Gelişmiş Arama
Ziyaret
24563
Güncellenme Tarihi: 2008/05/20
Soru Özeti
İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
Soru
İslam dininin kadına bakış açısı nasıldır ve onun için nasıl bir konum belirlemiştir? Onlar tıpkı erkekler gibi midirler?
Kısa Cevap

İslam, insanın tekâmülünü hedef edinmiştir. Bu açıdan da kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. İslam açısından önemli olan kadınlık veya erkeklik değil, kendini yetiştirme ve Allah’a yakın olmaktır. Kadın ve erkek insanlığın iki temel unsurunu teşkil etmeleri nedeniyle, İslam’da bazen kadından ve bazen de erkekten söz edilmekte; bazı nedenlerden dolayı kadın övülmekte ve bazı nedenlerden dolayı da erkek övülmektedir. Bu iki cins arasında insan olma açısından hiçbir fark yoktur. Nitekim mutlak kemale ve bu yaratılışın hedefine ulaşma noktasında kadın ile erkek arasında hiçbir fark da bulunmamaktadır. Bu doğrultuda erkeğe verilen tüm güçler ve potansiyel kabiliyetler aynen kadına da verilmiştir, cinsiyetin bu hususta bir rolü söz konusu değildir. Evet, yaratılışta bir takım farklılıklar bulunmakta ama bu farklılıklar dediğimiz gibi sadece yaratılış noktasındadır, yoksa kemale ulaşma noktasında değildir.

Kısaca İslam'ın kadın hakkındaki düşüncelerini şöyle sıralaya biliriz:

1. Kadın yüce Allah'ın cemal sıfatının göstergesi, incelik, letafet ve huzurun nişanesidir.

2- Kadının yaratılışı ve varlığının niteliği de tıpkı erkek gibidir. "Şüphesiz biz insanı en güzel bir surette yarattık."

3- Kadın için de salt ilahi ve insani bir ruh takdir edilmiştir. Yüce Allah tarafından kadına ilahi ruh üflenmiş, bu ruh sebebiyle kendisine özel yetenekler verilmiş ve kadın birçok mükemmelliklerin kaynağı olarak yaratılmıştır. Kadının ruhuyla erkeğin ruhu arasında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla kadın da erkekle aynı kimliği taşımaktadır. Kadının cevheri erkeğin zati cevheriyle eşit konumdadır.

4. Kadın erkeğin huzur kaynağı, erkek de kadının güven kaynağı ve onun sorumlusudur.

5. Allah'a yaklaşmak, iyi işlerin sonucunu görmek, suluk yolunda ilerlemek kesinlikle özel bir cinsiyete bağlı değildir.

6. Fıkıhtaki bir takım erkek ve kadın arasındaki farklı hükümler, asla zulüm ve erkeğin üstünlüğünden kaynaklanmamaktadır. Bilakis erkeğin sorumluluğunun fazlalığı ve ailesine yönelik vazifelerinin çokluğundandır.

7- Kadın malikiyet hakkına sahiptir ve beğenilmiş ve meşru işlerde çektiği zahmetlerinin karşılığı bizzat kendi hakkıdır. Kadının malikiyet meselesi ve mülkü olan her şeydeki tasarrufu hiçbir eksiklik ve noksanlık olmaksızın tıpkı erkek gibidir.

8- Kadın bir şehvet aracı değildir. Aksine erkeğin ortağı, türün beka sebebi ve hayatın yarısını teşkil eden bir varlıktır. Kadınla evlenmek temiz bir niyetle olduğunda ibadet, doğru ve salim bir tavırla olduğu takdirde ise insan için ahiret azığı ve ukba hayatının esenliğine sebep olmaktadır. Allah Resulü (s.a.a) kadınlar hakkında şöyle buyurmaktadır: "Cennet annelerin ayakları altındadır."

Ayrıntılı Cevap

İslam’da önemli olan, kadınlık veya erkeklik değildir. İslam’da söz konusu olan, insanın insan oluşu, yeteneklerin eğitilmesi ve herkesin, ister kadın, ister erkek olsun, vazifelerini yapmasıdır. Geçmiş ve mevcut mektep ve ideolojiler karşısında İslam'ın kadın hakkındaki görüşünü belirleyen ve ortaya koyan en önemli şey kadın ve erkeği insanlık vazifeleri ve mefhumları açısından eşit kabullenmesidir. İslam, hem kadına ve hem de erkeğe eşit bir gözle bakmaktadır.

İslam’ın toplumsal sistemine göre ise; kadın hem değerli, hem de üstün şahsi özellikleri kendisinde toplayan olmalıdır. Bazı toplumlar kadına değer verdi, ama şahsiyet vermedi, günümüz batı medeniyeti ise şahsiyet verdi ama değerini yok etti. İslam her ikisini de kadına sunmaktadır. Kadın bir taraftan kemalleri kendisinde toplamalı örneğin; bilgi, hüner, güçlü irade, korkusuzluk, yaratıcılık, manevi boyut vb. ruhi ve cismi kemallere sahip olmalıdır. Fakat diğer taraftan da müptezel, ela ayağa düşmüş olmamalıdır.

Kuran-ı Kerim, kadınlara şöyle değer vermiştir: Âdem’le beraber Havva’ya da ağaca yaklaşmamasını buyurmuştur, Sara’da Hz. İbrahim gibi melekleri görmekteydi, Meryem’e cennetten özel yiyecekler geliyordu ve Hz. Fatıma, Kevser ( çok fazla hayırlı) olarak adlandırılmıştır. İnsanlık tarihinin en örnek kadını, Hz. Fatıma’dır. O Peygamberin ev işlerini yapmasını istemesine sevinmekte, ama yeri geldiğinde de tüm tarihin kaderini etkileyecek, dünyanın en bilgin insanlarının bile yapamayacağı türde bir konuşmayı camide yapmaktadır. Ama konuşmasını erkeklerin önüne çıkmadan, perdenin arkasında yapmıştır. Böylece hem kendisinin kadınlık sınırlarını korumakta ve hem de toplumsal olaylara duyarsız kalmamaktadır.

Soru da özellikle İslam dininin kadın hakkındaki görüşleri ve bakış açısı sorulduğundan, şimdi İslam'ın görüşünü sıralayalım. Kadının İslamiyet'teki konumu ve değerini üç boyuttan ele alabiliriz:

A: İnsani Şahsiyet Yönünden

1. Kadın yüce Allah'ın cemal sıfatının göstergesi, incelik, letafet ve huzurun nişanesidir. Her varlık Allah'ın isim ve sıfatlarının bir mazharıdır, çünkü varlık âlemi Allah'ın fiili sıfatlarının ürünüdür, zati sıfatlarının değil. Hz. Ali (a.s) buyuruyor: "Tüm hamdlar kendisini yarattıkları varlıklarla tanıtan Allah'a olsun."[1]Kuran-ı Kerim'e göre kadının yaratılışı, aile ve evlilik kurumunun felsefesi bazı küçük isteklerden çok daha ötedir.

" O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır."[2]

2. Allah katında insanın hangi ırktan yahut hangi cinsten olduğunun bir önemi yoktur. Allah katında önemli olan, ona kulluk etmektir. Kimin kulluğu daha çok ve bilinçliyse, değerli odur.

" Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınız, takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır."[3]

3. Bütün peygamberlerin ve tüm ilahi kitapların muhatapları insanoğludur, davet ettikleri tüm beşer içindir. Burada asla kadın erkek ayrımı yapılmamıştır.

4. Kadının da ulaşması istenilen, yaratılışın gayesi olan sonsuz başarılar, mükemmellikler ve kemaller onun nasıl bir konumda olduğunu gösterir.

"Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın."[4] "Herkes, kazancına bağlıdır."[5] "İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez."[6]

5. Kim Allah'a kulsa, Allah'a yakındır, ister erkek olsun ister kadın.

"Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar."[7]

6. Cehennem azabından kurtulup, cennet diyarına yerleşmek gerek, bu bir insanın ulaşa bileceği en büyük güzelliktir ve buna ulaşmak için erkek yahut kadın olma şartı bulunmamaktadır. Tek şart iman ve salih amellerde bulunmaktır.

"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz."[8]

7. Fıtratından kim yüz çevirir, gerçekleri inkâr edip, Allah'a düşman kesilirse, ilahi lanet onu kapsayacaktır ve bunda da cinsiyetin önemi yoktur.

"İnkâr edenler ve inkârcı olarak da ölenler var ya, İşte Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lâneti hep onların üstünedir."[9]

Tüm bu ayetlerden anlaşılan şudur: Allah'ın mükemmellik için yarattığı ve bu yolda ona bir takım sorumluluklar verdiği kimse insandır. İnsanlar içerisinden belli bir cins, ırk yahut renk değildir. Önemli olan aklen ve kalben Allah'a iman edip, farzları yerine getirip haramlardan sakınmaktır. Kim bunu en güzel şekilde yaparsa o üstün ve değerli insandır, ister kadın olsun isterse de erkek.

B: Allah'ı Tanıma Ve İrfani Makamlara Ulaşma Yönünden

1. Allah tüm varlıkların tek ilahıdır, onu tanımak ve ona ulaşmak erkeklerin tekelinde değildir ve marifette kadını kendisine yabancı bilmemektedir. İnsan olan herkes özgür iradesiyle manevi yönden kendisini geliştire bilir ve bu gelişimin formülü şudur: Tanıma, sevgi, itaat, yakınlık. Bu amaca ulaşmak için hem kadınlardan hem de erkeklerden çok kimse adım atmıştır. Kuran bunlardan iki güzel ve iki de ibretlik örnek bize vermektedir:

Birinci güzel örnek küfür ortamında imanlı olmayı başarmış Firavun'un eşi Asiye: "Allah, inananlara da Firavun'un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti."[10]

İkinci güzel örnek ise cennet hanımlarının efendilerinden Hz. Meryem, Kuran onun hakkında buyuruyor: "Bir de İmran’ın kızı Meryem’i misal getirir. Meryem, iffet ve namusunu korudu. Biz ona Ruhumuzdan üfledik. O da Rabbisinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve gönülden itaat edenlerden oldu."[11]

Tüm insanlara yani erkeklere de ibret olsun diye iki kötü kadın örnek verilmiştir, biri Hz. Nuh'un eşi ve diğeri Hz. Lut'un: "Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi."[12]

2. Allah'a ulaşma yolunda en etkili araç duygusal bir kalptir, dolayısıyla bu büyük sermayeyi daha fazla kendilerinde bulunduranlar kadınlardır. "Allah'a ulaşmanın insandan insana değişen başlıca iki yolu bulunmakta; biri düşünce, ikincisi ise zikirdir. Zikir ve Allah'la münacat kalple, sevgiyle ve duyguyla bağlantılıdır, bu bağlamda kadın erkekten daha başarılıdır."[13]

3. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: " En güzel ilim tevhid ve en güzel ibadette istiğfardır."[14] En üstün bu ilim ve ibadete ulaşmakta kadın ve erkek arasında farkın olmadığı aşikârdır.

Velhasıl tarih boyunca birçok kadının irfan ve Allah'ı tanıma alanında ne kadar önemli makamlara ulaşmış olmaları, İslam'ın bu gibi konularda cinsiyete önem vermediğinin göstergesidir.

C: Hukuksal Ve Fıkhi Yönden

Bazılarının İslamiyet'te kadına önem verilmediğini ve erkeklerden farklı olarak kabul edildiğini düşünmelerinin nedeni, büyük ihtimalle bu boyuttan kaynaklanmaktadır. Erkek ile kadın arasında farklı hükümlerin bulunması bu şekilde düşünceye sebebiyet vermiştir. Fakat hükümlerin genel yapısı bilindiği takdirde bu yanlış anlama bertaraf olacaktır. Cinsiyete göre farklılık gösteren İslami hükümler birkaç kısımdır:

1. Ortak hükümler: Namaz, oruç, hac vb.

2. Kadınlara özel hükümler: Aybaşı gibi.

3. Farklılık olarak algılanan hükümler: Kadının miras ve diyede ki payı gibi. Bunun nedenini genel olarak şöyle diyebiliriz:

1. Ailenin geçim sorumluluğu erkeğe aittir, dolayısıyla biraz daha fazla maddi imkânların ona sağlanması gerekmektedir.

2. Nehcü'l-Belağa'da olduğu gibi bir takım rivayetlerde kadının yerilmesi, sadece o dönem ve mekânda yaşan bazı kadınları kapsamaktadır.

3.İslam fıkhında, cihad ve hakimlik gibi bazı hükümlerin kadınların sorumluluğu dışında olması aslında onlar için ilahi bir lütuftur. Zira bu gibi yükümlülükler kadının duygusal ve latif özelliğiyle uyuşmamaktadır.

4. Kadınlar için bazı sınırlandırmalarında konulmasının nedeni toplumsal kötülük yahut gelebilecek tehlikelerin önceden önünün alınması içindir. "Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır."[15]

Velhasıl, İslam'a göre ilahi mükemmelliklere ulaşma ve Allah'a kul olma noktasında kadın ile erkek arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Eğer İslam toplumu kadınlarına, Hz. Fatıma (a.s) ve Hz. Zeynep (a.s) gibi örnek şahsiyetleri ideal kadın olarak benimsetebilir ve bu vesileyle dünyaya etkisini gösterebilecek büyük kadınlar yetiştirebilirse, işte o zaman kadın gerçek makamına ulaşmıştır demektir. Kadın, ilahî sistemin, kadın-erkek ayrımı yapmadan insan için belirlediği ilmî ve manevî kemallere ulaştığı takdirde, daha iyi çocuklar terbiye edebilecek, daha sıcak bir aile ortamı oluşacak, toplumsal gelişim artacak, hayattaki problemler daha kolay çözülecek ve kısacası, kadın ve erkek mutlu olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için çalışmak gerekir. Hedef, kadınları başka bir safa çekip, onları erkeklerle düşmanca bir rekabete sokmak değildir. Hedef, kadınların ve erkeklerin doğru bir eğitimden geçerek büyük insanlar olabilmelerini sağlamaktır. İslamî tecrübeler, bu hedefin mümkün olduğunu ispatlamıştır.

 

Daha Fazla Bilgi İçin Bakınız:

Celal Ve Cemal Aynasında Kadın, Ayetullah Cevadi Amuli.

Hicap, Şehit Murtaza Mutahhari.

İslam'da Kadın Hakları, Şehit Murtaza Mutahhari.



[1] Nehcü'l-Belağa,Hutbe:108. Ayrıca bakınız: Cevadi Amuli,Celal Ve Cemal Aynasında Kadın.

[2] Rum,21.

[3] Hucurat,13.

[4] İnşikak,6.

[5] Tur,21.

[6] Necm,39.

[7] Bakara,286.

[8] Nahl,97.

[9] Bakara,161.

[10] Tahrim,11.

[11] Tahrim,12.

[12] Tahrim,10.

[13] Celal Ve Cemal Aynasında Kadın.

[14] Usul-u Kâfi, c:2,s:517.

[15] Ahzap,32.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar