Gelişmiş Arama
Ziyaret
8531
Güncellenme Tarihi: 2009/10/04
Soru Özeti
Şii fakihleri arasında doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet edenlerin delilleri nelerdir?
Soru
Şii fakihleri arasında doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet edenlerin delilleri nelerdir?
Kısa Cevap

Doğu kızıllığı gökte görünen kırmızı ışığa denir. Fıkıhta iki doğu kızıllığından bahsedilmiştir:

1. Güneşin batması esnasında görünen doğu kızıllığı.

2. Güneşin doğuşu esnasında görünen doğu kızıllığı.

Akşam namazı vaktinin belirlenmesinde doğu kızıllığının gitmesi konusu rivayetlerde zikredilmiştir. Doğu kızıllığının gitmesinden maksat, batıda güneşin hissi olarak batmasından sonra, doğu tarafında güneşin batmasını ve rivayetlerin ıstılahıyla güneşin gizlenmesini gösteren bir kızıllığın meydana gelmesidir. Bu kızıllık ilk önce görünüşte insanın başının üzerine ulaşır ve ardından da tüm doğuda kaybolur. Bir grup fakih akşam vaktinin tahakkuk etmesinde güneşin gizlenmesini yeterli görmektedir ve bir başka grup ise bu kızıllığının insanın başı üzerine ulaşmasını güneşin gizlenmesinin şartı bilmektedir. Ancak sonuçta bir başka grup ise (elbette bunlar çok azdır ve muhtemelen daha fazla ihtiyat etmek için böyle bir görüş ileri sürmüşlerdir), şer’i güneş batımının tahakkuk etmesinde tüm doğuda doğu kızıllığının tamamıyla yok olmasını gerekli görmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Doğu kızıllığı, gökte görülen kırmızı ışığa denir. Doğu kızıllığı fıkhi bir ıstılah olup doğu yönündeki kırmızılığın yok olması manasına gelir. Güneş battığı ve kaybolduğu sırada güneşin batışı mukabilinde (doğu yönünde) bir kırmızılık ortaya çıkar. Güneş batı yönündeki ufukta aşağı düştüğü vakit doğu yönündeki kızıllık yükselmeye eğilim kaydeder. Güneş her ne kadar aşağıya düşerse doğu yönündeki kırmızılık yukarıya çıkar ve neticede insanın başı üzerine ulaşır. Elbette bu kırmızılık sabah vaktinde de doğu tarafında meydana gelir ve buna da doğu kızıllığı denir. Ancak rivayetlerde sabah namazını belirleme hakkında doğu kızıllığının oluşması veya gitmesi hakkında böyle bir tabir kullanılmadığından[1] biz sadece akşam vaktindeki doğu kızıllığının gitmesi konusu hakkında tartışacağız. Güneşin kaybolması gerçek bir husustur ve her gün meydana gelmektedir. Güneşin kaybolmasından maksat onun gökte görülmeyeceği zamandır. Tüm İslam âlimleri akşam namazı vaktinin güneşin gerçekte battığı zamanda olduğu hususunda hemfikirdir.[2] Ama tartışılan husus, güneşin ufukta nasıl battığı meselesidir. Güneşin salt ufukta görünmemesi yeterli midir? Buna ek olarak gökte oluşmuş kırmızı ışığın göğün doğu tarafında kalmaması da gerekli midir? Bu hususta fakihler arasında üç görüş vardır:

1. Salt güneşin kaybolması güneşin batmasının ve ilk akşam namazı vaktinin alametidir.[3] Yani güneş batar batmaz ve ufukta hissi olarak kaybolur kaybolmaz (bulut veya toz gibi engeller ortada olmamalıdır) akşam meydana gelir. Bu görüş esasınca akşam namazı vaktinin gerçekleşmesi için ufukta hissi olarak güneşin kaybolması yeterlidir ve doğu kızıllığının bulunup bulunmaması önemli değildir.

Bu görüş bazı Şii fakihlerinin açısından zayıf[4] ve Ehlisünnet mezhebinin görüşüyle bağdaşan bir görüş sayılmıştır.[5]

2. Kızıllığın insanın başı üzerine ulaşması akşam vaktinin gelmesine alamettir. Bu görüş esasınca akşam namazının ilk vakti, güneşin kaybolmasına ek olarak doğu kızıllığının insan başı üzerine (göğün ortasına) ulaştığı zamandır.

3. Kızıllığın tüm doğudan (batı karşısında) kaybolması akşamın alametidir. Bu görüş esasınca doğu kızıllığının insan başının üzerine ulaşması yeterli değildir ve kızıllık her ne kadar batı tarafında kalsa da tüm doğu yönünde kaybolmalıdır. Bu görüş Şeyh Mufit’in “Maknaa” kitabında belirtilmiş ve ona isnat edilmiştir. Şeyh Mufit’ten sonra Şeyh Tusi’ye de isnat edilmiştir.[6] Bu hususta değişik görüşlerin bulunmasının nedeni, konuyla ilgili değişik rivayetlerin bulunması ve onlardan değişik şekillerde istifade edilmesidir. Vaktin gelmesi için sadece güneşin kaybolmasını yeterli bilen ve doğu kızıllığının gitmesini önemsemeyen kimseler, delillerinin akşam namazı ve iftar vaktini güneşin kaybolmasıyla açıklayan rivayetler olduğunu söylemişlerdir. Bu rivayetler şunlardır:

1.  Zürare’nin sahihi (veya hasene): İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: Akşam vakti güneşin kaybolduğu zamandır.[7]

2. ): İmam Bakır (a.s) başka bir sahihte de şöyle buyuruyor: Her ne zaman güneş kaybolursa, akşam ve yatsı vakti gelmiş olur.[8]

3. İsmail b. el- Fazl el- Haşimi İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakletmektedir: Aziz Peygamber (s.a.a) güneş kaybolduğunda namaz kılardı.[9]

4. İsmail b. Cabir: Cabir: Ben Ebu Abdullah’tan (a.s) akşam namazı vaktini sordum ve o güneşin batmasıyla şafağın kaybolması arasındaki vakittir, diye buyurdu.[10]

5. Sıffan b. Mehran Cemal’in sahihi: İmam Sadık (a.s) ona verdiği cevapta şöyle buyurmuştur: Her ne zaman güneş kaybolursa, akşam namazını kıl…[11]

Bunlar bu konuda bulunan rivayetlerin bir bölümüdür. Bu konuda yer alan diğer rivayetleri öğrenmek için “et- Tenkih Fi Şerhi’l Urvetü’l Vuska” adlı değerli kitaba müracaat ediniz.[12]

Doğu kızıllığının gitmesini şart bilen kimseler ise aşağıdaki delilleri öne sürmüşlerdir:

1. Bu görüş diğer görüşe (güneşin kaybolmasının yeterli olması) nazaran daha meşhurdur ve fakihlerin çoğu bu görüşü kabul etmektedir.

2. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmeyi farz bilen rivayetler.

3. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek ve doğu kızıllığının gitmesine ve onun baş üzerine ulaşmasına riayet etmek ihtiyatla uyuşur. Rivayetler tüm doğu yönünde doğu kızıllığının ortadan kaybolmasına riayet etmeyi artı bir ihtiyat bilmektedir.[13]

Elbette bu deliller doğu kızıllığının gitmesini gerekli görmeyen kimseler tarafından eleştirilmiştir. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine inanan kişilerin en önemli delilleri, sayılı mevcut rivayetler ve bu görüşün ihtiyata daha yakın oluşudur. Rivayetleri eleştirme konusunda sınırlı bir açıklama yapıyoruz:  En meşhur görüşün rivayetleri (yani doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğini bildiren rivayetler) güneşin batmasının yeterli olduğunu ileri süren kimselerce zayıf sayılmakta ve delaletleri de zayıf kabul edilmektedir.[14] Onlar şöyle demektedir: Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek müstehaptır, gerekli ve farz değildir. Bu görüşün ihtiyata daha yakın olduğu hususu da güneşin batmasının yeterli olduğunu söyleyen kimseler tarafından eleştirilmiştir. Onlar şöyle demektedir: Kur’an şöyle buyurmaktadır: Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir.[15] Ayetin Arapçasında geçen “gasek” kelimesi gece yarısı anlamındadır, o halde bu iki vaktin arasında kalan tüm zamanda (öğleden gece yarısına kadar) farzlardan biri yerine getirilebilir. Öte taraftan elde mevcut olan bir takım muteber rivayetler şöyle buyurmaktadır:  “Öğle ve ikindi namazı vakti akşam namazından önceye kadardır.”[16] O halde kesinlikle doğu kızıllığının gitmesinden önce güneş kaybolmuştur, hal böyleyken güneşin batmasından güneş kızıllığının gitmesine dek arada bulunan süre zarfında öğle ve ikindi namazı kılınamaz. Bu, ayetin manasının tersinedir. O halde içinde ihtiyatın bulunduğu iddia edilen şey gerçekte ihtiyata aykırıdır; zira bu öğle ve ikindi namazlarının güneşin batmasına ve doğu kızıllığının gitmesinden öncesine kadar geciktirilmesini gerektirir. Bu, doğu kızıllığının gitmesine riayet etmenin gerekliliğine muhalefet eden kimselerin bazı delilleridir. Elbette bu delillerin zikredilmesi, onların kabul edildiği manasına gelmez ve onların eleştirisi kendi yerinde belirtilmiştir.

 


[1] Bazı fakihler sabah namazının faziletinin sonu olarak doğu kızıllığının çıkmasını dile getirmişlerdir, lakin böyle bir tabir rivayetlerde yer almamaktadır. Hoyi, Ebu’l Kasım, Movsuatu’l İmamu’l Hoyi, c. 11, s. 160, Movsuat’u İhya’u Asaru’l İmamu’l Hoyi, Bita.

[2] Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiri’l Kelam fi Şerhi Şerayii’l İslam, c: 7, s: 106, Daru İhyau’t Turasu’l Arabi, Beyrut.

[3] Bu görüş Cevahiru’l-Kelam kitabında Şeyh Saduk ve el-İlel kitabında da Seyid Mürteza ve son dönem âlimlerinden Medarik yazarı ve Kaşani’ye isnat edilmiştir. Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 106.

[4] Elbette bu görüş birçok Şii alimine isnat edilmiştir. Bkz: Hoyi, Ebu’l-Kasım, et-Tenkih Fi Şerhi’l-Urvetu’l-Vuska, c. 6, s. 239. Nitekim et-Tenkih yazarı bu görüşü benimsemiştir.  

Hu’i, Ebu’l Kasım, Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 239.

[5] El- Ceziri, Abdu’r Rahman, El- Fıkıh ala Mezahibi’l Erbea, c: 1, s: 107, El- Mektebetu’l Asriyye, Beyrut, 1426.

[6] Şefeti, Seyid Muhammed Bakır, Tuhfetu’l Ebrar El- Meletteagat min Asari Eimmeti’l Ethar, c: 1, s: 157, İntişaratı kitaphanei mescidi seyyid, İsfahan, 1409; Bir grup bu görüşü ilim ve fetva açısından meşhur bilmiştir. Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 109.

[7] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, Kâfi, c: 3, s: 279, hadis 5, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1365.

[8] Hürr’ü Amuli, Muhammed bin el- Hasan, Vesailü’ş Şia, c: 4, s: 183, A’lu’l Beyt, Kum, 1409.

[9] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 182.

[10] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 182.

[11] Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 193.

[12] Hu’i, Ebu’l Kasım, Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 239 – 270.

[13] Cevahiru’l Kelam, c: 7, s: 121. Aynı şekilde Vesailü’ş-Şia yazarı, doğu kızıllığına riayet etmeyi gerekli gören rivayetleri tercih etmek için bir takım hususları dile getirmiştir. İhtiyata yakın olması bu kabildendir. Hadisleri bir araya toplayarak şu neticeye ulaşmaktayız: Bu, mücmelin açıklayıcıya veya mutlak olanın mukayyet olana yüklenmesidir. Güneşin kaybolmasını yeterli gören hadisler, Ehlisünnetin görüşüyle uyuşmaktadır. Doğu kızıllığının gitmesine riayet etmek ise âlimlerimiz arasında fetva açısından meşhurdur.

, Vesailu’ş Şia, c: 4, s: 177 ve 178.

[14] Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 262. Bu rivayetlerin eleştirisini bu kitabın 240 ila 261. sayfalar arasında bulabilirsiniz.  

[15] İsra Suresi, 78. ayet.

[16] Et- Tenkih fi şerhi’l Urvetu’l Vuska, c: 6, s: 264.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dininde hatemiyetin hakikati nedir ve Sayın Suruş’un görüşünün eleştirileri nelerdir?
    10888 Yeni Kelam İlmi 2010/06/02
    Birkaç noktaya dikkat etmek faydalı olabilir:1. Peygamberliğin son bulması ve buna tabi olarak İslam dinin son din olması, Ahzab Suresinin 40. ayetinde belirtilmiştir ve bu ayet mana itibariyle, İslam dininin son din olması vesilesiyle peygamberlikte sona ermiş ve artık peygamberin gelmesi mümkün değildir.2. Bir açıdan hatemiyetin sırrı şunlara ...
  • İmam Humeyni'nin siyasi düşüncesi hangi alanları kapsamına alır?
    9392 Politika Felsefesi 2011/04/11
    İmam Humeyni'nin siyasi düşüncesi onun temel görüşlerinden bir parça sayılır ve çeşitli alanlardaki düşünceleri ile ilişki içindedir. Çok yönlü bir şahsiyet olan İmam Humeyni'den irfan, fıkıh, felsefe, kelam ve siyaset alanlarında bir çok eser kalmıştır. O İslami düşünceye dayalı bir düzenin kurucusu ve lideri olduğu ...
  • Yaratanla yaratılmış arasındaki benzerliği reddeden ayetler hangileridir? Bu ayetler Allah’ın ruhunu insana üflemesi meselesiyle nasıl bir uyum sağlamaktadır?
    16190 Tefsir 2011/10/20
    Tevhid inancından, ister insan olsun ister başka şey, hiç bir şeyin Allah’a benzeme imkanının olmadığı manası çıkmaktadır. Kur’an’da birçok ayet yaratanla yaratılmış arasındaki benzerliği reddetmektedir. Örneğin:1- ‘Ve ona, bir tek eşit ve benzer yoktur.’2- ‘Ona hiçbir benzer yoktur’3- ‘Artık Allah'a eşit varlıklar tanımayın; şüphe yok ki Allah ...
  • İslamî olmayan devletlerin bankalarından borç almanın hükmü nedir?
    6785 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/22
    “Borç almak devlet bankasından olsa dahi zatı itibariyle şerî otoritenin iznine bağlı değildir ve faizli olsa bile durum hükmü açısından doğrudur. Ancak faizli olması durumunda ister Müslüman’dan veya Müslüman olmayandan, ister İslam devletinden veya İslamî olmayan bir devletten alınmış olsun sorumluluk açısından haramdır. Harama bulaşmayı caiz ...
  • Bakire kızla geçici evlilik yapmanın hükmü nedir?
    13636 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Günümüzde ki taklit merciilerin çoğunluğu bakire kızın geçici veya daimi evliliğinde babanın izninin şart olduğunu söylüyorlar. Baba olmadığı zaman babanın babasından izin alması gereklidir. Eğer bakire olmazsa veya baba ve babanın babası olmazsa izine ...
  • Neden Kur’an sizler kadınlarınızı dövebilirsiniz diye buyurmaktadır?
    8943 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Kur’an’da tavsiye edilmiş üçüncü taktik (öğüt verme ve yataktan uzaklaştırmadan sonra) hakkında, ilk bakışta insan, istediği şekilde kadına davranması ve yumruk, tokat ve tekmeyle onu teslim alması için İslam’ın erkeğe imkan tanımak istediği sanısına kapılabilir. Oysaki durum asla bundan ibaret değildir. Kadınların isyan etmesi, vazife ve sorumluluklarına sırt çevirmede ...
  • İslam Peygamber’inin mektuplarını padişahlara kim ulaştırmaktaydı?
    3462 Tarih 2020/01/20
  • Habil ve Kabil kimle evlendiler?
    82846 Tefsir 2009/06/17
    Tarih ve hadis kaynaklarına göre bugünkü insan soyu ne Habil nede Kabil’in soyundandır. Bu günkü insanlar Hz. Adem’in diğer oğlu olan Şeys veya Hibetu’llah’ın soyundandır.Ancak, Hz. Adem’in çocuklarının evlenmesine gelince Müslüman bilginler bu konuda farklı görüşlere sahiptirler ve genelde şu iki görüşten birini ...
  • Kur’an’da kaç tane kelime vardır?
    15688 Kur’anî İlimler 2011/04/28
    Müslümanlar, İslamın başlangıcından bu yana semavi kitapları Kur’an’a her yönüyle büyük önem vermiş, onun bütün kelimelerini hatta Mekki ve Medeni olanları bile ayrı ayrı saymışlardır. Bu sayımdan elde edilen rakamlar şöyledir:Mekki kelimeler 45653, Medeni kelimeler 32154’tür. Buna göre Kur’an-ı Kerim’deki kelimlerin toplamı: 77807’dir.
  • Örfün geçerliliği ne ölçüdedir ve onu belirlemek kime aittir? Acaba örf değişebilir mi?
    7680 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Örfün lügatte iki manası vardır:a) Beğenilen işb) Marifet ve TanımaFakihler ...

En Çok Okunanlar