Gelişmiş Arama
Ziyaret
10153
Güncellenme Tarihi: 2012/01/05
Soru Özeti
İmam Humeyni, İmam Hüseyin’e (a.s) ağlamanın, yas tutmanın ve Hüseyni meclisler tertiplemenin on dört asır öncesinden günümüze kadar dinin bekasına sebep olduğuna görüşünde miydi? Ve bunu neye dayanarak söylemekteydi?
Soru
İmam Humeyni neye dayanarak: ‘İmam Hüseyin’e (a.s) ağlamak, yas tutmak ve Hüseyni meclisler tertiplemek on dört asır öncesinden günümüze kadar dinin bekasına sebep olmuştur’ diyordu?
Kısa Cevap

İmam Humeyni (r.a) defalarca İmam Hüseyin’in (a.s) İslamı korumak için yaptığı fedakarlığın önemini dile getirmiş, adının ve hatırasının meclislerle, matemlerle vb. şekillerde yaşatılmasının Onun (a.s) yolunun sürdürülmesinde ve sapmalarla mücadele etmekte etkili olduğunu vurgulamıştır. Örneğin bir konuşmasında şöyle buyuruyordu: ‘Bu aşura toplantısının ve alemdeki şehidlerin en büyüğüne matem düzenlenmesinin o kadar çok bereketi var ki.’ [1]

‘İslami bereketlerin ayı, İslamı ayakta tutan aylar olan muharrem ve seferi Ehl-i Beyt’in (a.s) musibetlerini anarak yaşatmalıyız. Çünkü bu mezhep şimdiye kadar Ehl-i Beyt’in (a.s) musibetleri anıldığı için ayakta kalmıştır... İslamı muharrem ve sefer yaşatmıştır; İslamı İmam Hüseyin’in fedakarlığı günümüze kadar getirmiştir.’ [2]

İmam Humeyni bu görüşünün delilini çeşitli konuşmalarında ortaya koymuştur. Bir yerde şöyle buyuruyor: ‘Aşura günlerinden, muharrem ve seferden ve mübarek aydan korkuyorlar. Bu meclisler halkı bir araya getirmiştir. Bir konuyla İslama hizmet edilmek istense, birisi bir konuyu gündem etmek istese bu konuşmacıların, hatiplerin, cuma ve cemaat imamlarının vesilesiyle onu bir anda baştan başa bütün ülkeye yayarlar. Halkın bu bayrağın altında toplanması, Hüseyni bayrağın altında toplanması, (onların) organize edilmesine sebep olmaktalar. Güçlü ülkeler kendi bölgelerinde bir toplantı tertiplemek isteseler, günlerce faaliyet edilerek, bir sürü para harcanarak, birçok zahmet çekilerek bir şehirde bir grup -mesela- elli bin kişi, yüz bin kişi ancak toplanır, konuşmacıyı dinlemeye koyulurlar. Fakat görüyorsunuz ki bu yas meclisleri halkı birbirine bağlamış, birbirine kaynaştırmıştır. Bir mesele ortaya çıktığında bir şehirde değil tüm ülkede bütün halk sınıfları ve Hz. Seyyidi’ş Şüheda’ya yas tutanlar bir araya gelirler ve bunun için fazla zahmet çekmeye, tebliğ yapmaya ihtiyaç duyulmaz. Bir kelimeyle, halk onun Seyyidi’ş Şüheda’nın ağzından çıktığını bildiği an  bir araya gelir. Bazı Masum İmamlar (a.s) -belkide İmam Bakır (a.s) idi, şu anda tam olarak aklımda değil- buyuruyor: ‘Mina’da bir ağıt okuyucu getirin benim için ağlasın ve ve yas tutsun.’ İmam Bakır’ın (a.s) buna ihtiyacı yoktu, Onun şahsına bir faydası yoktu. Ama onun siyasi yönüne bakın. Dünyanın her tarafından Mina’ya gelenlere bir kişi veya birileri oturup İmam Bakır için ağıt okusunlar ve muhaliflerinin kendisine yaptıkları cinayetleri ve -örneğin- Onu şehid ettiklerini anlatsınlar ve bu mesele bütün dünyada yankı uyandırsın.

Batı hayranları belkide bize ‘Ağlayan Millet’ diyorlar, (veya) bizden olanların mantıkları bir damla göz yaşına verilecek onca sevabı kavramayabilir. Bir yas meclisinin o kadar çok sevabı var ki (onlar bunu) hazmedemezler, dualar için söylenenleri hazmedemezler. İki satır duaya verilecek sevapları anlayamazlar. Bunu anlayıp hazmedemezler. Bu duaların siyasi yönlerini, bu Allah’a yönelmeyi ve halkın bir noktaya yönelmesi, (işte) budur, budur bir milleti bir İslami maksat için hazırlayan. Yas meclisi Seyyidi’ş Şüheda’ya ağlamak ve sevap almak için değildir -tabi bu da var ve uhrevi sevaplar nasip eder- ama önemli olan onun siyasi yönüdür. İmamlarımız onun planını sonuna kadar devam etsin daha baştan diye yapmışlardır. O plan ise (halkın) bir bayrak altında, bir düşünce altında toplanmalarıdır. Ve hiç bir şey, Hz. Seyyidi’ş Şüheda’nın yasının bırakacağı etkiyi bırakmaz...’

‘Zannetmeyin ki bu matem meclisleri ve bu sinezen desteleri ve nevhalar olmasaydı 15 Hordad meydana gelirdi. Seyyidi’ş Şüheda’nın kanının gücü dışında hiç bir güç 15 Hordadı böyle yapamazdı. Bu millete her yönden yapılan hücumlar ve bütün kudret sahiplerinin bunca entrikasını bu yas meclislerinin dışında hiç bir şey etkisiz hale getiremezdi. Mazlumların efendisi için ve mazlumiyeti ortaya koymak için bu matem, yas ve ağıtlarda, Allah için ve Onun rızası için kendi canını, arkadaşlarını ve evlatlarını feda eden kimse gençleri öyle eğitmişki cephelere gidiyorlar ve şehadeti istiyorlar; şehid olmazlarsa üzülürler. Öyle anneler yetiştirmiş ki evlatlarını şehid verirken ‘başka çocuklarımızda var’ diyorlar. Seyyidi’ş-Şüheda’nın meclisleri, dua meclisleri, Kumeyl duası ve diğer dualar bu toplumu böyle yetiştiriyor. İslam, temeli baştan atmıştır, öyleki bu fikir ve bu programla ilerlemektedir. Gerçekten anlasalar ve anlatsalar meselenenin ne olduğunu ve matemlerin ne için olduğunu, ağlamanın neden bu kadar değer kazandığını ve Allah katında bu kadar değeri olduğunu, o zaman bize ‘Ağlayan Millet’ değil, ‘Hamasi Millet’ derler. Her şeyini Kerbela’da kaybeden ve her şeye gücü yeten bir iktidar döneminde yaşayan Hz. Seccad’ın (a.s) dualarının neler yaptığını bilseydiler bize ‘Dualar ne içindir?’ demezler. Aydınlarımız bu meclislerin, bu duaların, bu zikirlerin ve bu musibet meclislerinin ne gibi siyasi ve toplumsal yönü olduğunu bilseler ‘Bu işi neden yapıyoruz?’ demezler. Bütün aydınlar, batı hayranları ve bütün güç sahipleri toplansalar bir 15 Hordad çıkaramazlar. Herkes, buna gücü yetenin bayrağı altında toplanmıştır...

Milletimiz bu meclislerin değerini bilmelidir. Bu meclisler milletleri canlı tutar. Aşura günlerinde çok ve daha çok, bu mübarek günlerin dışındaki diğer günlerde ise haftalar var. Ve hareketler böyledir. Onlar bunların siyasi boyutunu anlasalar, milleti sevseler, ülkelerini sevseler o batı hayranları da bu meclisleri tertipler, matem tutarlar. Ben bu meclislerin daha çok ve daha iyi düzenleneceğine inanıyorum. Büyük hatiplerden sinezen okuyana kadar herkesin bunda etkisi var. Minberin yanında şiir okuyanla minberde konuşan hatip, her ikisininde bu meselede etkisi var; doğal etkisi var. Hatta bazıları belki ne yaptıklarının farkında değiller; (böyleleri) ‘Onlar akletmezler’ türündendirler...

Milletimizin bir anda inkılap yapması, onda hiç bir yerde benzeri görülmeyen bir infilak hasıl olması bizim nerdeyse bu mertebeye ulaştığımızı gösteriyor. Tamamen (dışa) bağımlı bir millet ve eski rejimin her şeyini kaybettiği, bütün insanlık şerefini kaybettiği ve her şeyimizi bağımlı yaptığı bir sırada birden bir infilak gerçekleşiyor ki bu infilak işte bu meclislerin bereketiyle gerçekleşiyordu. Bu meclisler bütün ülkeyi, bütün halkı bir araya getiriyordu; herkes bir noktaya bakıyordu. Bu meseleyi hatipler, cemaat ve cuma imamları benim bildiğimden daha fazlasını halka açıklasınlar ki kimse ağlayan bir millet olduğumuzu zannetmesin. Biz bu ağlamalarla 2500 yıllık bir kudreti yıktık.’ [3]

İmam Hüseyin’e (a.s) matem tutmanın felsefesi hakkında daha fazla bilgi edinmek için sitemizde yayımlanan şu sorularada bakabilirsiniz: 348 (Site:352) ve 11526 (Site: 11372).

 



[1] -Sahife-i İmam, c.13, s.326, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, Tahran, 4. Baskı, H.Ş.1386

[2] -a.g.e, c.15, s.330

[3] -a.g.e, c.16, s.344-348

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • namahrem (insanın kendisiyle evlenebileceği) bir kimseyle evlenmek için tevessül ve dua etmek caiz midir?
    13251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    muhalif cinse kalben ilgi duymak ve onunla evlenmeyi arzulamak günah ve haram değildir. Hakeza eğer insan bu ilgi ve arzu doğrultusunda meşru olan kendi hedefine (istediği kişiyle evlenme arzusuna) ulaşmak için Allah a yalvarır dua veya nezir ya imamlara tevessül ederse çok güzel bir şey ve istenilen bir ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8016 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • Bakire kızla geçici evlilik yapmanın hükmü nedir?
    12361 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Günümüzde ki taklit merciilerin çoğunluğu bakire kızın geçici veya daimi evliliğinde babanın izninin şart olduğunu söylüyorlar. Baba olmadığı zaman babanın babasından izin alması gereklidir. Eğer bakire olmazsa veya baba ve babanın babası olmazsa izine ...
  • Kur’an insanları humus ve zekât vermeleri ve farzlarını yerine getirmeleri için neden efsanevi canlılardan korkutmaktadır?
    6127 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    1.     Kur’an-ı Kerim’de insanların efsanevi varlıklardan korkmaları gerektiğine yahut Kur’an’ın onları korkuttuğuna dair bir örnek bile mevcut değildir.2.     Bazı rivayetlerde bazı günahların cezaları (Kur’an ehli olup şarap içenler gibi) hakkında bin ...
  • İnsan neden Allah’ı unutur?
    10117 Pratik Ahlak 2010/05/04
    Şeytanın vesveseleri, dünyaya bağlılık ve günah işlemek Allah’ı unutmanın nedenlerindendir. Buna karşılık namaz kılarak, Kur’an okuyarak, ayetler üzerinde tefekkür ederek, yine istidlal ve bürhan ile Allah’ı anmayı kalplerde canlı tutabiliriz.Allah’ı anmanın çeşitli faydaları vardır, örneğin: 1- Allah’a hep itaat halinde olmak, 2- Huzu ...
  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    28401 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Nefis, ruh, can, akıl, zihin ve fıtrat arasında nasıl bir ilişki vardır?
    15264 İslam Felsefesi 2010/04/07
    Bazen bu kelimelerden maksat bir şeydir. Hepsi de aynı gerçeğe yani insanın varlığına ve hakikatine işarettir. Bazen de onlardan değişik manalar irade edilir ve her biri nefsin mertebe ve makamlarından birine işaret sayılır. ...
  • Kanaat hayatta ne gibi eserleri peşinden getirir ve hayatta onunla cimriliği nasıl birbirinden ayırt edebiliriz?
    9859 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Kanaat lügatte ihtiyaç duyulan eşyalardan daha azıyla yetinme ve şahsın nasibinde olan şeye razı olması manasına gelmektedir. Kanaat kelimesi bazen hadislerde mutlak razılık manasına da kullanılmıştır. Kanaat ve cimrilik arasındaki farka gelince şunları söylemek gerekir: Kanaat daha çok ferdi ahlakta geçmekte ve hayattaki potansiyellerden düzenli bir şekilde ...
  • Bir kimse kendi çocuğunun öğretiminin haclığını temin etmek için bir miktar para Bankaya yatırmış. Bankaya yatırılmış olan bu paraya humus taalluk ediyor mu?
    4879 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hazreti Ayatullahe’l uazma Hamenei (yüce gölgesi devam ettirilsin): Yatırılmış olan paradan kesp edilmiş menfaatin her miktarına bir sefere mahsus humus taalluk eder. Karzul hasene şeklinde bankaya yatırmak humusun sakıt olmasına neden olamıyor.[1] Ama eğer yaşamdaki ihtiyaçların giderilmesi için olursa ve yakın zamanda ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    6636 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...

En Çok Okunanlar