Please Wait
17152
Keramet (onurlu olmak) aşağılık ve alçaklıktan uzak olmak ve her türlü zillet ve aşağılıktan uzak olan temiz ve değerli ruha kerim (onurlu) insan denir. Kerim (onurlu) sözcüğünün karşıtı seciyesiz anlamında leim’dir. Onurluluk ve saygınlığın zirvesine varmak için insanın takvayla donanması gerekir. Takva kişinin onu günaha sevk eden her şeyden uzak durmasıdır.
Hz. İmam Ali (a.s) bu konuyu şöyle açıklıyor:
“Bilin ki takvalı olan kimse fitnelerden korunur, hidayet nuruyla karanlıklardan uzaklaşır ve sevdikleri şeyleri ebedi olarak elde eder. Allah onu kendi onur evinde yerleştirir, öylesine bir ev ki onu kendisine özgü kılmıştır. Onun tavanı Allah’ın arşıdır, ışığı Allah’ın cemalinden alınır, ziyaretçileri de melekler ve peygamberlerin dost ve arkadaşlarıdır.”
Keramet (onurlu ve değerli olmak) aşağılık ve alçaklıktan uzak durmaktır. Her türlü zillet ve aşağılıktan uzak olan temiz ve değerli ruha kerim (onurlu/değerli) insan denir. [1] Kerim sözcüğünün karşıtı seciyesiz anlamında “leim’dir.[2] Leimle deni eşanlamlı oldukları için” Dinaet, keramet sözcüğünün ve deni de kerim sözcüğünün karşıtıdır.[3]
Masumlara Göre Kerim Olmak (Onurlu ve Değerli Olmak)
Peygamber’in (s.a.a) buyurduğu üzere Allah Teala: Kerim’dir (onur sahibidir) ve onurlu olmayı da sever.[4]
Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim kendisinden bir şey istenmeden bağışta bulunursa o kerimdir.[5] Ve acı olaylar kerim insanın ruhunda etki bırakmaz.[6]
Kerim insan haramlardan uzak duran ve bütün ayıplardan arınan ve temiz olan kimsedir.[7]
Kerim insan, leim “seciyesiz” kişilerin iftihar ettiği işlerden nefret eder.[8]
Kerim olan; malını harcayarak onurunu, haysiyetini korur ama seciyesiz olan malını onur ve haysiyetini harcayarak korur.[9]
Kim kendisinin değerini, yüceliğini bilirse bütün dünya onun gözünde küçülür.[10]
Onurluluğa Ulaşmanın Yolu
Ehl-i Beyt İmamlarının hadislerinde açıkça onurluluk ve alçaklık vasıflarının farkı ve onurlu olmanın her türlü aşağılayıcı işlerden uzak durmayı gerektirdiğini ve kerim Allah’ın yüce isimlerinin arasında yer aldığını gördük. Buna karşılık insanı onurlu olmaktan çıkaran ve onu Allah’a yakın olmaktan uzaklaştıran her davranış ve vasıf aşağılıktan kaynaklanır.
Resulullah’ın (s.a.a) buyurduğu üzere: Dünya sevgisi her türlü günahın kaynağıdır.[11]
Ve dünyanın “dünya” (alçak) diye isimlendirilişinin kaynağı onun her şeyden daha aşağı oluşudur.[12] Buna göre dünya sevgisiyle birlikte onurlu olmak, kerim vasfını taşımak mümkün değildir. Hz. Ali (a.s) da buyurmuştur ki: “Dünya insanı zillete, hakirliğe düşürür.”[13] Buna göre kerim olmak ve onurluluğun zirvesine ulaşabilmek için kişinin günahtan ve dünya tutkusundan uzak durması ve takvayla donanması gerekir. Ali (a.s) buyuruyor ki: “Takvasız onurlu olmak mümkün değildir.”[14]
Yüce Allah da Kur’an-i Kerim’de buyuruyor ki: “Sizin Allah katında en değerli en onurlu olanınız en takvalı olanınızdır.”[15]
Yine Ali (a.s) buyurmuştur ki: “Onurlu ve değerli olmanın anahtarı takvadır.”[16]
Takva Nedir?
Ali (a.s) buyuruyor ki: “Takva, kişinin onu günaha çeken her işten uzak durmasıdır.”[17]
Yine buyuruyor ki: “Gerçekten takva ve Allah’tan korkmak kalpteki hastalıkların ilacıdır, gönüllerin aydınlatır, cisimdeki dertlerin dermanıdır, ruhtaki yaraların merhemidir, ruhun kötülüklerini gideren, gözdeki karanlığı aydınlığa çevirir, huzursuzlukları huzura dönüştürür, karanlıkları size aydınlatır. Artık Allah’a itaati canınızın elbisesi kılın, bir dış görünüm olarak onu kullanmayın, gerçekten ruhunuzla, canınızla itaat edin sırf gövdenizle değil, şöyle ki o itaat azalarınız ve organlarınıza sinsin. İtaati bütün işlerinize egemen kılın, Allah’a itaati hayat suyuna varmak için bir yol, istekleriniz için bir aracı, sıkıntı gününde sığınak, mezarda için bir ışık, berzah döneminin sınırsız sıkıntıları için bir huzur vesilesi, yaşayışın zor günlerinin kurtuluş vesilesi kılın. Çünkü Allah’a itaat helak edici olaylardan, geleceği kesin olan korkunç yerlerden ve alevli ateşlerin sıcağından koruyucudur. Kim takvalı olmayı seçerse sıkıntılar ondan uzaklaşır, acıları tatlılığa dönüşür ve sorunların ağırlığı ondan uzaklaşır. Ardı arkası kesilmeyen zorluklar kolaylaşır ve elinden çıkan büyüklük ve onur yağmur damlaları gibi ona dökülür ve azalan bereketler bollaşır.”[18]
Onurluluk ve İlahi Ruh
Kuran-i Kerim insanın özünü değerli bir varlık olarak tanıtmaktadır, buna göre insan değerli ve onurlu olursa kendi özüne dönmüş olur. Allah’a itaatle yücelmek insanın asıl özüyle uyum içinde olduğu için Allah’a karşı gelmek ve gerileme ve çöküş insana dayatılan bir durum sayılır. Oysa onurlu olmak insana yüklenen onun asıl özüne ters düşen bir şey değildir. Yüce Allah buyuruyor ki: “Biz insanı değerli ve onurlu kıldık.”[19] Bu da insanın yaratılış ve yapısında çok değerli bir öz olduğu içindir; eğer insan yalnız topraktan yaratılmış olsaydı değerli ve onurlu olmak onun özünün bir gereği sayılmazdı.
İnsan bir kök ve feriden yaratılmıştır; kökü Allah’a bağlı ve feri ise topraktandır. Allah Teala Kur’an-i Kerim’de ruhu kendisine isnat ve insanının cismini çamura etmiştir.[20] Buna göre “Ben insanı çamur ve soyut bir ruhtan yarattım” diye buyurmamıştır O şöyle buyurmuştur: “Biz insanı çamurdan yarattık ve sonra ona kendi ruhumuzdan üfledik.” İnsanın ruhu yüce ve değerli Allah’a mensup olduğundan değer ve onurdan bir paya sahiptir ve ilahi ruh yücelik ve onurluluk ruhu anlamındadır.[21]
Değerli ve Onurlu İnsanların Mükâfatı
Ali (a.s) bu konuyu şöyle açıklıyor:
“Allah sizi takva ve kendisinden çekinmeye tavsiye etti ve bunu kullarından hoşnutluğunun son aşaması kıldı. Buna göre huzurunda bulunduğunuz, işleriniz elinde bulunduran ve sizin bütün hareketlerinizi gören Allah’tan çekinin/korkun. Gizlediğinizi bilir, aşikâr ettiğinizi de kaydeder. Amelleri kaydetmek için değerli meleklerini görevlendirmiştir. Onlar da ne bir hakkı unuturlar ne de batıl olan bir şeyi yazarlar. Bilin ki takvalı olan kimse fitnelerden korunur, hidayet nuruyla karanlıklardan uzaklaşır ve sevdikleri şeyleri ebedi olarak elde eder. Allah onu kendi onur evinde yerleştirir, öylesine bir ev ki orayı kendisine özgü kılmıştır. Onun tavanı Allah’ın arşıdır, ışığı Allah’ın cemalinden alınır, ziyaretçileri melekler ve peygamberlerin dostları ve arkadaşlarıdır.”[22]
[1] - Cevadi Amuli Abdullah, Keramet der Kur’an, s. 22
[2] - Sealibi Neyşaburi, Fikhullügat, s. 139
[3] Cevadi Amuli Abdullah, Keramet der Kur’an, s. 22
[4] Reyşehri Muhammed, (Huseyni Seyyid Hamid’in tercümesi), Muntahab-i Mizanu’l-Hikme, Hadis: 5493
[5] Amudi Abdu’l-Vahid, Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, Tahran Üniversitesi Bask. C. 1 s. 365 n. 1389
[6] Aynı Kaynak, c. 2 s. 1 n. 1555
[7] Aynı Kaynak, c. 2 s. 4 n. 1565
[8] Aynı Kaynak, c. 2 s. 44 n. 177
[9] Aynı Kaynak, c. 2 s. 154 n. 2159
[10] Aynı Kaynak, c. 5 s. 451 n. 9130
[11] Reyşehri Muhammed, (Huseyni Seyyid Hamid’in tercümesi), Muntahab-i Mizanu’l-Hikme, Hadis: 2194
[12] Aynı kaynak, hadis: 2171
[13] Aynı kaynak, hadis: 2192
[14] Nehcü’l-Belağa, Hikmetli sözler: 113
[15] Hucurat Suresi: 13
[16] Reyşehri Muhammed, (Huseyni Seyyid Hamid’in tercümesi), Muntahab-i Mizanu’l-Hikme, Hadis: 6664
[17] Aynı kaynak, hadis: 6683
[18] Nehcü’l-Belağa, Hutbeler: 198
[19] İsra Suresi: 70
[20] Sad Sures: 71-72
[21] Cevadi Amuli Abdullah, Keramet der Kur’an, s. 62
[22] Nehcü’l-Belağa, Hutbeler: 183