Gelişmiş Arama
Ziyaret
16275
Güncellenme Tarihi: 2011/01/17
Soru Özeti
Allah’ın varlığının sonsuz olması diğer varlıkların varlığıyla çelişmez mi?
Soru
Allah eğer sonsuz ve varlığı her yeri kaplamışsa, o zaman diğer varlıkların yeri nedir?
Kısa Cevap

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demek olup hangi yönden bakılırsa bakılsın herhangi bir sınırının olmaması manasına gelmektedir. Bir yer yok ki O, olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki ona sahip olmasın. Bu yüzden Allah’ın zatının haddi ve sınırı yoktur.

Ama Allah’ın sonsuz olması demek, O’nun cisimler gibi her yeri doldurduğu manasına gelmez. Aksine Allah aslında hiçbir yeri kaplamamıştır, zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Kaldı ki mekana sahip olmanın gereği, mekana ihtiyaç duyduğundan dolayı Allah’ın eksik olması, bir şeyin o belli mekanda sınırlanması ve Allah’ın hadis olmasıdır. Bu mahzurlar Allah’tan uzaktır ve Allah-u Teala onlardan beridir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap verebilmek için Allah’ın sonsuz olmasının ve alemdeki varlıkların Allah’la olan ilişkisinin ne manaya geldiğini anlamak gerekir.

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demektir.[1] Hangi yönden bakılırsa bakılsın O’nun varlığında herhangi bir sınır olmadığı görülecektir. Bir yer yok ki O olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki sahip olmasın.[2] Bu yüzden Allah’ın zatının hiçbir haddi ve sınırı yoktur. Nitekim Kur’an: ‘Göklerde de, yeryüzünde de Allah O dur.’[3] Ve ‘Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz.’[4] diye buyurmaktadır. Allah her yerdedir, haddi ve sınırı yoktur, bununla birlikte zaman ve mekanın üstündedir. Ancak Allah’ın sonsuz olması, O’nun her yeri kapladığı manasına gelmez. Hatta hiç bir yeri kaplamadığını da söyleyebiliriz. Zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Oysa Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Üstad Mekarim Şirazi şöyle buyuruyor: ‘Allah cisim değildir demenin nedeni cismin zaman, mekan, nitelik, özellik ve etkiler yönünden sınırlı olmasından dolayıdır ve cismin boyutları vardır. Halbuki Allah’ın zatı, her yönden sonsuz ve sınırsızdır. İşte böyle bir varlık cismin boyutlarında, zaman ve mekanın zindanında hapsedilemez.’[5]

Öte yandan bir şeyin mekanının olması demek, o şeyi belli mekanda sınırlamayı gerektirmektedir. Allah’ın bir mekanı olsa, yani belli bir mekanla sınırlı olsa bu, Allah’ın zatının sınırsız olmasıyla terstir.[6]  İmam Kazım (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Şüphe yok ki Allah-u Teala, zaman ve mekan olmadan her zaman vardı ve şimdide aynı şekildedir. O’nun olmadığı hiçbir yer yoktur, aynı zamanda hiçbir yeri kaplamamış ve hiçbir mekanda hulul etmemiştir.’[7] Adamın biri İmam Ali’den (a.s): ‘Rabbimiz yeri ve göğü yaratmadan önce neredeydi?’ diye sorduğunda şöyle buyurdu: ‘Nerede sorusu, mekandan sormaktır. Allah vardı ve hiçbir mekan yoktu.’[8]

Kaldı ki Allah’ın, başkalarına ihtiyacı yoktur, her şey ona muhtaçtır. Varlığı için bir mekana sahip olmak istese o mekana ihtiyacı var demektir. Bu durumda da Allah vacib-ul vücud ve ihtiyaçsız olmayacak ve varlığı için bir mekana ihtiyaç duyan biz insanlar gibi mekana ihtiyaç duyacaktır. Emir-ul Müminin (a.s) Yahudi alimlerinden birine şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala’nın kendisi mekanı yaratmıştır, öyleyse O’nun bir mekanının olması imkansızdır. Ve kendisine bir mekanda yer vermekten daha üstündür. Kendi kitaplarınızdan birinde şöyle bir şey gördün mü: ‘Birgün Musa b. İmran (a.s) oturmuştu, doğudan bir melek geldi. Hz. Musa ‘Nereden geldin?’ diye sordu. Dedi ki: ‘Allah’ın yanından.’ Sonra batıdan bir melek geldi. Ondan da nereden geldiğini sordu. Allah’ın yanından geldiğini söyledi. Bir başka melek geldi ve ondanda nereden geldiğini sorduğunda ‘Yedinci gökten, Allah’ın yanından geliyorum’ dedi. Bir melek daha geldi. Ona da nereden geldiğini sordu o da: ‘Yedinci yerden Allah’ın yanından geliyorum’ diye cevap verdi. İşte burada şöyle buyurdu: ‘Hiçbir mekanın kendisinden boş olmayan kimse ne münezzehtir. Hiçbir mekan O’na başka bir mekandan yakın değildir.’’[9] Halbu ki, Allah’ın bir mekanı olsa, 1) O mekanla sınırlanacak ve başka mekanlarda olmayacaktır. 2) Mekanın kendisine muhtaç olduğu mekanın yaratıcısı değil, mekana ihtiyacı olan bir yaratıcı olacaktır.

Başka bir delil de şudur: Mekan hadis’tir (yani önce yoktu, sonradan varoldu), ezeli ve kadim değildir. Oysa Allah hem ezelidir (kadim), hem de ebedi.[10] Allah-u Teala mekan sahibi olmak isterse mekan gibi kendiside hadis olacaktır. Dolayısıyla zati olarak kadim ve ezeli olmayacaktır. Halbu ki Allah zati olarak kadim ve ezelidir. Bu yüzden bir mekanı olamaz.[11]  

‘Allah her yerdedir’ demek Allah’ın mekan üstü olduğu demektir. Dolayısıyla bütün mekanlar O’na göre birdir, her yeri doldurmuş ve varlığı her yerdedir.[12] İmam Sadık (a.s) Ebu Şakir’in sorduğu ‘Bir olan ve görünmeyen Allah taşın içinde midir?’ soruya şöyle cevap verdi: ‘Her şeyin içinde ve her yerdedir. Görülmeyen hava nasıl ki her yerde ise Allah-u Teala’da her yerdedir.’[13]

Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti boldur, o her şeyi bilir.’[14]

Varlıkların Allah’la olan ilişkileri nasıldır?

Alemdeki varlıkların çok, çeşitli ve farklı olmalarında kimsenin şüphesi yoktur. Ama bütün bunlar Allah-u Teala’nın sıfatlarının tecellisi ve O’nun sonsuz feyizlerinden bir feyizdir. Cabir, İmam Sadık’tan (a.s) ‘Siz Allah’ın her yerde olduğunu kabul ediyorsunuz değil mi?’ diye sorduğunda İmam (a.s) ‘Evet’ diye buyurdu. Cabir dedi ki: ‘Öyleyse Allah’ın her şeyde olduğunu da kabul ediyorsunuz.’ İmam: ‘Evet’ dedi. Bunun üzerine Cabir dedi ki: ‘O zaman ‘Yaratan ve yaratılan birdir’ diyenlerin görüşü doğrudur, çünkü Allah’ın her şeyde olduğunu kabul edersek her şeyin hatta taş, su, bitkilerinde Allah olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.’ İmam (a.s) buyurdu ki: ‘Hayır öyle değil. Allah taşta, suda ve bitkide vardır ama taş, su ve bitki Allah değildir. Tıpkı yağın kandilde olması ama kandilin yağ olmadığı gibi.’[15]

İmran Sabi, İmam Rıza’dan (a.s): ‘Allah mı yaratılmıştadır yoksa yaratılmış mı Allah’tadır?’ diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘İmran, Allah böyle şeylerden münezzehtir. Şimdi Allah’ın lütfuyla sana bir örnek vereceğim ki meseleyi anlayabilesin. Söyle bakalım, aynaya baktığında kendini aynada gördüğün zaman sen mi aynadısın yoksa ayna mı sendedir? Eğer hiç biriniz birinizde değilseniz o zaman onda neyle kendini görüyorsun?’ İmran ‘Benimle ayna arasında olan ışığın vesilesiyle.’ diye cevap verdi. İmam Rıza (a.s) ‘Acaba aynadaki ışık gözündeki ışıktan fazla mıdır?’ diye sorduğunda İmran ‘Evet’ dedi. İmam ‘Göster o zaman’ dedi. İmran bir cevap veremedi. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: ‘Demek ki ışık, ikinizden birinizde olmadan kendini ve aynayı görmene vasıta olmuştur (öyleyse Allah yarattıklarında, yarattıklarıda Allah’ta olmadan hilkatte tesir eder).’[16]

Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘O bir şeyle beraber değildir, ama onlardan ayrı da değildir.[17]

Son olarak diyoruz ki: Hakiki varlık Allah’ındır, diğer varlıklar O’nun aynasıdır ki, yarin resmini göstermektedir. Onlar rububi zatın göstergesi ve tecellisidirler. Bu, Emir-ul Müminin’in (a.s) şu sözünün manasıdır: ‘Ben Allah’ı her varlıktan önce, sonra ve onunla beraber gördüm.’[18]  Çünkü Allah olmazsa hiçbir varlık olmayacaktır.


[1] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.38, Matbuati-i Hedef, 1. Baskı.

[2] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.42, İntişarat-ı Muhammedi, 1343.

[3] -En’am/3

[4] -Bakara/115

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.43.

[6] -Nasır Mekarim Şirazi, a.g.e. s.47.

[7] -Saduk, Tevhid, 28.Bab, Hadis:12.

[8] -Asğar Kaimi, Usul-u İtikadat, s.61, Müdüriyet-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, h.ş.1378.

[9] -İctima-i Tabersi (r.a), c.2, s.313.

[10] -‘Ve odur her şeyden önce var olan ve her şeyden sonra kalan ve O,

ahirdir, batındır ve her şeyi bilendir.’ (Hadid/3)

[11] -Şeyh Tusi (r.a), Keşf-ul Murad Fi Şerh-i Tecrid-il İtikad, s.318, İntişarat-ı Şekuri, Kış, 1373.

[12] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.81.

[13] -Muhamedi-i Rey Şehri, Bahs-i Azad Der İslam, s.58, Merkez-i İntişarat-ı Defter-i Tebligat-ı İslami-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, Tir ayı h.ş.1372.

[14] -Bakara/115

[15] -Muhamedi-i Rey Şehri, a.g.e. s.90.

[16] -İhticacat (Bihar-ul Envar’ın 4. Cildinin Farsça Çevirisi), c.2, s.307.

[17] -Nehc-ul Belağa, 186. Hutbe

[18] -Vahdet-i Vücud ve Beda, s.13-17; Muhammed Taki Caferi, Tercüme ve Tefsir-i Nehc-ül Belağa, c.14, s.290.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar