Gelişmiş Arama
Ziyaret
13232
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Peygamberin (s.a.a) vasiyyetinin yazılması engellendiği zaman Hz. Ali (a.s) neden buna karşı çıkmadı?
Soru
Peygamberimiz (s.a.a) vefat etmeden önce ashabının kendisinden sonra asla sapmaması için bir şey yazmak istediğinde Hz. Ali (a.s) neden bir şey söylemedi? Oysa O, cesur birisiydi, Allah’tan başka kimseden korkmazdı ve hakkı söylemeyenin dilsiz şeytano lduğunu da biliyordu!
Kısa Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. Bu olaya ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimler verilmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine onun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişiyor mu, çelişmiyor mu?

Tarih kitaplarında ve diğer kaynaklarda yazılan kalem ve kağıt olayına baktığımızda şu noktalar karşımıza çıkmaktadır:

1-     Kur’an, bir şahsın sayıklamakla itham ettiği Peygamberimizin (s.a.a) hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Onun (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.’ Vesayet ise risalete ait olan en önemli işlerdendir.

2-     Allah Resulü’nün (s.a.a) yanında ve hasta halinde çekişmek ve tartışmak yanlıştı, ama bu yanlış  yapıldı, o şahısın muhalif görüşleri bu tartışmaları dahada çoğalttı ve Allah Resulü’nün (s.a.a) daha fazla eziyet olmasına neden oldu.

3-     Bir grup, Resulullah’ın (s.a.a) vasiyetini yazmasına engel olan şahısa itiraz ettiler, ama çekişme dahada büyüdü, o şahıs ve onun taraftarları yazılma işini kabul etmediler. Sonunda Peygamber (s.a.a) herkesi yanından uzaklaştırdı. Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin kaynaklarında gelen bazı rivayetlerde bu şahısın Ömer b. Hattap olduğu belirtilmiştir![1]

4-     Hz. Ali’nin (a.s) velayeti ve hakkaniyeti o kadar açık ve bilinen bir şeydiki, onun vasiy oluşunda kimsenin şüphesi yoktu. Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) evinde susması yukarıda işaret edilen bazı maslahatlardan dolayı idi. Sakife olayının ardından hakkının elinden alınmasına itiraz etmiş, ancak İslamın ve Müslümanların maslahatı için susmuş ve yönetimlere emin bir müşavir olmuştur.         



[1] - Buhari, Kitab-ul İlm, Bab-ı Kitabet-ul İlm, c.1, s.22-23

Ayrıntılı Cevap

Peygamberimizin (s.a.a) isteğinin (vefat etmeden önce vasiyet yazmak için kalem ve kağıt isteğinin) engellenmesi tarihin meşhur olaylarındanır. ‘Yevm-il Hamis’, ‘Kalem ve Kağıt’ vb. gibi çeşitli isimleri olan bu olay Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin hadis kitaplarında mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) bu olayda susması onun gerçekleştiğinin reddini göstermez. Aksine bunun deliline bakmak lazım. Acaba bu susmak Onun (a.s) cesaretiyle çelişir mi yoksa İslamın maslahatının korunması için kendi hakkından geçtiğinden dolayı Onun eşsiz şecaatiyle çelişmez mi?

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ‘Kalem ve Mürekkep’ veya ‘Yevm-il Hamis’ (Perşembe Günü) diye bilinen olayın kendisini anlatmamız gerekiyor:

Ehl-i Sünnetin muhaddislerinin önde gelenlerinden ve Sahih-i Buhari’nin yazarı olan İmam Buhari, İbn-i Abbas’tan şöyle naklediyor: ‘Resulullah’ın (s.a.a) vefatına yakındı. İçlerinde Ömer b. Hattap’ında bulunduğu bir grup Peygamberin (s.a.a) evinde idiler. Peygamber (s.a.a) buyurdu: ‘Bana kalem ve kağıt getirin size öyle bir şey yazayım ki benden sonra asla sapmayasınız.’ Ömer b. Hattap dedi ki: ‘Peygamberin ağrıları şiddetlendi; bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter!!’ Peygamberin eşleri ve evde olanlar tartışmaya başladılar; kimisi Ömer’le aynı görüşteydi, kimiside ona karşıydı. Tartışma ve çekişme uzayınca Peygamber (s.a.a) ‘Gidin başımdan! Benim yanımda böyle çekişmeniz uygun değildir.’[1] diye duyurdu

Buhari bir başka yerde İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet ediyor: ‘Bütün bedbahtlıklar ve sorunlar, Peygamberin evinde yaşanan tartışmalar yüzünden o vasiyetin yazılmamasından dolayıdır.’[2]

Bu olay Perşembe günü, yani Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından dört gün önce gerçekleşti. Hatırlatmak gerekir ki, Pegamber (s.a.a), Hz. Ali’nin velayeti konusunda her türlü muhalefete engel olmak için içlerinde Ebubekr, Ömer, Osman, Ebu Ubeyde Cerrah, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Afv ve Saad b. Ebi Vakkas[3] gibi kimselerinde olduğu bir grubu Üsame’nin ordusuyla İslam ülkesinin en uzak sınırına (Rum sınırına) gönderdi. Oysa Peygamberin, vefatına az bir zaman kalmışken askeri gücü devletin merkezinden uzaklaştırması zahirde uygun değildi. Çünkü İslama yeni girenler, etraftaki kabileler, komşu ülkeler baş kaldırabilirlerdi. Ama Peygambere (s.a.a) göre böyle bir kararın mantıklı yönü Hz. Ali’nin (a.s) halifeliğine muhalif olanları Medine’den uzaklaştırmaktı. Peygamber (s.a.a) vefatından birkaç gün önce  bu orduyu hazırlamış ve şöyle buyurmuştu: ‘Kim Üsame’nin ordusuna katılmazsa Allah ona lanet etsin!’[4] . Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) Ammar, Miktad, Selman gibi dost ve destekçilerini bu orduya katılmaktan muaf tutmuş ve Hz. Ali’nin de (a.s) adı bu orduda geçmemiştir.[5]

Bütün bu tedbirlere rağmen Peygamberin vefat ettiğ söylentisi çıkınca bir grup ordudan ayrılmış ve Medine’ye dönerek Peygamberin evinde toplanmışlardı. Perşembe günü olayıda bu şekilde gerçekleşti.

Tarih Ömer’e itiraz edenlerin isimlerini yazmıştır. Onlardan biri Cabir b. Abdullah Ensari’dir.[6]

İbn-i Abbas’ın hadisine ve rivayet ettiği o olaya bir daha baktığımızda göreceğiz ki, o durumda ve Peygamber (s.a.a) o haldeyken yanında yapılan tartışma ve çekişme asla doğru bir iş değildi. Peygamberin (s.a.a) vasiyetini yazamamasının nedeni bu tartışma ve çekişmeydi. Ömer b. Hattap itirazda bulunmasaydı ve Peygamberin (s.a.a) huzurunda böyle bir çekişme olmasaydı vasiyet yazılacaktı.

Bu şekilde Hz. Ali’nin (a.s) bu çekişmeye girmemesin nedenide ortaya çıkmış oluyor. Bir peygamberin öğretilerinin ruhu vahdet ve kalpleri kazanmak üzereyse,[7] bu tartışma ve kavgayı uzatmak uygun olmazdı. Ayrıca Peygamberin (s.a.a) sözlerini kabul etmeyenler ve Onu hastalığından dolayı sayıklamakla itham edenler Ali’nin sözünü kabul edecekleri ne malum? Ve zaten Cabir b. Abdullah gibi büyük sahabeler ikinci halifeye karşı geldiler ama muhalif grubun baskılarının karşısında bir şey yapamayıp, mağlup oldular. İşte böyle bir durumda olumlu ya da olumsuz görüş belirtmek Peygamberin (s.a.a) yanında tartışma ve çekişmeyi uzatacağı için kesinlikle yanlıştı. Hz. Ali’nin (a.s) vesayeti gizli bir şey değildi, Peygamber (s.a.a) onu defalarca söylemişti. Herkes bunu biliyordu ve herkes için hüccet tamam olmuştu. Suyuti, Tarih-ul Hulefa adlı eserinde bu hadisleri toplamıştır. Bunlardan biri ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır’ hadisidir ki, onu Tirmizi’den o da Ebi Sariha veya Zeyd b. Erkam’dan nakletmiştir. Yine ‘Allahım! Kim ona yardım ederse sende ona yardım et ve kim ona düşman olursa sende ona düşman ol’ cümlesinide Ahmed b. Hanbel’den, Taberani’den, onlarda İbn-i Ömer, Malik b. El-Hureys, Cerir, Saad b. Ebi Vakkas, Ebi Said Hudri, Enes, İbn-i Abbas vs.’den nakletmişlerdir. ‘Harun’un Musa’ya menzileti ne ise seninde bana olan menziletin odur, ama benden sonra peygamber yoktur’ hadisini de Ahmed b. Hanbel’den ve Taberani’den nakletmiştir.[8]  

Evet, büyük ‘Ğadir-i Hum’ olayından henüz bir kaç ay geçmemişken ve bu kısa zamanda kimsenin bunu unutmasına imkanı yokken İmam Ali (a.s) bu tartışmaya girmeyi gerekli görmedi, Resulullah’ın (s.a.a)            

evinde Onun durumunu gözetmek ve Ona karşı saygısızlık etmemek için susmayı tercih etti. Ama sonra konuşmaktan çekinmedi. Aksine Ahmed b. Hanbel’in Müsned’de (1/155), Taberi’nin Tarih’te ve İbn-i Kesir, İbn-i Hişam gibilerin de kendi eserlerinde yazdıkları gibi halifelikle ilgili alınan karara itiraz için önce bir grupla beraber Fatıma’nın (s.a) evinde toplandılar, sonra mescide gidip halka Ğadir-i Hum’a şahid olanları yemin verdirdi ve onların büyük bir çoğunluğu (veya 30 kişi) buna şahitlik ettiler.[9] İslamın vahdetine zarar gelmeyinceye ve kan dökülmeyinceye kadar hakkını aramaktan geri durmadı.

Hz. Ali (a.s) itirazlarına devam etseydi iç kargaşalık çıkabilir, gaddar düşmanların eline peygamberini ve rehberini yeni kaybeden topluma darbe vurmak için fırsat geçebilirdi. Nitekim Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra bir çok Arap kabilesi zekat vermemiş ve mürted olmuşlardı.[10]

Evet, Hz.Ali’nin (a.s) endişesi, Resulullah’ın (s.a.a) çektiği onca zahmetin boşa gitmesiydi; kendisini ve ailesini İslamın korunması ve gelecek nesillere ulaşması için feda etti. Bu yüzden yıllarca sustu ve Resulullah’tan (s.a.a) sonra gelen hükümetlere güvenilir bir müşavir oldu.



[1] - a.g.e ve Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[2] -Buhari, Kitab-ul İ’tisam Bi’l Kitap ve’s Sünne, Bab-u Kerahiyet-il Hilaf ve Bab-u Kavl-il Mariz, Kumu anni; Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.140.

[3] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131

[4] - Milel ve Nihel (Şehristani), c.1, s.141 (Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131’den naklen).

[5] -Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (Bir grup araştırmacı), s.131

[6] -Mecma-uz Zevaid (Heysemi), c.4, s.390 ve c.8, s.609; Peygamber-i A’zam (s.a.a), Siret ve Tarih, s.134

[7] - Bir çok ayet, Müslümanları vahdete ve çekişmekten uzak kalmaya davet ediyor. Enfal/46’da şöyle buyuruluyor: ‘Birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz.’

[8] -Tarih-ul Hulefa (Suyuti) s.157

[9] -Maalim-i Medreseteryn (Allame Askeri), c.1, s.489. 

[10] -a.g.e. s.165

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar