Gelişmiş Arama
Ziyaret
24348
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Ahiretin mümkün ve gerçek olduğuna dair hangi deliller mevcuttur?
Soru
Kıyamet inancı nasıl kanıtlanmaktadır?
Kısa Cevap

Önem açısından ahiret ve kıyamet meselesi tevhid meselsinden sonra en önemli dinî ve İslamî meseledir ve Kur’an ayetlerinin üçte birinden çoğu bu hususta nazil olmuştur. Kıyameti ispat eden deliller aklî ve naklî diye iki bölüme ayrılmaktadır:

1. Aklî Deliller: Hikmet delili ve adalet delilini kapsamaktadır. Hikmet delili: İlahî hikmet gereği tüm varlıklar zatî kemallerine erişmelidir ve kıyamet adında başka bir hayat olmadığı takdirde eşyanın zatî kemallerine erişmesi önünde bir engel çıkacaktır ve bu da ilahî hikmete aykırıdır. Adalet delili: Bu dünya sınanma ve sorumluluk mekânıdır ve tüm ceza ve ödüllendirmelerin amelî kılınması için gerekli kabiliyeti taşımamaktadır. O halde ödüllendirme ve cezalandırmanın mekânı olan, amellerin neticesinin zuhur ettiği ve ilahi adaletin tahakkuk edip her ferdin layık olduğu şeye nail olacağı başka bir dünyanın bulunması gerekmektedir.

2. Kıyameti İspat Eden Naklî Deliller: Ahireti ret eden hiçbir delilin olmadığını belirten, ahirete benzer fenomenlere işaret eden ve bitkilerin yeşermesine değinen Kur’an-ı Kerim ayetleri ve de kıyamet inancını kanıtlayan ve onun birçok özelliğini beyan eden yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) hadisleri ve masum imamların (a.s) rivayetlerini kapsamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Yukarıdaki soruyu yanıtlamak için birkaç noktaya dikkat etmek gerekmektedir:

1. Kıyametin tanımı ve ona inanmanın önemi: Kıyamet, insanların ölümden sonra başka bir cihanda dirilmesi ve canlanması ve de dünyevî amellerinin neticelerini görmek için amellerin muhasebesi maksadıyla ilahi adalet mahkemesine çağrılmalardır. Ahiret ve kıyamete inanmak tevhid inancından sonra en önemli dinî ve İslamî meseledir. Peygamberler Allah ile başlangıçtan ve de kıyamet ile ahiretten ibaret iki hakikati insanlara aşina kılmak ve onlara inandırmak için gelmiştir. Kur’an ayetlerinin üçte birinden çoğu ahiret ve insanın ebedi yaşamıyla ilgilidir. Kur’an ahirete iman etmek, kıyamet inancını inkâr etmenin sonuçları, ebedi nimetler, ebedi azaplar, iyi ve kötü ameller ile onların uhrevi neticeleri arasında bulunan bağ gibi kıyametin değişik boyutları hakkında izahatta bulunmuş ve değişik yöntemler ile dirilişin mümkün ve zaruri olduğunu vurgulayarak açıklamış ve inkârcıların şüphelerine cevap vermiştir. Nitekim bozgunculuk ve sapmaların menşeinin kıyamet ve diriliş gününü unutmamanın veya inkâr etmenin olduğu belirtilmiştir.[1]

2. Kıyameti ispat eden deliller aklî ve naklî diye iki kısma ayrılmaktadır:

A. Kıyameti ispat eden aklî deliller hikmet delili ve adalet delilini kapsamaktadır. Elbette bu iki delil tevhid inancını kabul etmeye dayanmaktadır. Tevhid meselesi ispat edilmeyene dek kıyamet meselesi ispat edilemeyecektir.

1. Hikmet Delili: Bu delil iki şekilde ifade ve beyan edilmiştir. Bu delilin birinci ifade ediliş tarzı şöyledir: İlahi yaratma hedefsiz değildir ve yaratılışın hedefi hayır ve kemal olan ilahi zata aşk duymaktır. Bu yüzden Yüce Allah hayır ve kemalin en üst düzeyde yer alacağı ve yaratıkların layık oldukları gaye ve kemallerine ulaşabileceği bir tarzda evreni yaratmıştır. İnsan ebedi bir ruha sahip olduğu için sonsuz kemallere ulaşabilir. Bu kemaller mertebe ve varlık değeri açısından maddî kemallerle mukayese edilebilecek nitelikte değildir. Eğer insan hayatı bu dünyevî hayata özgü olursa ilahi hikmet ile bağdaşmayacaktır. Çünkü ilahi hikmet tüm varlıkların zatî kemallerine erişmesini gerektirmektedir. Eğer kıyamet adında başka bir hayat var olmazsa eşyanın zatî kemallerine erişmesi önünde bir engelin çıkması sonucu doğacaktır. Oysaki bu ilahi hikmete aykırıdır.[2] Bu delilin ikinci ifade ediliş tarzı da şöyledir: İnsanın temel güdülerinden birisi beka ve ebediyete olan sevgidir. Bu, yaratılışta ilahi el tarafından insan fıtratına konulmuş, onu ebediyete yönelten ve sürekli hareket hızını artıran hareketlendirici bir güç hükmündedir. Şimdi böyle dinamik bir varlığın hareket hızının zirvesindeyken bir kaya parçasına çarptığı ve darmadağın olduğu varsayılırsa, böyle bir akıbet ve son, belirtilen hareketlendirici gücün varlığıyla nasıl bağdaşacaktır? Kesinlikle mesele bundan ibaret değildir. O halde fena ve dünyevî ölüme mahkûm bu hayat dışında ancak başka bir yaşamın insanı beklemesi durumunda böyle bir fıtrî meyil ilahi hikmet ile bağdaşacaktır.[3]

2. Adalet Delili: Bu delilin muhtevası şudur: İnsan seçebilen bir varlıktır. Bu dünyadaki tüm insanlar iyi ve kötü işleri seçme ve yapmada özgürdür. Böyleyken bir tarafta tüm ömrünü Allah’a ibadet ederek ve O’nun kullarına hizmette bulunarak geçiren bir takım insanlar yer almakta, diğer tarafta ise heveslerine ulaşmak için kendileri ve diğerlerine en kötü zulümlerde bulunan ve en çirkin günahlara bulaşan bir takım bozguncular durmaktadır. Esasen insanın yaratılışı, zıt eğilimler, irade ve seçme gücü ve de aklî ve naklî bilgi türleri ile donatılması, değişik davranışlar için kendisine zemin hazırlanması ve bu dünyada hakikat ile batıl ve de hayır ile şer ikili yollarının başına konmasının hedefi, kendisinin birçok sınamaya tabi tutulması, kendi irade ve tercihiyle tekâmül yolunu seçmesi ve böylece seçilen amellerin neticeleri ve onların ödül ve cezalarına erişmesi içindir. Ama biz bu dünyada iyilik işleyenlerin ve bozgunculuk yapanların kendi amelleriyle uyuşan ödül ve cezalara ulaşmadığını ve hatta birçok bozguncunun diğerlerine nazaran daha çok imkânlara sahip olduğunu müşahede etmekteyiz. Esasen dünya hayatının birçok fiili ödüllendirme ve cezalandırma kapasitesi bulunmamaktadır. Bu dünyada binlerce günahsız insanı öldürmüş bir cani bir defadan fazla kısas edilebilir mi? Böyle bir şahsın diğer suçları kesinlikle cezasız kalacaktır. Oysaki ilahi adalet en küçük iyi veya kötü bir davranışta bulunmuş herkesin kendi davranışının neticesine ulaşmasını gerektirmektedir. O halde başka bir âlemin olması icap etmekte ve ilahi adaletin tahakkuk etmesi için her ferdin ödül, ceza ve ortaya çıkan amellerin neticeleri noktasında müstahak olduğuna erişmesi gerekmektedir.[4]

Kıyameti ispat Eden Nakli Deliller:

1. Kur’an-ı Kerim Ayetleri: Ahiretin ispati ve onu inkar edenlere karşı getirilen deliller hakkında Kur’an-ı Kerim ayetleri birkaç kısma ayrılmaktadır:

Birinci Kısım: Bu kısımda bulunan ayetler ahireti ret eden bir delil olmadığını vurgulamaktadır. Bu ayetler inkârcıları silahsızlandırma konumundadır. Tıpkı şu ayet gibi: “Dediler ki: Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder. Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.”[5]

İkinci Kısım: Bu kısımda bulunan ayetler ahirete benzer fenomenlere işaret etmektedir:

A. Bazı ayetler bitkilerin yeşermesine işaret etmektedir: Kur’an şöyle buyuruyor:

“Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”[6]

B. Bazı ayetler de Ashab-ı Kehf’in uykusuna işaret etmekte ve Ashab-ı Kehf’in enteresan kıssasını naklettikten sonra şöyle buyurmaktadır: “Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler.”[7]

C. Hayvanların Diriltilmesi: Kur’an-ı Kerim’de olağanüstü bir şekilde diriltilen birkaç hayvana işaret edilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) eliyle diriltilen dört kuşun diriltilmesi[8] ve Hz. Uzeyir’in (a.s) bineğinin diriltilmesi bunlardandır. Hayvanların diriltilmesi mümkün olduğuna göre insanların diriltilmesi de imkânsız olmayacaktır.

D. Bu dünyada bazı insanların dirilmesi: Hz. Musa (a.s) zamanında İsrail oğullarından öldürülmüş bir şahsın kurban edilmiş bir ineğin bazı vücut parçalarının kendisine vurulmasıyla dirilmesi (bu kıssa Bakara suresinde zikredilmiştir).[9]

E. Bir takım ayetler ahiretin gerekli olduğuna dair aklî delillere işaret etmektedir. Ahireti ispat etmek için öne sürülen adalet[10] ve hikmet delillerine işaret eden ayetler bu kabildendir.[11]

F. Bazı ayetler de evrenin ilk yaratılışını kıyametin ispatı için bir delil olarak göstermektedir. Kur’an şöyle buyurmaktadır: O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır.”[12] Çölde yaşayan bir Arap bir insana ait çürümüş kemik parçasını bulup aceleyle şehre geldi ve Peygamber-i Ekrem’in huzuruna çıkarak kim bu çürümüş kemikleri diriltecek diye feryat etti. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: “Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek? De ki: Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”[13]

2. Masum İmamların (a.s) Rivayetleri: Ehli Beytin kıyamet hakkındaki rivayetleri değişik mesele ve boyutlarla ilgilidir ve onların tümü ahret ve kıyametin inkâr edilemeyeceğini yansıtmaktadır. Rivayetlerde beyan edilen hususların bazıları şunlardır:

A. Kıyamette Güvende Olmayı Talep Etmek: İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ey Allahım temiz bir kalple sana gelmenin dışında ne mal, ne servet ve ne de evlatların işe yaramayacağı o günden sana sığınırım.[14] İmam Ali (a.s) bu rivayette temiz bir kalbe sahip olmayı kıyamette güvende olmanın aracı olarak görmektedir.

B. Kıyametteki Mutluluk Ve Sevinç Etkenlerinin Beyanı: İmam Rıza (a.s) kıyametteki sevincin etkenlerinden birisini şöyle beyan etmektedir: Her kim Aşura’yı musibet, hüzün ve ağlama günü bilirse, Allah kıyamet gününü onun sevinç ve mutluluk günü yapar.[15] Bir başka rivayette de Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Her kim kendi neslinden yaşı az bir çocuğu hoşnut kılmak için memnun ederse, Allah da kıyamet günü hoşnut oluncaya dek kendisini hoşnut etmeye çalışır.[16]

C. Kıyametteki Üzüntüyü Gideren Vesilenin Beyanı: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır: Her kim bir müminin üzüntüsünü giderirse, Allah da kıyamet günü onun gönlünden gamı giderir.[17]

D. Kıyamette Ağlayan Gözlerin Beyanı: Peygamber (s.a.a) bir rivayette Fatıma Zehra’ya (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ey Fatıma kıyamet gününde Hüseyin’in (a.s) musibetlerine ağlayan göz dışında tüm gözler ağlayacaktır.[18]

E. Ölümün Müminin Ebedi Nimetlere Ulaşmasını Sağlaması: İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü vefalı ashabına hitaben şöyle buyurmuştur: Ey izzet ve onurun evlatları azıcık sabredin, ölüm geçirileceğiniz ve bu dünyanın onursuz ve zorlu yaşamı ve şartlarından cennet ve onun daimi nimetlerine yöneleceğiniz bir köprüden başka bir şey değildir.[19]

Bir başka rivayette de İmam Hasan Mücteba (a.s) şöyle buyurmaktadır: Ölüm mümine gelen en büyük sevinç ve hoşnutluktur; zira bu zor ve sorunlu diyar ve yaşamdan nimetleri bol ebedi bir yaşama doğru gitmektedir.[20] Bunlar kıyamet inancını ispat eden ve onun birçok özelliklerini açıklayan rivayetlerin bir kısmıdır. Böylece bu sağlam deliller ile birlikte artık ahretin mümkün ve gerçek olduğuna dair hiçbir şüphe ve kuşku kalmamaktadır.        



[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, c. 3, s. 11, İntişarat-ı Sazman-ı Tebliğat-ı İslamî, 1374.

[2] a.g.e., s. 38.

[3] a.g.e., s. 39.

[4] Sübhani, Cafer, Muhazarat Fi’l-İlahiyat, s. 405, Müessese-i İmam Sadık (a.s), 1323 h.k.

[5] Casiye, 24.

[6] Rum, 50.

[7] Kehf, 21.

[8] Bakara, 260.

[9] Bakara, 67-73.

[10] Casiye, 21-22.

[11] Secde, 18; Kalem, 36-36; Sad, 38; Yunus, 4.

[12] Rum, 27.

[13] Yasin, 78-79.

[14] Rabbani, Hadi ve Musevi, Seyid Muhsin, Ayine-i Badha, s. 235, h. 988, Müessese-i Ferhengi Daru’l-Hadis, 1382 Biharu’l-Envar c. 94, s. 109’dan iktibas edilmiştir.  

[15] Ayine-i Badha, s. 134, h. 392 Mizanu’l-Hikme h. 22632’den iktibas edilmiştir.

[16] a.g.e., s. 95, h. 324, Mizanu’l-Hikme h. 22632’den iktibas edilmiştir.

[17] a.g.e., s. 152, h. 572, Kafi c. 2, s. 200’den iktibas edilmiştir.

[18] a.g.e., s. 135, h. 495, Biharu’l-Envar c. 44, s. 293’ten iktibas edilmiştir.

[19] Natıki, Muhammed, An Suy-ı Merzha Ya Cihan-ı Pes Az Marg, s. 63, Nesim-i İntizar, 1382, Biharu’l-Envar c. 6, s. 155’ten iktibas edilmiştir.

[20] a.g.e., s. 62, Biharu’l-Envar c. 6, s. 154’ten iktibas edilmiştir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar