Gelişmiş Arama
Ziyaret
9180
Güncellenme Tarihi: 2010/12/22
Soru Özeti
İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
Soru
İddetin manası nedir, kaç gündür, tıp bilimin ilerlemesine rağmen neden henüz bundan istifade edilmektedir, delileri nedir?
Kısa Cevap

İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen her tür için kadın bir süreliğine bekleme durumunda kalmalıdır. Ama iddetin gerçek nedeni evrende bulunan birçok sır gibi bize saklıdır. Spermanın korunması, evliliğin muhafaza edilmesi, kadın şahsiyetinin korunması, erkeğin yakınlarının duygularına saygı duymak gibi söylenenler ise onun hikmetlerinden sayılmaktadır. Bu yüzden erkek yıllar boyunca bile kadından ayrı yaşarsa veya yolculukta olursa, kadın iddete riayet etmelidir.

Ayrıntılı Cevap

İddet adet kökünden türemiş olup grup, saymak, kadının kocasının ölümüne tutuğu yas süresi ve hayız günleri veya kadının temizlenmesi manasına gelmektedir. Fakihlerin ıstılahında ise şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur.[1] İddete neden olan hususlar şunlardır: Vefat, boşanmanın değişik kısımları, kusurlar nedeniyle akdin geçersiz kılınması, dinden çıkma veya süt verme nedeniyle akdin geçersiz kılınması, yanlışlıkla cinsel ilişki kurulması ve geçici evlilikte sürenin bitmesi veya bağışlanması. İlkinin dışında bunların hepsinde cinsel ilişkinin gerçekleşmesi şarttır.[2] Dolayısıyla iddetin türleri şunlardır:

1. Boşanma iddeti

2. Vefat iddeti

3. Kayıp iddeti

4. Yanlışlıkla kurulan cinsel ilişki iddeti

Şimdi belirtilen türleri açıklamaya koyuluyoruz:

Boşanma İddeti

Tüm merciler: Eğer kadın aylık adet görüyorsa ve temizlendikten sonra boşanmışsa, iki adet görecek kadar bekleyip temizlenen kadar bir süre beklemelidir. Üçüncü adeti gördükten sonra onun iddeti tamamlanır. Eğer adet görmüyorsa ve adet gören kadınların yaşındaysa, boşanmadan sonra üç ay iddet beklemelidir.[3] 

Eğer erkek hamile eşini boşarsa, onun iddeti ne kadardır?

Tüm merciler: Hamile kadının iddeti çocuğun dünyaya gelmesine veya hamileliğin bitmesine kadardır.[4]

Geçici evliliğin iddeti hakkında (Ayetullah Fazıl dışında) mercilerin görüşü şudur: Geçici evliliğin iddeti –sürenin bitmesi veya erkek tarafından sürenin bağışlanmasından sonra- eğer kadın adet görüyorsa, iki tam adet miktarıncadır ve eğer adet görmüyorsa, kırk beş gündür.[5]

Ayetullah Fazıl: Geçici evliliğin iddeti –sürenin bitmesi veya erkek tarafından sürenin bağışlanmasından sonra- eğer kadın adet görüyorsa, zorunlu ihtiyat gereği iki tam adet miktarıncadır, eğer adet görmüyorsa kırk beş gündür ve eğer hamile kalırsa hamilelik durumu veya ceninin düşmesiyle iddeti tamamlanır.[6]

Vefat İddeti

Tüm merciler: İster daimi evlilik olsun ve ister geçici evlilik olsun, kocası onunla yakınlık kurmuş olsun veya kurmamış olsun dört ay on gün iddet beklemelidir. Hatta ya’ise (kısır) ve küçük kadın bile vefat iddetine riayet etmelidir. Eğer hamileyse, hamilelik durumuna kadar iddet tutmalıdır. Eğer dört ay on gün geçmeden önce çocuğu dünyaya gelirse, kocasının ölümünden dört ay on gün geçinceye kadar iddetine devam etmelidir.[7] 

Birkaç Nokta:

1. İddetin hesap ölçüsü kameri aydır.[8] 

2. Vefat iddetinin başlangıcı, kadının kocasının ölümünden haberdar olduğu zamandır. Elbette bu hüküm erkeğin kayıp olmasına özgü değildir, onun ortada olmasını da kapsamaktadır. O halde eğer erkeğin ölümü herhangi bir nedenden ötürü kadına gizli kalırsa, haberdar olduktan sonra iddet tutmalıdır.[9]

3. Vefat iddetinde olan kadının renkli elbiseler giymesi ve sürme çekmesi ve de ziynet sayılacak diğer işleri yapması haramdır.[10] 

Kayıp İddeti

Eğer bir erkek kaybolursa ve kaybolması kendisinden bir haber ve iz olmayacak ve de ölü veya diri olduğu anlaşılmayacak şekilde olursa ve kendisinden eşinin masraflarını karşılayacak bir mal kalırsa veya eşinin masraflarını üstlenebilecek bir veli ve bakıcısı olursa veyahut harcamaları bedava olarak üstlenecek biri bulunursa, kadının sabretmesi ve beklemesi farz olur. Eşinin öldüğünü veya kendini boşadığını kesin bir bilgiyle öğrenene kadar evlenmesi asla caiz olmaz. Ama kocasından bir mal kalmamışsa veya harcamalarını karşılayacak bir bakıcısı yoksa ve de harcamalarını karşılıksız karşılayacak biri de bulunmazsa, yine bekleyebilir ve eğer beklemezse ve evlenmek isterse şerî hâkimin yanına gitmelidir. Şerî hâkim müracaat tarihinden itibaren kadına dört yıl süre verir ve kadın bu sürede kocasını arar. Kocasının ölü veya diri olduğu belli olmazsa ve erkeğin bir vekili varsa, hakim kadını boşaması için ona emir verir. Eğer girişimde bulunmazsa onu mecbur eder ve eğer bir velisi yoksa veya girişimde bulunmazsa veyahut mecbur etme imkanı da yoksa, bizzat hâkim onu boşar. Sonra kadın dört ay on gün vefat iddeti tutar ve ardından evlenebilir.[11] Eğer araştırdıktan ve (dört yıl) müddetin tamamlanmasından sonra erkek ortaya çıkıp gelirse, eğer boşanmadan önce gelirse kadın onun eşi sayılır ve eğer kadının bir başkasıyla evlenmesinden sonra gelirse, artık kendisinin (ilk erkek) o kadında bir hakkı kalmaz. Eğer iddet tuttuğu esnada gelirse, erkek kadına müracaat edebilir veya iddeti bitip kendinden ayrılması için onu kendi haline bırakabilir. Ama iddetin tamam olmasından sonra ve evlenmeden önce kendisine müracaat edemez.[12] Ama üçüncü boşama olmaması şartıyla yeniden onunla nikâh kıyabilir.

Yanlışlıkla Cinsel İlişki Kurma İddeti

Eğer yabancı bir erkek kendi eşi olduğunu sanarak bir kadın ile cinsel ilişkiye girerse ve kadın onun kendi kocası olmadığını bilirse veya kocası olduğunu sanırsa, iddet tutmalıdır.[13] Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti, detaylıca belirtilen boşanma iddeti gibidir.[14],[15]

İddete riayet etme hakkında ve bilimsel ilerlemelere, kesin olarak kadının hamile olmasını önleyen ilaçlardan(hap ve iğne)  yararlanma veya tıbbi önleyici araçlar kullanma imkânına rağmen iddet tutmak gerekli midir sorusuna büyük taklit mercilerinin yanıtı şudur:

Tüm merciler: Evet, iddet tutmak gereklidir.[16]  

İddetin gerçek nedeni evrende bulunan birçok sır gibi bize saklıdır. Spermanın korunması, evliliğin muhafaza edilmesi, kadın şahsiyetinin korunması, erkeğin yakınlarının duygularına saygı duymak gibi söylenenler ise onun hikmetlerinden sayılmaktadır. Bu yüzden erkek yıllar boyunca bile kadından ayrı yaşasa veya yolculukta olsa, kadın iddete riayet etmelidir. Ama iddet tutmanın delil ve hikmetlerini açıklama hakkında şunları söylemek gerekir:

1. Bunun hikmetlerinden biri, kadın rahminde spermaların karışmasını önlemek ve bir çocuk doğması durumunda kesin olarak kimin olduğunun anlaşılması içindir. Neticede bu çocuğun mahremlerinin bilinmesi ve büyüdüğünde kimler ile evlenemeyeceğini bilmesi ve de kimden miras alabileceğinin malum olması gayesiyledir. Hamileliği önleyici haplardan ve spermanın rahme girmesini önleyici bugünkü araçlardan istifade etmiş ve eden birçok kadının hamile kaldığını hatırlatmak gerekir.

2. Kadının iddet tutmasının hikmetlerinden biri de kocasının ölümünün ardından kadının hemen evlenmesi durumunda bu hususun eski eşe sevgi duymak ve dostluk beslemek ve de ona saygı duymakla uyuşmamasıdır. Artı, vefat eden şahsın yakınlarının duygularının yaralanmasına de neden olacaktır. Hatta eşin ölmesinden sonra bile evlilik yaşamının saygınlığını korumak fıtrî bir mevzudur. Dolayısıyla her zaman değişik toplumlarda bu gayeyle değişik adap ve gelenekler gözetilmiştir. Elbette bu gelenekte bazen kadınları pratikte çıkmaza sokacak derecede aşırılığa kaçılmaktaydı. Bakara suresi 234. ayet tüm hurafe ve zalimliklerin üzerini çizmiş ve dul kadınlara iddet tuttuktan ve eski evlilik yaşamının saygınlığını koruduktan sonra evliliğe girişmelerine izin vermiştir.[17] 

4. Bu mevzunun diğer bir hikmeti de toplumda kadının şan, konum ve karakterini gözetmektir. İslam, kadının makamı için özel bir değer ve saygı gözetmesi nedeniyle başörtüsü, iddet tutmak ve benzer hükümler ile kötü istifadede bulunmanın ve başkalarının kadının saygınlığına bir zarar vermesini önlemiştir.

5. Bunlara ek olarak bize saklı başka nedenler de olabilir. Çünkü hükümlerin gerçek felsefesi ve de bu sürenin neden dört ay on gün olduğunun ve neden bir iki gün az veya çok olmadığının sırrı belli değildir. Eğer biz Allah’ın hekim olduğuna, O’nun yaptığı işlerin ve kulları için belirttiği hükümlerin tümüyle hikmetten kaynaklandığına ve selim akla dayandığına inanıyorsak, hükümler hakkında neden ve niçin soruları sormamalı ve İlahi hikmet, ilim ve kudreti göz önünde bulundurarak birçok ilahi hükmü mutlak itaat (taabbudi olarak) ile kabul etmeliyiz. Çünkü evvela kulluk ve ubudiyetin hakikati, yüce Allah’a, O’nun rububi sıfatlarına, dinin ve onun hükümlerinin hakkaniyetine inandıktan sonra niçin ve nedensiz salt teslim olma ve itaat etmeye bağlıdır. İkinci olarak dinin bu şekildeki hükümleri, en kâmil hükümlerdir.[18]  


[1] Lügatnaem-i Dehoda, c. 33, s. 130, iktibas.  

[2] Tahrirü’l-Vesile, c. 2, s. 345, m. 8.

[3] Tevzihü’l-Mesail-i Meraci’, m. 2511 ve 2512 ve Ayetullah Vahit, Tevzihü’l-Mesail, m. 2575 ve 2576.

[4] a.g.e., m. 2514 ve Ayetullah Vahit, Tevzihü’l-Mesail, m. 2578.

[5] a.g.e., m. 2514 ve Ayetullah Vahit, Tevzihü’l-Mesail, m. 2579 ve Defter-i Ayetullah Hamaney.

[6] a.g.e., m. 2515.

[7] a.g.e., m. 2517 ve Ayetullah Vahit, Tevzihü’l-Mesail, m. 2581.

[8] Tahrirü’l-Vesile, c. 2, s. 338, m. 8.

[9] a.g.e., c. 1, s. 340, m. 8.

[10] Tevzihü’l-Mesail, İmam Humeyni, m. 2518.

[11] Tahrirü’l-Vesile, c. 2, s. 340, m. 11.

[12] a.g.e., c. 2, s. 343, m. 23.

[13] Tevzihü’l-Mesail, İmam Humeyni, m. 2536.

[14] Tahrirü’l-Vesile, c. 2, s. 344, m. 1.

[15] Ahkam-i Hanıvade, Merkez-i Tahkikat-i İslamî, Nemayendegi Veliyyi Fakih Der Sıpah,

ahar 1375, Nerm Efzar-ı Gencine-i Maarif.

[16] Ayetullah Fazıl, Camiu’l-Mesail, c. 1, s. 1618; Ayetullah Mekarim, İstiftaat, c. 2, s. 1120 ve 1121; Tevzihü’l-Mesail-i Meraci’, m. 2511; Safi, Camiu’l-Ehkam, c. 2, s. 1313; Ayetullah Nuri, Tevzihü’l-Mesail, m. 2506; Ayetullah Tebrizi, İstiftaat, s. 1712; Ayetullah Vahit, Tevzihü’l-Mesail, m. 2520; İmam Humeyni, İstiftaat, c. 3, İdde-i Talak, s. 64 ve Defter-i Ayat-i Uzma Hamaney, Behçet ve Sistani.

[17] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 2, s. 193, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, çap-ı evvel 1375.

[18] Payıgah-i İttala’ Resani Nehad-ı Nemayendegi Makam-ı Muazzam-ı Rehberi Der Danışgahha, Behş-ı porseş ve Pasoh.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    6076 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    7519 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İkindi namazının ilk vakti ne zamandır?
    9986 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/08/25
    İkindi namazının ilk fazilet vakti, bu namazın fazilet vaktinin başlangıcıdır ki o da öğle namazının (fazilet) vaktinden sonradır. Ancak bir de öğle ile ortak vakitleri vardır ki ayrıntılı cevapta açıklanmıştır. ...
  • Hamd, medh ve şükür’ün farkı nedir?
    12307 Eski Kelam İlmi 2012/02/14
    Lügatte ve Istılahta Hamd, Medh ve Şükür1- Hamd lügatte sena ve övgü manasına gelmektedir.[1] Istılahta ise iradeyle yapılan güzel iş ve sıfata denir.[2] 2- Medh ...
  • Arapçayı bilmeyenlerin Kuran’a bakmalarının veya okumalarının ne gibi faydaları vardır?
    12850 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/23
    Kuran, sıradan bir kitap değildir. Aksine Allah’ın kelamı olması gibi birçok farklı konumlara sahiptir. Sözleri de Allah tarafından İslam Peygamberi’ne (s.a.a) vahiy edilmiştir. Birçok derin ilim ve öğretiler içerir. Yaşam kitabı, insanın tekâmülü, hidayet kitabı vb. ayrıca kutsaldır ve kendisine has bir değeri vardır. Bu esasa göre; ...
  • Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
    6747 Tefsir 2012/08/12
    Şia’nın inancına göre, müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) velayeti A’li İmran suresinin 55. ayetinde açıkça beyan edilmiştir. Belirtilen veli ve velayetten ne kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet bunu sevgi ve dostluk velayeti manasında yorumlamış, Şiiler ise yönetim ve imamet velayeti manasında değerlendirmiştir.
  • Hasta yolcunun hükmü nedir?
    5870 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Yolcu (hasta ya da sağlıklı) vacip olan hükümleri yerine getirmede kendine özgü hükümlere sahiptir. Örneğin: Namazını, yolcu namazı olarak kılmalı (yani dört rekâtlık namazları iki rekât kılmalı) ve Orucunu da yemelidir. Aynı şekilde Hasta da ( ister yolculukta olsun ister olmasın) hastalığının türüne, şiddetine göre kendine özgü hükümlere ...
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    8919 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bankanın verdiği taksitli krediyle umre için kayıt yaptırmak istiyorum. Bunun şer’i hükmü nedir?
    7683 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/11
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Şartlara uygun şekilde kredi almanın sakıncası yoktur. Ama son zamanlarda bankaların hac ve umre için verdikleri krediler hususunda yüce rehberlik makamının hac işlerinden sorumlu bi’se’si tarafından yayınlanan ve çeşitli ajanslarda yayınlanan bildirilere bakın. Ayetullah el-Uzma Sistani’nin Bürosu: Bu şekilde umreye ...
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    2768 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...

En Çok Okunanlar