Gelişmiş Arama
Ziyaret
77601
Güncellenme Tarihi: 2010/11/09
Soru Özeti
Müziğin haram veya helal olduğuna dair delilleri açıklar mısınız?
Soru
Lütfen müziğin haram veya helal olduğuna dair delilleri açıklar mısınız?
Kısa Cevap

fıkıh literatüründe musiki ile gına (şarkı) birbirinden farklıdırlar. Gına, eğlence meclisleri münasebetiyle muhataplarını sevindirmek ve eğlendirmek gayesiyle, hançereden çıkıp boğazda çalkalanan sese deniliyor. Musiki (müzik) ise, çalgı aletlerinden meydana gelen ritimdir.

Bazı ayet, rivayet ve bazı psikologların sözlerine dikkat ettiğimizde, çalgının (musiki) ve şarkının (gına) haram oluşlarının hikmetini aşağıdaki şeylere bağlayabiliriz; insanı fesada ve fuhşa temayül ettirme, Allah'ı yâd etekten gafil bırakma, insanın psikolojisini etkileme ve sömürgecilerin kendi gayri meşruu arzularına ulaşmak için istifade etikleri vesilelerden olmaları. Musikin haram veya (bazı kısımlarının da helal) oluşlarının temel delili, kuranın ayetleri, peygamber (s.a.a.-) ve imamların (a.s) rivayetleridir.

Örneğin kuranı kerimde Furkan süresinin 72. Hac süresinin 30. Mü'minün süresinin 3. Lokman süresinin 6. Ayetleri gınanın (şarkı) haram olduğuna delalet eden ayetlerden bir kaçıdır. Bu ayetlerde var olan "kavl-i zur", "lehiv", ve "lagıv" kelimelerinin tefsirinde imamlar (a.s.) şöyle buyurmuşlar: bu kelimelerden maksat; gına (şarkı) dır.

Hakeza gınanın haram olduğu noktasında var olan bazı rivayetler istidlal olarak getirilmiştir. Musikilerin bir kısmının haram oluşu da bazı rivayetlere isnat edilmiştir. Şarkı (gına) sesin uzatılması, her çeşit ses ve nağmecilik için istifade edildiğinden dolayı, bütün fakihler, "lehivsel" özelliğine sahip olan şarkı ve türküleri haram saymışlar. Bazıları da coşturma (mutrib)  olma özelliğini ilave etmişler. Müzik hakkında da fakihlerin ekseriyeti "lehivsel/eğlenceli olma" özelliğini taşıyan müzik türünü haram saymışlar. Bazı fakih ve müçtehitler de, coşturma özelliğine sahip olan müzikleri de haram biliyorlar.

Ayrıntılı Cevap

1-   Musiki kavramı:

"musiki" veya "musikiya" Yunanca bir kelime ve sözlükte "gına" ya tekabül etmektedir. Ama dinsel kavramlarda ve fıkıh literatüründe ikisi bir birinden farklı iki kelimedir. "gına" fıkıh literatüründe, insanın hançeresinden çıkıp gırtlakta çalkalanan, kendi muhatabını sevindiren, coşturan, heyecanlandıran ve şevke getiren bir ses türüdür. Bu tür ses eğlence, hoşça vakit geçirme ve neşeli olan merasimlere uygun olan bir ses türüdür. Musiki ise, çalgı aletlerinden çıkan bir sestir. Buna binaen ilimsel musiki ile fıkıhsal musiki arasında var olan nispet, "umum husus mutlak" şeklindedir.[1]

2-   Musiki ve şarkının haram oluşlarının hikmeti

Kuranı kerimde var olan bazı ayetler, rivayetler ve psikologların sözlerini incelemekle musikinin haram oluşunun felsefesi hakkında aşağıdaki noktaları sıralayabiliriz.

a)   İnsanı fesat ve fuhşa yöneltmeleri:

Peygamberden (s.a.a) rivayet edilen bir rivayette şöyle buyruluyor: "şarkı/gına" zinanın merdivenidir".[2] Birçok kişinin şarkının/gınanın ritimlerinin tesirinde kalarak takvayı bırakıp fesada yöneldiğini, tecrübe göstermiştir. Genellikle şarkı/gına meclisleri fesat türlerinin merkezidir.[3]

b)   Şarkı (gına) insanı Allah'ı yad etmekten gafil ediyor:

Kuranı kerim şöyle buyuruyor: " İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri (lehvu'l-hadis) satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır".[4] Bu ayeti kerimede var olan "lehvu'l-hadis" sapmanın amillerinden sayılmaktadır. "lehv" insanı önemli şeylerden alı koyarcasına insanı kendisiyle meşgul eden şeydir. İslami rivayetlerde bu şey gına (şarkı) olarak tefsir edilmiştir.[5]

c) müziğin ve çalgının/gınanın psikoloji ve sinir sistemindeki olusuz tesiri:

Çalgı ve musiki insan sinirlerini uyuşturan amillerdendirler. Musiki uzmanlarının meşhur şahsiyetlerinin biyografilerine olan teveccüh şunu belirtmektedir: bu şahsiyetler yaşam sürecinde ruhsal hastalıklara müptela olmuş, yavaş yavaş ve git gide sinir sistemlerini elden vermişler. Bazıları ruhsal hastalığına müptela ve bazıları da şuurlarını kökten elden vermişler. Bir diğer kesim da felç olmuş ve güçlerini kaybetmişler, bazıları da musiki çalarken tansiyonları yükselmiş ve ani beyin kanamasına yakalanmışlar.[6]

d)   Çalgı/gına sömürgecilerin sömürme araçlarından bir araçtır:

Dünya sömürgecileri sürekli toplumların, özellikle genç nesillerin uyanışından korkmuşlardır. Bu nedenle kendi sömürülerini ilerletebilmeleri için göze aldıkları programlardan bir tanesi de toplumları uyuşturacak, onları meşgul edecek ve gaflet içinde tutarak sömürgecilerin asıl hedeflerinden haberdar olmalarını engelleyecek salim olmayan şeylerle toplumları uğraştırmaktır. Bu doğrultuda salim olmayan eğlence, fuhuş, kumar vb. yerlerini açmışlardır. Şarkıcılığı ve müziği yaymak da onların bu hedeflerinden birsidir. Şarkılar ve müzik, toplumların fikirlerini uyuşturmak için, üzerinde ısrarlar durulan en önemli araçlardan sayılmaktadır.[7]

3-   Zikir edilen üç mesele çalgı/gına ve musikinin haram oluşlarının hikmetidir, haram oluşlarının "illet-i tam-e" si değildir. Bu nedenle bu eserlere sahip olmadığı yerlerde de haram oluşları yine söz konusudur.

4-   Musikinin haram oluşunun –veya bazı yerlerde helal oluşunun- temel delili kuranı kerimdeki ayetler, peygamber (s.a.a.) ve imamlardan (a.s.) nakil edilmiş olan rivayetleridir. Bu ayet ve rivayetler fıkhın tahassüs-i ve uzmanlık (içtihat) alanında detaylı bir şekilde konu edilir ve araştırılıyor. İçtihat ve uzmanlık (tahassüs-i)  seviyesinde bu ayet ve rivayetleri konu etmek bu makalenin seviyesini açıyor. Ama derinlemesine girmeden kısa bir şekilde işaret edilmesi mümkün olan bir kaç konu burada söz konusudur, onlara işaret ediyoruz:

a)   Kuranı kerimin ayetleri çalgının haram olduğunu açık ve net bir şekilde açıklamıyor ve diğer hükümler gibi külliyata ve usullere değiniyor ise de, peygamber (s.a.a.) ve ehli bayt'ın (s.a.) bazı ayetlerin tefsirinde yapmış oldukları tefsirler çalgıya tekabül ediyor. Bu bağlamda birkaç ayeti zikir ediyoruz:

1-   Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: yalana şahitlik etmeyen kimseler (ve batıl meclislere katılmıyorlar)".[8] Yine şöyle buyuruyor: yalan sözden (kavli'z-zür)  kaçının".[9] İma Sadık (a.s.) bu ayetlerin tefsirinde şöyle buyuruyor: "bu ayetlerdeki "yalana şahitlik etmeyen kimseler" ve "kavli'z-zür" den maksat oyun, eğlence (lehv ve laab) ve şarkı (gına) merasimleridir".[10]

2-   Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden (lagıv) yüz çevirirler".[11] İmam Sadık (a.s.) bu ayetin tefsirinde şöyle buyuruyor: "ayetteki boş ve faydasız şeyler "lagıv" den maksat şarkı  ve türküdür".[12]

3-   Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: "İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır".[13] İmam Bakır (a.s.) bu ayetin tefsirinde şöyle buyuruyor:"asılsız ve faydasız" sözlerinden maksat şarkı  ve türküdür".[14]

Hatırlatılması gerekir ki, rivayetlerin ekseriyeti, zikir edilen ayetlerdeki ("yalan söz", "boş" ve "faydasız" şeyler, "lehv" ve "laab") şeklindeki kelimeleri, şarkı ve gınaya tatbik etmişler ise de, bazı rivayetlerde musikiye de tatbik edilmiştir.[15] Fakih ve müçtehitler de ayetlerin bazısını musikiye tatbik etmişlerdir.[16]

b)   Şarkı ve gınanın haram olduğuna dair en önem delil peygamber (s.a.a.) ve ehli beyt'ten (a.s.) bize ulaşmış olan rivayetlerdir. Bize ulaşmış olan rivayetler açık bir şekilde şarkı ve gınanın haram olduğuna delalet ediyorlar. Örnek mahiyetinde birkaç tanesine işaret ediyoruz:

İmam Bakır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Gına ve şarkı, Allah u Teâlâ karşısında cehennemi karar kıldığı şeylerdendir"[17]. Yine imam Sadık buyuruyor: "gına ve türküden uzaklaşın".[18]

c)   Musikinin haram oluşuyla alakalı peygamber (s.a.a.) ve masum imamlardan (a.s.) elimize ulaşan bazı rivayetler söz konusudur, birkaç tanesine işaret ediyoruz:

İmam Sadık (a.s.) buyuruyor: "şarkı ve çalgı aletleri şeytanın amellerindendir. Bu nedenlerdir ki, yeryüzünde bu tür şeylerden ne varsa şeytan tarafındandır".[19] Peygamber efendimiz (s.a.a.) de şöyle buyuruyor: "mizmar ve kubattan (müzik aletlerinden) sizi men ediyorum".[20]

d)  Gına (şarkı ve türkü) kelimesi "sesi uzatma" belki her çeşit ses ve ritim anlamında olduğu[21] için, Şeyh-i Saduk (r.a.) tabirince bu kavramların hiç birisinin haram olmadığı açık ve bedihidir.[22] Bu nedenle bütün fakih ve müçtehitler türkü ve çalgının haram olabilmesi için "lehvsel olma" özelliğini kayıt olarak zikir etmişler. Yani "lehvsel türkü veya çalgı" haramdır.[23] "lehv" kelimesini şöyle mana etmişler: "lehv" yani Allahın yâdını unutmak, değersizlik ve alçaklıklara bulaşmaktır.[24] Ve şöyle demişler: "lehv ve laab, fesat ve eğlence meclislerine münasip olan şarkı ve çalgılar haramdır.[25]

Bazı fakih ve müçtehitler "lehvsel olma" kaydının yanı sıra "mutrip olma" kaydını da eklemişler.[26] "tarb"[27] hafif akla denilmektedir ki, bu hafiflik çalgı ve çalgılardaki ritimlerin insan ruhunda bıraktığı eser neticesinde meydana gelir ve insanı mutedil haletten çıkarıyor. Musiki (çalgı aletlerinden meydana gelen ritim) hakkında da fakihlerin ekseriyeti "lehvsel" olan türünü, bazıları da coşturucu (mutrib) olanını haram bilmişlerdir.[28]

Son nokta: daha önce hatırlattığımız gibi bu konunun detaylıca ve dakik bir şekilde araştırılması fıkhın tahassüs-i (uzmansal) alanında inceleniliyor. Bu konuda içtihat gücüne sahip olmayan kimseler, taklit ettikleri mercie tabi olmalıdırlar.



[1] Huseyni, seyit mucteba,       "pursışha ve pasuh'hay-i danışcu", s. 169. İmam Humeyni, "el-Mekasıbu'l-Muharreme" c. 1, s. 198-224. Hüseyni, Ali, "el-musiki", s. 16-17. Tebrizi, "istiftaat", soru: 10, 46, 47, 1048, "Fazıl, "Camıu'l-Mesail", c. 1 soru:974,978, 979.

[2] Meclisi, "Biharu'l-Envar", c. 76, bap 99, el-gına.

[3] Bkz. "tesiri musiki ber revan ve asap"(müziğin insan sinir sisteminde ve psikolojisindeki tesiri), s. 29; tefsir-u Ruhu'l-Maani, c. 21, s. 6; "Tefsiri Nümüne", c. 17, s. 25-26.

[4] Lokman, 6.

[5] "Vesailu'ş-Şia", c. 12, b. 99; ebvab-u ma yukseb-u bihi.

[6] Tesir musiki ber ravan ve asap", s. 29 ve 30. ('tefsir-i nümüne'den alıntı; c. 17, s. 26).

[7] 'Tefsir-i Nümüne" c. 17, s. 27.

[8] Furkan, 72.

[9] Hac, 30.

[10] "Vesailu'ş-Şia", c. 12, b. 99, ebvab-u ma yukseb-u bihi, hadis no: 2, 3, 5, 9, 26.

[11] Mü'minün, 3.

[12] "Tefsir-i Ali b. İbrahim", c. 2, s. 88.

[13] Lokman, 6.

[14] [14] "Vesailu'ş-Şia", c. 12, b. 99, ebvab-u ma yukseb-u bihi, hadis no: 6, 7, 11, 16, 25.

[15] Age. 100. Bab, hadis no: 3.

[16] "El-Mekasibu'l-Muharreme", imam Humeyni, c. 1, s. 2.

[17] "Vesailu'ş-Şia", c. 12, b. 99, ebvab-u ma yukseb-u bihi, hadis no: 6.

[18] Age. Hadis; 23, 24.

[19] Age. 100. Bab. Hadis no: 5, 6.

[20] Age.

[21] "El-Mekasibu'l-Muharreme", imam Humeyni, c. 1, s. 299.

[22] Şeyh Ansarı, "mekasıb" c. 1, s. 292.

[23] "Risale-i danışcu", s. 171.

[24] Şermehani, Ahmet, "insan, gına, musiki", s. 14.

[25] "Risale-i danışcu", s. 171. Her halükarda her güzel sesin haram oluşu insanın fıtratı ve aklına uygun değildir. Kuranı, güzel sesle okumayı emr eden rivayetlere de terstir. Bu nedenle anlaşılan şu ki, ses anlamında olan haram olan gına, mutlak gına değil, belki gınanın has bir türüdür. lehv ve batıl gibi ölçülerle haram olan gınanın hangi tür gına olduğunu çıkarabiliriz.

[26] Age.

[27] Mutrib kelimesi "t-r-b" kökünden gelmedir.

[28] "Tevziu'l-Mesail-i Meraci, c. 2, s. 813, 913;" mesail-i cedid", c. 1, s. 47 den sonra.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Istakoz, deniz kabukları ve ahtapot yemek haram mıdır?
    59266 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/09
     Istakoz[1] ve deniz kabuklarını yemek haramdır. Dini kaynaklar uyarınca helal ve haram olan hayvanların birbirlerinden ayırt edilmesi için bir takım genel kurallar açıklanmıştır. Bu kurallar deniz ve kara hayvanları hakkında birbirinden farklıdır. Kuşların da kendilerine özgü hükümleri vardır…
  • Bir şahıstan veya bankalardan aldığımız borca ve her ay taksitini ödediğimiz paraya humus düşer mi?
    5865 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Dikkatinizi buna benzer bir soruya İmam Humeyni (r.a) ve Ayetullah Hamaney tarafından verilen cevaba çekiyoruz: 868. Soru: Birkaç yıl önce bir bankadan borç aldım ve onu bir yıllığına banka hesabıma aktardım. Bu borçtan faydalanamadım ve her ay ...
  • Kız ve oğlan elçilik ve nişanlılık aşamasından sonra ve nikahtan önceki ilişkileri nasıl olmalıdır?
    12259 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Hikmet sahibi Allah kadın ve erkeği birbiri için yaratmıştır. İslam’a göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar; zira birbirlerine sükunet vermekte, cinsel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarını gidermekteler. İslam, her iki tarafında ...
  • Hz. Ali'nin (a.s) dilenciye yüzüğünü vermesi haliyle, ayağından ok çekildiğinde bunu fark etmemesi hali arasında bir çelişki yok mudur?
    15833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2009/04/18
    Sorunuza şu şekilde cevap verebiliriz: 1- İnsan, ilahi rızaya uygun ameller yaparak kemale erişebilme gücüne sahiptir. Yani insan-ı kâmil makamına ulaşarak bütün mükemmellikleri kendisinde toplayabilir. 2- İnsan-ı kâmil makamına ulaşmak demek, bu makama ulaşanların çeşitli halleri olmayacağı anlamına gelmez. Bize ve birçok Müslüman'a göre İmam Ali (a.s), Müslümanlar için mükemmel bir örnektir ve ...
  • Cude’nin Hz. Hasan’dan (a.s) olma bir evladı var mıydı?
    19559 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cude, Eş’as b. Kays Kindi’nin kızıdır. Eşas, İslam’ın ilk yıllarındaki meşhur şahıslardan olup o dönemin tehlikeli münafıklarından sayılmaktaydı. Belazeri’nin yazdığına göre Cude babasının hilesiyle İmam Hasan Mücteba (a.s) ile evlenmiştir.[1] Bir rivayette İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Eşas, Müminlerin ...
  • Sehl bin Sa’d Saidi kimdi?
    9033 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Sehl bin Sa’d Ensari Saidi, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) tanınmış sahabelerinden olup Peygamberimiz vefat ettiği zaman 15 yaşındaydı. Onun asıl adı ‘Hazn’ idi, ama Peygamber (s.a.a) adını ‘Sehl’ diye değişti. Künyesi ‘Ebu’l Abbas’ idi. Uzun bir ömür sürdü. Medine’de ölen son sahabe olduğu söylenmektedir. Kimisi hicri 88 yılında, kimisi ...
  • Kuranı kerimde, kalpteki itminan ile iman ilişkisi nasıl konu edilmiş?
    12615 Tefsir 2010/12/18
    Lügatte imanın anlamı şöyle beyan edilmiştir: yalanlamanın karşıtı olup tasdik etmektir. Istılahta ise anlamı şöyledir. Dille ikrar ve itiraf etmektir, kalpte bir kararlılık ve sözleşmedir, organlarda da ameldir. "İtminan" ve tümenine ise lügatte kararsızlık ve ıstırabın ardından gerçekleşen (kalpsel veya zihinsel) rahatlık ve huzurdur.
  • Peygamberin (s.a.a.) Teşkil Etmiş Olduğu Hükümetin, Allah’ı Arayan Fıtrat ile İrtibatı nedir?
    8033 کلیات 2012/10/24
    Bize göre Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) teşkil etmiş olduğu hükümet ilahi bir emir idi. Ama bu emri iktiza eden nokta, bu hükümetin insan yaşamının tüm alanlarında tesir etmesidir. İmam Bakırdan (a.s.) “…velayete davet edildiği kadar hiç bir şeye davet edilmedi”[i] şeklinde nakledilen tabir buna yöneliktir. ...
  • “Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
    8041 Tefsir 2012/05/12
    Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    20774 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...

En Çok Okunanlar