kuran, s.125, Müesseseyi ferhengi temhit, yaran çap, 4.bk, Kum, 1381.şemsi.
[3] Ulum Kuran, 132.s.
[4] Ulum Kuran, 133; Muhammet Hadi, Marifet, Tarih Kuran, 84- 139.s, tahran, semt, 1357.şemsi.
[5] Siyuti, Celaluddin, El’itkan fi ulum Kuran, 1.c, 59.s, yeni baskı.
[6]  İbn. El’cezri, En’neş fi kıraat’il-eşer, 1.c, 8.s, Mektebe Mustafa Muhammet yayınları, Mısır.
[7] Ulum Kuran, 142.
[8] Ulum Kuran, 143.
[9] Esgalani, ibn. Hacer, Tehzib Et’tehzib fi esma’i-rical, 1.c, 187.s, meclisi dairet’ul-mearif En’nizamiye.
[10] Secistani, Süleyman, El’Mushaf, 24.s, Mektebe’tur-Rahmaniye, Mısır.
[11] El’Mushaf, 34.s.
[12] Ulum Kuran, 146.s.
[13] Ulum Kuran, 146.s.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar