Gelişmiş Arama
Ziyaret
7123
Güncellenme Tarihi: 2011/11/12
Soru Özeti
“Kadınlar, Müslüman olmayan biriyle evlenme hakkına sahip değildir”. İslamın bu buyruğunu dikkate alarak, Sosyoloji konularda bu emir (İslam toplumunun) kapalı bir toplum olduğu telakkisini yaratıyor mu yaratmıyor mu?
Soru
“İslam dininde kadınlar, Müslüman olmayan bir kimseyle evlenemez”. İslamın bu buyruğunu dikkate alarak, Sosyoloji konularda bu emir (İslam toplumunun) kapalı bir toplum olduğu telakkisini yaratıyor mu yaratmıyor mu?
Kısa Cevap

Yeni Sosyoloji bakış açısına göre böyle bir hüküm sadece kadınlara has olmayıp erkekler konusunda da söz konusu olması, bir çeşit kapalı toplum olarak değerlendirilmesinin göstergesi olabilir. Ne var ki toplumun kapalı ve açık olmasının göreceliliğini dikkate alarak, kapalı toplumların tamamını sorgulayıp bu toplumların kapalı olduğunu düşünemeyiz. Bununla birlikte, şu noktaya dikkat edilmesi gerekir: İslam toplumu; dini söylemler, birliktelik, barışçıl taahhütler, ticaret vb. gibi diğer açılardan açık toplumlardan sayılır.

Ayrıntılı Cevap

İlk etapta şu noktanın açıklanması zaruridir: Müslüman’ın, Müslüman olmayanla evlenmesi yalnızca kadınlara has değil, istisnai konuların dışında erkekler de Müslüman olmayan bir kadınla evlenmeleri haramdır.[1]

Acaba böyle bir hüküm, İslami sahada kapalı toplumun göstergesi değil midir? Sorunuzun cevabına gelince, bu meseleyi iki açıdan ele alacağız:

1. Kapalı toplum nedir? Davranışlarımızı hiçbir zaman böyle bir topluma girecek şeklinde düzenlememiz mi gerekiyor?

2. İslam toplumunu açık bir toplum olduğunu kabul edebilir miyiz? Veya böyle bir toplum, kapalı bir toplum mudur?

Şimdi sırasınca yukarıdaki konuları ele alacağız ve sonuçta da kendi görüşümüzü sunacağız:

1. Yeni toplum bilimciler açısından, diğer toplumlarla daha çok irtibat kurma ve daha etkin faaliyet gösterme gücüne sahip olan bir toplum “açık toplum” sayılırken, söz konusu irtibatın sınırlı olduğu toplum da “kapalı toplum” unvanıyla tanıtılır. İddia edildiğine göre; başkalarının tecrübe ve kültüründen yararlanılması sebebiyle çok daha münasip gelişim ve ilerlemeye sahip olacaklardır, ama bununla birlikte açık ve kapalı toplumlar arasında hiçbir sınır, dakik ve özel bir ayırım ortaya konmamıştır. Diğer taraftan, çeşitli medeniyetlerin incelenmesiyle, her toplumda bir takım sınırlandırmaların olduğunu görecek ve hali hazırda da Uluslar Arası alanda sınırlandırılmayan bir toplumu bulamayacağız. Sosyologlardan birisinin deyimiyle: “Gerçek anlamda açık bir toplum, örnek ve ideal bir toplumdur ve böyle bir toplumu yalnızca teorilerde görebiliriz.”[2] Bununla birlikte görünürde açık toplumları tamamen istenilen ve ideal toplumlar olarak değerlendiremeyiz. Zira “açık toplum”, bazı fırsatları toplumsal hareketlenme için hazırlar ama birçok fırsatların yanında bir takım engel ve zorluklara da rastlanır.”[3]

Bu sebeple Sosyologların, her zaman ve bütün şartlarda açık toplumu kapalı topluma tercih ettikleri söylenemez. Örnek olarak şu ibarete dikkat ediniz: “Seçkinler gurubu, genellikle üyelerinin sadece birbirlerine benzeyen özelliktekilerle oturup kalkmaları dolayısıyla bir çeşit kapalı gurup sayılır. Bu toplumsal önemli özellikler şunlardan ibarettir: Ailesel unvanlar, okullar, kuruluşlar ve bağlı oldukları partiler.”[4]

Bizim inancımıza göre; İslami ölçülere göre, seçkin kimselerin böyle davranmaları doğru değildir ve bu davranışlar dini önderler tarafından şiddetle kınanmıştır. İmam Ali (a.s), Osman b. Huneyf ismindeki valisini, sadece zenginlerin katıldığı bir toplumda bulunmasından ötürü kınamış ve böyle bir hareketi tekrarlamaktan sakındırmıştır.[5] Ama Batı Sosyologları, böyle bir şeyi doğal bilmiş ve kendi seçkinlerinin en azından bazı işlerde kapalı toplumda yer almalarından dolayı utanç hissine kapılmamışlardır.

Buna binaen biz Müslümanlar da kendimizi böyle sosyolojik tarifler çerçevesiyle sınırlandırmamalıyız ve İslami hükümlerden birinin uygulanmasından ötürü kendimizi –onların tanımlamasına göre - kapalı toplum tarifine girme vehmine kapılmamalıyız. Açık ve kapalı toplum tarifinin tamamen göreceli bir tanımlama olduğunu dikkate alarak, her toplum bazı konularda kapalı ve başka konularda açık ve serbest hareket edebilir. Gelecek bölümde bu konuya değineceğiz.

2. Açıkladığımız gibi her toplumun bir takım kısıtlamaları vardır ve bunların her biri bir diğerine nispetle açık ve kapalı olarak değerlendirilir. İslam toplumu da bundan müstesna olmayıp kendine has kanunları vardır.

İslam kanunlarının bazılarını, açık toplum ölçülerinin somut örnekleri unvanıyla değerlendirebiliriz. Müslüman olmayanlarla barışçıl yaşama, adaletli davranma ve onlara karşı merhametli olmanın temel alınması:[6] Söyleşilerin delil ve mantığa dayalı olup hakkın kabul edilmesinin temel alınması:[7] Brış anlaşmalarına bağlı kalınarak taarruzda bulunmamak ve yakınlarla iyi ilişkiler içinde olmanın temel alınması:[8] Ticaret özgürlüğü ve ekonomik ikili ilişkiler ve... Bizler Peygamber Ekrem’in (s.a.a) şu tavsiyesini unutmayalım: “Komşuna saygı göster, kâfir olsa bile! Misafirine saygı göster, kâfir olsa bile! Anne ve babana itaat et, kâfir olsalar bile! Hiçbir şahsın meşru isteğini geri çevirme, kâfir olsa bile!”[9] Eğer bu konular açık bir toplumun göstergesi değilse o hal de açık toplumun bunların ötesinde ne gibi ölçüleri olabilir?

Elbette karşı tarafın sizinde işaret ettiğiniz konuda olduğu gibi başka kanunları da vardır; yani Müslüman kadının, Müslüman olmayan veya kâfirlerle evlenmesinin caiz olmayışı şayet İslam toplumu sahasının kapalı olduğunun göstergesidir, ne var ki sonuçta genel görüşün açıklanması gerekir. Hiçbir toplumun tamamen açık olmadığını ve yabancı ve Müslüman olmayanlarla birçok konuda irtibatı yasaklamayan İslami öğretileri dikkate alarak, İslam’ı sınırlandıran birkaç kanuna istinatla, hatta batı toplumunun kapalı toplum ölçülerince bile İslam toplumunu kapalı toplum sayamayız.

Diğer taraftan İslam kanunlarının bu konularda bir sınırlama getirmesinin delilleri vardır ve örnek unvanında zikredilen böyle bir evliliğin yasaklanmasının delillerini İslami kaynaklarda görebilirsiniz.[10]



[1] Bu konuda bkz: Hurr-i Amuli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, Kum: Müesseseyi Âl’ul Beyt, 1409 Kameri, c. 20, s. 533, babı tahrimi münakihatü’l küffar hatta ehli’l-Kitap.

[2] Kuavn, Brus, “Mebaniyi camia Şinasi”, Tercüme ve iktibas: Gulam Abbas Tevessüli ve Rıza Fazıl, Tahran: Sazmani smt., 1372 Şemsi, s. 263

[3] A.g.e. s. 268.

[4], A.g.e. s. 393.

[5] Nehc’ül-Belağa, Kum: Bita, İntişaratı Dar’ul-Hikme, s. 416, name 45.

[6] Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara adil davranmaktan men etmez.” (Mümtehine, 8.)

[7] Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar ar ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer, 18.)

[8] Nisa,90; Enfal, 72; Tevbe, 4; Nahl, 91 ve…

[9] Şuayri, TACUDDİN, Cami’ul-Ahbar, Kum: İntişaratı Razi, 1363 Şemsi, , s. 84.

[10] Müslüman olmayanlarla evlenilmesinin yasak oluşunun delillerinden bir tanesi, böyle bir evlilikten doğacak çocuklar üzerinde uygunsuz etki bırakma imkânıdır. Bkz: Hurri Amuli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 20, s. 534, hadis, 26276. Sınırlı olan bu açıklamaya sığmayacak bu bağlamda başka deliller de vardır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar