Gelişmiş Arama
Ziyaret
10365
Güncellenme Tarihi: 2008/03/26
Soru Özeti
Ye’cüc ve Me’cüc kavmi kimlerdi? Onların akıbeti ne oldu? Zülkarneyn’in onlar karşısında yaptıkları neydi?
Soru
Mümkünse Ye’cüc ve Me’cüc hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Bunlar kimlerdi? Zülkarneyn onları yok etti mi? Gelecekte yeniden gelecekler mi?
Kısa Cevap

Bu husustaki Kur’an ayetleri ve Tevrat’taki konular bütününden ve de tarihi verilerden anlaşıldığı kadarıyla bu topluluk Kuzey Asya bölgesinde yaşamakta olup güney ve batıya vahşi saldırılarıyla facia yaratmıştır. Zülkarneyn setinin kapatılmasıyla onların saldırıları büyük bir müddet sona ermiştir, ama ahir-i zamanda yeniden döneceklerdir. Bazıları vuku bulan Moğol saldırısını onların dönmeleri olarak değerlendirmiştir. Bazıları da onların ahir-i zamanda yeniden dirilmeleri suretiyle döneceklerine inanmaktadır ki bu henüz vuku bulmamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Ye’cüc ve Me’cüc hakkındaki en temel bilgi kaynağı Kur’an’dır ve Tevrat’ta da bu kavme işaret edilmiştir. Müfessirler ve tarihçiler bu iki kaynaktan istifade ederek ve tarihi verileri tarayarak bu kavim veya kavimler hakkında bir takım sanılara ulaşmıştır. Kur’an iki yerde Ye’cüc ve Me’cüc’den söz etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” Kur’an bu settin nasıl yapıldığını anlattıktan sonra şöyle buyuruyor: “Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.”[1] Bu ayetlerden Ye’cüc ve Me’cüc’ün zalim bir topluluk olduğu ve Zülkarneyn’in iki dağ arasına yerleştirdiği set ile onların zulümlerinin sona erdiği anlaşılmaktadır. Kur’an bir başka ayette şöyle buyuruyor: “Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün setleri açılıp her tepeden dünyaya akın etmeye başladıkları, doğru vaadin vaktinin yaklaştığı sıra, işte o zaman, kâfirlerin gözleri birden donakalır.”[2] Bu ayet, ahir-i zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün tekrar dağlardan ineceklerini öngörmüştür. Bu kavim hakkında Kur’an’dan anlaşılan şey bu iki ayetle sınırlıdır. Ama Eski Ahit’te de bu konu hakkında bir takım veriler mevcuttur. Tekvin sıfırında ve Hazakayyal kitabında ve de Yuhanna’nın rüyasında Asya’nın kuzeyinde abat bir arazide bir ümmet veya bazı ümmetlerin (Me’cuc) veya (Cuc ve Me’cuc) bulunduğuna ve onların savaş, bozgunculuk ve yağmayla meşgul olduğuna delalet eden bir takım konular mevcuttur.[3] Kur’an’ın kesin ayetleri ve bu kavimden söz eden Tevrat metinleri dışında tarihçiler ve müfessirlerin beyan ettikleri diğer hususların tümü tarihsel verilerden elde edilmiştir ve kesin bir senede dayanmamaktadır. Allame Tabatabai el-Mizan tefsirinde şöyle buyurmaktadır: “Müfessir ve tarihçiler bu hikâye hakkında oldukça dikkat göstermiş, tartışmış ve sözlerini tamamlamışlardır. Onların çoğu Ye’cüc ve Me’cüc’ün büyük bir ümmet olup Asya’nın kuzeyinde yaşamış olduklarına inanmaktadır.”[4] Bazıları da Ye’cüc ve Me’cüc’ün Kuzey Asya’da yaşayan bir ümmet olduklarını, şehirlerinin Tibet ve Çin’den Donuk Kuzey Okyanusu’na kadar yayıldığını ve de batı tarafında ise Türkmenistan sınırlarına uzadığını söylemiştir. Bu söz, İbn. Miskeveyh’in “Fakihetü’l-Hülefa” ve “Tehzibü’l-Ahlak” adlı eserleri ve “Resail-ü İhvani’s-Safa”’da nakledilmiştir.[5] Allame Hüseyni Tahrani Mead Şinasi kitabında Ye’cüc ve Me’cüc kelimelerini onlar hakkındaki mevcut nakillere uyarlayarak şu neticeye ulaşmıştır: (Bu iki kelimenin Çincedeki aslı “Monguk” veya “Moncuk” idi ve sonra İbrani ve Arap dillerinde “Ye’cüc” ve “Me’cüc”’e ve Yunan dilinde de “Guk” ve “Magug”’a dönüşmüştür. Magug ve Mongug arasındaki tam benzerlikten istifade ederek bu ili kelimenin Çincedeki Mongug lafzından türediğine hükmedilebilir. Aynı şekilde “Monğol” ve “Moğol” da onun türevleridir. O halde Ye’cüc ve Me’cüc kadim dönemlerde Doğu Asya’nın kuzeyinde yaşayan Moğol taifesidir. Bu büyük millet bazen Çin’e saldırmaktaydı ve bazen de Kafkas kanalıyla Ermenistan ve İran’ın kuzeyine saldırmakta ve bazen de setin yapılmasından sonra da Avrupa’nın kuzeyine saldırmaktaydılar. Onlar arasında “Siyt” olarak tanınmaktaydılar. Onlardan bir grup da Bizans’a saldırmaktaydı ve bu merhalede Bizans devleti yıkıldı. Yunanlılar onlara “Siy Tihin” demektedir. Bu ad Fars Havuzu’ndaki Daryuş’un kâtibesinde zikredilmiştir).[6] Kur’an’da onların yok olduklarına işaret edilmemiştir. Kur’an’dan anlaşılan sadece setin kapatılmasıyla onların yağma yolunun kapanmasıdır. Ama Kur’an ve rivayetlerden onların şimdi yaşadıkları hususu anlaşılmamaktadır. Elbette İbn. Abbas’ın Enbiya suresindeki ayeti okuma tarzından onların öldükleri iyice anlaşılmadır. Zira İbn. Abbas yüksek mekân anlamındaki “hedebin” kelimesini kabir anlamına gelen “cedes” şeklinde okumuştur. Bu durumda ayetin manası şöyle olmaktadır: “Ta ki Ye’cüc ve Me’cüc kavmi kabirlerinden hızla dışarı çıkar.[7] Bu ayetin tefsiri hakkındaki bazı rivayetlerde de ahir-i zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün yeniden dünyaya yeniden dünyaya dönecekleri[8] söylenmiştir ve bu da şu anda onların dünyada olmadıklarına ve gelecekte döneceklerine delalet etmektedir. Onların yeniden saldırmaları hakkında ise bilginler arasında ihtilaf vardır. Bir grup araştırmacı, ahir-i zamanda Ye’cüc ve Me’cüc’ün döneceklerine ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaklarına dair Kur’an-ı Kerim’in verdiği haberi hicri yedinci yüzyılın ilk yarısındaki Batı Asya’ya yönelik Tatar (Moğol) saldırısına uyarlamıştır. Zira onlar o zaman dönüp kan akıtma ve yıkmada, bayındır yerleri yok etme ve halkı katliam etmede, şehirleri yıkma ve malları yağmalamada insanlık tarihinin eşine rastlamadığı cinayetler işlemişlerdir. Onlar Çin, Türkmenistan, İran, Irak, Şam, Kafkas ve Küçük Asya’ya kadar saldırmış ve kendileri karşısında direnç gösteren her şehir ve diyarı viran etmiş ve halkını da kılıçtan geçirmişlerdir.[9] Eğer Ye’cüc ve Me’cüc setin kapatılmasından sonra çok geçmiş dönemlerde ölmüşlerse ve gelecekte yeniden dünyaya döneceklerse, bu grup araştırmacılar karşısında onları Moğol bilmenin olanaksız olduğu söylenebilir; çünkü onların kabirden çıktığı doğru değildir. Netice itibariyle onlar hakkında söylenen her şeyin kesin bir bilgiyle inanılamayacak ihtimallerden oluştuğunu ve Kur’an’da açıkça sözü edilen kesin hususlarla yetinilmesi gerektiğini söylemek gerekir.        



[1] Kehf, 93-97.

[2] Enbiya, 96-97.

[3] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 85, Sayt-ı Müessese-i Tercüme ve Neşr-i Ulum ve Meaarif-ı İslamî.

[4] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’i-Kur’an, tercüme-i Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 13, s. 542, Defter-i İntişarat-i İslami, 1374.

[5] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 86.

[6] Hüseyni Tahrani, Seyid Muhammed Hüseyin, Mead Şinasi, c. 4, s. 87.

[7] Bkn: Necefi Humeyni, Muhammed Cevad, Tefsir-i Asan, c. 12, s. 326, İntişarat-i İslamiye, 1398 k.

[8] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 12, s. 179, el-Vefa, 1404 h.k.

[9] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’i-Kur’an, tercüme-i Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 13, s. 542.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Gayri Müslüman Olan bir kimse bize “esselamu Aleykum” şeklinde Selam verse bizim ona karşı cevabımız nasıl olmalıdır?
    9463 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/07
    Dini öğretilerde çok dikkate alınmış ve kendisine çok tekit edilmiş olan konulardan birisi Müminlerin birbirine selam vermeleridir. Bu düsturdan istisna edilen bazı konular ve yerler var olmaktadır. Onlardan bir tanesi gayri Müslüman olan kimselere selam vermektir. Fıkıh kitaplarında Müslüman olmayanlara selam vermek mekruhtur denilmektedir: Kâfirlerin vermiş olduğu ...
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    11620 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...
  • Savunma hedeflerinin gerçekleşmesinde kadın ve kızların rolü nedir?
    7246 زن و حکومت اسلامی 2012/06/14
    Düşman karşısında savunma yapmak insan ve tüm diri varlıkların fıtri ve zati bir özelliğidir. İslam’ın hayat bahşedici mektebi de bunu değerli ve kutsal bir husus olarak değerlendirmiş ve takipçilerini buna çağırmıştır. Hatta savunma ve öncüllerini Müslümanlara farz kılmıştır. Bu, özel bir grubu özgü değildir. Kadın ve erkek ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8501 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • Sami kavimlerinden olmayıp Avrupa, Hindistan vs. kavimlerden de peygamber gelmiş midir?
    17280 Eski Kelam İlmi 2010/01/02
    İnsan sorumlu bir varlıktır. Bu sorumlulukların hangi sorumluluklar olduğunun bilinmesi için Allah tarafından peygamberlerin gönderilmesi gerekir. Yoksa sorumluluğun manası olmaz.  Kur'an-ı Kerim, çeşitli ayetlerde nerede ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    6029 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Garanık efsanesi nedir?
    11106 Tefsir 2011/04/11
    Garanık efsanesi, Kur'an ve Peygamber'in (s.a.a) mevkisini düşürmek için çalışan düşmanlar tarafından uydurulan bir efsanedir. Onlar şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.a) Mekke'de en-Necm suresini okurken müşriklerin putlarının isimlerinin anıldığı ayete yani: "أَ فَرَءَیْتُمُ اللَّاتَ وَ الْعُزَّى‏ وَ مَنَوةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى"
  • İslam’ın telepati hakkındaki görüşü nedir?
    77921 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/03/15
    Telepati deyimi Yunanca bir deyim olup,uzaklık anlamında tele ve duygu anlamında patus sözcüklerinden oluşmuştur. Telepati kendi duygu organlarından yararlanmadan esrarengiz bir şekilde başkalarının hislerini bilmesi veya duymasını ifade eder. Telepati yanlıları şöyle diyorlar: Normal insanlar için bile yüzlerce kilometre uzakta bulunan dost ve akrabalarının ölümü zamanında tevehhüm ...
  • Tekvini velayet nedir? Tekvini velayet ile Masum İmamlar arasındaki irtibat nedir?
    5763 ولایت، برترین عبادت 2019/02/20
    “Velayet” kelimesi arapça bir kavram olup kök anlam olarak sözlükte “birbirini takip etmek,bir şey diğerinin ardı sıra gelmek ,aralarında mesafe olmaksızın bir şeye yakın olmak” anlamındadır. Bu bağlamda sevgi, bağlılık, yardım, nusret, uyum, egemenlik, rehberlik ve sorumlu anlamlarında kullanılmıştır. “Tekvini velayet” ise varlık alemindeki mahlukat üzerinde egemenlik ...
  • Cebrail sadece vahiy esnasında mı Peygamber-i Ekrem’e nazil oluyordu yoksa sürekli Peygamberin yanında mıydı?
    9267 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Cebrail Peygamber-i Ekrem’e sadece vahiy indirme esnasında gelmekteydi; çünkü rivayetlerde mesela Peygamber-i Ekrem (s.a.a) filan işle meşgulken Cebrail kendisine nazil oldu diye ifade edilen birçok örnek mevcuttur. Bu, Cebrail’in her zaman Peygamberle birlikte olmadığını yansıtıyor. Eğer Cebrail sürekli Peygamberin yanında olsaydı, artık nüzulün bir anlamı kalmazdı; zira nüzul mertebenin ...

En Çok Okunanlar