Gelişmiş Arama
Ziyaret
6498
Güncellenme Tarihi: 2009/11/13
Soru Özeti
Öğretim ile ilgili Kur’an’ın görüşü nedir? Acaba öğretim öğrencilerin ihtiyaçlarına göre mı olmalı?
Soru
Öğretim hakkında Kur’an’ın görüşü nedir? Yoksa öğretim bağlamındaki ihtiyaçlar daha önceden mi belirlenmiş midir? Başak bir ifadeyle öğretimde öğrencilerin ihtiyaçları ne kadar dikkate alınıyor?
Kısa Cevap

Beşeri olan her camiada tabii ve doğal olarak üstatların, eğitimcilerin ve hakeza camianın yöneticiliğini üstlenmiş kadro tarafından o camianın “eğitim ve öğretim” bağlamındaki çerçevesini birinci merhalede zaruri olan ihtiyaçları doğrultusunda tayin ve tedvin ediliyor. “Eğitim ve öğretim” bağlamında çizilen genel çerçeveyi dikkate aldığımızda, bu çerçevenin hatlarının öğrencinin ihtiyaçlarına veya toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde belirlenmiş olduğunu müşahede ediyoruz.

Kur’an anlayışında ise ilk merhalede öğretimin dikkate alması gereken ilk şeyin, dini ilke ve esaslarını, mebd’e ve me’adını tanıma, anlama ve yaşamda uygun bir hedefin belirlemesi doğrultusunda olması beşeri toplumunun her bir ferdin ihtiyacı sayılmaktadır. Bir sonraki merhalede ise imanlı olan kimseler camia ve bireyin ihtiyacından sayılan bilimleri öğrenmeye mükelleftirler. Bu ihtiyaçlar zaman, mekân ve bireyin niteliklerine göre her şahıs ve toplumla irtibatlı bir şekilde başkalarından farklı olabilir. Bunun teşhisi ise ferdin kendi uhdesindedir.  

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz soru bir yöntemle sorulmuştur, adeta şunu yansıtmaktadır ki sanki her öğretim sisteminde daha önceden belirlenmiş olan öğretim bağlamındaki ihtiyaçlar, tamamen öğrencilerin ihtiyaçlarının mukabilinde karar kılınmıştır.  Ama bilinmelidir ki realitedeki gerçek sizin öncül faraziyesine muhaliftir.

Beşeri olan her camiada tabii ve doğal olarak üstatların, eğitimcilerin ve hakeza camianın yöneticiliğini üstlenmiş kadro tarafından o camianın “eğitim ve öğretim” bağlamındaki çerçevesini birinci merhalede zaruri olan ihtiyaçları doğrultusunda tayin ve tedvin ediliyor. “Eğitim ve öğretim” bağlamında çizilen genel çerçeveyi dikkate aldığımızda, bu çerçevenin hatlarının öğrencinin ihtiyaçlarına veya toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde belirlenmiş olduğunu müşahede ediyoruz. Elbette öğrencilerden birisi mevcut öğretim çerçevesini kendi ihtiyacıyla uyum içinde değil bilakis ihtiyacının mukabilinde çizildiğini his edebilir. Dolayısıyla öğretim metinlerinde (ders kitaplarında) yazılan konuların kendi ihtiyaçlarına cevap vermediği şeklinde algılayabilir.

Bu Bağlamda Üç Noktaya Dikkat Etmek Kayda Değerdir:

  1. Bazen öğrenciler sahip oldukları yetersiz tecrübelerden dolayı kendi asıl ve birincil konumda olan ihtiyaçlarından gafil kalıp yalancı ihtiyaçlara sahip olduklarını his edebilirler. Öğretim ve eğitim sistemini bütün öğrencilerin tek tek ihtiyaçlarını bertaraf edecek ve bütün bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir şekilde programlandırmak imkânsızdır. Bu esasa binaen üstatların ve öğretim görevlilerin görevidir ki, evvela: Öğretim metnine olan ihtiyacın delilini öğrencilere açıklamalarıdır ve bu vesileyle öğrenciler için bu metin bağlamında gereken itici iç güdüyü meydana getirebilirler ve getirmeliler. Saniyen: eğer öğrencilerin yeni talep ve ihtiyaçları gerekçelere dayalıysa öğrencilerin ihtiyaçlarını bertaraf etmek ve gerekirse yeni öğretim metnini meydana getirmek için gerekeni yapmalılar.
  2.   Kur’an anlayışında ise ilk merhalede öğretimin dikkate alması gereken ilk şeyin, dini ilke ve esaslarını, mebd’e ve me’ad’ını tanıma, anlama ve yaşamda uygun bir hedefin belirlemesi doğrultusunda olması beşeri toplumunun her bir ferdin ihtiyacı sayılmaktadır. Peygamberlerin gönderiliş felsefesinin temeli de insanlığın bu fıtri ve genel ihtiyaçlarını gidermektir.[1] Bir sonraki merhalede ise imanlı olan kimseler camia ve bireyin ihtiyacından sayılan bilimleri öğrenmeye mükelleftirler. Bu ihtiyaçlar zaman, mekân ve bireyin niteliklerine göre her şahıs ve toplumla irtibatlı bir şekilde başkalarından farklı olabilir. Bunun teşhis edilmesi de yine ferdin kendi uhdesindedir. Ama Kur’an ayetlerinin bütününden istifade edilen şey ise şudur:

2-1. Camianın ihtiyaçlarını gidermek için dini olmayan bilimlerin öğrenilmesi hiçbir işkâlı olmamakla kalmıyor. Bilakis bu bilgilerin öğrenilmesi gerekli ve vaciptir. Hata Allah u Teâlâ bu bilimlerden bir kısmını doğrudan doğru peygamberlerinin güdümüne sunmuştur.[2]

2-2. sürekli bu dikkate sahip olmak gerekir ki, fert ve bireylerin sahip oldukları niteliklerine dikkatle öğretime bakmak gerekir ki öğretimin verileri daha münasip olabilsin ve ömürlerinin telef olunması önlenilmiş olsun. Örneğin; Şiirin kendisi haram olmamakla birlikte şiirin kaide ve kurallarını başkalarına öğretebilinir. Ama peygamberin sahip olduğu kişiliği şiiri kendisine öğretecek konumun çok çok fevkindedir. “Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır”.[3] Peygamber-i Ekrem (s.a.a.) Müslümanlar için en iyi örnek olan bir kimse olduğuna dikkatle[4] onun takipçileri de ömürlerini ve kendi ve diğerlerinin ihtiyaçlarını öyle bir şekilde programlandırmaları gerekir ki azami derecede ömürlerinden yararlanabilsinler.

  1. Yukarıda açıklananlara ve hakeza öğretim metinlerinin daha önceden genel bir bakış açısıyla ve öğrencilerin tek tek bireye has olan ihtiyaçlar göze almaksızın tayin edildiğine dikkatle milli eğitim tarafından belirlenen metinlere kendilerini mahdut kılmamaları gerekmektedir. Bilakis kendi meyillerine ve ihtiyaçlarına göre ve düşünür ve tecrübeli kişilerle müşavere ederek öğretim metinlerinin yanı sıra kendi ihtiyaçlarını giderecek kitaplar ve araştırmaları takip etmeleri lazım. Zira İslami camiada sırasıyla “öğrtim” ve “eğitim” gerekli olduğu gibi her düşünür kişi de kendi ilminin zekatını verme esasınca ilmini başkalarının ihtiyarine sunması gerekmektedir.[5] Öğrenciler de etkin bir şekilde ortaya çıkarak öğrenmekle öğretim metinlerinde yeni ve gerekli ihtiyaçları gidermek bağlamında olmayan konuları araştırıp bahis konusu etsinler ve kendilerini daha önceden belirlenmiş olan metinlerin konularına sınırlı kılmasınlar. Şu noktaya dikkat etmelidirler ki ilim öğrenmekten daha ziyade araştırmakla elde edilir.[6] Başka bir beyanla “öğretim” bağlamında yenilikçilik ve üretim okutucu ve eğiticinin elindedir ama araştırmada ise yenilikçilik ve üreticilik öğrencinin elindedir. İkinci türden olan ilim için çabalar daha güçlü itici iç güdülere haiz olması gerek.

Elbette ilmi kurumlar muvazzaftırlar ki gerekli olan sabit ders kitaplarını hazırlamakla birlikte öğrenciler için fırsatlar doğurmaları gerekmektedir ta ki öğrenciler kendi sabit olmayan ihtiyaçlarını da bu doğrultuda giderebilsinler.

 


[1] Bakara, 129; Ali İmran, 164;  Cuma, 2 ve…

[2]Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz”?, (Enbiya, 80); “Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik ve “(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. “Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm” diye vahyettik”, (Sebe, 10). 

[3] Yasin, 69.

[4]Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır”. (Ahzap, 21).

[5] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “el-Kafi”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, hicri şemsi, c. 1, s. 41.

[6] A.g.e., s. 17.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar