Gelişmiş Arama
Ziyaret
7612
Güncellenme Tarihi: 2013/08/27
Soru Özeti
Lezzet kısımları nelerdir? Üstün lezzete nasıl ulaşılabilir?
Soru
Lezzet kısımlarını sayar mısınız? En yüksek ve en kalıcı lezzet türü nedir? Üstün ve kalıcı lezzet türüne nasıl ulaşılabilir?
Kısa Cevap

İnsan lezzet ve dertsiz değildir. Bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Bu hususları tanzim etmede ahlakın önemli bir payı vardır. Ahlakî konular sayesinde gerçek lezzet ve dert, gerçek dışı olandan ayırt edilmekte ve böylece insan gerçek lezzete yönelebilmekte ve gerçek olmayandan da uzaklaşabilmektedir. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri hissî lezzet, hayalî lezzet, aklî lezzet ve manevî lezzet diye dört kısma ayrılmaktadır. Hangi lezzetin üstün olduğu bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin birey cismanî elemlerle birlikte olsa bile Allah’ın rızasını kazanma makamına ulaşmayı en üstün lezzet bilir. Üstün lezzete ulaşmanın yolu, insanın kendi ruhunu cisim ve bedenine hâkim kılmasıdır.

 

Ayrıntılı Cevap

Lezzetin hakikati, insan doğa ve ruhuyla uyuşan ve mülayim bir şeyi idrak etmekten ibarettir; yani böyle şeyleri idrak etmek insana lezzet vermekte ve onun sevinmesi ve ferahlamasına neden olmaktadır. Bunun mukabilinde, insan doğası ve ahlakına aykırı ve tatsız olan şeyleri idrak etmek ve duyumsamak da acı vermekte ve ruhun katılaşmasına ve rahatsızlığa neden olmaktadır. Bu esas uyarınca her insan bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Ama hangi hususlardan lezzet alması ve hangi hususlardan endişe duyması konusu kendisinin ahlakî terbiyesine kalmıştır. İnsan doğası gereği lezzet talibidir ve işlerini bir lezzete ulaşmak için yapmakta veya en azından bir şeye doğru yöneldiğinde onu motive eden şey, o şeydeki lezzettir. Bazı insanlar lezzetlerin hissî ve hayvanî lezzetler (mide ve şehvet) ile sınırlı olduğunu ve hissî lezzetlerini sınırladıkları ve Allah için haram lezzetler veya şanlarına yakışmayan lezzetlerden vazgeçtikleri takdirde zor bir yaşamları olacağını sanmakta ve gerçek müminler ve Allah’ın buyruklarına uyan kulların hiçbir şeyden lezzet almadıklarını ve yaşamın onlar için acı geçtiğini düşünmektedirler. Oysaki bu doğru değildir; zira lezzetler, hissî lezzetler ile sınırlı değildir. Aksine maddî ve hayvanî lezzetlerden çok üstün olan başka lezzetler de vardır. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri dört kısma ayrılmaktadır:

 

1. Hissi Lezzetler: Beden uzuvları ve beş zahiri duyu organı yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir.

 

2. Hayalî Lezzetler: Hayal yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir. Rüyadaki lezzet, güzel bir yerde olmayı düşleyerek elde edilen lezzet ve hoş bir hatıradan alınan lezzet bu kabildendir.

 

3. Aklî Lezzet: Aklî hakikatleri idrak etmekten alınan lezzettir. Matematik ve fizik formüllerini keşfetmek alınan lezzet ve bilimsel hususları öğrenmekten kaynaklanan lezzet bu türdendir.

 

4. Manevî ve Ruhî Lezzet: İnsanın manevî hususlardan ve Allah’a kulluk etmekten aldığı lezzetler gibidir. Elbette kulun manevî ve ibadete ait hususlardaki hedefi lezzet almak olmamalıdır; çünkü ibadet ile ilgili hususlar Allah için halis bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Ama maneviyat ve ibadet ehli kimseler doğal olarak bir tür lezzet de tatmaktadırlar. Bu lezzet maddî lezzetlerden daha aşağı değildir ve hatta birçok insan için ondan daha üstündür. Allame Caferî lezzet ve elem türlerini cismanî (maddî) lezzet ve elemler ile ruhî (manevî) lezzet ve elemler diye iki kısma ayırmıştır. Maddî lezzet; yemek, içmek ve giyinmek gibi direkt maddî lezzetleri ve maharet, sevilmek, başkalarına egemen olmak, düşünsel huzur ve özgürlük gibi endirekt maddî lezzetleri içermektedir. Ruhî lezzetler ise sorumluluğu yerine getirme ve Yüce Allah’a yakınlaşma gibidir.[1] Hangi lezzetin üstün olduğu konusu ise bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin ve ilahî bir insanın perspektifinde Allah’ın rızasını elde etme makamından daha üstün bir lezzet yoktur. Bundan ötürü, onu Allah rızasına yakın kılan her iş üstün bir lezzet taşır. Mümin her zaman hayırlı bir iş yapmanın peşindedir, hissî lezzet ve dünyevî kârın peşinde değildir. Elbette bu iş, bazen lezzetli ve faydalı ve bazen de acı ve zararlıdır ve eğer insan his ve doğasına göre incelenecek olursa, tadım ve maddî menfaatler açısından lezzetli ve kârlı değildir. Ama akıl onu iyi görmektedir. Hatta bazen bir takım işler tadım, his, lezzet ve maddî açılardan bir getiri taşımamakla birlikte akıl tarafından iyi oluşları da tespit edilememektedir, ama aklın üstünde olan, öğretmeni sayılan, onu yetişkin kılan ve hazinelerini açığa çıkaran vahiy ona filan işin iyi olduğunu bildirmekte ve sonra da akıl onun iyi olduğunu anlamakta, kabul etmekte ve onu yapma emrini bedene vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de işlerin ölçüsünün zahirî lezzet ve fayda değil, hayır olması ve hayrın da vahiy tarafında beyan edilmesi gerektiği belirtilmiştir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[2] Bu ayet-i kerimeden bizim hakikatimizi ruh ve fıtratın temin ettiği, beden ve beden menfaatlerinin ise bir araçtan öteye bir şey olmadığı ortaya çıkmaktadır.

 

Üstün Lezzete Ulaşmanın Yolu:

 

Üstat Cevadî Amulî bu hususta şöyle demektedir: “Akil, arif, abid ve Allah’ın kulu olan kimseler makam hazzını iyice tatmışlardır. Onlar toplumsal, siyasal vb. meselelerde söz etmeden önce kendi ruhlarındaki dâhili muhitte yöneten ve yönetilenin hükmünü belirler ve ruhun emir vermesi ve bedenin de itaat etmesi gerektiğini söylerler. Ancak böyle bir yönetim lezzet vericidir. Örneğin ruh size oruç tutmanızı emreder, ama beden acı çeker ve itaat eder. Ruh, bedene olan bu egemenliğinden lezzet duyar. Yahut ruh yabancılara karşı savunmada bulunmak, cihad etmek ve savaşmak için bedene emir verir ve beden itaat ederek bir yerden başka bir yere hareket eder, cihadı başlatır, düşmanın ok ve hançerinin acısına tahammül eder ve yaralanır. Burada ruh ben emir verdim ve beden itaat etti diye Allah’a şükreder. Namahreme bakmamak, haram müzikleri dinlememek, haram mal yememek ve diğer yüzlerce dinî buyruk da bu kabildendir. Cahil kimse ise bedeni ruha egemen kılar, onu emir ve reis yapar, yönetim makamına oturtur ve ilahî ruhu bedenin esaretine verir.”[3]                 

 

 

[1] Bkz: Caferî, Muhammed Taki, Aferineş Ve İnsan.

2] Bakara, 216.

[3] Cevadî Amulî, Abdullah, Mebadi-i Ahlak Der Kur’an, s. 241.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar