Gelişmiş Arama
Ziyaret
8073
Güncellenme Tarihi: 2010/03/13
Soru Özeti
Neden bazı Müslümanlar dini inançlarıyla çelişen davranışlarda bulunmaktadırlar?
Soru
Doğru inançlara sahip olmamıza rağmen neden biz Müslümanların dini inançlarımıza ters düşen davranışlarımız vardır?
Kısa Cevap

İnsan ruhani, maddi, hayvansal, toplumsal, duygusal vb. boyutları olan bir varlıktır. Bu boyutlar, insanın inancıyla amel ve davranışları arasında bazı uyumsuzlukların çıkmasına neden olan bir çatışma halindedirler.

İlahi dinler, özellikle İslam, insanı hayvansal yönelişlerin tuzağından kurtarıp çeşitli boyutlar arasında dengeyi sağlamak, onu ilahi değerlere ve gerçek kemale ulaştırmak için gelmişlerdir. İnsan kemal derecesine yaklaştıkça inancıyla amelleri arasındaki uyumsuzluk da azalır. Öyle ki, insan-ı kamil mertebesine yani gerçek kemale ulaştığında inancıyla amelleri arasında herhangi bir tezat kalmaz.

Kur’an-ı Kerim akide ile amel arasındaki tezat ve çelişkiyi kötülemiş ve reddetmiştir.

Bu tezadın çeşitli kaynakları vardır. Onların bazıları şunlardır: İslam’ın kanunlarını tam olarak bilmemek, imanın zayıf olması, nefsani istekler, yanlış örf ve adetler, insanların kötü çevreden etkilenmesi ve…

Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu tezadın giderilmesi için onun kaynağını bulup bu kaynağın kurutulmasıdır. Genelde bütün peygamberlerin, özelde de Resul-u Ekrem (s.a.a)’in hedefi buydu.

Ayrıntılı Cevap

İnsan, ruhani ve ilahi, maddi ve hayvansal, toplumsal, duygusal vs. gibi çeşitli boyutları olan bir varlıktır. Bu boyutların her birinin kendine göre eğilimleri ve çekim alanları vardır ve bunlar hep çatışma halindedirler. Öte yandan maddi işler duyu organlarıyla gözlemlenip algılandığından hayvansal boyut insanda günden güne daha da güçlenmektedir. Ama ruhani ve ilahi boyut gözlenemediği, insan onu yaşamında direkt olarak hissedemediği için kolayca anlaşılmaz. Onun anlaşılabilmesi için çaba harcayıp zahmet çekmesi gerekir. İlahi boyut insanın temiz fıtratıyla ilgilidir. Onun beka ve takviyesi temiz insani ruha bağlıdır.

Molla Sedra’in deyimiyle, insanın hayvansal boyutu daha buluğa ermeden onun kalbinde yer etmekte ve ona musallat olmaktadır. Ama ruhani akli boyut buluğ çağından başlayıp kırk yaşına kadar gelişmekte ve kemale ermektedir. Hayvansal boyutla ruhani ve akli boyut arasındaki çatışma buluğ çağından itibaren başlamaktadır.[1]

İlahi dinler özellikle İslam, insanın kemale ermesi, nefsani ve hayvani isteklerinden kurtulması, çeşitli boyutlar arasında dengeyi sağlamak için gönderilmişlerdir. Dolayısıyla hedefi ilahi ve ruhani değerleri yükseltmek olan İslam’ın kanunları ile insanın hayvansal boyutu arasında bir tezat vardır. İnsanın kemal derecesi yükseldikçe dini öğreti ve değerlerle amel, davranış ve işlerinin arasında bu tezat azalır. Öyle ki insan-ı kamilin (masumun) inanç ve davranışlarında hiçbir tezat ve çelişki görülmeyecektir. Bu tezat normal insanlarda ve iman derecesi düşük kimselerde görülmektedir.

İnanç ve ameller arasında gözlemlediğimiz bu tezat yalnızca Müslümanlara özgü değildir, ilahi ve ruhani değerleri olan diğer din ve mekteplerde de bu çelişki görülmektedir. Ancak İslam en kamil din, kanunları en üstün kanun ve bütün alanlarda eksiksiz olduğu için İslam’a mensup olduğunu iddia edenlerle onların amelleri arasında ki çelişkide daha belirgin olacaktır; zira İslam’a gerçek manada iman eden kişi onun her alandaki düsturlarına tam olarak amel eden kimsedir.

Kur’an-ı Kerim sürekli bu sorunun (inançla amel arasındaki tezadın) söz konusu ederek onu kötülüğünü açıklayarak ondan sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: ‘Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir gazaba yol açar.’ [2]

Peki ne yapmak lazım? Acaba sorun inançlarda mı yoksa İslam’a imanı olduğunu iddia edenlerde mi?

Kuşkusuz İslam dininin öğretileri en kamil ve en doğru öğretilerdir. Öyleyse bu tezadın nedenleri bulunmalı ve kaynağı kurutulmalıdır. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:

1- İnsanı kemale erdiren İslam dininin kanunlarını, bu kanunların felsefe ve etkilerini bilmemek: Bilgi ne kadar çok artarsa ilgi ve bağlılıkta o kadar artar. Bu esasa göre İslam’ın üzerinde durduğu şeylerden biri insanın yaşamının bütün aşamalarında bilgi edinmesidir. Böyle kimselerin imanı da daha değerli olur. Ancak teessüfle belirtmek gerekir ki, iman ve İslam iddiasında bulunanların çoğu İslam’ın ahkamı hakkında yeterli derecede bilgi sahibi değildirler. Bu bilgisizlik onların davranışlarının İslam’dan uzak kalmasına neden olmuştur.

2- İmanın zayıflığı: İslam’a göre imanın dereceleri vardır. En zayıf derecesi dil ile ikrardır, en yüksek derecesi ise yakindir.

Ebu Amr ez-Zeydi İmam Cafer-ı Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘İmanın derecesi arttıkça müminlerin Allah katında ki dereceleri de artar.’ Ebu Amr diyor ki: ‘Dedim ki: Allah katında müminlerin değerini artıran iman ve menzillerin dereceleri (mi) var.’ İmam (a.s) ‘evet’ diye buyurdu. Ben: ‘Allah sana rahmet etsin ne olduklarını bilmem için onları bana söyler misin?’ diye sordum, İmam şöyle buyurdu: ‘Allah’ın peygamberlerinden bazısını bazısına üstün ettiği şeydir. Allah buyuruyor: ‘O peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bazılarının da derecelerini yüceltmiştir…’ Yine buyuruyor: ‘Biz peygamberleri bazısını bazısından üstün ettik.’ ‘Bak da gör, onların bir kısmını nasıl bir kısmından üstün ettik; elbette ahiretteki yücelik, dereceler bakımından da daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyük.’  İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘Bunlar Allah katında ki derecelerdir. Bunlar Allah katında ki derece ve menzillerin zikridir.’

Ebu Basir’de İmam (a.s)’dan şöyle rivayet ediyor: ‘Biz, sadece bir derece vardır demiyoruz. Çünkü Allah-u Teala buyuruyor: ‘Bir kısmı bir kısmından üstün olan dereceler vardır. Kuşkusuz bir topluluk amelleriyle yücelir.’[3]

Ne zaman insan inancında tam bir yakin derecesine ulaşırsa söz ve amelinde tezat olmayacaktır. Zaten din ve enbiyanın da hedefi buydu. Yani insanlardaki iman ruhunu takviye ederek ameller ve itikatlar arasındaki mesafeyi azaltmak. Böyle bir mesafeyi azaltmak için de çok çaba harcamak, hayvani ve şehevi isteklerle mücadele etmek gerekir. Bu iş her ne kadar zor olsa da gayr-i mümkün bir şey değildir. Masumların (a.s) dışında bir çok kişi bu dereceye ulaşmış, bu tezatları gidermişlerdir.

3- Nefsani istekler: Daha öncede açıklandığı gibi insan çok boyutlu bir varlıktır. Bu boyutların her birinin istekleri ve eğilimleri vardır ve bunlar daima çatışma halindedirler. İnsanlar nefsani isteklerini kontrol etmezlerse bir takım zorlukla birlikte olan dini öğretilere amel etme noktasında sorunla karşılaşacaktır.

4- Yanlış Örf ve Adetler: Bazı millet ve kavimlerin hiç bir akli dayanağı olmayan yanlış örf ve adetleri, yersiz taassupları vardır. Bazı milletler bir çok yanlışlığı geçmişlerinden miras almış ve maalesef onları yaşamlarında ölçü edinmişlerdir. Böyle şeyler onların İslam’ın nurlu ahkamından uzaklaşmasına neden olmaktadır.

5- Kötü çevreden etkilenmek: İnsan toplumsal bir varlıktır. Çoğu insan (böyle ortamlardan etkilenmeyen yüce ruhlu insanların dışında) çevrenin etkisinde kalmaktadır. Ve çevrelerin çoğu da henüz istenilen düzeyde olmadığından istenmeyen etkiler bırakmaktalar. Özellikle radyo, televizyon, uydu, internet vb. gibi iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla dünya bir köye dönüşmüştür. Şunu söylemeye çalışıyoruz: Eğer iletişimin gelişmesi kaçınılmaz bir gerçekse ve onun yayılması için çaba harcamak gerekiyorsa da bunların toplumların kültürüne yaptıkları kötü etkilerden de gafil olmamak ve onların çevreye saçtıkları zehir ve kirlilikleri kontrol etmek gerekir.

Buraya kadar saydıklarımız bu tezadın kaynaklarından bazılarıydı. Bu konuyu daha geniş bir şekilde ele almamız gerekir. İnşaallah ileride böyle bir imkan buluruz.

Kısacası diyoruz ki, Müslümanların amellerinin mektebin itikat ve öğretileriyle uyumlu olabilmesi için 1) Tezadın kaynağını bilmek, 2) Onları ortadan kaldırmak için girişimde bulunmak gerekir.



[1] - Esfar-ı Erbaa, c.9, s.93

[2] - Saf/2-3

[3] - Bihar-ul Envar, c.66, s. 171  

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar