Gelişmiş Arama
Ziyaret
16704
Güncellenme Tarihi: 2011/01/17
Soru Özeti
Allah’ın varlığının sonsuz olması diğer varlıkların varlığıyla çelişmez mi?
Soru
Allah eğer sonsuz ve varlığı her yeri kaplamışsa, o zaman diğer varlıkların yeri nedir?
Kısa Cevap

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demek olup hangi yönden bakılırsa bakılsın herhangi bir sınırının olmaması manasına gelmektedir. Bir yer yok ki O, olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki ona sahip olmasın. Bu yüzden Allah’ın zatının haddi ve sınırı yoktur.

Ama Allah’ın sonsuz olması demek, O’nun cisimler gibi her yeri doldurduğu manasına gelmez. Aksine Allah aslında hiçbir yeri kaplamamıştır, zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Kaldı ki mekana sahip olmanın gereği, mekana ihtiyaç duyduğundan dolayı Allah’ın eksik olması, bir şeyin o belli mekanda sınırlanması ve Allah’ın hadis olmasıdır. Bu mahzurlar Allah’tan uzaktır ve Allah-u Teala onlardan beridir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap verebilmek için Allah’ın sonsuz olmasının ve alemdeki varlıkların Allah’la olan ilişkisinin ne manaya geldiğini anlamak gerekir.

Allah’ın sonsuz olması demek, zatının her yönden sınırsız ve bütün kemallere sahip olması demektir.[1] Hangi yönden bakılırsa bakılsın O’nun varlığında herhangi bir sınır olmadığı görülecektir. Bir yer yok ki O olmasın, bir zaman yok ki bulunmasın, bir kemal yok ki sahip olmasın.[2] Bu yüzden Allah’ın zatının hiçbir haddi ve sınırı yoktur. Nitekim Kur’an: ‘Göklerde de, yeryüzünde de Allah O dur.’[3] Ve ‘Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz.’[4] diye buyurmaktadır. Allah her yerdedir, haddi ve sınırı yoktur, bununla birlikte zaman ve mekanın üstündedir. Ancak Allah’ın sonsuz olması, O’nun her yeri kapladığı manasına gelmez. Hatta hiç bir yeri kaplamadığını da söyleyebiliriz. Zira cisim denen şey (yani uzunluğu, genişliği, derinliği olan üç boyutlu varlık) yer kaplamaktadır. Oysa Allah cisim değil ki bir yeri kaplasın. Üstad Mekarim Şirazi şöyle buyuruyor: ‘Allah cisim değildir demenin nedeni cismin zaman, mekan, nitelik, özellik ve etkiler yönünden sınırlı olmasından dolayıdır ve cismin boyutları vardır. Halbuki Allah’ın zatı, her yönden sonsuz ve sınırsızdır. İşte böyle bir varlık cismin boyutlarında, zaman ve mekanın zindanında hapsedilemez.’[5]

Öte yandan bir şeyin mekanının olması demek, o şeyi belli mekanda sınırlamayı gerektirmektedir. Allah’ın bir mekanı olsa, yani belli bir mekanla sınırlı olsa bu, Allah’ın zatının sınırsız olmasıyla terstir.[6]  İmam Kazım (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Şüphe yok ki Allah-u Teala, zaman ve mekan olmadan her zaman vardı ve şimdide aynı şekildedir. O’nun olmadığı hiçbir yer yoktur, aynı zamanda hiçbir yeri kaplamamış ve hiçbir mekanda hulul etmemiştir.’[7] Adamın biri İmam Ali’den (a.s): ‘Rabbimiz yeri ve göğü yaratmadan önce neredeydi?’ diye sorduğunda şöyle buyurdu: ‘Nerede sorusu, mekandan sormaktır. Allah vardı ve hiçbir mekan yoktu.’[8]

Kaldı ki Allah’ın, başkalarına ihtiyacı yoktur, her şey ona muhtaçtır. Varlığı için bir mekana sahip olmak istese o mekana ihtiyacı var demektir. Bu durumda da Allah vacib-ul vücud ve ihtiyaçsız olmayacak ve varlığı için bir mekana ihtiyaç duyan biz insanlar gibi mekana ihtiyaç duyacaktır. Emir-ul Müminin (a.s) Yahudi alimlerinden birine şöyle buyurdu: ‘Allah-u Teala’nın kendisi mekanı yaratmıştır, öyleyse O’nun bir mekanının olması imkansızdır. Ve kendisine bir mekanda yer vermekten daha üstündür. Kendi kitaplarınızdan birinde şöyle bir şey gördün mü: ‘Birgün Musa b. İmran (a.s) oturmuştu, doğudan bir melek geldi. Hz. Musa ‘Nereden geldin?’ diye sordu. Dedi ki: ‘Allah’ın yanından.’ Sonra batıdan bir melek geldi. Ondan da nereden geldiğini sordu. Allah’ın yanından geldiğini söyledi. Bir başka melek geldi ve ondanda nereden geldiğini sorduğunda ‘Yedinci gökten, Allah’ın yanından geliyorum’ dedi. Bir melek daha geldi. Ona da nereden geldiğini sordu o da: ‘Yedinci yerden Allah’ın yanından geliyorum’ diye cevap verdi. İşte burada şöyle buyurdu: ‘Hiçbir mekanın kendisinden boş olmayan kimse ne münezzehtir. Hiçbir mekan O’na başka bir mekandan yakın değildir.’’[9] Halbu ki, Allah’ın bir mekanı olsa, 1) O mekanla sınırlanacak ve başka mekanlarda olmayacaktır. 2) Mekanın kendisine muhtaç olduğu mekanın yaratıcısı değil, mekana ihtiyacı olan bir yaratıcı olacaktır.

Başka bir delil de şudur: Mekan hadis’tir (yani önce yoktu, sonradan varoldu), ezeli ve kadim değildir. Oysa Allah hem ezelidir (kadim), hem de ebedi.[10] Allah-u Teala mekan sahibi olmak isterse mekan gibi kendiside hadis olacaktır. Dolayısıyla zati olarak kadim ve ezeli olmayacaktır. Halbu ki Allah zati olarak kadim ve ezelidir. Bu yüzden bir mekanı olamaz.[11]  

‘Allah her yerdedir’ demek Allah’ın mekan üstü olduğu demektir. Dolayısıyla bütün mekanlar O’na göre birdir, her yeri doldurmuş ve varlığı her yerdedir.[12] İmam Sadık (a.s) Ebu Şakir’in sorduğu ‘Bir olan ve görünmeyen Allah taşın içinde midir?’ soruya şöyle cevap verdi: ‘Her şeyin içinde ve her yerdedir. Görülmeyen hava nasıl ki her yerde ise Allah-u Teala’da her yerdedir.’[13]

Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Doğu da Allah'ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah'a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti boldur, o her şeyi bilir.’[14]

Varlıkların Allah’la olan ilişkileri nasıldır?

Alemdeki varlıkların çok, çeşitli ve farklı olmalarında kimsenin şüphesi yoktur. Ama bütün bunlar Allah-u Teala’nın sıfatlarının tecellisi ve O’nun sonsuz feyizlerinden bir feyizdir. Cabir, İmam Sadık’tan (a.s) ‘Siz Allah’ın her yerde olduğunu kabul ediyorsunuz değil mi?’ diye sorduğunda İmam (a.s) ‘Evet’ diye buyurdu. Cabir dedi ki: ‘Öyleyse Allah’ın her şeyde olduğunu da kabul ediyorsunuz.’ İmam: ‘Evet’ dedi. Bunun üzerine Cabir dedi ki: ‘O zaman ‘Yaratan ve yaratılan birdir’ diyenlerin görüşü doğrudur, çünkü Allah’ın her şeyde olduğunu kabul edersek her şeyin hatta taş, su, bitkilerinde Allah olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.’ İmam (a.s) buyurdu ki: ‘Hayır öyle değil. Allah taşta, suda ve bitkide vardır ama taş, su ve bitki Allah değildir. Tıpkı yağın kandilde olması ama kandilin yağ olmadığı gibi.’[15]

İmran Sabi, İmam Rıza’dan (a.s): ‘Allah mı yaratılmıştadır yoksa yaratılmış mı Allah’tadır?’ diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘İmran, Allah böyle şeylerden münezzehtir. Şimdi Allah’ın lütfuyla sana bir örnek vereceğim ki meseleyi anlayabilesin. Söyle bakalım, aynaya baktığında kendini aynada gördüğün zaman sen mi aynadısın yoksa ayna mı sendedir? Eğer hiç biriniz birinizde değilseniz o zaman onda neyle kendini görüyorsun?’ İmran ‘Benimle ayna arasında olan ışığın vesilesiyle.’ diye cevap verdi. İmam Rıza (a.s) ‘Acaba aynadaki ışık gözündeki ışıktan fazla mıdır?’ diye sorduğunda İmran ‘Evet’ dedi. İmam ‘Göster o zaman’ dedi. İmran bir cevap veremedi. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: ‘Demek ki ışık, ikinizden birinizde olmadan kendini ve aynayı görmene vasıta olmuştur (öyleyse Allah yarattıklarında, yarattıklarıda Allah’ta olmadan hilkatte tesir eder).’[16]

Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘O bir şeyle beraber değildir, ama onlardan ayrı da değildir.[17]

Son olarak diyoruz ki: Hakiki varlık Allah’ındır, diğer varlıklar O’nun aynasıdır ki, yarin resmini göstermektedir. Onlar rububi zatın göstergesi ve tecellisidirler. Bu, Emir-ul Müminin’in (a.s) şu sözünün manasıdır: ‘Ben Allah’ı her varlıktan önce, sonra ve onunla beraber gördüm.’[18]  Çünkü Allah olmazsa hiçbir varlık olmayacaktır.


[1] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.38, Matbuati-i Hedef, 1. Baskı.

[2] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.42, İntişarat-ı Muhammedi, 1343.

[3] -En’am/3

[4] -Bakara/115

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Akide-i Yek Müselman, s.43.

[6] -Nasır Mekarim Şirazi, a.g.e. s.47.

[7] -Saduk, Tevhid, 28.Bab, Hadis:12.

[8] -Asğar Kaimi, Usul-u İtikadat, s.61, Müdüriyet-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, h.ş.1378.

[9] -İctima-i Tabersi (r.a), c.2, s.313.

[10] -‘Ve odur her şeyden önce var olan ve her şeyden sonra kalan ve O,

ahirdir, batındır ve her şeyi bilendir.’ (Hadid/3)

[11] -Şeyh Tusi (r.a), Keşf-ul Murad Fi Şerh-i Tecrid-il İtikad, s.318, İntişarat-ı Şekuri, Kış, 1373.

[12] -Nasır Mekarim Şirazi, Huda Ra Çegune Beşinasim, s.81.

[13] -Muhamedi-i Rey Şehri, Bahs-i Azad Der İslam, s.58, Merkez-i İntişarat-ı Defter-i Tebligat-ı İslami-i Havza-i İlmiyyey-i Kum, Tir ayı h.ş.1372.

[14] -Bakara/115

[15] -Muhamedi-i Rey Şehri, a.g.e. s.90.

[16] -İhticacat (Bihar-ul Envar’ın 4. Cildinin Farsça Çevirisi), c.2, s.307.

[17] -Nehc-ul Belağa, 186. Hutbe

[18] -Vahdet-i Vücud ve Beda, s.13-17; Muhammed Taki Caferi, Tercüme ve Tefsir-i Nehc-ül Belağa, c.14, s.290.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Köpek ve domuzun necis oldukları hakkında bir hadis söyleyebilir misiniz?
    14791 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Köpek ve domuzun necaseti hakkında Masum İmamlardan (a.s) elimize çeşitli rivayetler ulaşmıştır. Bu rivayetlerin bazılarında necis sözcüğü açıkça gelmiş bazılarında ise gelmemiştir. Açıkça gelmeyenlerden de köpek ve domuzun necis olmaları gereklilik babından anlaşılmaktadır. Böyle rivayetlerde köpeğin artığı veya domuzun insanın elbisesine değmesi hakkında İmamdan (a.s) sorular ...
  • İmam Hasan Askeri (a.s)’ın biyografisini anlatır mısınız?
    3319 Sire 2020/01/20
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7745 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70786 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • Kabirde soru ve sual nasıldır ve gayri Müslimler için hangi şekildedir?
    15342 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Berzah sözlükte iki şey arasında yer alan perde ve engel anlamındadır. Istılahta ise Yüce Allah’ın dünya ve ahiret arasında karar kıldığı ve ölümden sonra insanın ilk menzili olan âleme denmektedir. Berzah âleminden kastedilen, kabir âlemidir; bu âlemde insan kıyamete dek özel bir tür yaşam sürecektir. Burada kabirden kastedilen şey ...
  • Kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ve bu kartların nakit paraya çevrilmesinin hükmü nedir?
    6089 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Sorunuzun cevabını Ayetullah Hamenei’nin kalemi şu şekilde cevaplamıştır: Hesapta olan ve alışveriş yaparken ödediğiniz miktarın bir sakıncası yoktur. Ama hesabınızda karşılığı olmadan size kredi hesabı olarak verilen miktar; eğer borç şeklindeyse ve ona faiz geliyorsa, borcun kendisi sahih ama fazlası faiz sayılmaktadır ve haramdır. ...
  • Nazardan korunmak nasıl mümkündür?
    11551 Tefsir 2011/05/09
    Nazar, nefsin oluşturduğu tesirlerindendir ve onun inkar etmeğe bir delil yoktur. Hatta bazı hadiseler nazarın varlığına delil sayılır. Merhum Şeyh Abbas Kummi, nazardan korunmanın yolları hakkında Kalem Suresi'inin 51. ayetini okumayı tavsiye etmiştir. Bu ayetin nüzul sebebine bakıldığında onun nazara karşı etkili olduğu ...
  • Neden esir düşmüş evli kadınlar hakkında Müslümanlara helal olduğuna dair ayet nazil olmuştur?
    6495 Gayri Müslimlerle İlişki 2019/01/22
    Kutsal islam şeriati evli kadınlarla evlilik yapmayı haram bilmektedir. Bu hükümden sadece savaşta esir düşmüş ve belirli şartlara haiz olanlar istisna edilmiştir. Allah teala kafirlerden esir düşmüş esir kadınlar batıl inançlarından beraat ettikten sonra ve rahimleri önceki eşlerinden arınmış ise nikah kıymayı helal etmiştir. Başka bir tabirle ...
  • Niçin ezan Arapça okunmaktadır?
    32652 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/08/23
    Ezanın Arapça okunmasının gerekliliğinin en önemli delili ezanın bir ibadet oluşudur. Bu ibadet Peygamber-i Ekrem’in sünneti gereği olduğu gibi korunmuştur. Her ibadetin şekli ve biçimi Allah Teala’nın belirlediği, emrettiği şekilde olmalıdır. Buna ek olarak bu ibadetin asırlar boyunca tahriften uzak kalması, bozulmaması ve ...
  • Bir Müslümanın, Amerika’daki mahkemelere bir dava için başvurması caiz midir?
    6726 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/11/01
    Ayetullah Uzma Hamenei (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Eğer kadının hakkını elde etmesi, gayri İslami mahkemelere başvurmasına bağlıysa, özellikle bu mahkemelere başvurmaması kadın için zorluk ve sıkıntıya sebep olacaksa; başvurmasında bir mani yoktur.”Hazreti Ayetullah-il Uzma Mekarim Şirazi (r.a)’nin bürosunun cevabı:“Hakkını elde edecek başka bir yolu olmaz ve bu mahkemelere başvurmak ...

En Çok Okunanlar