Gelişmiş Arama
Ziyaret
6943
Güncellenme Tarihi: 2009/12/22
Soru Özeti
“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’nin (a.s) buyrukları esasınca hanımların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür mü hesap edilir?
Soru
“Nehcü’l Belağa”nın 124. Hikmetli sözünde açıklandığı üzere, kadınların, eşlerinin yeniden evlenmelerine razı olmamaları küfür sayılır. Bütün kadınların aynı özelliğe sahip olduklarını dikkate alırsak o hal de kadınların tamamının kâfir ve necis olmaları gerekmez mi?
Kısa Cevap

“Nehcü’l Belağa”da erkeğin kıskançlığının, onun imanı ve kadının kıskançlığının ise onun küfrünün alameti olduğu açıklanmıştır ve dikkat edilmesi gerekir ki diğer rivayetlerin incelenmesiyle, kadının kıskançlığı, kadınların çoğunda olduğu gibi, müşterek yaşamın devamı için eşine beslediği sevgi ve alaka anlamında ise ve bu sevgi ve alaka, başka kadınlar tarafından tehdit anlamı taşımıyorsa böyle bir sevgiyi küfrün alameti bilemeyiz. Ne var ki İslam tarafından dikkate alınan şartlarla birlikte kadın, erkeğin birkaç eşe sahip olmasının caizliğini sorgular ve bu işi adaletsizlik sayarsa; Kur’an’da apaçık İslam kanunu olduğuna işaret edilmesi hasebiyle bu kanunla muhalefet ederek küfre düşecektir.

Bunun yanında erkeklerin yersiz kıskançlıklarının yerildiği rivayetler de vardır. Sonuç itibariyle kadın ya da erkek olsun karşılıklı doğru hassasiyetin oluşması övülmeye değer olacaktır, ama yersiz kıskançlık, her iki taraf için de doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

“Nehcü’l Belağa”da Müminlerin Emiri’ne (a.s) nispetlendirilen sözde açıkça kadının eşinin yeniden evlenmesine razı olmadığına işaret edilmiyor bilakis ibarede “Kıskançlık kadın tarafından olursa küfrün alameti; erkek tarafından olursa imanın alametidir” buyruluyor.

Şayet ilk bakışta Ali’nin (a.s) bu kelimeleri açıklamasındaki maksadının ne olduğu anlaşılmayabilir, zira böyle bir cümle, İslam’ın ve dini önderlerin kadına karşı ayırımcı bakış açısının göstergesi olarak tasavvur edilebilir. Ne var ki biraz dikkat edildiğinde böyle bir düşünce ortadan kalkacaktır.

Arap dilini kullananların sözleri incelendiği zaman, onların bir meseleye karşı şiddetli hassasiyet gösterip tepki göstermek istedikleri zaman “kıskanç (gayret)” kelimesini kullandıklarını görürüz.

Daha dar bir alanda ve aile ortamında “kıskanç” kelimesini, evli çiftlerin ikili ilişkilerindeki “hassasiyet” ve “tepki” anlamına geldiğini bilmek mümkündür. Şu halde kadın ve erkek tarafından gösterilen tepkinin, İslam tarafından kabul konusu olup olmadığına bakmamız gerekir. Bu doğrultuda İslami ilkeleri dikkate alarak “kıskanç (ğayret)” kelimesinin çeşitli konulardaki kullanımını inceleyelim:

1. Erkeklerin, eşlerinin gayri meşru ilişkileri konusundaki kıskançlığı: Allah-u Teâlâ, erkekleri aileyi idareci olarak kararlaştırmış ve bu idarecilik için de delillerini açıklamıştır. Örneğin ailenin mali idaresi erkeğin sorumluluğunda olması hasebiyle, ailenin idareciliği de onun sorumluluğu altında olması gerekir. İmanlı erkek, mali idareciliğinin yanı sıra, aile kültüründen de gafil olmaması ve imkânlar dâhilinde kendinin ve kendi idaresi altındaki fertlerin yanlışlıklara düşmesini önlemesi gerekir.

Açıktır ki imanlı kadınlar da kendi şer’i sorumlulukları bilip İslam ölçülerinin muhalifinde davranmaktan kaçınmaları gerekir. Ama bir ailenin idarecisi şeytanların eşi ve çocuklarını saptırma doğrultusunda gizli ve aşikâr vesveselerini hissetmesine rağmen tepkide bulunmazsa, İslami açıdan istenmeyen bir unsur unvanında tanınacak ve yerilme konusu olacaktır. Böyle bir istenmeyen davranış karşısında erkeğin tepki göstermesi doğal olup onun imanının göstergesidir ve övülmesi gerekir ki bu “erkeğin gayreti, imanının işaretidir” ifadesiyle açıklanmıştır.

2. Erkeklerin, eşlerinin meşru ilişkilerine karşı kıskançlığı: Erkeklerin, eş ve çocuklarının gösterdiği her davranışlarının karşısında kötümser mi olmaları gerekir ve hatta onların şeriatın karşısında davranmadığı konularda da erkeğin kontrolü altında olacaklar ve tabiri caizse kıskanacaklar mı?

Dini önderlerin öğretileri esasına göre erkekler caiz ve helallerin karşısında kıskanç olmamaları gerekir ve erkeklerdeki kıskançlığın böylesi yerilmiştir ve uygun bir neticesi de olmayacaktır.

Muttakilerin Mevlası Ali (a.s) kendi vasiyetinde çocukları İmam Hasan-ı Müçteba’ya (a.s) şöyle tavsiye etmektedir: “Çok dikkatli ol! Kıskanmaya gerek duyulmayan konularda kıskanmayasın! Kesinlikle böyle bir davranış, sağlıklı kimselerin hastalanması ve temiz fertlerin günaha bulaşmasıyla sonuçlanacaktır!”

İmam Ali (a.s) bu sözlerinde psikolojik çok önemli bir noktaya işaret etmiş ve kıskançlık bahanesiyle bazı erkeklerin gereksiz hassasiyetlerinin, eşlerini her türlü toplumsal faaliyetlerden alıkoyacağını belirterek böyle bir davranışı yermiştir.

3. Kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerini kıskanmaları: Soruda işaret edildiği gibi bazı rivayetlere dayanarak, kıskançlığın erkeklere has olduğu ve kadının, eşinin gayri meşru ilişkisi karşısında hiçbir tepki göstermemesi ve sadece Allah’a havale etmesi gerektiği çıkarımında bulunabilinir mi?

Bu soruya bizim cevabımız şudur: İslami öğretiler esasına göre kadınlar da toplumda sorumluluk yüklenebilir ve yapabildikleri oranda çarpık ve çirkinliklerin önünü alabilirler. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: ““Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreden, kötülükten alıkoyarlar.”

Bu esas doğrultusunda kendi eşini gayri meşru ilişkiden alıkoyan Müslüman bir kadın, dini vazifesine amel etmiş ve eğer böyle bir durum karşısında çekimser kalmışsa, o da günaha bulaşmıştır ve Allah-u Teâlâ’nın karşısında cevap verecektir.

4. Kadınların, eşlerinin meşru ilişkilerini kıskanmaları: Doğal olarak kadınlar eşlerinin karşı cinsle irtibatlarına karşı hassastırlar ve eşleriyle müşterek yaşamlarına başka kadının girmesini istemezler.

Diğer taraftan çok azda olsa İslam hükümlerini bilen her fert, bir takım şartlara haiz olmakla birlikte erkeklerin birkaç evlilik yapabileceğini bilir ve bu konu Kur’an’da açıkça dile getirilmiştir.Elbette sayım gerçekleriyle birlikte erkeklerin kadınlara nispi oranı ve İslam’ın da erkeklerin tamamına evlilik konusundaki tavsiyesini göz önünde bulundurulursa, erkeklerin yüzde birinin yeni bir evlilik yapabileceği görülür. Her halükarda biz, İslami açıdan erkeklerin birkaç evlilik yapabileceklerinin delilleri öğrendiğinizi ve bu alanda sizin için kapalı bir şeyin kalmadığını düşünüyoruz.

Açıklananları dikkate alarak kadınların, eşlerinin gayri meşru ilişkilerine karşı kıskançlığını iki guruba ayırabiliriz:

1-4. İlgi ve alakadan dolayı duyulan kıskançlık: Yani bir kadın, eşinin daimi veya geçici evlenme kararının olduğunu ve bunun da şeriatın karşısında bir davranış olmadığını bilir, ama sadece eşine alaka duyması sebebiyle, İslam’ın hükmüne itiraz etmeksizin gelecekteki ortak yaşamı konusunda endişeye kapılırsa, çeşitli üsluplarla eşini bu kararından alı koymaya çalışır. Daha ziyade kadınların kıskançlıklarının bu doğrultuda olduğu dikkat edilmesi gereken bir konudur. Acaba kadınların bu türden olan kıskançlıkları da küfrü içerir mi?

İshak b. Ammar’ın rivayeti bu sorunun cevaplayıcısıdır. Onun rivayet ettiğine göre İmam Sadık’a (a.s): “Kadının birisi kendi eşine karşı kıskançlıkta bulunmuş ve bundan ötürü ona eziyet etmektedir!” şeklinde arz edildiğinde İmam Sadık (a.s) – soğukkanlılıkla ve söz konusu kadını bu doğrultuda suçlu bulmaksızın – şöyle buyurmuşlardır: “Böyle bir kıskançlığın delili, o kadının kendi eşine duyduğu ilgi ve alakadandır.”

Dikkat edilmesi gerekir ki Masum İmam (a.s) bu konuda kadınların hassasiyet ve kıskançlıklarını küfür telakki etmemiş bilakis bu kıskançlığı, kadının eşine duyduğu ilgi ve alaka olarak değerlendirmiştir. O halde bu konuda kötümser davranmamak ve kadının eşine karşı kıskançlığını, Allah’a küfürle müsavi bilmemek gerekir.

2-4. İslam hükmünü kabul etmemeye dayanan kıskançlık: Kur’an erkeklerin yeniden evliliklerinin caiz olmasını kötüye kullanmamalarını ve çok eşli bir hayat düzeni kurarak aile kökenini sarsmamaları gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ne var ki bir erkek, birtakım deliller üzerine daimi ya da geçici yeni bir evliliğe ihtiyaç duyar da şartları gözeterek böyle bir işe kalkışırsa, kadının İslam hükmüne karşı algılanmayacak bir üslupta davranması gerekir, zira bunun dışında sergilenecek bir davranışın sonu küfürdür ve imanlı kadınlar kesinlikle küfür içerecek davranışta bulunmazlar.

“Nehcü’l Belağa” da ki söz konusu “Kadının kıskançlığı, onun küfrünün alametidir” buyruğu da bu anlamda olup bu hadiste kadınların yersiz kıskançlıkları küfür ve nankörlük olarak değerlendirilir. Açıklandığı üzere erkeklerin yersiz kıskançlıkları da kendi yerinde yerilme konusu yapılmıştır. Bu esas üzere ve bu rivayetin, diğer ayet ve rivayetlerle uygunluğunun incelenmesini de göz önünde bulundurarak şöyle bir sonuç alınabilir:  İmam Ali (a.s) kadınların ne doğru ve yerinde kıskançlığını eleştiri konusu yapmış ve ne de erkeklerin yersiz kıskançlıklarını onaylamıştır.

Sonuç olarak söylenmesi gerekir ki İslam’ın işaret ettiği her küfür, ıstılahı anlamdaki küfür olmayıp necis olmayı da gerektirmez aksine, dini metinlerde bazı nankörlükler de “küfür” unvanında hatırlatılmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar