Gelişmiş Arama
Ziyaret
16177
Güncellenme Tarihi: 2011/01/17
Soru Özeti
Allah’ın varlığının sonsuz olması diğer varlıkların varlığıyla çelişmez mi?
Soru
Allah eğer sonsuz ve varlığı her yeri kaplamışsa, o zaman diğer varlıkların yeri nedir?
Kısa Cevap

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demek olup hangi yönden bakılırsa bakılsın herhangi bir sınırının olmaması manasına gelmektedir. Bir yer yok ki O, olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki ona sahip olmasın. Bu yüzden Allah’ın zatının haddi ve sınırı yoktur.

Ama Allah’ın sonsuz olması demek, O’nun cisimler gibi her yeri doldurduğu manasına gelmez. Aksine Allah aslında hiçbir yeri kaplamamıştır, zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Kaldı ki mekana sahip olmanın gereği, mekana ihtiyaç duyduğundan dolayı Allah’ın eksik olması, bir şeyin o belli mekanda sınırlanması ve Allah’ın hadis olmasıdır. Bu mahzurlar Allah’tan uzaktır ve Allah-u Teala onlardan beridir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap verebilmek için Allah’ın sonsuz olmasının ve alemdeki varlıkların Allah’la olan ilişkisinin ne manaya geldiğini anlamak gerekir.

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demektir.[1] Hangi yönden bakılırsa bakılsın O’nun varlığında herhangi bir sınır olmadığı görülecektir. Bir yer yok ki O olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki sahip olmasın.[2] Bu yüzden Allah’ın zatının hiçbir haddi ve sınırı yoktur. Nitekim Kur’an: ‘Göklerde de, yeryüzünde de Allah O dur.’[3] Ve ‘Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz.’[4] diye buyurmaktadır. Allah her yerdedir, haddi ve sınırı yoktur, bununla birlikte zaman ve mekanın üstündedir. Ancak Allah’ın sonsuz olması, O’nun her yeri kapladığı manasına gelmez. Hatta hiç bir yeri kaplamadığını da söyleyebiliriz. Zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Oysa Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Üstad Mekarim Şirazi şöyle buyuruyor: ‘Allah cisim değildir demenin nedeni cismin zaman, mekan, nitelik, özellik ve etkiler yönünden sınırlı olmasından dolayıdır ve cismin boyutları vardır. Halbuki Allah’ın zatı, her yönden sonsuz ve sınırsızdır. İşte böyle bir varlık cismin boyutlarında, zaman ve mekanın zindanında hapsedilemez.’[5]

Öte yandan bir şeyin mekanının olması demek, o şeyi belli mekanda sınırlamayı gerektirmektedir. Allah’ın bir mekanı olsa, yani belli bir mekanla sınırlı olsa bu, Allah’ın zatının sınırsız olmasıyla terstir.[6]  İmam Kazım (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Şüphe yok ki Allah-u Teala, zaman ve mekan olmadan her zaman vardı ve şimdide aynı şekildedir. O’nun olmadığı hiçbir yer yoktur, aynı zamanda hiçbir yeri kaplamamış ve hiçbir mekanda hulul etmemiştir.’[7] Adamın biri İmam Ali’den (a.s): ‘Rabbimiz yeri ve göğü yaratmadan önce neredeydi?’ diye sorduğunda şöyle buyurdu: ‘Nerede sorusu, mekandan sormaktır. Allah vardı ve hiçbir mekan yoktu.’[8]

Kaldı ki Allah’ın, başkalarına ihtiyacı yoktur, her şey ona muhtaçtır. Varlığı için bir mekana sahip olmak istese o mekana ihtiyacı var demektir. Bu durumda da Allah vacib-ul vücud ve ihtiyaçsız olmayacak ve varlığı için bir mekana ihtiyaç duyan biz insanlar gibi mekana ihtiyaç duyacaktır. Emir-ul Müminin (a.s) Yahudi alimlerinden birine şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala’nın kendisi mekanı yaratmıştır, öyleyse O’nun bir mekanının olması imkansızdır. Ve kendisine bir mekanda yer vermekten daha üstündür. Kendi kitaplarınızdan birinde şöyle bir şey gördün mü: ‘Birgün Musa b. İmran (a.s) oturmuştu, doğudan bir melek geldi. Hz. Musa ‘Nereden geldin?’ diye sordu. Dedi ki: ‘Allah’ın yanından.’ Sonra batıdan bir melek geldi. Ondan da nereden geldiğini sordu. Allah’ın yanından geldiğini söyledi. Bir başka melek geldi ve ondanda nereden geldiğini sorduğunda ‘Yedinci gökten, Allah’ın yanından geliyorum’ dedi. Bir melek daha geldi. Ona da nereden geldiğini sordu o da: ‘Yedinci yerden Allah’ın yanından geliyorum’ diye cevap verdi. İşte burada şöyle buyurdu: ‘Hiçbir mekanın kendisinden boş olmayan kimse ne münezzehtir. Hiçbir mekan O’na başka bir mekandan yakın değildir.’’[9] Halbu ki, Allah’ın bir mekanı olsa, 1) O mekanla sınırlanacak ve başka mekanlarda olmayacaktır. 2) Mekanın kendisine muhtaç olduğu mekanın yaratıcısı değil, mekana ihtiyacı olan bir yaratıcı olacaktır.

Başka bir delil de şudur: Mekan hadis’tir (yani önce yoktu, sonradan varoldu), ezeli ve kadim değildir. Oysa Allah hem ezelidir (kadim), hem de ebedi.[10] Allah-u Teala mekan sahibi olmak isterse mekan gibi kendiside hadis olacaktır. Dolayısıyla zati olarak kadim ve ezeli olmayacaktır. Halbu ki Allah zati olarak kadim ve ezelidir. Bu yüzden bir mekanı olamaz.[11]  

‘Allah her yerdedir’ demek Allah’ın mekan üstü olduğu demektir. Dolayısıyla bütün mekanlar O’na göre birdir, her yeri doldurmuş ve varlığı her yerdedir.[12] İmam Sadık (a.s) Ebu Şakir’in sorduğu ‘Bir olan ve görünmeyen Allah taşın içinde midir?’ soruya şöyle cevap verdi: ‘Her şeyin içinde ve her yerdedir. Görülmeyen hava nasıl ki her yerde ise Allah-u Teala’da her yerdedir.’[13]

Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti boldur, o her şeyi bilir.’[14]

Varlıkların Allah’la olan ilişkileri nasıldır?

Alemdeki varlıkların çok, çeşitli ve farklı olmalarında kimsenin şüphesi yoktur. Ama bütün bunlar Allah-u Teala’nın sıfatlarının tecellisi ve O’nun sonsuz feyizlerinden bir feyizdir. Cabir, İmam Sadık’tan (a.s) ‘Siz Allah’ın her yerde olduğunu kabul ediyorsunuz değil mi?’ diye sorduğunda İmam (a.s) ‘Evet’ diye buyurdu. Cabir dedi ki: ‘Öyleyse Allah’ın her şeyde olduğunu da kabul ediyorsunuz.’ İmam: ‘Evet’ dedi. Bunun üzerine Cabir dedi ki: ‘O zaman ‘Yaratan ve yaratılan birdir’ diyenlerin görüşü doğrudur, çünkü Allah’ın her şeyde olduğunu kabul edersek her şeyin hatta taş, su, bitkilerinde Allah olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.’ İmam (a.s) buyurdu ki: ‘Hayır öyle değil. Allah taşta, suda ve bitkide vardır ama taş, su ve bitki Allah değildir. Tıpkı yağın kandilde olması ama kandilin yağ olmadığı gibi.’[15]

İmran Sabi, İmam Rıza’dan (a.s): ‘Allah mı yaratılmıştadır yoksa yaratılmış mı Allah’tadır?’ diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘İmran, Allah böyle şeylerden münezzehtir. Şimdi Allah’ın lütfuyla sana bir örnek vereceğim ki meseleyi anlayabilesin. Söyle bakalım, aynaya baktığında kendini aynada gördüğün zaman sen mi aynadısın yoksa ayna mı sendedir? Eğer hiç biriniz birinizde değilseniz o zaman onda neyle kendini görüyorsun?’ İmran ‘Benimle ayna arasında olan ışığın vesilesiyle.’ diye cevap verdi. İmam Rıza (a.s) ‘Acaba aynadaki ışık gözündeki ışıktan fazla mıdır?’ diye sorduğunda İmran ‘Evet’ dedi. İmam ‘Göster o zaman’ dedi. İmran bir cevap veremedi. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: ‘Demek ki ışık, ikinizden birinizde olmadan kendini ve aynayı görmene vasıta olmuştur (öyleyse Allah yarattıklarında, yarattıklarıda Allah’ta olmadan hilkatte tesir eder).’[16]

Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘O bir şeyle beraber değildir, ama onlardan ayrı da değildir.[17]

Son olarak diyoruz ki: Hakiki varlık Allah’ındır, diğer varlıklar O’nun aynasıdır ki, yarin resmini göstermektedir. Onlar rububi zatın göstergesi ve tecellisidirler. Bu, Emir-ul Müminin’in (a.s) şu sözünün manasıdır: ‘Ben Allah’ı her varlıktan önce, sonra ve onunla beraber gördüm.’[18]  Çünkü Allah olmazsa hiçbir varlık olmayacaktır.


[1] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.38, Matbuati-i Hedef, 1. Baskı.

[2] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.42, İntişarat-ı Muhammedi, 1343.

[3] -En’am/3

[4] -Bakara/115

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.43.

[6] -Nasır Mekarim Şirazi, a.g.e. s.47.

[7] -Saduk, Tevhid, 28.Bab, Hadis:12.

[8] -Asğar Kaimi, Usul-u İtikadat, s.61, Müdüriyet-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, h.ş.1378.

[9] -İctima-i Tabersi (r.a), c.2, s.313.

[10] -‘Ve odur her şeyden önce var olan ve her şeyden sonra kalan ve O,

ahirdir, batındır ve her şeyi bilendir.’ (Hadid/3)

[11] -Şeyh Tusi (r.a), Keşf-ul Murad Fi Şerh-i Tecrid-il İtikad, s.318, İntişarat-ı Şekuri, Kış, 1373.

[12] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.81.

[13] -Muhamedi-i Rey Şehri, Bahs-i Azad Der İslam, s.58, Merkez-i İntişarat-ı Defter-i Tebligat-ı İslami-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, Tir ayı h.ş.1372.

[14] -Bakara/115

[15] -Muhamedi-i Rey Şehri, a.g.e. s.90.

[16] -İhticacat (Bihar-ul Envar’ın 4. Cildinin Farsça Çevirisi), c.2, s.307.

[17] -Nehc-ul Belağa, 186. Hutbe

[18] -Vahdet-i Vücud ve Beda, s.13-17; Muhammed Taki Caferi, Tercüme ve Tefsir-i Nehc-ül Belağa, c.14, s.290.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar