Please Wait
9493
İslam evrensel, herkesi kapsayıcı ve en kâmil bir din olup dinlerin en sonuncusudur. Bu nedenle tüm ulus ve milletlerden herkes onunla tanışmalıdır. Diğer halkların bu insan yetiştirici dinle tanışmasının tek yolu, İslam hakikatleri, emirleri, hükümleri ve öğretilerini tebliğ etmektir. Bu esasla Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde din tebliğine önem verilmiş ve Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?”[1] Aynı şekilde bir başka yerde de şöyle buyurmuştur: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”[2] Gerçi dini tebliğ etmek özel bir gruba has olmasa da, Kur’an, müminlerin İslamî ilimleri öğrenerek bu önemli iş için mücehhez olmalarını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “(Ne var ki) müminlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.”[3] Bu ayete göre din tebliği, ilmî hazırlıklara ihtiyaç duymaktadır ve dinsel öğretim ve bilgiden her kim ne ölçüde yararlandıysa, diğer insanlara tebliğ etme ve onları aydınlatma hususunda görevlidir. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kim hadislerimizi çok nakleder ve onlarla taraftarlarımızın kalplerini sağlamlaştırırsa, bin ibadet edenden daha üstün ve faziletlidir.”[4] İmam-ı Zaman’a (a.c) yardım etmenin en güzel yollarından biri, Şiiliğin özgün inançlarını savunmak, muhaliflerin saldırısına karşı koymak ve şüphelere cevap vermektir. Dinî hassasiyeti olan kimsenin kendini din ilmiyle mücehhez kılması ve gücü oranında din hakkındaki ilmî ve tebliğsel ihtiyaçları karşılaması gerekir. Elbette din tebliği, sözlü ve yazılı tebliğe özgü değildir, İslam açısından en üstün ve etkili tebliğ yöntemi, amelî ve pratik tebliğdir.[5]
[1] Fussilet, 33, " وَ مَنْ أَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعا إِلَى اللَّهِ وَ عَمِلَ صالِحاً وَ قالَ إِنَّنی مِنَ الْمُسْلِمینَ ."
[2] Âli İmran, 104, " وَ لْتَکُنْ مِنْکُمْ أُمَّةٌ یَدْعُونَ إِلَى الْخَیْرِ وَ یَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَ یَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْکَرِ وَ أُولئِکَ هُمُ الْمُفْلِحُون"
[3] Tevbe, 122, وَ ما کانَ الْمُؤْمِنُونَ لِیَنْفِرُوا کَافَّةً فَلَوْ لا نَفَرَ مِنْ کُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طائِفَةٌ لِیَتَفَقَّهُوا فِی الدِّینِ وَ لِیُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذا رَجَعُوا إِلَیْهِمْ لَعَلَّهُمْ یَحْذَرُونَ "
[4] el-Kafi, c. 1, s. 33, hadis. 9: الْحُسَیْنُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ أَحْمَدَ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ سَعْدَانَ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ مُعَاوِیَةَ بْنِ عَمَّارٍ قَالَ قُلْتُ لِأَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع رَجُلٌ رَاوِیَةٌ لِحَدِیثِکُمْ یَبُثُّ ذَلِکَ فِی النَّاسِ وَ یُشَدِّدُهُ فِی قُلُوبِهِمْ وَ قُلُوبِ شِیعَتِکُمْ وَ لَعَلَّ عَابِداً مِنْ شِیعَتِکُمْ لَیْسَتْ لَهُ هَذِهِ الرِّوَایَةُ أَیُّهُمَا أَفْضَلُ قَالَ الرَّاوِیَةُ لِحَدِیثِنَا یَشُدُّ بِهِ قُلُوبَ شِیعَتِنَا أَفْضَلُ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ
[5]el-Kâfi, c. 2, s. 10, hadis. 60: "....عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع قَالَ کُونُوا دُعَاةً لِلنَّاسِ بِالْخَیْرِ بِغَیْرِ أَلْسِنَتِکُمْ لِیَرَوْا مِنْکُمُ الِاجْتِهَادَ وَ الصِّدْقَ وَ الْوَرَعَ "