Gelişmiş Arama
Ziyaret
12297
Güncellenme Tarihi: 2011/08/17
Soru Özeti
İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
Soru
İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
Kısa Cevap

Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. Sözlü yöntem konuşma, matem, münazara, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi türleri içerir. Yazılı yöntem mektup, davetname, vb. türleri kapsar. Amelî yöntem ise ayrıntılı cevapta değinilecek olan bir takım türlere sahiptir.

Ayrıntılı Cevap

Tebliğ uygun ve etkili araçlardan istifade ederek mesaj ulaştırmaya denir. Tarih boyunca kendi mesajını başka insanlara ulaştırmak isteyen tüm mektep ve bireyler değişik yöntem ve araçlardan istifade etmiştir. Bugünkü dünyada da insanları muhtelif fikir ve inançlara kazandırmak için kapsamlı propagandalar yapılmaktadır. Mekteplerin müntesipleri uygun bir tebliğden istifade ederek insanları sahip oldukları düşünce, fikir ve inançlarıyla aşina kılmak ve kendi takipçikleri yapmak istemektedir. En son ve en kamil din sıfatıyla İslam ebedi ve evrensel bir misyon taşıması nedeniyle, insanlara (dini) tebliğ etmek, onları ilahi hüküm ve öğretiler ile tanıştırmak ve yanı sıra müjdeleyip uyarmak çok önemlidir. Çünkü İslam hidayet dinidir ve hidayeti çok değerli saymıştır. İnsanlar İslam öğretileri ve inançlarına aşina olmadıkları sürece onların hidayete ermesi mümkün değildir. Tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir.

1- Sözlü Tebliğ:

Bu yöntem çok değişik olup konuşma, hutbeler, ezan, dualar, Kur’an-ı Mecid’in nurani ayetlerini tilavet etmek, bayramlarda sevindirici merasimler ve gam ve hüzün günlerinde de matem merasimleri düzenlemek, münazara, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi hususları içerir.

2- Yazılı Tebliğ

A. Kur’an Ayetleri Aracılığıyla:

Her zaman yazılı bir eser sıfatıyla tüm insanların yanında olan nurani Kur’an ayetleri insanları hidayete erdirmede önemli değere sahiptir. Onun hatta zamanımızda bile hidayet edici olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Nitekim şöyle buyuruyor: “İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.”[1]

B. Peygamber (s.a.a) Ve İmamlardan Gelen Değerli Hadisler.

C. Mektup Göndermek:

Mektup göndermek, çağrısının başladığı ilk günlerden itibaren Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından önemsenmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Habeşistan kralı Necaşi’ye gönderdiği mektup bunun bir numunesidir. Hudeybiye barışından ve müşriklerin saldırılarının durmasından emin olunduktan sonra, Hz.Peygamber (s.a.a) Hicaz dışında tebliğ etme düşüncesini hayata geçirdi ve elçi yollayarak ve mektup göndererek herkesi tek ilaha tapmaya ve İslam dinini kabul etmeye davet etti. Bu kapsamlı çağrı, kendisi dünyadan göçünceye dek devam etti. Büyük krallar, Hıristiyanlığın dinsel yöneticileri ve meşhur kabile reisleri bu mektupların asıl muhataplarıydı.[2]

3- Amelî Tebliğ:

İslam bu yönteme çok önem vermiştir. Kur’an şöyle buyurmaktadır: “Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz?”[3] Bir başka yerde ise şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?[4] İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanları söz dışında başka bir şeyle Allah’ın dinine davet edin”[5] İslam Peygamberi ve temiz imamlar (a.s) İslam yolunda bu yöntemden çok yararlanmışlardır; zira söylenenlerin etki etme şartı bir tebliğcinin söylediği şey ile amel etmesidir. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) ve imamların (a.s) yapabildiği ve diğer insanların yapmaktan aciz kaldığı mucize ve kerametler de bir tür amelî tebliğdir ve halkın İslam’a yönelmesinde çok etkili olmuştur. Buna ek olarak, İslam tebliğde zarif nokta ve değişik şartları gözetmiştir. Bunlara riayet etmek tebliğsel faaliyetlerin eser bırakması ve mahsul vermesinde ve de neticede İslam’ın ilerlemesinde çok etkili olmuştur. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara işaret edilebilir:

1. Tebliğ Mekânının Önemi:

Uygun mekânlarda dinsel meseleleri tebliğ etmek ve ilahi buyrukları kullara ulaştırmak daha çok etki bırakacaktır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Allah’ın mesajını ve İslam’ın çağrısını hac günlerinde halka ulaştırmaktaydı. İmam Hüseyin (a.s) Kerbela’ya hareket etmeden önce hacıların gelmesi ve de kendi misyonunu ve Yezid’in cinayetlerini Allah’ın evini ziyarete gelen kimselere anlatmak için Mekke’de kaldı ve onlardan her birinin bu mesajı kendi bölge halkına ulaştırmasını hedefledi. İmam Sadık (a.s) Arafat çölünde hacılar topluluğu arasında durur, dört tarafına bakar ve her tarafta üç defa şöyle buyururdu: Ey insanlar sizin önderiniz Peygamber (s.a.a), ondan sonra Ali b. Ebu Talib (a.s), ondan sonra Hasan ve Hüseyin, onlardan sonra Ali b. Hüseyin, ondan sonra Muhammed b. Ali idi ve şimdi ise benim.”[6] Mekke ve mescit gibi yerler tebliğ için uygun yerlerdir. Tarih boyunca mescit ve minber yan yana olmuşlardır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah’ın mescitlerinin birinde oturan, Allah’ın kitabını okuyan ve kendi aralarında onu inceleyen hiçbir topluluk yoktur ki kendilerine sükûnet inmesin ve kendilerini rahmet kuşatmasın.”[7]

2. Tebliğ Zamanı:

Tebliğ için uygun zamanı seçmek tebliğcinin başarılı olmasında etkili amillerdendir. Kur’an ayetleri ve masum imamların dualarına bir göz atmayla işlerde ve özellikle de tebliğsel hareketlerde zamanın rolü kavranabilir. Yüce Allah Kur’an’ı Kadir gecesi nazil etmiştir.  [8]اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فى لَیْلَةِ الْقَدْرِ Kur’an’ın indirilmesi için bu zamanın seçilmesi, onun önemini artırmaktadır. Zira Kadir gecesi de en güzel zamanda yani mübarek Ramazan ayında yer almaktadır. Allah Resulü’nün (s.a.a) gönderilmesinden üç yıl sonra şu ayet nazil olmuştur: “Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme.”[9] Bu ayetin üç yıl sonra nazil olması, ondan önce Allah’ın dinini aşikâr olarak ilan etmek ve de müşrik ve kâfirlerden uzak olmak için altyapı ve şartların hazır olmadığını göstermektedir. Kureyş inkârcıları, Allah Resulü’nün tebliğini engellemek istedikleri zaman, Hz. Peygamber (s.a.a) haram aylardan istifade etmekte, Ukaz, Micne ve Zilmecaz gibi pazarlara gitmekte, yüksek bir yere çıkmakta ve halkı İslam dinine davet etmekteydi.[10] Çünkü inkârcıların inancına göre bu aylarda savaş ve kan akıtmak haram idi ve bu yüzden Hz. Peygambere (s.a.a) bir zarar gelmiyordu.

3. Allah’ın Adıyla Başlamak:

Her işte gerçek müessir Allah olması ve her amelin başarılı olması tam olarak O’nun isteğine bağlı bulunması nedeniyle söz O’nun adıyla başlamalıdır. Bu şekilde söz ilahî bir dayanak bulacak ve halka direkt etki edecektir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Allah tarafından aldığı ilk emir mesajı ve sözüne Allah’ın adıyla başlamasıydı. “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”[11]

4. İlahî Vahiy İle İletişimde Olmak:

İlahi vahiy ile iletişimde olma dışında insan sözü hiçbir zaman hatadan yoksun değildir. Tebliğci, Allah Tebarek ve Taala’nın yüce elçisine vahyettiği şeylere sarılmalıdır. Bu doğru yoldur. Aksi takdirde sapma tehlikesi öndedir: “Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.”[12] Vahiy kaynağıyla iletişim içinde olan Peygamberin (s.a.a) söz ve tebliği arzu ve hevesten uzaktır. “O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.”[13] Bu onun etkili olmasının sırlarından biridir.

5. Delilli Ve Mantıklı Konulardan Yararlanmak Ve Çürük, Payesiz Ve Edep İle İnsaniyete Aykırı Konulardan Uzak Durmak:

Kur’an-ı Kerim değişik ayetlerde konularını burhan ve delille beyan etmiş ve takipçilerine kâfirlerle en güzel şekilde tartışmalarını emretmiş[14] ve şöyle buyurmuştur: “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler.”[15] Kur’an hatta kendi muhaliflerinden bile iddiaları için delil getirmelerini istemekte ve şöyle buyurmaktadır: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”[16] “(Kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir.”[17]

6. Müjde Ve Teşvik:

Kur’an-ı Kerim insanları infak etmeye davet için birçok müjde vermiştir: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfü geniş olandır, hakkıyla bilendir.”[18] Bir başka yerde insanları salih amele ve namaz kılmaya teşvik etmek için şöyle buyuruyor: “Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.[19]

7.Uyarı:

Kur’an insanları iyi amele teşvik eder ve kötü amelden sakındırır. Hz. Peygamberin (s.a.a) en belirgin yönlendiriciliklerinden biri insanları her türlü arzu pereselikten sakındırmasıydı. Birçok ayette şiddetli azap vaadi verilerek kâfir ve günahkârlar uyarılmış ve şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.”[20] 

8. Dinî Öğretileri Tebliğ Ederken Korkmamak:

Kur’an-ı Kerim tebliğ işinde Allah’tan başka kimseden korkmayan doğru tebliğcileri övmüş ve şöyle buyurmuştur:

“Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter.”[21]

Bu zarif noktalara dikkat edilmesi ve masum önderler ile onların gerçek taraftarları tarafından bunların uygulanması, İslam’ın hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamıştır.  



[1] Maide, 15 ve 16.

[2] Taberi, İbn. Cerid, Tarih-i Taberi, c. 2, s. 882, Tahkik: Nohbetün Mine’l-Ulemai’l-Ecilla, Müessese-i Elem’i Beyrut.

[3] Bakara, 44.

[4] Saf, 2; Kur’an Ve Tebliğ, Muhsin Kıraati, İntişarat-ı Dershayi Ez Kur’an’dan iktibas edilmiştir.

[5] Biharu’l-Envar, c. 5, s. 197, هَارُونُ عَنِ ابْنِ صَدَقَةَ عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع أَنَّهُ قَالَ کُونُوا دُعَاةَ النَّاسِ بِأَعْمَالِکُمْ وَ لَا تَکُونُوا دُعَاةً بِأَلْسِنَتِکُمْ

[6] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Furu-i Kafi, c. 4, s. 466, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran.

[7] Nuri Tabersi, Hacı Mirza Hüseyin, Müstedrekü’l-Vesai, c. 3, s. 363, Çaphane-i İslamiye, Tahran.

[8] Kadir, 1.

[9] Hicr, 94.

[10] Hz. Ayetullah Sübhani, Cafer, Furuğ-ı ebediyet, c. 1, s. 326, Hedef. 1360 ş.

[11] Alak, 1.

[12] Zuhruf, 43.

[13] Necm, 3 ve 4.

[14] Nahl, 125, ادْعُ إِلى‏ سَبیلِ رَبِّکَ بِالْحِکْمَةِ وَ الْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَ جادِلْهُمْ بِالَّتی‏ هِیَ أَحْسَن‏

[15] Enam, 108, وَ لا تَسُبُّوا الَّذینَ یَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَیَسُبُّوا اللَّهَ عَدْواً بِغَیْرِ عِلْم‏

[16] Bakara, 111.

[17] Kasas, 75.

[18] Bakara, 261.

[19] Bakara, 277.

[20] Ali İmran, 4.

[21] Ahzab, 39, الَّذینَ یُبَلِّغُونَ رِسالاتِ اللَّهِ وَ یَخْشَوْنَهُ وَ لا یَخْشَوْنَ أَحَداً إِلاَّ اللَّهَ وَ کَفى‏ بِاللَّهِ حَسیباً

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar