Gelişmiş Arama
Ziyaret
16276
Güncellenme Tarihi: 2009/06/16
Soru Özeti
Kur'an niçin Arapça nazil oldu?
Soru
Kur'an niçin başka dilde değil Arapça olarak nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Dil, insanların birbirleriyle anlaşmaları için en önemli araçtır. Allah-u Teala, Rahman suresinin başlarında konuşma yeteneğini büyük nimetlerinden saymaktadır. İnsanların hidayeti için gönderilen peygamberler, kavimlerinin dilleriyle konuşuyorlardı. Ahlak, ahkâm ve akaidi kavimlerinin diliyle onlara açıklıyorlardı. Allah-u Teala bi'setten önceki cahiliyet Araplarının şartlarını göz önüne alarak Resul-u Ekrem'i (s.a.a) Arap kavminden gönderdi. Öyleyse onların diliyle konuşmalı ve anlayabilecekleri mucize getirmeliydi. Bu yüzden Peygamber (s.a.a)'in mucizesi olan Kur'an da Arapça nazil oldu. Elbette Arapça dilinin belagat, fesahat, vb. yönlerden zenginliği de göz ardı edilmemelidir.

 

Ancak burada insanın aklına şöyle bir soru gelmektedir: Allah'ın gönderdiği son Peygamberi (s.a.a) niçin Arap oldu ki kitabı da Arapça indi? Cevap şudur: Arapların, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları vardı. Tarih boyunca hiç bir dış güç onların dillerini değiştiremedi. Öte yandan Arapça, az kelimeyle birçok konuyu herhangi bir belirsizlik kalmadan beyan edebilme özelliğine sahip bir dildir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun (s.a.a) kitabını koruması ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur’an'ın Arapça nazil olmasının sebeplerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.

Ayrıntılı Cevap

İlahi sünnetlerden birisi insanların hidayeti için resullerin gönderilmesidir. Resuller de insanlarla anlaşabilmek için gönderildikleri bölgenin dilleriyle konuşurlardı. Dil insanlarla iletişim kurmanın tek yoludur. Peygamberler de insanlarla iletişim halinde olmak zorunda idiler. Peygamberlerin kendi kavimlerinin dilleriyle konuşmaları ilahi sünnetlerden bir diğeridir. Allah-u Teala buyuruyor ki:

 

“Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiç bir resul göndermedik.”[1]

 

Bu sünnet, hatta evrensel daveti olan ulu'l Azam peygamberler (a.s) için de geçerlidir. Onlar davetleri evrensel olmasına rağmen gönderildikleri toplumun dilini konuşuyorlardı. Böyle olmasaydı, dinleri kendi kavimleri içinde bile anlaşılmaz ve kabul edilmez olurdu.

 

Kur'an, dilin ötesinde bir hakikattir. Arapçaya dönüşmeden önce insan aklının ulaşamayacağı bir merhalede idi. Allah onu asıl yerinden indirmiş, insanın anlayabileceği hadde getirmiş ve insan aklının onun hakikatlerini anlayabilmesi için Arapça haline getirmiştir.[2]

 

Demek ki Kur'an'ın aslı söz değildir ve belli bir dile de sığmaz. O zaman neden Arapça nazil oldu? diye sorulursa cevabı şudur: Arapçayı bütün diller arasında fesahet ve belağatın doruğuna çıkaran ve onu muteber bir dil haline getiren özelliklerinin yanı sıra İslam Peygamberi (s.a.a) dili Arapça olan bir kavmin için de davetini başlatmıştı. Peygamber (s.a.a) de Allah'ın mesajını ulaştırırken inkar etmemeleri için onların anlayabileceği bir mucizeyle gelmeliydi. Böylece Allah'a iman getirecek ve din için çaba harcayacaklardı. Tabi bu, Kur'an'ın bütün hakikatlerinin anlaşılması manasına gelmez. Çünkü onun hakikatleri sınırsızdır. Anlaşılmaktan kasıt dilin ve bazı gerçeklerin genel manada anlaşılmasıdır.

 

Bi'setten önceki cahiliyet döneminin Arapları çok kötü şartlar altında yaşıyorlardı. Bu yüzden Allah, Peygamberini (s.a.a) Arap kavminin içinden seçti. Hz. Ali (a.s) İslam’dan önceki cahiliyet döneminin durumunu ve Peygamber (s.a.a)'in gelişini şöyle anlatıyor: “Allah Peygamberini öyle bir zamanda gönderdi ki, insanlar başı boş ve şaşkın haldeydiler. Fitneler baş göstermiş, heva ve heves onlara galip gelmiş, kendini beğenmişlik ve tekebbür hatalarını çoğaltmış, cahiliyetin cehaleti onları aşağılamış, işlerinde şaşkınlığa düşmüş, cehalet belası her taraflarını sarmıştı. Peygamber (s.a.a) nasihat ediyor, hayırları için bütün gücünü kullanıyor, doğru yola davet ediyor, hikmet ve güzel öğütle halkı Allah'a davet ediyordu.”[3]

 

Bu şartlar, Peygamber (s.a.a)'in Arap kavminden gönderilmesine neden oldu. Öyleyse Kur'an da başka dilde değil Arapça olmalıydı. Fakat burada önemli olan şey Kur'an'dan faydalanabilmektir. Çünkü o Araplara özgü değildir. Allah-u Teala buyuruyor:

 

“Eğer Kur'an'ı başka bir dille meydana getirseydik, elbette derlerdi ki ayetleri Arapça olarak açıklansaydı da anlasaydık olmaz mıydı? Bu, yabancı bir dille söylenmiş bir söz, söyleyen de Arap ha? De ki: O, inananlara doğru yolu gösterir ve şifadır; inanmayanlarınsa kulaklarında ağırlık var ve Kur'an, onları kör etmede; sanki onlara pek uzak bir yerden nida edilmede.”[4]

 

Burada şöyle bir soru karşımıza çıkabilir: Son peygamber neden Arap oldu ki, netice de kitabı da Arapça indi? Böyle bir şey neden Farslara vs. milletlere nasip olmadı?

 

Cevaba geçmeden önce bir kaç noktayı belirtmemiz gerekir:

 

a-Konu son Peygamber (s.a.a) olunca bir grup Onun (s.a.a) mesajını almalı ve onu iyi bir şekilde korumalıdır (içten koruma etkeni)

 

b-Diğer taraftan bütün Peygamberlerin tarihinde gördüğümüz gibi dini ve onun koruyucularını yok etmek isteyenler hep vardır (değişimde dış etkenler).

 

c- Her zaman, özellikle Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra din hep mucizeyle korunacak diye bir şey yoktur.

 

Bütün bunlar göz önüne alındığında bakalım nerede ve hangi şartlarda bu noktalar gerçekleşebilir:

 

1- Araplar, dillerine, adetlerine ve soylarına karşı özel bir bağlılık ve taassupları olan bir millettir. Onların dillerinden ve kültürlerinden ayırmak mümkün değildir. Hatta çokuluslu propagandalara rağmen asırlardır giydikleri elbiselerini bile değiştirmediler (içten koruma etkeni).

 

2- Hicaz Arapları kendileri ana dillerinden vazgeçmedikleri gibi tarih boyunca hiçbir dış güçte onları bundan vazgeçiremedi (dış etkenin değişimde ki etkisizliği).

 

3- Hicaz Araplarının dilinde ki zamirlerin çokluğu ve bu zamirlerin tesniye, müfred, cem diye ayrılması, kiplerin müzekker ve müennes olması, çoğulu belirten birçok kelimeler, kinayeler, istiareler vs. özellikleri nedeniyle az kelimeyle çok manalar herhangi anlaşılmaz bir nokta olmadan anlatılabilmektedir. Hicaz bölgesi ve Arapça son Peygamberin dinini ve Onun kitabını korumak ve varlığını sürdürmesi için en doğal yoldu. Dolayısıyla Kur'an'ın Arapça nazil olmasının nedenlerinden biri onun ebedi olarak korunması idi.[5] Kur'an'ın Arapça nazil olması Araplar için bir lütuf ve merhamettir. Kur'an eğer Arapça nazil olmasaydı, büyük bir çoğunluğa sahip Araplar ona iman getirmeyeceklerdi. Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

 

“Kur'an'ı Arap olmayanlardan, Arapça bilmeyenlerden birisine indirseydik de, onlara okusaydı inanmazlardı.”[6]



[1] -İbrahim/4

[2] - el-Mizan (Farsça tercümesi) c.18, s.122-123

[3] -Nehc-ul Belağa, (Deşti nin tercümesi), 95. hutbe

[4] -Fussilet/44

[5] - Faslname-i Beyyinat, No.27, s.38-41

[6] -Şuara/198-199

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar