Gelişmiş Arama
Ziyaret
14122
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Peygamberin (s.a.a) vasiyyetinin yazılması engellendiği zaman Hz. Ali (a.s) neden buna karşı çıkmadı?
Soru
Peygamberimiz (s.a.a) vefat etmeden önce ashabının kendisinden sonra asla sapmaması için bir şey yazmak istediğinde Hz. Ali (a.s) neden bir şey söylemedi? Oysa O, cesur birisiydi, Allah’tan başka kimseden korkmazdı ve hakkı söylemeyenin dilsiz şeytano lduğunu da biliyordu!
Kısa Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. Bu olaya ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimler verilmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine onun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişiyor mu, çelişmiyor mu?

Tarih kitaplarında ve diğer kaynaklarda yazılan kalem ve kağıt olayına baktığımızda şu noktalar karşımıza çıkmaktadır:

1-     Kur’an, bir şahsın sayıklamakla itham ettiği Peygamberimizin (s.a.a) hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Onun (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.’ Vesayet ise risalete ait olan en önemli işlerdendir.

2-     Allah Resulü’nün (s.a.a) yanında ve hasta halinde çekişmek ve tartışmak yanlıştı, ama bu yanlış  yapıldı, o şahısın muhalif görüşleri bu tartışmaları dahada çoğalttı ve Allah Resulü’nün (s.a.a) daha fazla eziyet olmasına neden oldu.

3-     Bir grup, Resulullah’ın (s.a.a) vasiyetini yazmasına engel olan şahısa itiraz ettiler, ama çekişme dahada büyüdü, o şahıs ve onun taraftarları yazılma işini kabul etmediler. Sonunda Peygamber (s.a.a) herkesi yanından uzaklaştırdı. Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kaynaklarında gelen bazı rivayetlerde bu şahısın Ömer b. Hattap olduğu belirtilmiştir![1]

4-     Hz. Ali’nin (a.s) velayeti ve hakkaniyeti o kadar açık ve bilinen bir şeydiki, onun vasiy oluşunda kimsenin şüphesi yoktu. Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) evinde susması yukarıda işaret edilen bazı maslahatlardan dolayı idi. Sakife olayının ardından hakkının elinden alınmasına itiraz etmiş, ancak İslamın ve Müslümanların maslahatı için susmuş ve yönetimlere emin bir müşavir olmuştur.         



[1] - Buhari, Kitab-ul İlm, Bab-ı Kitabet-ul İlm, c.1, s.22-23

Ayrıntılı Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimleri olan bu olay Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin hadis kitaplarında mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine bunun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişir mi yoksa İslamın maslahatının korunması için kendi hakkından geçtiğinden dolayı Onun eşsiz şecaatiyle çelişmez mi?

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ‘Kalem ve Mürekkep’ veya ‘Yevm-il Hamis’ (Perşembe Günü) diye bilinen olayın kendisini anlatmamız gerekiyor:

Ehl-i Sünnetin muhaddislerinin önde gelenlerinden ve Sahih-i Buhari’nin yazarı olan İmam Buhari, İbn-i Abbas’tan şöyle naklediyor: ‘Resulullah’ın (s.a.a) vefatına yakındı. İçlerinde Ömer b. Hattap’ında bulunduğu bir grup Peygamberin (s.a.a) evinde idiler. Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Bana kalem ve kağıt getirin size öyle bir şey yazayım ki benden sonra asla sapmayasınız.’ Ömer b. Hattap dedi ki: ‘Peygamberin ağrıları şiddetlendi; bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter!!’ Peygamberin eşleri ve evde olanlar tartışmaya başladılar; kimisi Ömer’le aynı görüşteydi, kimiside ona karşıydı. Tartışma ve çekişme uzayınca Peygamber (s.a.a) ‘Gidin başımdan! Benim yanımda böyle çekişmeniz uygun değildir.’[1] diye duyurdu

Buhari bir başka yerde İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet ediyor: ‘Bütün bedbahtlıklar ve sorunlar, Peygamberin evinde yaşanan tartışmalar yüzünden o vasiyetin yazılmamasından dolayıdır.’[2]

Bu olay Perşembe günü, yani Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından dört gün önce gerçekleşti. Hatırlatmak gerekir ki, Pegamber (s.a.a), Hz. Ali’nin velayeti konusunda her türlü muhalefete engel olmak için içlerinde Ebubekr, Ömer, Osman, Ebu Ubeyde Cerrah, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Afv ve Saad b. Ebi Vakkas[3] gibi kimselerinde olduğu bir grubu Üsame’nin ordusuyla İslam ülkesinin en uzak sınırına (Rum sınırına) gönderdi. Oysa Peygamberin, vefatına az bir zaman kalmışken askeri gücü devletin merkezinden uzaklaştırması zahirde uygun değildi. Çünkü İslama yeni girenler, etraftaki kabileler, komşu ülkeler baş kaldırabilirlerdi. Ama Peygambere (s.a.a) göre böyle bir kararın mantıklı yönü Hz. Ali’nin (a.s) halifeliğine muhalif olanları Medine’den uzaklaştırmaktı. Peygamber (s.a.a) vefatından birkaç gün önce  bu orduyu hazırlamış ve şöyle buyurmuştu: ‘Kim Üsame’nin ordusuna katılmazsa Allah ona lanet etsin!’[4] . Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) Ammar, Miktad, Selman gibi dost ve destekçilerini bu orduya katılmaktan muaf tutmuş ve Hz. Ali’nin de (a.s) adı bu orduda geçmemiştir.[5]

Bütün bu tedbirlere rağmen Peygamberin vefat ettiğ söylentisi çıkınca bir grup ordudan ayrılmış ve Medine’ye dönerek Peygamberin evinde toplanmışlardı. Perşembe günü olayıda bu şekilde gerçekleşti.

Tarih Ömer’e itiraz edenlerin isimlerini yazmıştır. Onlardan biri Cabir b. Abdullah Ensari’dir.[6]

İbn-i Abbas’ın hadisine ve rivayet ettiği o olaya bir daha baktığımızda göreceğiz ki, o durumda ve Peygamber (s.a.a) o haldeyken yanında yapılan tartışma ve çekişme asla doğru bir iş değildi. Peygamberin (s.a.a) vasiyetini yazamamasının nedeni bu tartışma ve çekişmeydi. Ömer b. Hattap itirazda bulunmasaydı ve Peygamberin (s.a.a) huzurunda böyle bir çekişme olmasaydı vasiyet yazılacaktı.

Bu şekilde Hz. Ali’nin (a.s) bu çekişmeye girmemesin nedenide ortaya çıkmış oluyor. Bir peygamberin öğretilerinin ruhu vahdet ve kalpleri kazanmak üzereyse,[7] bu tartışma ve kavgayı uzatmak uygun olmazdı. Ayrıca Peygamberin (s.a.a) sözlerini kabul etmeyenler ve Onu hastalığından dolayı sayıklamakla itham edenler Ali’nin sözünü kabul edecekleri ne malum? Ve zaten Cabir b. Abdullah gibi büyük sahabeler ikinci halifeye karşı geldiler ama muhalif grubun baskılarının karşısında bir şey yapamayıp, mağlup oldular. İşte böyle bir durumda olumlu ya da olumsuz görüş belirtmek Peygamberin (s.a.a) yanında tartışma ve çekişmeyi uzatacağı için kesinlikle yanlıştı. Hz. Ali’nin (a.s) vesayeti gizli bir şey değildi, Peygamber (s.a.a) onu defalarca söylemişti. Herkes bunu biliyordu ve herkes için hüccet tamam olmuştu. Suyuti, Tarih-ul Hulefa adlı eserinde bu hadisleri toplamıştır. Bunlardan biri ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır’ hadisidir ki, onu Tirmizi’den o da Ebi Sariha veya Zeyd b. Erkam’dan nakletmiştir. Yine ‘Allahım! Kim ona yardım ederse sende ona yardım et ve kim ona düşman olursa sende ona düşman ol’ cümlesinide Ahmed b. Hanbel’den, Taberani’den, onlarda İbn-i Ömer, Malik b. El-Hureys, Cerir, Saad b. Ebi Vakkas, Ebi Said Hudri, Enes, İbn-i Abbas vs.’den nakletmişlerdir. ‘Harun’un Musa’ya menzileti ne ise seninde bana olan menziletin odur, ama benden sonra peygamber yoktur’ hadisini de Ahmed b. Hanbel’den ve Taberani’den nakletmiştir.[8]  

Evet, büyük ‘Ğadir-i Hum’ olayından henüz bir kaç ay geçmemişken ve bu kısa zamanda kimsenin bunu unutmasına imkanı yokken İmam Ali (a.s) bu tartışmaya girmeyi gerekli görmedi, Resulullah’ın (s.a.a)            

evinde Onun durumunu gözetmek ve Ona karşı saygısızlık etmemek için susmayı tercih etti. Ama sonra konuşmaktan çekinmedi. Aksine Ahmed b. Hanbel’in Müsned’de (1/155), Taberi’nin Tarih’te ve İbn-i Kesir, İbn-i Hişam gibilerin de kendi eserlerinde yazdıkları gibi halifelikle ilgili alınan karara itiraz için önce bir grupla beraber Fatıma’nın (s.a) evinde toplandılar, sonra mescide gidip halka Ğadir-i Hum’a şahid olanları yemin verdirdi ve onların büyük bir çoğunluğu (veya 30 kişi) buna şahitlik ettiler.[9] İslamın vahdetine zarar gelmeyinceye ve kan dökülmeyinceye kadar hakkını aramaktan geri durmadı.

Hz. Ali (a.s) itirazlarına devam etseydi iç kargaşalık çıkabilir, gaddar düşmanların eline peygamberini ve rehberini yeni kaybeden topluma darbe vurmak için fırsat geçebilirdi. Nitekim Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra bir çok Arap kabilesi zekat vermemiş ve mürted olmuşlardı.[10]

Evet, Hz.Ali’nin (a.s) endişesi, Resulullah’ın (s.a.a) çektiği onca zahmetin boşa gitmesiydi; kendisini ve ailesini İslamın korunması ve gelecek nesillere ulaşması için feda etti. Bu yüzden yıllarca sustu ve Resulullah’tan (s.a.a) sonra gelen hükümetlere güvenilir bir müşavir oldu.



[1] - a.g.e ve Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[2] -Buhari, Kitab-ul İ’tisam Bi’l Kitap ve’s Sünne, Bab-u Kerahiyet-il Hilaf ve Bab-u Kavl-il Mariz, Kumu anni; Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[3] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131

[4] - Milel ve Nihel (Şehristani), c.1, s.141 (Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131’den naklen).

[5] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (Bir grup araştırmacı), s.131

[6] -Mecma-uz Zevaid (Heysemi), c.4, s.390 ve c.8, s.609; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih, s.134

[7] - Bir çok ayet, Müslümanları vahdete ve çekişmekten uzak kalmaya davet ediyor. Enfal/46’da şöyle buyuruluyor: ‘Birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz.’

[8] -Tarih-ul Hulefa (Suyuti) s.157

[9] -Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.489. 

[10] -a.g.e. s.165

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    22055 زیارت قبور و بنای مراقد 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27822 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    62670 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Eğer birisi oruçluyken eşiyle oynaşır ve bedeni gevşer ama meni gelmez ise görevi nedir? Eğer meni gelirse görevi nedir?
    9933 Cünüpte Şüphe Etmek 2018/12/08
    Meni bedeninizden dışarı çıkmadığı sürece cenabet olmazsınız ve gusül size farz olmaz. Taklit Mercilerin bu konuda fetvaları şöyle: “Eğer meni mecrasından hareket eder ama dışarı çıkmaz ise veya insan dışarı çıkıp çıkmadığından şüphe duyarsa gusül almak vacip olmaz.”[1] Buna göre cenabet olmadığı için orucu ...
  • Hz. Ali’nin (a.s) kaç tane çocuğu vardı? Çocukların ve annelerinin isimleri nedir?
    128911 Masumların Siresi 2011/04/13
    Şeyh Müfid, İrşad adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s) erkek ve kız olmak üzere on yedi çocuğunun olduğunu yazmıştır. O şöyle diyor: ‘Bir kısım Şii alimler diyorlar ki, Fatıma, Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Peygamberin Muhsin adını verdiği çocuğuna düşük yaptı. Onlara göre İmamın (a.s) on sekiz evladı vardı.’
  • Hz. Mehdi'den gelen tevki'lerin doğru olduğuna nasıl güvenebiliriz?
    7512 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/07/26
    Masumlardan bize ulaşan hadisler sözlü ve yazılı olarak iki kısma ayrılır. Masum İmam'ın yazılı olarak sorulara verdiği cevaba tevki' denir. Buna göre tevki'ler yazılı hadisler sınıfına girer. Bu hadislerin Hz. Mehdi'den geldiğini bilmek için izlenen yol diğer hadislerin doğruluğunu belirlemekle ayınıdır. Aslında rical ve diraye ilimleri hadis ve rivayet kaynaklarında ...
  • Kur’an insanları humus ve zekât vermeleri ve farzlarını yerine getirmeleri için neden efsanevi canlılardan korkutmaktadır?
    7310 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    1.     Kur’an-ı Kerim’de insanların efsanevi varlıklardan korkmaları gerektiğine yahut Kur’an’ın onları korkuttuğuna dair bir örnek bile mevcut değildir.2.     Bazı rivayetlerde bazı günahların cezaları (Kur’an ehli olup şarap içenler gibi) hakkında bin ...
  • Kuran’ı anlamakta aklın hata yapmayacağını nasıl iddia edebiliriz?
    3841 Tefsir 2019/12/03
    Eğer insan temelsiz ön kabuller olmadan, ruhsal açıdan selim bir kalple ve insaf üzere Kuran ayetlerini aklıyla tahlil, analiz ederse ve  gerekli tefekkürü yaparsa Kuran’ı anlamakta hataya duçar olmaz.  Elbette Kuran’da bulunan bazı müteşabih ayetlerde gerekli birikime sahip olmayan veyahut hasta ruhlu şahıslar bilinçli veya bilinçsiz bir ...
  • Baba gaipte veya hapiste olsa, anne, baba tarafından dedenin yerine çocuğuna bakabilir mi?
    6764 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/13
    Hz. Ayetullah-ul Uzma Hamanei’nin bürosunun cevabı: Baba ölürse İslami kanunlara göre çocuğun bakımı ve korunması buluğa kadar anneye aittir. Ama baba kaybolursa çocuğun korunma hakkı kaybolmasa da bu durumda annenin de çocuğa bakmasına bir engel yoktur. Hz. Ayetullah-ul ...
  • İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
    23484 اهل بیت و ذوی القربی 2014/05/18
    İtret sözlükte yakın akrabalar ve zürriyet anlamına gelir. Ama Şia’nın bakışında rivayetlere binaen Allah Resulü'nün (s.a.a) Sakaleyn hadisindeki itretten kastettiği, müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğerinin ardınca gelen ve en sonuncusu ...

En Çok Okunanlar