Gelişmiş Arama
Ziyaret
30020
Güncellenme Tarihi: 2009/06/16
Soru Özeti
Dinle kültür arasında ne gibi bir ilişki vardır?
Soru
Dinle kültür arasında ne gibi bir ilişki vardır?
Kısa Cevap

Din ile kültürün arasındaki ilişkinin anlaşılabilmesi için dinin ve kültürün mahiyet, hedef ve işleyişini tam olarak bilinmesi gerekir. Dinle kültür arasında her hangi bir ilişkinin olmadığını söyleyenler varsa da bu görüş geçerli değildir. Ancak bir kısım kültürler, kemale ulaşmak gibi ilahi dinlerin yüce hedefleriyle bağdaşmadığı için din ile uyuşmamaktadır. Bu yüzden din onları kabul etmiyor. Ama birçok kültür var ki, dinle çelişmediklerinden din onları onaylamaktadır. Hatta çoğu zaman dinlerin sunduğu değerlerin oluşturduğu atmosfer ve zemin yeni bir kültürün oluşmasına sebep oluyor.

Ayrıntılı Cevap

Din lügatte ceza, itaat, adet, hüküm gibi çeşitli manalara gelmektedir. Bu manaların içinde din, Kur'an'da -tefsir ve lügat kitaplarının söylediğine göre- genelde itaat ve ceza manasında, bazen de borç, hesap ve hüküm manalarında kullanılmıştır.[1]

 

“Dinde zorlama yoktur”[2] ayetinde itaat, “Din gününün sahibidir”[3] ayetinde ceza manalarına gelmektedir.

 

Rağib-i İsfahani, dinin terim olarak şeriat manasında olduğunu söylerken[4] Fazıl Miktat tarikat ve şeriat yani yol ve kanun manalarına geldiğini söylemektedir.[5] Bundan maksat Peygamber tarafından iblağ edilen ve bağlılarını uymaya davet ettiği ilahi kanunlardır. Bu, dinin genel manasıdır ve Peygamberler tarafından tebliğ edilen ilahi kanunların tümünü içermektedir.[6]

 

Başka bir deyişle din, akaid, ahlak ve ahkamlar toplamıdır.[7]

 

Kur'an-ı Kerim'e göre hak ve beğenilmiş din İslam'dır. “Şüphe yok ki Allah katında din ancak İslamdır.”[8]

 

“Kültür”, sosyolojinin en genel ve en kapsamlı kavramlarından birisidir. Onu çeşitli tanımları vardır. Lügatte edep, ilim ve marifet manalarına gelmiştir.[9]

 

Sosyoloji terimi olarak ilim, edep, gelenek, her toplum ve milletin benimsediği örf, adap ve gelenekler gibi bir milletin bağlı olduğu adet olmuş işlerdir.[10]

Ya da kültür, ilim, sanat, düşünce, inanç, ahlak, kanun, adap ve örflerdir.[11]

 

Acaba dinle kültür arasında bir ilişki var mı? Varsa bu ikisi aynı şey midir? Acaba din her toplum ve milletin kültürünün bir parçası mıdır yoksa din kendisi mi kültürü meydana getirir? Kültürün çeşitli ve farklı tariflerini göz önüne aldığımızda konunun tartışmalı olduğunu göreceğiz.

 

Kimilerine göre dinle kültür kavramları arasında her hangi bir ilişki yoktur; zira kültür toplumsal bir kalıntı ve mirastır ve milli yönü vardır. Toplumun tabii ve tedrici tekâmülü sonucu ortaya çıkar. Doğal ve bölgesel şartlar kültürlerin farklılığında etkilidirler. Başka bir deyişle toplumun doğal, bölgesel ve belki de tarihi şartlarda ortaya çıkardığı ve insanlara sunduğu şeye kültür denir. Ama din toplumun mirası olmadığı gibi insanların da ortaya çıkardığı bir şey değildir. Kelamcılara göre din ilahi bir kurumdur. Kültürden ayrıdır, ama onunla uyumludur.[12]

 

Bazı uzmanlara göre de din ve kültürü birbirinden ayırmak zordur; çünkü dinin birçok mesajı kültürün de mesajıdır. Din eğer ahlak ve akideden bahsediyorsa kültürün de ruhu budur. Eğer adap kültürün bir parçası ise din de adaptan bahseder.[13]

 

Kültürler aynı değildir; bölgesel ve coğrafi şartlara göre değişmektedir. Cahiliyet döneminde kız çocuklarını diri diri gömmek gibi hurafeler, toplumlarda yaygın olan ve zamanla o toplumun kültürüne dönüşen bazı kültürlerin dinle asla alakası yoktur. Bazı kültürler değişikliğe uğratılarak din tarafından kabul edilmektedir. Birçok yerde din kültürlerin temelini atmaktadır. Dinin ortaya çıkışı tarihi göstermektedir ki, eski din bozulduğu ve toplumda ahlaki ve içtimai sapmalar meydana geldiği zaman yeni din ortaya çıkmaktadır. Neticede bir din ya da mektep ortaya çıktığı zaman toplumun yapı ve değerlerinde genellikle inkılâp ve değişiklikler meydana getirir. Bu da kültürlerin kendilerine şiddetli sarsıntılar vermesine, bazı unsurlarının yıkılmasına, yeni değerlere veya mektebe uygun unsurları kabul etmesine neden olmaktadır. Din ve mektepler bu şekilde kültürü ortaya çıkarırlar.

 

Ancak her din kendisiyle beraber yeni bir kültür ortaya çıkaracak diye bir kural da yoktur. Din ancak bir takım yeni değerler topluma sunar. Bu değerler:

 

1- Kültür kalıpları halinde kendileriyle uyuşmayan eski kültürleri yıkmaktadır. Örneğin, İslamın gelmesiyle kız çocuklarının diri diri gömülmesine engel olundu.

 

2- İçerik olarak boş ve değersiz olan kalıplar, yeni değerlere göre düzenlenip içindeki bozukluklar çıkarılabilir. Bunun örneğini hac amellerinde görebiliriz. İslamdan önce hac şirkle doluydu. İslam onu tamamen yok etmedi. Eski amelleri korudu ama onlara ruh verdi. Dolayısıyla bunlar, yeni kültür nizamında korundu ve aynı kaldı. İran'da kutlanan İslamdan önceki ve sonraki nevruz bayramı da bunlardandır.

 

Gerçekte yeni din yeni kültür getirmiyor, yeni değerler söz konusudur. Toplum bu değerlere göre yeni kültür ortaya çıkarıyor. Yeni dine göre yeni kültür ortaya çıktıktan sonra dinde o toplumun kültürünün bir parçası sayılıyor.[14]

 

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Tek bir dinin çeşitli millet ve toplumlara girmesi değişik kültürlerin eşit değerler esası üzerine ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Din hangi bölgeye girerse eşit bir kültüre sahip olacaktır düşüncesi yanlıştır. Din eşit olan değerleri toplumlara hâkim eder. Değişik kültürler, eski kültürlerin farklı oluşundan kaynaklanmaktadır; zira kalıpların şekillenmesi coğrafi ve yaşamsal konumlara bağlıdır.[15]



[1] -Dairet-ul Maarif-i Teşeyyü, c.7, Din maddesi

[2] -Bakara/256

[3] -Fatiha/4

[4] -Rağib-i İsfahani, Müfredat-ul Elfaz-il Kur'an, s.177, Din maddesi

[5] -Fazıl Miktat, Şerh-i Bab-ı Hadi Aşer, s.2

[6] - Dairet-ul Maarif-i Teşeyyü, c.7, Din maddesi

[7] -Abdullah Cevadi Amuli, Fıtrat der Kur'an, c.12, s.145

[8] -Al-i İmran/19

[9] -Muhammed Muin, Ferheng-i Muin, c.2, Ferheng maddesi

[10] -Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti, Mearif ve Maarif, c.8, Ferheng maddesi

[11] -Abdul Hüseyin Saidiyan, Dairet-ul Maarif-i Nev, c.4, Ferheng maddesi

[12] -Ruzname-i Selam, 15/7/1371, s.10

[13] -a.g.k

[14] -Ruzname-i Cihan-ı İslam, 1/2/1373, s.10

[15] -adk

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Niçin Masum İmamların İsmi Açık Bir Şekilde Kur’an’da Gelmemiştir?
    13772 Eski Kelam İlmi 2008/04/10
    Masum İmamların ismi, Kura’nda açık bir şekilde gelmemiş olsa dahi İslam Peygamberi’nin (s.a.a) hadislerinde, özellikle İmam Ali ibn-i Ebi Talib (a.s) zikredilmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) halifeliğinin resmi olarak açıklanmasının ve isminin zikredilmesinin en açık örneği Gadir-i Hum hadisidir. Gadir-i Hum hadisi, senet açısından mütevatir (kesin bilgi verecek kadar çok) ve ...
  • Neden Tavşan etinin yenmesi haramdır?
    16804 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Bütün taklidi mercilerin vermiş oldukları fetvaya göre tavşanın eti yenmez ve haramdır. Bu fetva "tavşan etinin yenmesini caiz görmeyen rivayetlerin var olması" esasincedir. Buna binaen; bu hüküm Allah'ın hükmüdür. Allah'ın hükmüne, onda var olan maslahatları ve hikmetleri bildiğimiz için değil, Allah'ın ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    6961 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • Eğer Hz. Peygamber (s.a.a) cuma günü doğmuşsa, neden biz pazartesi günü oruç tutuyoruz?
    7241 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    1. İslam Peygamberinin (s.a.a) yaşam tarihindeki en ihtilaflı meselelerden biri, o yüce şahsiyetin doğum tarihi hakkında bulunan ihtilaftır. Eğer bir kimse bu husustaki tüm görüşleri toplamak isterse yirmi görüşe ulaşır. Hz. Peygamberin (s.a.a) yaşamını yazanların çoğu, onun Fil yılında, miladi 570 yılında doğduğu görüşündedir; zira Hz. Peygamberin (s.a.a) miladi ...
  • Bir kimsenin keramet sergilemesi onun hak oluşu manasına gelir mi?
    5562 Pratik İrfan 2012/05/03
    İrfanda yaygın olan konulardan birisi, keramet ve olağanüstü işler yapma meselesidir. İrfan ve seyr-i sülûk yolunda keramet, mükaşefe ve olağan dışı işlerin meydana gelmesi, insanın bunlar ile mağrur olacağı ve bu hususları çok önemseyeceği hususlar değildir. Bunlar yüce Allah’ı şuhudi olarak tanımanın ilk ve çok düşük basamaklarıdır. ...
  • Eğer bir katle dair yapılan şahitlik ile başka şehitlerin şahitliği ve diğer bir itiraf arasında tezatlık var olursa bunun hükmü nedir?
    4912 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Sorulan soru birkaç taklidi merciin defterine gönderildi bu defterlerce verilen cevaplar aşağıda zikrediliyor:Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ'NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Elbette ki itiraf şahitlikten önce gelmektedir ama usulen bu meseleler hâkimi şer’i huzurda ispatlanması gerekir. Ayetullahe'l-uzma MEKARİMİ ŞİRAZİ'NİN (Allah ...
  • Hz. Peygamberin (s.a.a) bakışında selam vermenin önemi nedir?
    12451 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    İnsan toplumsal bir varlık olup kendi türlerinin ilişkisine, dostluğuna ve sevgisine ihtiyaç duyar. Selam vermek iki insan arasındaki sağlıklı ilişkinin ilk merhalesini oluşturur ve dostluk, samimiyet, sevgi, tevazu, hayır duası ve karşı tarafa güven vermek gibi değişik mesajlar içerir. Selam sözcüğü çok güzel ve manalı bir kavram ...
  • Şeytan bizim fikir ve düşüncelerimize nasıl sızmakta ve isteklerini dillendirmektedir?
    13069 Eski Kelam İlmi 2010/11/27
    Şeytanın insana sızma yollarını incelemeye tabi tutmadan önce şeytan denen varlık hakkında kısa da olsa bir bilgi edinmemiz lazımdır. Şeytan sözcüğünün türediği ilk lafız hakkında görüş sahipleri arasında bir takım ihtilaflar mevcuttur. Ama bu kelimenin uzak olmuş anlamındaki “şatan” kavramından türediğini söylememiz daha doğrudur. Dolayısıyla birçok ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    2760 Şirket 2020/01/20
  • Acaba “bir gün gelecek ki Müslümanlar yetmiş üç fırkaya ayrılacaklardır” şeklindeki hadis doğru mudur?
    10611 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/19
    “İftiraki ümmet” (Peygamberin vefatından sonra ümmetin farklı farklı fırkalara ayrılması) hakkında var olan rivayetleri hem Şia ve hem de Ehlisünnet muhaddisleri tarafından farklı senetlerle nakletmiştir.Bütün rivayetlerin metni Müslümanların, Peygamber efendimizin (s.a.a) vefatından sonra fırkalara ayrılmaya ve bölünmelerine işaret etmektedir. Bu rivayetler ...

En Çok Okunanlar