Gelişmiş Arama
Ziyaret
11881
Güncellenme Tarihi: 2012/03/12
Soru Özeti
Hicr suresinin 85 İla 87. ayetlerinin tefsiri nedir?
Soru
«وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ، إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ، وَ لَقَدْ آتَيْناكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثانی‏ وَ الْقُرْآنَ الْعَظيمَ» ayetlerinin tefsiri nedir?
Kısa Cevap

Yüce Allah belirtilen ayetlerde gök ve yerin yaratılışının hak olduğuna ve hedef taşıdığına işaret etmiş ve Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) düşman ve cahillerin inatçılık, bilgisizlik, taassup, tahrip ve aşırı muhalefetleri karşısında hoşgörü ve sevgi göstermesini ve de onları bağışlayıp kendilerine hoş bir yüzle karşılık vermesini tavsiye etmektedir. En sonda da Hz. Peygamberi (s.a.a) düşmanların şiddeti, sayılarının çok olması ve ellerindeki birçok maddi imkânlardan asla endişe duymaması yönünde yatıştırmakta ve ona moral vermektedir; çünkü Allah nübüvvet hakkında hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir takım delil ve imkânlar kendisine vermiştir.

Ayrıntılı Cevap

Yüce Allah belirtilen ayetlerde şöyle buyurmaktadır: “Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve her şeyi) bilenin ta kendisidir. Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik.”[1] وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ ayetindeki “hak” kelimesi batıl ve oyuncak anlamının karşıtıdır; başka bir ifadeyle göklerin ve yerin yaratılışının haktan ayrı olmadığı, bilakis onlarının tümünün hak ile beraber olduğu, o halde yaratılışın yakın bir zamanda kendisine döneceği bir gayesi bulunduğu; zira yaratılışta bir gayenin bulunmaması durumunda oyuncak olacağı belirtilmek istenmektedir.[2] Ardından ayetin devamında şöyle buyrulmaktadır: وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ Bu ayet de iddia edilen hususa delalet etmektedir; çünkü bu yaratılış için hedef belirlenmiştir[3] ve Hz. Peygambere (s.a.a) düşman ve cahillerin inatçılık, bilgisizlik, taassup, tahrip ve aşırı muhalefetleri karşısında hoşgörü ve sevgi göstermesini ve de onları bağışlayıp kendilerine hoş bir yüzle karşılık vermesini, onların günahlarından sarf-ı nazar etmesini ve bağışlamasını tavsiye etmektedir[4]: فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ ; zira Hz. Peygamber (s.a.a) görevlendirildiği misyona davet yolunda apaçık deliller taşımaktadır ve halkın kalbinde mebde ve ahiret temellerini güçlendirmek için şiddete ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü mantık ve akıl onunla birliktedir. Artı, cahillere karşı şiddet kullanmak, genellikle onların kabalık ve taassuplarının artmasına neden olur.[5]الصَّفْحَ” orijinal olarak yüz sayfası gibi her şeyin yön ve yüzü anlamındadır.[6] Bu yüzden “فَاصْفَحِ” “yüz çevirmek ve sarf-ı nazar etmek” anlamındadır. Bir şeyden yüz çevirmek bazen itinasızlık, küsmek ve vb. şeyler içindir ve bazen de asilce af etme ve bağışlama gayesiyledir. Bundan dolayı yukarıdaki ayette ikinci mananın çağrıştırılması için ardılınca “cemil” kelimesi kullanılmıştır.[7] Söz konusu ayetin tefsiri hakkında İmam Rıza’dan (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle okumaktayız: “Kastedilen, sorgusuz ve sitemsiz affetmektir.”[8] فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ cümlesi bu önceki hususların bir neticesidir ve “f” harfi ona böyle bir mana vermektedir: Yaratılış haktır ve bunların hesaba çekileceği ve cezalandırılacağı bir gün gelecektir; o halde artık onların yalanlaması ve dalga geçmesine aldırma ve onları affet.[9]   

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ cümlesi, gerçekte affetmenin, bağışlamanın ve güzel bir şekilde yüz çevirmenin gerekliliğine bir delildir[10] ve bağışlama emrini veren kimse öğretmen, yaratıcı ve bilen Allah’tır. O; af ve bağışlamanın fert ve camianın ruhunda ve de halkın kazanılması ve gelişiminde ne gibi bir eseri olduğunu bilmektedir; o halde affetmek sizin için ağır olmamalıdır.[11] En sonda da Hz. Peygamberi (s.a.a) düşmanların şiddeti, sayılarının çok olması ve ellerindeki birçok maddi imkânlardan asla endişe duymaması yönünde yatıştırmakta ve ona moral vermektedir; çünkü Allah nübüvvet hakkında hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir takım delil ve imkânlar kendisine vermiştir:[12] Biz sana Hamd suresi ve azim Kur’an’ı verdik: «وَ لَقَدْ ءَاتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانىِ وَ الْقُرْءَانَ الْعَظِيمَ»

 «سبع مثانی» kelimesinin anlamının ne olduğu hususunda “Ham Suresinin Sebe Semani Olarak Adlandırılmasının Felsefesi”, Soru: 15552 (Site: 15572) adlı başlığa müracaat edebilirsiniz.    

 


[1] Hicr, 85 – 87: «وَ ما خَلَقْنَا السَّماواتِ وَ الْأَرْضَ وَ ما بَيْنَهُما إِلاَّ بِالْحَقِّ وَ إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَميلَ، إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَليمُ، وَ لَقَدْ آتَيْناكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثانی‏ وَ الْقُرْآنَ الْعَظيمَ»

[2] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 12, s. 188, Defter-i İntişarat-ı İslamî, Kum, çap-ı pencom, 1417 k.

[3] a.g.e.

[4] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 11, s. 127, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı evvel, 1374.

[5] a.g.e.

[6] İbn. Manzur, Muhammed b. Mukrem, Lisanü’l-Arab, c. 2, s. 512, “es-Safah” kavramı, Dar-ı Sadr, çap-ı sevvom, Beyrut, 1414 k; Rağıb İsfahani, Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredat Fi Ğaribi’l-Kur’an, Tahkik: Sıfvan Adnan Davari, s. 486, Daru’l-İlmi’l-Dar-ı’ş-Şamiye, çap-ı evvel, Demeşk, Beyrut, 1412 k; Karaşi, Seyid, Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 4, s. 131, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı şeşom, 1371 ş.

[7] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 127 ve 128.

[8] Şeyh Saduk, Uyun-i Ahbar-ı Rıza (a.s), Muhakkik Ve Musahhih: Laciverdi, Mehdi, c. 1, s. 294, Neşr-i Cihan, Tahran, çap-ı evvel, 1378 k; Arusi Huveyzi, Abd Ali b. Cuma, Tefsir-i Nuru’s-Sakaleyn, Tahkik: Resuli Mehellati, Seyid Haşim, c. 3, s. 27, İntişarat-ı İsmailiyan, çap-ı çarom, Kum, 1415 k.

[9] el-Mizan, Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 12, s. 190.

[10] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 128.

[11] Kıraati, Muhsin, Tefsir-i Nur, c. 6, s. 352, Merkez-i Ferhengi Dershayi Ez Kur’an, Tahran, çap-ı yazdehom, 1383 ş.

[12] Tefsir-i Numune, c. 11, s. 129.

 

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar