Please Wait
9640
Genel bir ilke olarak dikkat edilmesi gereken husus şudur: Halkın nefret etmesi ve uzak olmasına neden olmaması için masumun yaratılış, ahlak, şemail ve zahiri sıfatlar gibi her türlü kusurdan uzak olması gerekir. Rivayetlerde İmam Ali (a.s) hakkında belirtilen sıfatlar, bizzat rivayetlerde bulunan ve açıklaması yapılacak olan bir takım karineler nedeniyle kusur sayılmaz. Yanı sıra boy uzunluk ve kısalığı, normal bir düzeyde olması durumunda kusur değildir.
Konunun aydınlığa kavuşması için soruya konu olan meseleyi üç mihverde inceleyeceğiz:
1. Hz. Ali’nin kısa boylu oluşu hakkında söylenenler doğru mudur yoksa yanlış mıdır?
2. Doğru olması durumunda, kısa boylu olmak insan için bir ayıp sayılır mı?
3. Masumlar için rivayetlerde belirtilen ve kusur sayılabilecek bazı zahiri özellikler nasıl açıklanabilir?
Şimdi bu meseleleri belirtilen düzen içinde inceliyoruz:
1. Bu meselenin cevabına değinmeden önce, bazılarınca kusur olarak addedilen bazı özelliklerin kusur olmadığının bilinmesi gerekir. Örneğin, İmam Ali’nin (a.s) “el-enzeu’l-betin” olduğu meşhurdur ve bazıları bunu göbeğin küçük olması veya büyük göbek olarak tercüme etmişlerdir. Biz genellikle göbeğin büyük olmasının oburluktan kaynaklandığını düşündüğümüzden meseleyi halletmek için bahane bulmaya çalışmaktayız. Hâlbuki işin gerçeği şudur: “Enze’den kastedilen başın önünde az bir saçın bulunmasıdır ve betin’den kastedilen de karın bölgesinde azıcık bir çıkıntıdır. Oburluktan meydana gelmiş bir şişmanlık söz konusu değildir. İmam Ali (a.s) basit yiyeceklerden istifade eder ve az miktarda yerdi.”[1] İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da şöyle buyurmaktadır: “Ben dünyanızdan iki eski elbise ve iki parça ekmek borç alıp yetindim.”[2] Bu mukaddime unutulmamak kaydıyla, Hz. Ali’nin (a.s) bedensel özellikleriyle ilgili olarak belirtilen rivayetlerde "ربع القامة"[3] ve "ربعة من الرجال"[4] gibi tabirlerin bulunduğunu ve bazılarının bu tabiri İmamın kısa boylu olduğu şeklinde tercüme ettiklerini söylemek gerekir. Bu tercüme sözlük kitaplarında belirtilenlerden dolayı doğru değildir. Manası, İmamın geniş omuzlu olmasıdır. Lisanu’l-Arab adlı sözlük kitabındaki şu cümleye dikkat ediniz:
"وَتَرٌ مَرْبوعٌ یقال: أَراد رُمْحاً مَرْبوعاً لا قصیراً و لا طویلا"[5] yani ne uzun ve ne de kısa olan kılıca denir. Diğer sözlük kitaplarında da bu manaya işaret edilmiştir.[6]
2. İmamın boyunun kısa oluşunun doğru olduğunu farz etsek bile dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır: Boyun kısa oluşu, normal düzeyi aştığında veya insanın manevi çekiciliğini etki altında bırakan başka diğer zahiri noksanlıklar ile beraber olması durumunda kusur sayılır. Bu durumun dışında kısalık esasen kusur sayılmaz; çünkü Yüce Allah değişik fertleri çeşitli özellikler ile yaratmıştır ve insanların zahiri özelliklerde birbirleriyle farklılıklar arz etmeleri tabiidir. Bir fert çehre rengi, kısa boyluluk, ses türü ve diğer hususlar nedeniyle kınanamaz.
3. Masumların zahiri şemaili hakkında söylenenler, onların cismani özelliklerinin halkın kendilerinden nefret etmesine ve uzaklaşmasına neden olacak türden olmaması gerektiğinden ibarettir. Çünkü onlar halkın önderleridirler ve genel çağrılarının gereği olarak çekiciliklerinin korunması lazımdır. Bu mesele rivayetlerde belirtildiği gibi sadece masum imama (a.s) özgü değildir, yanı sıra halk ile direkt olarak bir tür dinî bir irtibat içinde olanların da insanların nefret etmesine ve uzaklaşmasına neden olabilecek kusurlardan arı olması gerekir. Bu nedenle rivayetlerde cemaat imamının ferdi özellikleri hakkında, imamın cüzam ve alaca gibi hastalıkları taşımaması gerektiği belirtilmiştir.[7]
[1] Tebrizî, Cevad, Siratu’n-Necat, c. 10, s. 426, m. 1197, Bita.
[2] Seyid Rezi, Ebu’l-Hasan Muhammed, Nehcü’l-Belağa, s. 417, name-i 45, İntişarat-ı Hicret, Kum, 1414 h. k.
[3] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 35, s. 2, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1404 h. k.
[4] a.g.e., c. 35, s. 4.
[5] İbn. Manzur, Muhammed b. Mukrem, Lisanu’l-Arab, c. 8, s. 101, Neşr-i Edebi’l-Havza, Kum, 1405 h. k.
[6] İbn-i Esir, Muhammed el-Cezeri, en-Nihaye, c. 2, s. 190, Müessese-i İsmailiyan, Kum, 1364 h. k.
[7] Biharu’l-Envar, c. 16, s. 408.