Gelişmiş Arama
Ziyaret
7124
Güncellenme Tarihi: 2012/01/18
Soru Özeti
Sizin görüşünüze göre Müslüman bir birey velayet-i fakihi kabul etmeyebilir mi?
Soru
Sizin görüşünüze göre Müslüman bir birey velayet-i fakihi kabul etmeyebilir mi?
Kısa Cevap

Bazı büyük Şii fakihlerinin belirttiği üzere, velayet-i fakih esası, Şia fakihlerinin tümüne yakın ekseriyetince üzerinde ittifak edilen veya en azından kabul edilen görüşlerdendir.[i] Genellikle son asır ile ilgili olan ihtilafların geneli, veliyy-i fakihin yetkileri ve bunun ispatı hakkındadır. İmam Humeyni (r.a) şu noktada ısrar etmekteydi: Masum imamın (a.s) atanmasını gerektiren ve imamet konusunda dile getirilen delillerin kendisi, gıyap döneminde de vali atanmasını ve devlet kurmayı gerektirmektedir.[ii] Bu varsayım esasınca, masum imamı (a.s) takip etme iddiasında bulunmakla birlikte onların tavsiyesi olan fakihlere danışmaya ve kendilerinin görüşlerini kabul etmeye itina göstermemek mümkün değildir.



[i] Hadevi Tahrani, Mehdi, Velayet Ve Diyanet, s. 66 – 94, Müessese-i Ferhengi Hane-i Hıred, Kum, çap-ı pencom, Bahar, 1389 h.ş. (İşaret edilen sayfalar “Pişine-i Tarihî Velayet-i Fakih” adıyla bir fasıl halinde değişik asırlardaki meşhur fakihlerin görüşlerini incelemektedir.)

[ii] İmam Humeyni, el-Bey’, c. 2, s. 461 – 462, Defter-i İntişarat-ı İslamî Kum, 1415 h.k.

Ayrıntılı Cevap

İslamî İnançlarda Velayet-i Fakih’in Yeri[1]

“İslam kültüründe, toplum için rehberin varlığı zorunlu addedilmektedir, ama hiç kimsenin zati olarak böyle bir şeye hakkı bulunmamaktadır. Sadece insanın tüm varlık boyutlarını kuşatan Yüce Allah’ın buna hakkı vardır ve bu husus insanın O’nun emir ve yasaklarına itaat etmesini gerekli kılmaktadır. Eğer Allah bizi özel bir şahıs veya gruba uymaya çağırırsa, biz de itaat ederiz ve eğer rehber için şartlar koşarsa ve şartları taşıyan kimseler arsasından onu seçmeyi bize bırakırsa, yine itaat ederiz. Müslümanlar eskiden şimdiye dek Yüce Allah’ın İslam ümmetinin rehberliğini Allah Resulü’nün (s.a.a) şahsına bıraktığına inanmaktadır ve ondan sonra da Ehli Beyt (a.s) mektebi takipçilerine göre bu yetki masum imamlara (a.s) devredilmiştir.”[2] “Şia’nın bakışında masumların velayeti, Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) velayetinin uzantısında olduğu gibi, gıyap döneminde velayet-i fakih de masum imamın (a.s) velayetinin uzantısındadır. Bunun neticesi şu noktaya inanmaktır: İslam toplumunun başında ve onun makro düzeydeki yönetiminde bir İslam âlimi bulunmalıdır; eğer masum hazırsa, bizzat kendisi bunu üstlenmelidir ve eğer masum bulunmuyorsa, bu sorumluluğu fakihler üstlenmelidir.”[3] Bu durumda ve birçok görüşe göre fakih devletsel konularda masumun (a.s) yetkilerini taşır. Elbette bir grup son dönem fakihi, velayet-i fakihin alanını daha sınırlı bilmiş ve onu tüm devletsel işlere yaymamışlardır. Belirtilenlerden hareketle şu neticeler elde edilebilir:

1. Velayet-i fakih, fıkhî bir meseledir ve her ne kadar Şia âlimlerinin yaklaşık olarak tümü onu kabul etse de, onu inanç esaslarından saymak mümkün değildir. Müçtehit ve araştırmacı da olsa da bir şahsın salt bunu kabul etmemesinden ötürü Şiilik mektebinden çıkması diye bir şey söz konusu değildir.

2. Velayet-i fakih teorisini kabul eden ve mevcut veliyy-i fakihin şerî ve kanunî prosedür içinde bu makama ulaştığını bilen bireyler, ona pratikte itaatsizlik edemezler.

3. Yanı sıra, velayet-i fakihe inanmayan veya veliyy-i fakih sıfatıyla toplumun idaresini üstlenmiş şahısta gerekli şartların olmadığını düşünen Müslümanlar ve de temelde İslam’ı kabul etmeyen ve dolayısıyla onun gereklerine bağlı olmayan gayri Müslim vatandaşlar, teorik inanç taşımama veya mefhumu örneğe tatbik etmeme nedeniyle, velayet-i fakihe pratik olarak muhalefet edemezler; çünkü böyle bir muhalefet, anayasaya muhalefet etmek olarak telaki edilecektir. Oysaki biz anayasanın milli misak olduğunu ve herkesin teorik olarak temellerini kabul etse ve eleştirse de ona uymakla yükümlü olduğunu bilmekteyiz.[4] Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için, bu yanıtın genelinin iktibas edildiği Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin “Velayet Ve Diyanet” kitabını okumakla birlikte, kendisinin velayet-i fakih ile ilgili değişik sorulara yönelik verdiği yanıtları da aşağıdaki adreste gözden geçirebilirsiniz.

İlgili Başlıklar:

1. Soru: 39 (Site: 272) (Velayet-i Fakih Ve Mercilik)

2. Soru: 1439 (Site: 1445) (Velayet-i Fakihin Kapsamı)

3. Soru: 2121 (Site: 2262) (Velayet-i Fakih’in Yönetim Boyutları)



[1] Velayet-i fakih ve fakihin mutlak velayetinin manasını öğrenmek için, 1439 (Site: 1445) ve 3105 (Site: 3370) sayılı başlıklara müracaat edebilirsiniz.

[2] Hadevi Tahrani, Mehdi, Velayet Ve Diyanet, s. 63 – 64.

[3] a.g.e. s. 63 – 64.

[4] a.g.e. s. 129.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar