Gelişmiş Arama
Ziyaret
12119
Güncellenme Tarihi: 2011/03/03
Soru Özeti
Müslümanlar İran’ı fethettiklerinde neden İranlılara dinlerini özgürce seçme hakkını tanımadılar?
Soru
Müslümanlar İran’ı fethettiklerinde neden İranlılara dinlerini özgürce seçme hakkını tanımadılar?
Kısa Cevap

Dinde zorlama mümkün değildir ve İslamın İran’da yayılışı, İranlıların zorla Müslüman oldukları iddiasını teyit etmemektedir. Aslında böyle bir şey özgürlükçü İranlıların yapılarına da uygun değildi ve olmayacaktırda. Örneğin Moğollar İran’a saldırdıklarında -İran’a yapılan belkide en mehametsiz ve en kanlı saldırı idi ve İslami İran’ın kültür mirasının büyük bir bölümünü yoketmişlerdi- İranlılar Moğolların dinini kabul etmedikleri gibi İslam alimleri onları İslama çekmiş ve büyük Müslüman toplumuna kazandırmışlardı.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzun için önce iki noktaya açıklık getirmemiz gerekiyor:

1- Peygamberin (s.a.a) vefatından sonraki fetihlerde meydana gelen olayların hepsi yüzde yüz onaylanamaz. Zira Şiilere göre Peygamberin (s.a.a) hak halifesi İmam Ali (a.s)’dı. Peygamber (s.a.a) bu konuda defalarca önemli sözler söylemesine rağmen karar mekanizması başkalarının elinde olduğu için herhangi bir şey yapılamadı.

2- Bununla birlikte, siz Müslümanların İranlıları kendi dinlerini kabullenmeye zorladıklarına dair herhangi bir delil sunmadınız. Böyle bir şeyin kesin olarak gerçekleştiğini kabul ederek ona delil istediniz.

Müslümanlar İran’ı fethettikleri zaman İran’ın durumunun ne olduğunu bilmek için o dönemin olaylarını dikkatle incelemek gerekir. Bu fetihler, Sasani padişahlarının birbirlerine düştükleri ve halkın onlara olan itirazları döneminde gerçekleşti.

Bu hanedanlığın son padişahı Yazgerd III, yeni yetişen bir genç olduğundan gerekli tedbirleri alamadığı için İran’ın zayıflamasına neden oldu. Bu yüzden düşmanlar her yönden[1] İran’a saldırdılar.[2] Müslümanların saldırısında İran’ın başkenti ‘Tisfun’ (bugünkü Irak’ın Medain şehri) idi. O önce Rey şehrine kaçtı. Ama oranın amiri onu kabul etmedi. Oradan İsfahan’a geçti, orada da güvende olmayınca Kirman şehrine gitti. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra Merv şehrine kaçtı ve oraya iki fersah uzaklıkta bir ateşkede yaptırdı. Orada bir taraftan komutanlarıyla irtibatta bulunurken diğer taraftan Çin gibi diğer ülkelerin padişahlarından yardım istiyordu. O, Çin’e sığınmak istediği zaman İran’ın ileri gelenleri buna karşı çıktılar. Onlar bu konuda onu kınayarak şöyle diyorlardı: ‘Müslümanlar dindar oldukları için ahdlerine vefa ederler. Böyle kimselerle barış yapıp, ülkemizde kalmak, dindar olmayan ve antlaşmalarına vefa edecekleri belli olmayan bir ülkeye sığınmamızdan daha iyidir.’ İranlılarla padişahları arasında bu çekişme Yezgerd’in Merv’de bir değirmenci tarafından öldürülmesine kadar devam etti.[3] Sasaniler yıkılınca Müslümanlarda hakimiyeti ellerine geçirdiler. Hakimiyetin değişmesi birkaç yerin dışında[4] kansız ve mahalli yöneticilerin yaptıkları antlaşmalarla gerçekleşiyordu. Bu aşamadan sonra artık İranlılar büyük bir istekle İslamın yayılmasında ön ayak oldular.

İranlıların İslamı zorla kabul etmediklerinin delillerinden biri en önemli Müslüman alimlerin İranlılardan çıkmasıdır.

Şia’nın en güvenilir kitapları yani Kütüb-ü Erbaa’nın yazarları Şeyh Saduk (Rey şehrinden), Şeyh Kuleyni (Rey şehrinin çevresindeki köylerden), Şeyh Tusi (Horasan’ın Tus şehrinden) İranlıdır.

Ehl-i Sünnet’in en güvenilir kitapları yani Kütüb-ü Sitte’nin yazarları olan Buhari (Buhara’lı), Müslim (Nişabur’lu), Tirmizi (Tirmiz’li), Nesai (Nesai’li), İbn-i Mace (Kazvin’li), Ebu Davud (Sistanlı) o zamanın İran sınırları içinde olan bölgelerindendirler.

Bunlardan başka kitaplara da baktığımızda İranlı diğer alimlerinde etkilerini göreceğiz.

İranlıların kendi istekleriyle İslamı kabul ettiklerinin delillerinden bir diğeri Moğollar İran’a saldırdıklarında        -belkide İran’a yapılan en mehametsiz ve en kanlı saldırı idi ve İslami İran’ın kültür mirasının büyük bir bölümünü yoketmişlerdi- İranlılar Moğolların dinini kabul etmedikleri gibi İslam alimleri zamanla onları İslama çekmiş ve büyük Müslüman toplumuna kazandırmışlardı.

Sonuç olarak diyebiliriz ki: Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan o parlak kültürel geçmişe sahip İran gibi geniş ve büyük bir topluma yeni bir dini kabullendirmek mümkün değildir. İranlılar zorla İslam dinin kabul etseydiler, İslam yönetiminde en küçük bir zaaf gördükleri anda onların aleyhine kıyam ederlerdi. Halbuki, İslamın aleyhine yapılan bazı isyanlara İranlılar destek vermemiş, aksine temel İslami değerlerin ihyası için çeşitli Alevi hareketler gibi adalete dayalı kıyamlar, geniş İran kitleleri tarafından desteklenmiştir. Görüldüğü üzere İranlıların çoğunluğunun mezhebi Ehl-i Beyt’in (a.s) yolundan gitmektir. Oysa İranı ilk fetheden Müslümanların amacı bu değildi ve kendi dönemlerindeki halifelerine tabi idiler. Bu da İslamın İranlıların kalbine zorla girmediğinin delillerindendir. Çünkü Şiiler aslında devlet gücüne sahip olmadılar ki, böyle bir şeyi pratikte yapabilsinler. Ve esasen hiç bir din zorlamayla kalplere girmez. Nitekim günümüzde de görüldüğü üzere, Sovyetler Birliği gibi ülkelerde yıllarca İslam’ın kökü kazınmak istenmesine, kominist vb. ideolojiler tebliğ edilmesine ve o bölgelerdeki insanlar dinlerinden döndürülmeye çalışılmasına rağmen Müslümanlar bütün zorluklara katlanarak bir yere kadar İslami kimliklerini korumuşlardır. Bu durum oralardaki Hıristiyanlar içinde geçerlidir.


[1] -Dikkat edilirse, ‘Düşmanlar her yönden’ denildi, yani yalnızca güneydoğudan saldıran Müslümanlar kastedilmemektedir.

[2] -İbn-i Cerir Taberi, Tarih-i Umem ve’l Müluk, c.1, s.632, Müesseset-ul A’lemi, Beyrut.

[3] -a.g.e. c.3, s.244-249 (özet)

[4] -Kadisiye ve Nehavend savaşları gibi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) terörist saldırılara karşı neden kendi türbelerini koruyamadılar?
    6558 Eski Kelam İlmi 2010/07/17
    Allah-u Teala, Yüce Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) teşrii (yasama, helal ve haramları belirleme) velayetin yanı sıra, tekvini velayette vermiştir. Onların alemi istedikleri şekilde idareetmeve müdahelegüçlerivardır. Böylesi bir velayet ve güç sadece ...
  • Fecr-i sadık ve Fecr-i kazib’ten kasıt nedir?
    36997 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Fecr-i sadık (gerçek/ikinci fecir) ve fecr-i kazib (yalancı/birinci fecir) iki fıkhi ve astronomik terim olup gece ve gündüzün özel vakitleridir. Fecr-i kazib doğuda görülen beyazlıkla meydana gelir. Bu zamanda namaz kılınamaz. Fecr-i sadık’ın zamanı, o beyazlığın doğu tarafından yayılmasıdır. Bu zaman, sabah namazının ...
  • Allah’ın gani olmasını akli açıdan ispat eder misiniz?
    6483 Eski Kelam İlmi 2012/06/14
    Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.[1] Allah’ın muhtaç olmaması anlamına gelen gani sıfatı da Allah’ın varlığının, birliğinin ve nedene ihtiyaç duymamasının ispatlanmasından sonra müyesserdir. Biz burada Allah’ın bir neden ...
  • Neden Hz. Peygamber (s.a.a) hayır ve iyiliği güzel yüzlüler nezdinde arayın diye buyurmuştur? Hâlbuki İslam’da zahiri güzellik yerine deruni güzellik önemlidir!
    9575 معیار شناسی (دین و اخلاق) 2012/11/04
    Şüphesiz insanın Allah nezdinde derecesini yükselten şey deruni ve manevi güzelliktir. Allah’a yaklaşmaya neden olan şey deruni güzellik ve temizliktir.[1]Bu yüzden bir insan ne kadar zahiri olarak güzel olursa olsun manevi güzellik taşımazsa yüce Allah nezdinde hiçbir değer taşımaz. Ama bununla birlikte sosyal ilişkilerde ...
  • İslam dininin erkeklerin bakımı ve kişisel temizliği için tavsiyeleri nelerdir?
    4004 Teorik Ahlak 2019/10/09
  • İmam Hasan Askeri (a.s)’ın biyografisini anlatır mısınız?
    3339 Sire 2020/01/20
  • Sabah ezanının bitimine kadar sahur yenilebilir mi?
    9716 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/04
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Mükellef fecrin doğduğunu bilir veya itminan ederse yemek yiyemez, ama itminan etmezse yemenin sakıncası yoktur. Ayetullah el-Uzma Sistani’nin Bürosu: 1) Vaktin girdiğine yakin etmişseniz yiyemezsiniz. 2) Şehirden dört fersah (22 km) uzaklaşıp yolculuğa çıkar, orucunuzu yer, sonra da kaza edersiniz. Ayetullah el-Uzma ...
  • Dünyayı sevmekten kurtulmanın yolu nedir?
    16173 Pratik Ahlak 2010/08/08
    Dünya “edna”nın müennesi olup (ahret hayatı karşısında) daha aşağı ve daha değersiz şey anlamındaki “deni” ve “denaet”ten veya (ahret hayatı karşısında) daha yakın anlamındaki “denev”den türemiştir. Kur’an ve rivayetlerin açıklamasında dünya yerilen dünya ve övülen dünya diye iki kısma ayrılır. Dünyadan söz eden ve insanları onun ...
  • Darwin’in evrim teorisi hakkında görüşünüz nedir?
    10439 Eski Kelam İlmi 2012/11/11
    Doğa bilimcileri arasında bitkiler ve canlıları içine alan varlıkların yaratılışı hakkında iki hipotez mevcuttur. A. Türlerin evrim teorisi veya transformizm: Bu hipotez canlı varlıkların başlangıçta bir hücreli varlıklar olarak okyanuslarda ve denizlerin derin katmanlarındaki çamurlarda bir atılım ile ortaya çıktığını söylemektedir. B. Türlerin ...
  • Müslim b. Akil’in Kerbela’ya gelen kızlarının ismi nedir?
    8359 تاريخ بزرگان 2009/02/04
    Hz. Müslim b. Akil’in hayatını anlatan kitaplar incelendiği zaman, Onun Atike ve Hamide adlı iki kızının olduğu anlaşılmaktadır. Atike, Kerbelada Aşura günü, düşmanın çadırlara saldırması sonucu şehid oldu. Hamide ise, Kerbela’da esir düştü. Hz. Müslim’in nesli onunla devam etti. ...

En Çok Okunanlar