Gelişmiş Arama
Ziyaret
6038
Güncellenme Tarihi: 2012/01/18
Soru Özeti
İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
Soru
Hepimiz halk arasında ne kadar ilim ehli ve bilgin şahsın var olduğunu biliyoruz, ama maalesef ilim ehli olanların çoğu amel ehli değildir. Sizden sormak istediğim soru şudur: İlim ve ameli birleştirmek için uygun ve etkili çözüm nedir?
Kısa Cevap

İslamî usuller esasınca, ancak salih ameli peşinden getiren bir ilim ve bilgi faydalı olabilir. Ama bununla birlikte bazı âlimlerin salih amel işlemekten geri kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu konu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Mesela onlar sadece bir takım ıstılahları öğrenmiş, gerçek bilgin olmamış, bilgilerine önem vermemiş, dünya hayatını ahirete tercih etmiş, dinî basiretlerinden iyice istifade etmemiş, şimdiye kadar yaptıklarının kendileri için yeterli olduğunu düşünmüş, Allah ve O’nun velilerinden gafil kalmış veya Allah’ın rahmeti ve bağışlamasıyla mağrur olmuş, şeytanî vesveselere duçar olmuş ve iyi işleri yapmayı geleceğe bırakmışlardır. Bunları ilahi komplo kuşatmış ve dünyada elde ettikleri fayda ve güzellikleri Allah’ın rızası olarak değerlendirmişlerdir. Bu nedenle, yukarıdaki eksiklikleri gidermeye çalışmak ve uyararak ve hatırlatarak (Allah’ı anmak ve düzenli olarak bilgileri hatırlamak ile) Allah rızası için adım atmak gerekir. Ama her halükarda, imanlı bireylere ve özellikle de din bilginlerine kötü zan beslememek ve onların çoğunu salih amel ve iyi davranıştan yoksun bilmemek gerekir. Çünkü çok açık olduğu üzere birçok iyi işin zahiri bir görüntüsü yoktur ve diğer insanlar bunu anlamamaktadır. İbadet ve salih amel ile pek meşhur olmayan şahısların gerçekte Allah’ın dostu olması muhtemeldir. Elbette günah ile kendilerini gösterenleri bu gruptan saymak mümkün değildir.

Ayrıntılı Cevap

Evvela sizin endişenizi onaylamak gerek; zira masum imamlar (a.s) da sadece söz söyleyen ve amelden yoksun olanlara lanet etmiş[1] ve onları mızrağı olmayan okçulara benzetmişlerdir.[2] İlim ile tanınmış şahısların davranış ve amelde ellerinin boş olmasına değişik amiller neden olmaktadır. Bu amillerden bazıları şunlardır:

1. Gerçek Bilgiye Sahip Olmamak: Görünüşte bilgin olan bazı fertler, varlıklarının derinliklerinde ilahi bilgiden yoksundur ve sadece bir takım ıstılahlar öğrenip bunların yardımıyla halk arasında kendileri için bir konum edinmek gayesi gütmektedirler. Bu tür bireyler Ebuzer Gaffari’nin tabiriyle cennetin kokusunu duyumsamayacaklardır.[3] Onlar tabii olarak halis bir niyet taşımadıkları için güttükleri temel hedefe ulaşmak maksadıyla her fırsattan yararlanacaklardır. Hatta dinî mefhum ve öğretileri tersine çevirme pahasına da olsa bunu yapacaklardır. Hafız Şirazi şöyle demektedir:

Sanki yargı gününe inanmazlar onlar

Yargıcın işinde bu kadar hile ve çarpıklık yapmaları bundan olsa gerek

2. Dünya Hayatını Ahirete Tercih Etmek: Günlük yaşantımızda bir takım gençlere rastlamaktayız; Mesela bu gençler bir taraftan yabancı bir ülkeye yolculuk yapmak, bilgisayar veya motosiklet satın almak gibi ilgi duydukları bir isteğin anne ve babaları tarafından yerine getirilmesini istemekte ve öte taraftan da evlilik sonrası maddi ve manevi tam destek almada seçim sahibi olmaktadırlar. Bu hususta anne ve babalarının kendilerine yalan söylemediklerinden emin olmaktadırlar. Ama şimdi peşinde oldukları şeye duydukları ilginin derecesi, gelecekteki daimi menfaatlere yüz çevirmeye neden olmaktadır! Maalesef bilginler arasında da böyle bireyler göze çarpmaktadır! Kur’an onlardan biri hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. Dileseydik o ayetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu.”[4] Maddi hayata (para ve servete veya yer ve makam) haddinden çok ilgi duymak, her zaman din bilginlerinin pususuna yatmış çok tehlikeli hususlardandır. Onlar Allah’tan yardım dileyerek onunla mücadele etmeye çalışmalıdırlar. Aksi takdirde önderimizin buyurduğu gibi onların dindarlıklarından şüphe duymamız gerekir.[5]

3. Dinî Basiretten İstifade Etmemek: Bazen insanlar ve bu cümleden olmak üzere bilginler, gerekçeli gördükleri ve beğenilen ve iyi addettikleri davranışlarda bulunmaktadırlar; hâlbuki işin gerçeği bunun tersinedir. Yüce Allah bu grubu tanıtırken şöyle buyurmaktadır: “(Ey Muhammed!) De ki: Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” [6] Böyle bir inanç, ölüm anına kadar da bu bireyler ile birlikte olacak ve meleklere hitaben biz hiçbir kötü davranışta bulunmadık diyeceklerdir![7] Böyle bir yanlış ve hatanın sebebi, şeytanın her zaman yanlışa sürüklemeye ve çirkinlikleri güzel göstermeye[8] yeltenmesi ve bu bireylerin de dinî basiretten tam olarak yararlanamaması ve hakkı hak olmayandan ayrıt edememesidir. Başka bir ifadeyle, uygun yöntemi belirlemede körler gibi olmaları[9], basiret gözüne sahip olmakla birlikte ondan yararlanmamaları ve sapmaları buna neden olmaktadır.[10]

4. Yapılan Amellerin Yeterli Olduğu Sanısı: Bazı bireyler de cihad, zekât ve hac gibi iyi amelleri dosyalarında bulundurmakta ve şeytan vesveseleriyle şimdiye kadar yaptıklarınız yeterli ve kurtuluşunuz için yeterlidir, diye kendilerini yanlış bir neticeye itmektedir! Hâlbuki insan hiçbir zaman yetingenlik hissi duymamalı ve ameli terk etmemelidir, çünkü bu durumda geçmiş amellerin yok olması ve eserlerinin silinmesiyle karşılaşabilir.[11]

5. Allah’ın Ve Evliyalarının Denetiminden Gafil Olmak: İnsanlar, amellerinin aşikâr bir şekilde başkalarının denetimi ve kontrolü altında olduğunu bilirlerse, daha az hata ve yanlışa mürtekip olurlar. Ama bu denetim gizli olması ve denetleyen şahsın bireyin görebileceği bir yerde olmaması durumunda, insanlar daha fazla bir güvenlik hissi duymakta ve kendilerini yanlış yapmada daha özgür addetmektedirler! Bu nedenle, suç işleyen şoförler kanunları tam bildikleri halde, polisin önünde kendilerine yasalara riayet eden kişiler olarak göstermekte, ama gizli kameranın bulunduğu otoban ve dört yollarda ise böyle bir hassasiyet taşımamaları olanaklıdır. Oysaki polisi görmemek, onların bir tür gaflette bulunmasına neden olacaktır, ama bu denetimin olmadığı anlamına gelmez! Bu şekilde, eğer biz Allah ve O’nun evliyaları gibi bakanların varlığını maddi ve dünyevi gözlerimizle müşahede etmezsek, gaflete duçar olmakta ve yanlışlara mürtekip olmaktayız. Bu sebeple, onlarca ve yüzlerce defa hazır ve nazır olduğunu bize hatırlatmaktadır.[12] Biz, daha az sapmaya duçar olmamız için bu denetimi kendi içimizde yerleşik kılmalıyız.

6. Allah’ın Bağışlaması Ve Affına Umut Beslemek: Bir grup mümin de Allah’ın hazır ve nazır olduğu hususunda hiçbir şüphe duymamakta, ama Allah’ın rahmeti ve O’nun tarafından günahların bağışlanmasına umut beslemek, onlarda bir tür hal meydana getirmekte ve bunun neticesinde amelleri ilim ve bilgileriyle pek bağdaşmamaktadır! İmam Sadık (a.s) böyle bireyler ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Eğer Allah’ın seni gördüğünü biliyorsan ve bununla birlikte diğer insanların nezdinde kötü bir amel işlemekten sakınıyorsan, ama O’nun karşısında açıkça günah işliyorsan, Allah’ı en değersiz nazır olarak değerlendirmiş gibi olursun.”![13] Elbette muteber duaların birinde bu bağlamda özür istendiği ve şöyle seslenildiğini okumaktayız: Ey Allahım! Günahım seni en değersiz nazır gördüğümden değildir, bilakis senin günahımı örteceğini, tahammül ve sabır göstereceğini ve bana azap etmede acele etmeyeceğini bildiğimdendir…”![14]

7. İşleri Geleceğe Bırakmak: Allah’ın kullarının tövbelerini kabul edeceğine dair müjdesi bulunduğundan, şeytanın vesveselerinden birisi tövbe ve salih amel için fırsatın bulunduğunu telkin etmektir. Bu şekilde, bireyler bugün ve yarın diyerek iyi işler yapmayı geciktirmektedir! Bu hususta müminler şu noktalara dikkat etmelidir: Birincisi, Ölüm anında tövbe pek faydalı olmayacaktır.[15] İkincisi, ölüm öngörülmezdir ve her an gelmesi muhtemeldir![16] Bu iki hususa dikkat ederek, salih amel işlemede ihmalkârlık yapmamak ve onu geciktirmemek gerekir.

8. İlahi Komplo: Bir grup birey, bu dünyada ilahi nimetlere sahip olmayı ve maddi gelişme ve ilerlemelerini, Allah rızası ve O’nun özel inayetinin göstergesi bilmektedir. Her ne kadar bu sanının birçok yerde doğru olması mümkün olsa da,[17] salih amel işlenmeden değişik nimetler insanın başına yağıyorsa, bunun ilahi komplonun bir göstergesi olabileceği ve peşinden tatsız bir akıbet getirebileceğine dikkat edilmelidir.[18] Değinilen konular, her ne kadar âlim de olsalar insanları ameli terk etmeye çağıran amillerdendir ve bunların giderilmesi için çalışılmalıdır. Bu bağlamda ve sadece salih amel ile Allah’a ulaşılabileceğine dikkat ederek,[19] “zikir” veya “Allah’ı anmak”[20] ve de “hatırlatmak” veya “andırmak” insanın kendi bilgisinden istifade etmesi için en iyi yöntemdir; yani her zaman Allah’ı anmamız ve bildiğimiz şeyleri kendimiz ve diğer şahıslar için tekrar etmemiz gerekir.[21] Namaz gibi tekrar edilen ibadetler de bir tür hatırlatmak olup kendisine gerekli özenin gösterilmesi durumunda insanı gafletten uzak kılar, kötülük ve haramların önünü alır.[22] Son olarak şu hususun hatırlatılması da zorunludur: Din bilginleri de diğer imanlı bireyler gibi birçok iyi amelde bulunmanın yanı sıra, bazen küçük hatalara da mürtekip olabilirler.[23] Ama bu husus onların imanlarına bir halel getirmez ve bu esas uyarınca, tüm bilginlere ve sıradan inananlara kötümser olmamak ve onların çoğunu iyi amel ve davranıştan yoksun bilmemek gerekir; zira amel normal olarak daha çok göze batan ve başkalarının övgüsüne neden olan zahiri hususlara özgü değildir! Aksine abid ve amel ehli şahıslar sıfatıyla kendilerini göstermeye ve meşhur kılmaya çalışan bireylerin dindarlıklarından şüphe edilmelidir.[24] Hakeza göze gelmeyen salih ameller sıradan ibadetlerden derecelerle daha çok sevap ve ecir taşıyabilir ve bu nedenle kendilerini amelden yoksun bildiğimiz bireyler gerçekte diğerlerine oranla daha yüksek bir derecede olabilir![25] Bu nedenle, açıkça ve pervasızca günah işleyen ve başka bir ifadeyle aşikâr olarak günaha bulaşan ve bu sebeple de gıybetleri de caiz olan[26] kimseleri istisna etmeli ve diğer bilginler ve imanlı bireylere yönelik ise müspet bir bakış taşımalıyız.

 



[1] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 16, s. 280, h. 21555, Müesses-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409.

[2] a.g.e. c. 7, s. 145, h. 8962.

[3] Şehid Sani, Münyetü’l-Mürid, s. 142, İntişarat-ı Defter-i Tebliğat-ı İslamî, Kum, 1409 k.

[4] A’raf, 175 – 176.

[5] Muhammed b. Yakub Kuleyni, Kafi, c. 1, s. 46, h. 4, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 ş.

[6] Kehf, 103 -104.

[7] Nahl, 28, "ما کنا نعمل من سوء"

[8] Nahl, 63; Fatır, 8; Enfal, 48 ve …

[9] Enam, 110.

[10] Ankebut, 38.

[11] Muhammed, 32 – 33, "...و سیحبط أعمالهم ... و لا تبطلوا أعمالکم"; Hucurat, 2; Hud, 15 – 16; Ahzab, 19; Bakara, 264 ve …

[12] Yunus, 6; Tövbe, 105; İbrahim, 42. Yüce Allah değişik kavramlardan istifade ederek insanın davranışlarına yönelik bakışını ilan etmiş ve örnek olarak sadece “habir” (haberi olan) Kur’an’da kırk defadan fazla kullanılmıştır.

[13] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharü’l-Envar, c. 67, s. 386, h. 48, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1404 k.

[14] a.g.e. c. 95, s. 84, Ebu Hamza Somali duasının bir bölümü.

[15] Nisa, 18; Muminun, 99 – 100.

[16] Enam, 47, A’raf, 95; Nahl, 45; ve …

[17] Yusuf, 101.

[18] En’am, 44; A’raf, 182.

[19] Kehf, 110.

[20] Rad, 28.

[21] Kaf, 45; A’la, 9; Zariyat, 55.

[22] Ankebut, 45.

[23] Tövbe, 102.

[24] Vesailü’ş-Şia, c. 1, s. 79, h. 179.

[25] a.g.e. c. 16, s. 284, h. 21478.

[26] a.g.e. c. 12, s. 289, h. 16328.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar