Gelişmiş Arama
Ziyaret
13408
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Peygamberin (s.a.a) vasiyyetinin yazılması engellendiği zaman Hz. Ali (a.s) neden buna karşı çıkmadı?
Soru
Peygamberimiz (s.a.a) vefat etmeden önce ashabının kendisinden sonra asla sapmaması için bir şey yazmak istediğinde Hz. Ali (a.s) neden bir şey söylemedi? Oysa O, cesur birisiydi, Allah’tan başka kimseden korkmazdı ve hakkı söylemeyenin dilsiz şeytano lduğunu da biliyordu!
Kısa Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. Bu olaya ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimler verilmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine onun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişiyor mu, çelişmiyor mu?

Tarih kitaplarında ve diğer kaynaklarda yazılan kalem ve kağıt olayına baktığımızda şu noktalar karşımıza çıkmaktadır:

1-     Kur’an, bir şahsın sayıklamakla itham ettiği Peygamberimizin (s.a.a) hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Onun (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.’ Vesayet ise risalete ait olan en önemli işlerdendir.

2-     Allah Resulü’nün (s.a.a) yanında ve hasta halinde çekişmek ve tartışmak yanlıştı, ama bu yanlış  yapıldı, o şahısın muhalif görüşleri bu tartışmaları dahada çoğalttı ve Allah Resulü’nün (s.a.a) daha fazla eziyet olmasına neden oldu.

3-     Bir grup, Resulullah’ın (s.a.a) vasiyetini yazmasına engel olan şahısa itiraz ettiler, ama çekişme dahada büyüdü, o şahıs ve onun taraftarları yazılma işini kabul etmediler. Sonunda Peygamber (s.a.a) herkesi yanından uzaklaştırdı. Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kaynaklarında gelen bazı rivayetlerde bu şahısın Ömer b. Hattap olduğu belirtilmiştir![1]

4-     Hz. Ali’nin (a.s) velayeti ve hakkaniyeti o kadar açık ve bilinen bir şeydiki, onun vasiy oluşunda kimsenin şüphesi yoktu. Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) evinde susması yukarıda işaret edilen bazı maslahatlardan dolayı idi. Sakife olayının ardından hakkının elinden alınmasına itiraz etmiş, ancak İslamın ve Müslümanların maslahatı için susmuş ve yönetimlere emin bir müşavir olmuştur.         



[1] - Buhari, Kitab-ul İlm, Bab-ı Kitabet-ul İlm, c.1, s.22-23

Ayrıntılı Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimleri olan bu olay Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin hadis kitaplarında mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine bunun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişir mi yoksa İslamın maslahatının korunması için kendi hakkından geçtiğinden dolayı Onun eşsiz şecaatiyle çelişmez mi?

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ‘Kalem ve Mürekkep’ veya ‘Yevm-il Hamis’ (Perşembe Günü) diye bilinen olayın kendisini anlatmamız gerekiyor:

Ehl-i Sünnetin muhaddislerinin önde gelenlerinden ve Sahih-i Buhari’nin yazarı olan İmam Buhari, İbn-i Abbas’tan şöyle naklediyor: ‘Resulullah’ın (s.a.a) vefatına yakındı. İçlerinde Ömer b. Hattap’ında bulunduğu bir grup Peygamberin (s.a.a) evinde idiler. Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Bana kalem ve kağıt getirin size öyle bir şey yazayım ki benden sonra asla sapmayasınız.’ Ömer b. Hattap dedi ki: ‘Peygamberin ağrıları şiddetlendi; bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter!!’ Peygamberin eşleri ve evde olanlar tartışmaya başladılar; kimisi Ömer’le aynı görüşteydi, kimiside ona karşıydı. Tartışma ve çekişme uzayınca Peygamber (s.a.a) ‘Gidin başımdan! Benim yanımda böyle çekişmeniz uygun değildir.’[1] diye duyurdu

Buhari bir başka yerde İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet ediyor: ‘Bütün bedbahtlıklar ve sorunlar, Peygamberin evinde yaşanan tartışmalar yüzünden o vasiyetin yazılmamasından dolayıdır.’[2]

Bu olay Perşembe günü, yani Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından dört gün önce gerçekleşti. Hatırlatmak gerekir ki, Pegamber (s.a.a), Hz. Ali’nin velayeti konusunda her türlü muhalefete engel olmak için içlerinde Ebubekr, Ömer, Osman, Ebu Ubeyde Cerrah, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Afv ve Saad b. Ebi Vakkas[3] gibi kimselerinde olduğu bir grubu Üsame’nin ordusuyla İslam ülkesinin en uzak sınırına (Rum sınırına) gönderdi. Oysa Peygamberin, vefatına az bir zaman kalmışken askeri gücü devletin merkezinden uzaklaştırması zahirde uygun değildi. Çünkü İslama yeni girenler, etraftaki kabileler, komşu ülkeler baş kaldırabilirlerdi. Ama Peygambere (s.a.a) göre böyle bir kararın mantıklı yönü Hz. Ali’nin (a.s) halifeliğine muhalif olanları Medine’den uzaklaştırmaktı. Peygamber (s.a.a) vefatından birkaç gün önce  bu orduyu hazırlamış ve şöyle buyurmuştu: ‘Kim Üsame’nin ordusuna katılmazsa Allah ona lanet etsin!’[4] . Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) Ammar, Miktad, Selman gibi dost ve destekçilerini bu orduya katılmaktan muaf tutmuş ve Hz. Ali’nin de (a.s) adı bu orduda geçmemiştir.[5]

Bütün bu tedbirlere rağmen Peygamberin vefat ettiğ söylentisi çıkınca bir grup ordudan ayrılmış ve Medine’ye dönerek Peygamberin evinde toplanmışlardı. Perşembe günü olayıda bu şekilde gerçekleşti.

Tarih Ömer’e itiraz edenlerin isimlerini yazmıştır. Onlardan biri Cabir b. Abdullah Ensari’dir.[6]

İbn-i Abbas’ın hadisine ve rivayet ettiği o olaya bir daha baktığımızda göreceğiz ki, o durumda ve Peygamber (s.a.a) o haldeyken yanında yapılan tartışma ve çekişme asla doğru bir iş değildi. Peygamberin (s.a.a) vasiyetini yazamamasının nedeni bu tartışma ve çekişmeydi. Ömer b. Hattap itirazda bulunmasaydı ve Peygamberin (s.a.a) huzurunda böyle bir çekişme olmasaydı vasiyet yazılacaktı.

Bu şekilde Hz. Ali’nin (a.s) bu çekişmeye girmemesin nedenide ortaya çıkmış oluyor. Bir peygamberin öğretilerinin ruhu vahdet ve kalpleri kazanmak üzereyse,[7] bu tartışma ve kavgayı uzatmak uygun olmazdı. Ayrıca Peygamberin (s.a.a) sözlerini kabul etmeyenler ve Onu hastalığından dolayı sayıklamakla itham edenler Ali’nin sözünü kabul edecekleri ne malum? Ve zaten Cabir b. Abdullah gibi büyük sahabeler ikinci halifeye karşı geldiler ama muhalif grubun baskılarının karşısında bir şey yapamayıp, mağlup oldular. İşte böyle bir durumda olumlu ya da olumsuz görüş belirtmek Peygamberin (s.a.a) yanında tartışma ve çekişmeyi uzatacağı için kesinlikle yanlıştı. Hz. Ali’nin (a.s) vesayeti gizli bir şey değildi, Peygamber (s.a.a) onu defalarca söylemişti. Herkes bunu biliyordu ve herkes için hüccet tamam olmuştu. Suyuti, Tarih-ul Hulefa adlı eserinde bu hadisleri toplamıştır. Bunlardan biri ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır’ hadisidir ki, onu Tirmizi’den o da Ebi Sariha veya Zeyd b. Erkam’dan nakletmiştir. Yine ‘Allahım! Kim ona yardım ederse sende ona yardım et ve kim ona düşman olursa sende ona düşman ol’ cümlesinide Ahmed b. Hanbel’den, Taberani’den, onlarda İbn-i Ömer, Malik b. El-Hureys, Cerir, Saad b. Ebi Vakkas, Ebi Said Hudri, Enes, İbn-i Abbas vs.’den nakletmişlerdir. ‘Harun’un Musa’ya menzileti ne ise seninde bana olan menziletin odur, ama benden sonra peygamber yoktur’ hadisini de Ahmed b. Hanbel’den ve Taberani’den nakletmiştir.[8]  

Evet, büyük ‘Ğadir-i Hum’ olayından henüz bir kaç ay geçmemişken ve bu kısa zamanda kimsenin bunu unutmasına imkanı yokken İmam Ali (a.s) bu tartışmaya girmeyi gerekli görmedi, Resulullah’ın (s.a.a)            

evinde Onun durumunu gözetmek ve Ona karşı saygısızlık etmemek için susmayı tercih etti. Ama sonra konuşmaktan çekinmedi. Aksine Ahmed b. Hanbel’in Müsned’de (1/155), Taberi’nin Tarih’te ve İbn-i Kesir, İbn-i Hişam gibilerin de kendi eserlerinde yazdıkları gibi halifelikle ilgili alınan karara itiraz için önce bir grupla beraber Fatıma’nın (s.a) evinde toplandılar, sonra mescide gidip halka Ğadir-i Hum’a şahid olanları yemin verdirdi ve onların büyük bir çoğunluğu (veya 30 kişi) buna şahitlik ettiler.[9] İslamın vahdetine zarar gelmeyinceye ve kan dökülmeyinceye kadar hakkını aramaktan geri durmadı.

Hz. Ali (a.s) itirazlarına devam etseydi iç kargaşalık çıkabilir, gaddar düşmanların eline peygamberini ve rehberini yeni kaybeden topluma darbe vurmak için fırsat geçebilirdi. Nitekim Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra bir çok Arap kabilesi zekat vermemiş ve mürted olmuşlardı.[10]

Evet, Hz.Ali’nin (a.s) endişesi, Resulullah’ın (s.a.a) çektiği onca zahmetin boşa gitmesiydi; kendisini ve ailesini İslamın korunması ve gelecek nesillere ulaşması için feda etti. Bu yüzden yıllarca sustu ve Resulullah’tan (s.a.a) sonra gelen hükümetlere güvenilir bir müşavir oldu.



[1] - a.g.e ve Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[2] -Buhari, Kitab-ul İ’tisam Bi’l Kitap ve’s Sünne, Bab-u Kerahiyet-il Hilaf ve Bab-u Kavl-il Mariz, Kumu anni; Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[3] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131

[4] - Milel ve Nihel (Şehristani), c.1, s.141 (Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131’den naklen).

[5] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (Bir grup araştırmacı), s.131

[6] -Mecma-uz Zevaid (Heysemi), c.4, s.390 ve c.8, s.609; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih, s.134

[7] - Bir çok ayet, Müslümanları vahdete ve çekişmekten uzak kalmaya davet ediyor. Enfal/46’da şöyle buyuruluyor: ‘Birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz.’

[8] -Tarih-ul Hulefa (Suyuti) s.157

[9] -Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.489. 

[10] -a.g.e. s.165

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar