Please Wait
5901
Cevabın açıklanması için zikredilen konuların kısas üzerindeki etkisini incelenmeyi gerekli görüyoruz:
a) Şahitlerin şahitliği ile yapılan itiraf arasındaki çelişki:
Şahitlerin şahitliği ile yapılan itiraf arasında çelişki söz konusu olduğu durumda; şöyle ki: eğer şahitler her hangi bir kimse (örneğin Amr) aleyhinde şahitlik yaparak kasten Zeydi öldürdü deseler, başka birisi (örneğin Bekr) gelip Zeydi öldüren benim, aleyhinde şahitlik yapılan kişi (yani Amr) bu bağlamda günahsızdır şeklinde itiraf eder ve (diğer taraftan) gerçekleşen bu cinayette her ikisinin de (aleyhinde şahitlik yapılan kişi ve itiraf eden kimse) ortak olduğu ihtimali söz konusu olursa fakihçiler arasında meşhur olan görüş şu: kan sahibi aşağıdaki seçeneklerden her hangi birisini tercih edebilir:
1- Aleyhinde şahitlik yapılan kişiyi katil kabul eder ve dolayısıyla ona kısas uygular. İkrar ve itiraf eden kişi de hakkında kısas uygulanmış kişinin varislerine diyetin yarısını öderler.
2- İkrar ve itiraf eden kişiyi katil kabul eder ve ona kısas uygular. Bu durumda aleyhinde şahitlik yapılmış kişinin ikrar edip hakkında kısas uygulanmış olan kişinin varislerine diyetin yarınsı ödenmeyecek.
3- Her iki kişiye (ikrar eden kişi ve aleyhinde şehitlik yapılanları) kısas uygular ancak her birsinin diyetinin yarısını varislerine öder.
4- Her iki kişiye (ikrar eden kişi ve aleyhinde şehitlik yapılan) kısas uygulamaktan sarfınazar eder ve diyet almakla yetinir.
5- Ama eğer katilin bir kişi olduğunu biliniyor ise bu surette yalanız ikrar ve itiraf eden kişiyi kısas edebilir. Ya tevafuk ederek (anlaşarak) ondan diyet alır.[1]
b) Şahitler arasında çelişki:
Bu durumda iki suret söz konusudur: Bir: hakkında şahitlik edilen konuda ihtilaf var; Örneğin; birisi sabah, diğeri akşam, öldürdüğüne dair veya birisi zehirle diğeri kılıçla öldürdüğüne dair veya birisi onu pazarda diğeri ise camide öldürdüğüne dair şehitlik ederse hiçbirisinin şahitliği kabul görülmez.[2]
İki: Katilde ihtilaf var; örneğin; iki kişi katilin Zeyd olduğuna dair, diğer iki kişi gelip katilin Zeyd değil de Amr olduğuna dair şahitlik ederse kısasın sakıt olacağı denilmişti. Ancak bu öldürme olayı kasıtlı veya yarı kasıtlı gerçekleşmişse aleyhinde şahitlik yapılan Zeyd ile Amr her birisi diyetin yarısını ödemeliler. Ama eğer gerçekleşen katl hatadan yapılmışsa her ikisinin Akileleri (akrabaları) diyeti ödemelidirler. Şöyle de denilmiştir: Kan velisi o iki kişi yani aleyhinde şahitlik yapılmış kişilerden birisini seçebilir yetkisine sahiptir. Buradaki olay aynen şuna benziyor: İki kişi ayrı ayrı gelmiş falan kişiyi öldürdüklerine dair itiraf etmiş. Bu durumda da öldürülenin varisleri itiraf eden bu ikisinden birisini katil olarak seçebilir yetkisine sahiptirler. Ancak bu konuda söylenmesi gereken en doğru söz şudur: Bu durumda her iki ceza da; yani hem kısas hem diyet sakıt olmasıdır.[3]
c- Şahitlerin şahitlikten vazgeçmeleri:
Eğer hâkim hüküm vermeden önce şahitler şahitliklerinden vazgeçerlerse onların şahitlikleri sakıt oluyor ve dolayısıyla bu doğrultuda hüküm sadır olmaz. Ama eğer hâkim yapılan şahitliğe dayanarak hüküm sadır ettikten sonra şahitler şahitliklerinden vazgeçerlerse kısas sakıt oluyor.[4]
d) Şahitlerin yalancı oluşları:
Şahitlerin yalancı olduğu tesbit edilirse adaletten düşerler, dolayısıyla yalancı şahitlerin vermiş oldukları şahitlik doğrultusunda sabit olan hüküm sakıt oluyor. Daha doğrusu bu durumda hükmün kendisi asıl itibarıyla sabit olunmamıştır.[5]
e) İrsi Kısas:
Eğer kısas alma hakkına sahip olan bir kimse bu hakkını almadan vefat eder dünyadan giderse onun bu kısas hakkı varislerine geçer. Kısas hakkının varislere geçmesiyle kısas sakıt olmuyor. Varisler kısası uygulama hakkına sahip oldukları gibi “caniyi” affederek kısastan vazgeçebilirler veya anlaşarak diyet alabilirler. (elbette bu muavveze (yani bir hükmü başka bir hükümle değiştirme söz konusu olduğu için ) caninin rızası olması gerekir).
[1] AYETTULLAH HUYİ, seyit Ebulkasım, “mebaniyi tekmiletu’l-minhacis-sahlihin”, Müesesei İhyai Asar İmam Huyi, c. 2, s. 94.
[2] İmam HUMEYNİ, “tahriru’l-vesile”, c. 2, s. 525, el-kevlu fima yesbutu bihi el-kevd, elbeyyine, el-mesele rakam 2.
[3] A.g.e., s. 526, mesele no: 5.
[4] MURVARİD, Ali Asgar, “el-mevsuatu fıkhiye”, çap; Beyrut: 1421 h.k. el-kada ve eş-şahadat, c. 4, s. 14.
[5] [5] İmam HUMEYNİ, “tahrirul-vesile”, c. 2, s. 441; HUYİ seyit Ebulkasım, “mebaniyi tekmiletu’l-minhacis-sahlihin”, müesesei ihyai asar imam huyi, c. 2, s. 92; NECEFİ, Muhammed Hasan, “cevahirul-kelam”, Beyrut: daru ihyai turasil Arabi, c. 42, s. 209.
.