Gelişmiş Arama
Ziyaret
8441
Güncellenme Tarihi: 2007/09/18
Soru Özeti
Dünyadaki insanlara baktığımızda insanların çoğunluğunun kötülüğe ve ...
Soru
Dünyadaki insanlara baktığımızda insanların çoğunluğunun kötülüğe ve fesada eğilim gösterdiklerini görmekteyiz. Eğer tevhit ve iyiliklere eğilim insanın özünde olan bir gerçek ise başka bir tabirle fıtri ise neden çoğunluk bunun tersine eğilim göstermektedir? Yaşadığımız dünya laiklik ilkesini resmen benimsemiş durumdadır. Buna göre dinin fıtri olmadığını hatta insanların çoğunun cehennemlik olduklarını söylememiz gerekir..Çünkü çoğunluk kötü ve dinsizdirler.
Kısa Cevap

İnsan fıtratı gereği Allah’ı ve hakkı aramakta, dine ve ahlaka eğilim göstermektedir. İnsanların çoğunluğu da bu yaratılışlarında bulunan bu çağrıya olumlu cevap vermektedirler. İnsanlar hakkın peşindedirler. Ama bazen o eğilimlerini somutlaştırırken hata ediyorlar. Gerçek şu ki iç ve dış bazı faktörler, onların hakkı tanımalarına ve ona yönelmelerine engel oluyor.  Şeytan ve nefs-i emmare bir yandan, insanlardan olan şeytanların ağır propagandaları da diğer yandan hakkın insanlara örtülü kalmasına sebep olmuştur. Laiklik ise, dinsizlik manasında değildir. Laiklik, toplum ve siyaset sahnesinden dini çıkarmaktır. Tahrif olmuş Hıristiyanlığın mahiyeti ve bu dinin yetkililerinin Batı’daki çok kötü işlevleri ve din karşıtı propagandaların yoğunluğu yüzünden laiklik Batı dünyasına egemen olmuştur. Ama günümüzde batılılar arasında dine olan eğilimin büyük bir artış gösterdiğine şahidiz. Buna göre insanların çoğunluğu cehennemlik olamaya yönelmiş değillerdir Zira hakkı aramaktadırlar ama hakka yönelmede hata etmektedirler. Deyim gereği cahil-i kasırdirler (habersiz ve suçsuz cahildirler) .

Ayrıntılı Cevap

İnsan fıtratı gereği Allah’ı ve hakkı aramaktadır, dine ve ahlaka eğilimi vardır. İnsanların çoğunluğu da yaratılışlarında gelen bu çağrıya olumlu cevap vermektedirler. İslam âlimleri, Kur’an ve açık hadisler gereğince insanların özlerinde hakkın peşinde olduklarını açıkça beyan etmişlerdir. Ama bazen o eğilimleri somutlaştırırken hata ediyorlar. Eğer yüce değerlere karşı yürütülen zehirli propagandaların saldırısı ortadan kaldırılırsa ve hakkın çehresi olduğu gibi tecelli etse, insanların çoğunluğunun ona yöneldiği açıklık kazanır. Buna göre çoğunluğun kötülüğe eğilimleri yoktur. Çoğunluk ya ilim ve kavrayışta aldatılıyorlar ve kötülüğü iyilik olarak zannediyorlar ya da pratikte nefse ve şeytana aldanıyorlar ve neticede kötülüğe yöneliyorlar.

Bu asırda özellikle de yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana din karşıtı ve ahlaka ters olan propagandaların hacmi öyle çoğalmıştır ki insanların çoğunluğunu bir nevi çaresiz duruma getirmiştir. Birçok yönleriyle akla ters olan ve tahrif uğramış bir din olarak Hıristiyanlığın mahiyeti yüzünden ve bu dinin yetkililerinin Batı’daki çok kötü işlevlerinden dolayı ve din karşıtı propagandaların yoğunluğu yüzünden din, Batı dünyasında toplumsal sahneden kovulmuştur. Buna rağmen insanların çoğunluğunun dine doğru eğilimleri vardır. Bunun örneği kominizim sultası altında yaşamış olan ülkelerdir. Gördük ve duyduk ki bu ülkelerde tüm yönleriyle din ve dini kurumlara karşı uzun süreli sert bir mücadeleden sonra bu tür hükümetler yıkılır yıkılmaz din yeniden canlandı.. Bu da, ancak dinin fıtri olduğunu ve insanların özünde yer aldığını göstermektedir.[1]

Diğer bir noktada şu ki insanların çoğunluğunun cehenneme gideceği sonucunu çıkarmak da doğru değildir. Tam tersine insanların çoğunluğu sonunda cennete gidecekler. Zira İslam, bilerek ve kasıtlı olarak yoldan çıkan, suçlu olan inatçı kâfirle, hata yaptığını bilmeyen ve hatasında hiçbir kastı olmayan suçsuz cahil arasında fark koyar. İslam, hak inançlarla batıl inançlar arasındaki sınırı belirleyerek, kendisini aklın kabul ettiği ulaşılabilir ve insanların uymaları gereken mutlak hak bilmekle ve batıl inançları eleştirmekle birlikte hakkı araştırıp öğrenmek gücüne sahip olmayan cahile karşı çok yumuşak ve esnek davranır. İslam’a göre sadece suçlu olan inatçı kâfir[2] cehennemi hak etmektedir. İslam’ın hakikati kendisine ulaşmayan, kendi dininde ve yönteminde hakka teslim olan ve ona göre de amel eden kimseler kurtuluş erişirler.[3] Gerçek şudur ki eğer yukarıdan yaratılış âlemine bakarsak ve sadece zahirle yetinmezsek, açıkça insanların çoğunluğunun cennete gideceğini ve çok az sayıda insanın cehennemde ebedi kalacağını görürüz. Yani insanların çoğunluğu fıtrat gereği amel ediyorlar. Gerçi bazen bunu somutlaştırmada hata ediyorlar. Hataları ve sürçmeleri de bundan kaynaklanıyor. Bu yüzden belki bir süre berzah âleminde ya da kıyamette veya cehennemde azap görürler. Ama sonunda kurtularak cennete girerler. Sınırlı sayıda insan kendi fıtratını tamamen gömmektedir ve işte bunlar sürekli olarak ilahi azapta kalacaklardır.



[1] Daha fazla bilgi için Üstad Allame Şehit Mutahhari’nin Sadra yayınlarında basılan “Fıtrat” adlı kitabına bakınız. Ve yine Ayetullah Cevadi Amuli’nin Konularına Göre Kuran’ı Kerim’in Tefsiri serisinin “Kuran’da Fıtrat” cildine bakılmalıdır.

[2] Mutlak anlamsa kâfir, dinin usulünü ve zaruretlerini inkâr edendir. Bu da hem inatçı kâfir hem de cahil kâfiri kapsamaktadır. İnatçı kâfir bilerek ve kasıtlı olarak hakikati inkâr eden kimsedir. Ama cahil kâfir hakkında ise şöyle denmektedir: Gerekli bilgiden yolsun kişidir eğer hakkı bilse ona yönelir.

[3] Adli İlahi, Üstad Mutahhari, Sekizinci Bölüm, s319 - 427 özellikle de s424 - 427 Özet ve Netice başlı altında.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7765 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15910 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • Erkek altın saat kullanabilir mi?
    32339 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/27
    Boyna altın zincir asmak, altın yüzük takmak ve ele altın kaplama saat takmak gibi altınla süslenmek[1] erkeğe haramdır ve bunlarla namaz kılmak da namazı bozar.[2] Elbette altın saat ve altın zincir sadece ...
  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    12865 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • Melekler her yıl kadir gecesinde amel defterlerimizi İmam Mehdi’nin (a.s) huzuruna takdim ediyorlar mı? İmam (a.s) onları imzalıyor mu?
    12233 Tefsir 2011/07/28
    Muteber rivayetlere göre kulların bütün işleri Peygambere (s.a.a) ve Masum İmam’a (ilahi hüccete) nazil olmaktadır. Bu yüzden şu anda zamanın İmam’ı (a.f) yaşadığından kulların işlerinin takdiri ona sunulmaktadır. Soruların cevabına gelince:1- Geçmiş ümmetlerde kadir gecesi yoktu.
  • Muhammed b. Hanefiye’nin naklettiği rivayette zikredilen “hucze” kelimesinin anlamı nedir?
    7388 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Rivayette zikredilen “hucze” kelimesinden maksat, dünyada bizim ile Allah, Resulüllah (s.a.a.) ve imamlar (a.s.) arasında var olan sebeplerdir. Yani o sebeplere temessük etmek ve bağlamak anlamındadır. Söz konusu olan sebepler şunlardan ibarettir: din, ahlak ve güzel amellerdir. Eğer insanlar İslam dinini takip ederler, güzel ahlak ve Salih ameller işlerler onların ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    8039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...
  • Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
    24486 Teorik İrfan 2010/09/04
    Ehlibeyt (a.s) kaynaklı dua ve onlardan bizlere ulaşan hadislerden anlaşıldığı üzere Allah Teala, kendine seçtiği bazı özel isimlere sahiptir. Kimse bu isimlerden haberdar değildir. Bu isimler, Esma-i Müste'ser olarak meşhur olmuştur. Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir ve ilk İlahi isimin batın ve gayp yönüdürler. ...
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    9039 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Eğer tırnaktaki ojeyi temizleme imkânı yoksa vazife cebire abdesti almak mıdır yoksa teyemmüm mü?
    21026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Belirtilen soruyu büyük mercilerin bürolarından sorduk ve alınan yanıtları aşağıda açıklıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Sorudaki durumda cebire abdesti alması gerekir.Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpaygani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer abdest ve gusül yerine bir şey yapışmışsa ve bunu kaldırmak mümkün ...

En Çok Okunanlar