Gelişmiş Arama
Ziyaret
23550
Güncellenme Tarihi: 2008/05/20
Soru Özeti
İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
Soru
İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
Kısa Cevap

İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz edilmekte; bazı nedenlerden dolayı kadın övülmekte ve bazı nedenlerden dolayı da erkek övülmektedir. Bu iki cins arasında insan olma açısından hiçbir fark yoktur. Nitekim mutlak kemale ve bu yaratılışın hedefine ulaşma noktasında kadın ile erkek arasında hiçbir fark da bulunmamaktadır. Bu doğrultuda erkeğe verilen tüm güçler ve potansiyel kabiliyetler aynen kadına da verilmiştir, cinsiyetin bu hususta bir rolü söz konusu değildir. Evet, yaratılışta bir takım farklılıklar bulunmakta ama bu farklılıklar dediğimiz gibi sadece yaratılış noktasındadır, yoksa kemale ulaşma noktasında değildir.

Kısaca İslam'ın kadın hakkındaki düşüncelerini şöyle sıralaya biliriz:

1. Kadın yüce Allah'ın cemal sıfatının göstergesi, incelik, letafet ve huzurun nişanesidir.

2- Kadının yaratılışı ve varlığının niteliği de tıpkı erkek gibidir. "Şüphesiz biz insanı en güzel bir surette yarattık."

3- Kadın için de salt ilahi ve insani bir ruh takdir edilmiştir. Yüce Allah tarafından kadına ilahi ruh üflenmiş, bu ruh sebebiyle kendisine özel yetenekler verilmiş ve kadın birçok mükemmelliklerin kaynağı olarak yaratılmıştır. Kadının ruhuyla erkeğin ruhu arasında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla kadın da erkekle aynı kimliği taşımaktadır. Kadının cevheri erkeğin zati cevheriyle eşit konumdadır.

4. Kadın erkeğin huzur kaynağı, erkek de kadının güven kaynağı ve onun sorumlusudur.

5. Allah'a yaklaşmak, iyi işlerin sonucunu görmek, suluk yolunda ilerlemek kesinlikle özel bir cinsiyete bağlı değildir.

6. Fıkıhtaki bir takım erkek ve kadın arasındaki farklı hükümler, asla zulüm ve erkeğin üstünlüğünden kaynaklanmamaktadır. Bilakis erkeğin sorumluluğunun fazlalığı ve ailesine yönelik vazifelerinin çokluğundandır.

7- Kadın malikiyet hakkına sahiptir ve beğenilmiş ve meşru işlerde çektiği zahmetlerinin karşılığı bizzat kendi hakkıdır. Kadının malikiyet meselesi ve mülkü olan her şeydeki tasarrufu hiçbir eksiklik ve noksanlık olmaksızın tıpkı erkek gibidir.

8- Kadın bir şehvet aracı değildir. Aksine erkeğin ortağı, türün beka sebebi ve hayatın yarısını teşkil eden bir varlıktır. Kadınla evlenmek temiz bir niyetle olduğunda ibadet, doğru ve salim bir tavırla olduğu takdirde ise insan için ahiret azığı ve ukba hayatının esenliğine sebep olmaktadır. Allah Resulü (s.a.a) kadınlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Cennet annelerin ayakları altındadır."

Ayrıntılı Cevap

İslam’da önemli olan, kadınlık veya erkeklik değildir. İslam’da söz konusu olan, insanın insan oluşu, yeteneklerin eğitilmesi ve herkesin, ister kadın, ister erkek olsun, vazifelerini yapmasıdır. Geçmiş ve mevcut mektep ve ideolojiler karşısında İslam'ın kadın hakkındaki görüşünü belirleyen ve ortaya koyan en önemli şey kadın ve erkeği insanlık vazifeleri ve mefhumları açısından eşit kabullenmesidir. İslam, hem kadına ve hem de erkeğe eşit bir gözle bakmaktadır.

İslam’ın toplumsal sistemine göre ise; kadın hem değerli, hem de üstün şahsi özellikleri kendisinde toplayan olmalıdır. Bazı toplumlar kadına değer verdi, ama şahsiyet vermedi, günümüz batı medeniyeti ise şahsiyet verdi ama değerini yok etti. İslam her ikisini de kadına sunmaktadır. Kadın bir taraftan kemalleri kendisinde toplamalı örneğin; bilgi, hüner, güçlü irade, korkusuzluk, yaratıcılık, manevi boyut vb. ruhi ve cismi kemallere sahip olmalıdır. Fakat diğer taraftan da müptezel, ela ayağa düşmüş olmamalıdır.

Kuran-ı Kerim, kadınlara şöyle değer vermiştir: Âdem’le beraber Havva’ya da ağaca yaklaşmamasını buyurmuştur, Sara’da Hz. İbrahim gibi melekleri görmekteydi, Meryem’e cennetten özel yiyecekler geliyordu ve Hz. Fatıma, Kevser ( çok fazla hayırlı) olarak adlandırılmıştır. İnsanlık tarihinin en örnek kadını, Hz. Fatıma’dır. O Peygamberin ev işlerini yapmasını istemesine sevinmekte, ama yeri geldiğinde de tüm tarihin kaderini etkileyecek, dünyanın en bilgin insanlarının bile yapamayacağı türde bir konuşmayı camide yapmaktadır. Ama konuşmasını erkeklerin önüne çıkmadan, perdenin arkasında yapmıştır. Böylece hem kendisinin kadınlık sınırlarını korumakta ve hem de toplumsal olaylara duyarsız kalmamaktadır.

Soru da özellikle İslam dininin kadın hakkındaki görüşleri ve bakış açısı sorulduğundan, şimdi İslam'ın görüşünü sıralayalım. Kadının İslamiyet'teki konumu ve değerini üç boyuttan ele alabiliriz:

A: İnsani Şahsiyet Yönünden

1. Kadın yüce Allah'ın cemal sıfatının göstergesi, incelik, letafet ve huzurun nişanesidir. Her varlık Allah'ın isim ve sıfatlarının bir mazharıdır, çünkü varlık âlemi Allah'ın fiili sıfatlarının ürünüdür, zati sıfatlarının değil. Hz. Ali (a.s) buyuruyor: "Tüm hamdlar kendisini yarattıkları varlıklarla tanıtan Allah'a olsun."[1]Kuran-ı Kerim'e göre kadının yaratılışı, aile ve evlilik kurumunun felsefesi bazı küçük isteklerden çok daha ötedir.

" O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır."[2]

2. Allah katında insanın hangi ırktan yahut hangi cinsten olduğunun bir önemi yoktur. Allah katında önemli olan, ona kulluk etmektir. Kimin kulluğu daha çok ve bilinçliyse, değerli odur.

" Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınız, takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır."[3]

3. Bütün peygamberlerin ve tüm ilahi kitapların muhatapları insanoğludur, davet ettikleri tüm beşer içindir. Burada asla kadın erkek ayrımı yapılmamıştır.

4. Kadının da ulaşması istenilen, yaratılışın gayesi olan sonsuz başarılar, mükemmellikler ve kemaller onun nasıl bir konumda olduğunu gösterir.

"Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın."[4] "Herkes, kazancına bağlıdır."[5] "İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez."[6]

5. Kim Allah'a kulsa, Allah'a yakındır, ister erkek olsun ister kadın.

"Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar."[7]

6. Cehennem azabından kurtulup, cennet diyarına yerleşmek gerek, bu bir insanın ulaşa bileceği en büyük güzelliktir ve buna ulaşmak için erkek yahut kadın olma şartı bulunmamaktadır. Tek şart iman ve salih amellerde bulunmaktır.

"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz."[8]

7. Fıtratından kim yüz çevirir, gerçekleri inkâr edip, Allah'a düşman kesilirse, ilahi lanet onu kapsayacaktır ve bunda da cinsiyetin önemi yoktur.

"İnkâr edenler ve inkârcı olarak da ölenler var ya, İşte Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lâneti hep onların üstünedir."[9]

Tüm bu ayetlerden anlaşılan şudur: Allah'ın mükemmellik için yarattığı ve bu yolda ona bir takım sorumluluklar verdiği kimse insandır. İnsanlar içerisinden belli bir cins, ırk yahut renk değildir. Önemli olan aklen ve kalben Allah'a iman edip, farzları yerine getirip haramlardan sakınmaktır. Kim bunu en güzel şekilde yaparsa o üstün ve değerli insandır, ister kadın olsun isterse de erkek.

B: Allah'ı Tanıma Ve İrfani Makamlara Ulaşma Yönünden

1. Allah tüm varlıkların tek ilahıdır, onu tanımak ve ona ulaşmak erkeklerin tekelinde değildir ve marifette kadını kendisine yabancı bilmemektedir. İnsan olan herkes özgür iradesiyle manevi yönden kendisini geliştire bilir ve bu gelişimin formülü şudur: Tanıma, sevgi, itaat, yakınlık. Bu amaca ulaşmak için hem kadınlardan hem de erkeklerden çok kimse adım atmıştır. Kuran bunlardan iki güzel ve iki de ibretlik örnek bize vermektedir:

Birinci güzel örnek küfür ortamında imanlı olmayı başarmış Firavun'un eşi Asiye: "Allah, inananlara da Firavun'un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti."[10]

İkinci güzel örnek ise cennet hanımlarının efendilerinden Hz. Meryem, Kuran onun hakkında buyuruyor: "Bir de İmran’ın kızı Meryem’i misal getirir. Meryem, iffet ve namusunu korudu. Biz ona Ruhumuzdan üfledik. O da Rabbisinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu."[11]

Tüm insanlara yani erkeklere de ibret olsun diye iki kötü kadın örnek verilmiştir, biri Hz. Nuh'un eşi ve diğeri Hz. Lut'un: "Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi."[12]

2. Allah'a ulaşma yolunda en etkili araç duygusal bir kalptir, dolayısıyla bu büyük sermayeyi daha fazla kendilerinde bulunduranlar kadınlardır. "Allah'a ulaşmanın insandan insana değişen başlıca iki yolu bulunmakta; biri düşünce, ikincisi ise zikirdir. Zikir ve Allah'la münacat kalple, sevgiyle ve duyguyla bağlantılıdır, bu bağlamda kadın erkekten daha başarılıdır."[13]

3. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: " En güzel ilim tevhid ve en güzel ibadette istiğfardır."[14] En üstün bu ilim ve ibadete ulaşmakta kadın ve erkek arasında farkın olmadığı aşikârdır.

Velhasıl tarih boyunca birçok kadının irfan ve Allah'ı tanıma alanında ne kadar önemli makamlara ulaşmış olmaları, İslam'ın bu gibi konularda cinsiyete önem vermediğinin göstergesidir.

C: Hukuksal Ve Fıkhi Yönden

Bazılarının İslamiyet'te kadına önem verilmediğini ve erkeklerden farklı olarak kabul edildiğini düşünmelerinin nedeni, büyük ihtimalle bu boyuttan kaynaklanmaktadır. Erkek ile kadın arasında farklı hükümlerin bulunması bu şekilde düşünceye sebebiyet vermiştir. Fakat hükümlerin genel yapısı bilindiği takdirde bu yanlış anlama bertaraf olacaktır. Cinsiyete göre farklılık gösteren İslami hükümler birkaç kısımdır:

1. Ortak hükümler: Namaz, oruç, hac vb.

2. Kadınlara özel hükümler: Aybaşı gibi.

3. Farklılık olarak algılanan hükümler: Kadının miras ve diyede ki payı gibi. Bunun nedenini genel olarak şöyle diyebiliriz:

1. Ailenin geçim sorumluluğu erkeğe aittir, dolayısıyla biraz daha fazla maddi imkânların ona sağlanması gerekmektedir.

2. Nehcü'l-Belağa'da olduğu gibi bir takım rivayetlerde kadının yerilmesi, sadece o dönem ve mekânda yaşan bazı kadınları kapsamaktadır.

3.İslam fıkhında, cihad ve hakimlik gibi bazı hükümlerin kadınların sorumluluğu dışında olması aslında onlar için ilahi bir lütuftur. Zira bu gibi yükümlülükler kadının duygusal ve latif özelliğiyle uyuşmamaktadır.

4. Kadınlar için bazı sınırlandırmalarında konulmasının nedeni toplumsal kötülük yahut gelebilecek tehlikelerin önceden önünün alınması içindir. "Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır."[15]

Velhasıl, İslam'a göre ilahi mükemmelliklere ulaşma ve Allah'a kul olma noktasında kadın ile erkek arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Eğer İslam toplumu kadınlarına, Hz. Fatıma (a.s) ve Hz. Zeynep (a.s) gibi örnek şahsiyetleri ideal kadın olarak benimsetebilir ve bu vesileyle dünyaya etkisini gösterebilecek büyük kadınlar yetiştirebilirse, işte o zaman kadın gerçek makamına ulaşmıştır demektir. Kadın, ilahî sistemin, kadın-erkek ayrımı yapmadan insan için belirlediği ilmî ve manevî kemallere ulaştığı takdirde, daha iyi çocuklar terbiye edebilecek, daha sıcak bir aile ortamı oluşacak, toplumsal gelişim artacak, hayattaki problemler daha kolay çözülecek ve kısacası, kadın ve erkek mutlu olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için çalışmak gerekir. Hedef, kadınları başka bir safa çekip, onları erkeklerle düşmanca bir rekabete sokmak değildir. Hedef, kadınların ve erkeklerin doğru bir eğitimden geçerek büyük insanlar olabilmelerini sağlamaktır. İslamî tecrübeler, bu hedefin mümkün olduğunu ispatlamıştır.

 

Daha Fazla Bilgi İçin Bakınız:

Celal Ve Cemal Aynasında Kadın, Ayetullah Cevadi Amuli.

Hicap, Şehit Murtaza Mutahhari.

İslam'da Kadın Hakları, Şehit Murtaza Mutahhari.



[1] Nehcü'l-Belağa,Hutbe:108. Ayrıca bakınız: Cevadi Amuli,Celal Ve Cemal Aynasında Kadın.

[2] Rum,21.

[3] Hucurat,13.

[4] İnşikak,6.

[5] Tur,21.

[6] Necm,39.

[7] Bakara,286.

[8] Nahl,97.

[9] Bakara,161.

[10] Tahrim,11.

[11] Tahrim,12.

[12] Tahrim,10.

[13] Celal Ve Cemal Aynasında Kadın.

[14] Usul-u Kâfi, c:2,s:517.

[15] Ahzap,32.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölünün üçünde, yedisinde ve kırkında merhum için taziye meclisi düzenlemek nebevi bir sünnet midir yoksa bidat mı?
    3568 Pratik Ahlak 2019/08/06
    Merhum olmuş bir müslümanın arkasından üçünde, yedisinde ve ... taziye meclisi düzenlemekte gaye bir zamanlar aramızda bulunan fakat şimdi ahret yurduna göç etmiş şahısları anmak ve yad etmektdir. Böylesi taziye meclislerinin düzenlenme sebebi matem sahiplerine başsağlığı dilemenin ve hemdert olmanın yanı sıra kariler, meddahlar ve konuşmacılar tarafından ...
  • Peygamberin (s.a.a) adı duyulduğunda veyahut namazdayken veya namaz dışındayken salâvat ayetini duymayla salâvat getirmek farz mıdır yoksa müstehap mıdır?
    9316 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Tüm taklit mercileri kendi ilmihallerinde Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) mübarek adı duyulduğunda salavat getirmenin müstehap olduğuna hükmetmişlerdir. Bu hüküm namaz halini de kapsamaktadır. İmam Humeyni (r.a) şöyle buyurmaktadır: “İnsan ne zaman Hz. Peygamberin (s.a.a) Muhammed ve Ahmed gibi mübarek isimlerini veya Mustafa ve Ebu’l-Kasım gibi lakap ve ...
  • Sokak dilencilerine karşı görevimiz nedir?
    12244 Pratik Ahlak 2011/03/03
    Yardım isteyen herkese, hatta fakir olmayanlara bile yardım yapmak güzel bir şeydir. Ancak maddi imkanlar sınırlı olduğundan öncelikli olanlara yardım etmek gerekir. Günümüzde gerçek fakirleri araştırıp bulan müesseseler vardır; onlara yardım etmek fakir oldukları belli olmayan hatta fakir olmadıkları bilinen kimselere yardım etmekten daha iyidir. Ama fakirlere hakaret ...
  • Acaba “bir gün gelecek ki Müslümanlar yetmiş üç fırkaya ayrılacaklardır” şeklindeki hadis doğru mudur?
    10404 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/19
    “İftiraki ümmet” (Peygamberin vefatından sonra ümmetin farklı farklı fırkalara ayrılması) hakkında var olan rivayetleri hem Şia ve hem de Ehlisünnet muhaddisleri tarafından farklı senetlerle nakletmiştir.Bütün rivayetlerin metni Müslümanların, Peygamber efendimizin (s.a.a) vefatından sonra fırkalara ayrılmaya ve bölünmelerine işaret etmektedir. Bu rivayetler ...
  • Eğer cennet için tabakalar varsa, cehennem için de tabakalar var mıdır?
    9471 Eski Kelam İlmi 2012/03/12
    Ayet ve rivayetlerden cehennem tabaka ve yüzeyleri hakkında alınan netice üzere, cehennem de cennet gibi[1] değişik tabakalara sahiptir ve günahkârlar suç ve günah dereceleri hasebince bu tabakaların birinde müstakar olacak ve azaplandırılacaktır. Bir rivayette İmam Bakır (a.s), «لَها سَبْعَةُ أَبْوابٍ لِكُلِّ بابٍ مِنْهُمْ ...
  • Peygamber Efendimiz (s.a.a) neden kendi evinde defnedildi?
    12683 تاريخ بزرگان 2012/04/11
    Peygamber Efendimizin (s.a.a) vefatından sonra Müslümanlar Onun mübarek bedeninin defnedileceği yer konusunda ihtilafa düştüler. Kimisi mescide defendilsin, dedi, kimisi de ashabıyla defnedilsin, dedi. Emirü’l-Müminin Hz. Ali (a.s) ise şöyle buyurdu: ‘Allah, peygamberini en temiz mekanda ruhunu aldı; öyleyse vefat ettiği evinde gömülmesi en iyisidir.’[1] ...
  • Irak halkı kendi ülkelerinde yabancıların varlığına neden karşıdır?
    6017 Pratik Ahlak 2012/06/14
    Tüm uluslar kendi ülke ve vatanını sever. Yabancıların bir başka ülkede bulunması değişik şekillerde gerçekleşir. Ziyarette bulunmak, gezmek, ticaret, iş, üretim, tahsil, tedavi, araştırma ve bilimsel inceleme fırsatları, spor yarışmaları ve askeri hedefler nedeniyle bir ülkede bulunmak bu kabildendir. Irak’ta büyük velilerin kabrinin bulunması bu ülke için ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    6355 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Müslüman olmayan bir bayanla evlenmenin şartları nelerdir?
    6711 Aynı Dini Paylaşmak 2015/05/04
    Fakihlerin çoğu şöyle diyor: Müslüman olmayan bayanlarla hata eğer ehli kitap olsa, ahlaki meselelere rivayet etse ve şeriata muhalif işler yapmazsa bile, evlenmek caiz değildir. Böyleli bayanlarla evlenebilmek için ilkin İslam’ı kabul etmeleri lazım. Buna binaen eğer siz bu bayanı seviyorsanız ve onunla evlenmek istiyorsanız ilkin onu ...
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    8663 وضو، اذان و نماز 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...

En Çok Okunanlar