Gelişmiş Arama
Ziyaret
7247
Güncellenme Tarihi: 2011/11/21
Soru Özeti
Evrendeki şerlerin arazî olarak Allah’a isnat edilmesinin nedeni nedir?
Soru
Şu cümlenin manası nedir? “Yüce Allah salt kemal olduğu için, O’nun iradesi gerçekte yaratıkların kemal ve hayrına taalluk eder ve eğer bir yaratığın varlığı evrende şer ve noksanlıkların meydana gelmesini gerektiriyorsa, onun şer ciheti ikincil olacaktır; yani çok hayrın ayrılmaz gereği olduğundan o hayrın ardılınca ilahi iradenin nesnesi olacaktır. (Usul-i Akaid, Ayetullah Misbah Yezdi, s. 162).
Kısa Cevap

Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Eşya hayır ve şer olma açısından beş kısımdır. Bunlardan iki kısmın dış gerçekliği vardır. Bu iki kısım Yüce Allah’ın varlığı olan salt hayır ve çok hayırdan ibarettir. Şer ile birlikte ilahi iradenin icat kelimesine nesne olan ve ilahi kazanın bizzat içerdiği şey, varlığın kendine aldığı miktardır. Başka bir ifadeyle varlık alma kabiliyet ve yeteneği taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle Allah yaratmış, ilahi irade icat etmiş ve ilahi kaza ona taalluk etmiştir. Ama onunla beraber olan yokluklar (şerler) ise Allah’a isnat edilmez. Bilakis onun daha fazla kabiliyet taşımamasına ve istidat kusuruna isnat edilir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soru hakkında açıklama yapılmadan önce, hayır ve şer konusunun çok önemli ve tehlikeli konulardan olduğunu ve birçok filozof ve büyük bilgenin bu konuda değişik görüşler dile getirdiğini hatırlatmak gerekir. Ama bu sorunun cevabı sıfatıyla beyan edilen görüş, İslam filozofları ve İslam havzasındaki kelam ilmi bilginlerinin çoğunluğunca kabul edilmektedir. Şer olarak anılan şeyler soyutlar âleminde mevut değildir ve bu konu madde âlemiyle ilişkilidir. Hayır ve şerrin manasının tahlilinde şöyle denmiştir: Hayır, her şeyin kendi doğası hasebince talep ettiği, sevdiği ve birkaç husus arasında tereddüt ettiğinde onların en iyisini seçtiği şeydir. Şer ise hayrın karşısındadır. Elbette bu mananın tam açıklaması, bu açıklamaya sığmayacak uzun bir izah ister. Eşya hayır ve şer açısından beş kısımdır:

1. Salt hayır, 2. Salt şer, 3. Çok hayır, 4. Çok şer, 5. Eşit.

Bu beş kısım arasından sadece iki kısmın dış gerçekliği bulunur. Birincisi, salt hayırdır; yani varlığı zorunlu ve mutlak kemal olan ve de varlıksal her kemali taşıyan Allah’tır. İkincisi ise çok hayırdır; yani hayrı şerrinden çok olandır. Çok hayrı terk etmede büyük şer yattığından, ilahi inayet bu grup eşyanın varlığını gerekli ve lazım hale dönüştürmektedir. Ama diğer üç kısmın dış gerçekliği bulunmamaktadır; zira salt şer, salt hiçlik ve butlan olan salt yokluktur ve onun var olması imkânsızdır. Lakin diğer iki kısım yani çok şer ve eşit hayır ve şer Allah’ın inayetiyle bağdaşmamaktadır; çünkü ilahi inayet varlık düzenine mümkün en iyi ve sağlam nizamı bahşetmiştir. Eğer dikkatlice bu evrendeki her fenomen incelenirse, evrenin tüm cüzlerinin mümkün olan en güzel şekilde yaratıldığı belli olacaktır.[1] Bunun açıklaması şudur: Bizim yokluk hakkında zihnimizde tasavvur ettiğimiz şey, ya mutlak varlığın çelişiği olan ve mukabil noktasında yer alan mutlak yokluktur, ya da bir kemali taşıması gereken varlıksal kemal yokluğundan ibaret olan eklenmiş ve melekeye mensup yokluktur. Mesela körlük, bir kimsenin görebilmesi gerekirken görmeden yoksun olmasıdır. Bu nedenle biz duvara kör demeyiz. Birinci kısım için de birkaç şekil tasavvur edilebilir; birincisi, yokluğu bir şeyin varlığına değil de mahiyetine atfetmemizdir. Örneğin Ahmet’in yokluğunu tasavvur edip onu yok farz etmemizdir. Mevcut olduktan sonra değil elbette. Bu kısım salt bir aklî varsayım olup kendinde hiçbir şer tasavvur edilemez; çünkü olmaması durumunda şer olacak “olmak” ile “olmamak” arasında ortak olan bir konuyu tasavvur etmedik. Evet, insan bir şeyin yokluğunu o şey ile mukayyet kılabilir. Örneğin insan var olan Ahmet’in yokluğunu tasavvur edebilir ve onu var olduktan sonra yok farz edebilir. Böyle bir yokluk şerdir, ama yokluğun bu kısmı, açıklaması yapılan meleke yokluğudur. İkinci tasavvur ise bir şeyin yokluğunu bir başka şeyle mukayese ederek varsaymamızdır. Örneğin mümkün varlıkların zorunlu varlığının olmaması ve at gibi başka bir mahiyetin insaniyet varlığı taşımaması veya bitkilerin hayvan varlığının olmaması veyahut ineğin at varlığına sahip olmaması bu kabildendir. Bu yokluk kısmı mahiyetin bir gereğidir ve itibarî bir husustur. Karar kılınmış ve gerçek değildir. Yokluğun ikinci kısmı, meleke yokluğu olup bir şeyin belirli bir kemali taşıması gerekirken onu taşımaması ve ondan yoksun olmasından ibarettir. Bir şeyde meydana gelen değişim, eksiklik, afet, hastalık, acı ve tatsızlıklar bu türdendir; zira bu eksikliği taşımamak ve mukabilinde kemal taşımak bu şeyin konumuyla bağdaşır. Yokluğun bu kısmı şerdir ve maddî hususlarda meydana gelir. Bunun menşei, maddi istidatlarda bulunan kusurdur. Elbette bu kusur her şeyde bir ölçüde değildir, değişik derecelere sahiptir. Şer olan bu gibi yoklukların menşei, varlık feyzi kaynağı yani Yüce Allah’ın zatı değildir. Bunlar O’na isnat edilemez; çünkü yokluğun nedeni de yokluk gibi bir şeydir. Varlığın nedeni de başka bir varlıktır, yokluk değildir. Şer ile birlikte ilahi iradenin icat kelimesine nesne olan ve ilahi kazanın bizzat içerdiği şey, varlığın kendine aldığı miktardır. Başka bir ifadeyle varlık alma kabiliyet ve yeteneği taşımaktadır. Daha açık bir ifadeyle Allah yaratmış, ilahi irade icat etmiş ve ilahi kaza ona taalluk etmiştir. Ama onunla beraber olan yokluklar (şerler) ise Allah’a isnat edilmez. Bilakis onun daha fazla kabiliyet taşımamasına ve istidat kusuruna isnat edilir. Bu yoklukları mahlûk saymamızın ve yaratıldıklarını söylememizin nedeni ise, onların varlığın belirli bir miktarıyla karışık ve birlik olmasıdır.[2]

İlgili cevap: 936. Cevap (Site: 1166).



[1] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Nihayetü’l-Hikme, Şirvani, Ali, c. 3, s. 353, Bustan-ı Kitap, çap-ı şeşom, Kum, 1384 ş.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Tercüme, Musevi Hemedani, c. 13, s. 259, Camia-i Müderrisin, çap-ı pencom, Kum, 1374 ş.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar