Gelişmiş Arama
Ziyaret
14670
Güncellenme Tarihi: 2011/04/12
Soru Özeti
İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
Soru
İnsanın hem bu dünyada ve hem de diğer dünyada (ahiret) refah ve huzur içinde olması mümkün müdür?
Kısa Cevap

Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin insan ile mümin olmayan insanın birbirinden ayırt edilmesi için yapılan imtihan ve sınamalardan kaynaklanmaktadır. Gerçek refah ve huzur ancak ahiret diyarında bulunur ve bu dünyada çalışarak ve çabalayarak ahiretlerini abat etmiş mümin ve hayırsever müminler içindir orası; çünkü bu dünya ve yaşamı, ahret yaşamının mukaddimesidir. Evet, eğer sizin refahtan kastiniz maddî imkânlar ile mal ve makam gibi dünya nimetlerine sahip olmaksa, insanın bu nimetlere sahip olmakla birlikte mümin ve takvalı olabileceğini ve bu yüzden uhrevî nimetlerden de faydalanabileceğini söylemek gerekir. Nitekim Hz. Süleyman (a.s) böyleydi.

Ayrıntılı Cevap

Refah, Farsça sözlükte sükûnet ve nimet manasındadır.[1] Bu dünyanın ontolojik doğa ve mahiyeti gereği, hiçbir (mümin veya kâfir) insanın yaşamı acı ve gamsız değildir. Hatta maddî açıdan tüm yaşam nimet ve imkanlarına sahip olan kimseler bazen fakir insanların asla müptela olmadığı acı ve dertlere müptela olabilmektedir; zira bu dünya, madde dünyası ve tezat, acı, meşakkat, sınırlılık ve zeval alemidir. Bu nedenle bir taraftan bela, acı, hastalıkların kaynağı ve diğer taraftan ise başarı ve sevincin kaynağıdır. Onun mutluluk ve mutsuzluk, üzüntü ve sevinç, zorluk ve rahatlık ve yenilgi ve galibiyeti katışıktır. Asla mutlak nimet veya mutlak mutsuzluk içinde yer alan bir şahsı bulmak mümkün değildir. Maişet açısından refah içinde yüzen ama ruhsal, psikolojik, bedensel ve ailevî sorunlardan yoksun olmayan birçok insan mevcuttur. Yüce Allah mümin, ilahî ve hayırsever insanların bu özellikleri taşımayan diğer insanlardan ayırt edilmesi gayesiyle, maddî düzeni insanların daima sınanabileceği bir halde yaratmıştır. Öte taraftan birçok zorluk ve yenilgi büyük başarıların mukaddimesi sayılmakta ve birçok musibet de insanın uyanmasına sebep olmakta ve gaflet, kirlilik ve sapmaları gidermekte ve insana Allah’ı hatırlatmaktadır.[2] Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.”[3] Ama gerçek mutluluk ve saadeti ve de kalıcı lezzeti sadece ahirette aramak gerekir ve bu da müminler ve hayırseverlere ait ve özgüdür. Elbette bu dünyadaki yaşam ahiret yaşamının mukaddimesidir. Ahiret saadet ve huzurunu ancak dünyadaki çaba ve çalışma vesilesiyle elde etmek mümkündür. O halde bu dünyada yaşamak menfi bir değere sahip olmamakla birlikte uhrevî yaşam gibi müspet bir değere de sahiptir. Bundan ötürü, gerçek mutluluk, huzur ve refahın bu dünyada bir anlamı yoktur; insanın hem bu dünyada ve hem de diğer dünyada refah içinde olabilmesi mümkün değildir. Diğer dünyadaki gerçek refah ise sadece müminler ve hayırseverlere aittir. Evet, eğer sizin refahtan kastiniz maddî imkânlar ile mal ve makam gibi dünya nimetlerine sahip olmaksa, insanın bu nimetlere sahip olmakla birlikte mümin ve takvalı olabileceğini ve bu yüzden uhrevî nimetlerden de faydalanabileceğini söylemek gerekir. Nitekim Hz. Süleyman (a.s) böyleydi. 



[1] Dehhoda, Ali Ekber, Lügat name-i Dehhoda, vaje-i refah.

[2] Kaşifi, Muhammed Rıza, Hoda Şinasi, s. 94-101, Nehad-ı Nemayendegi Makam-ı Muazzam-ı Rehberi Der Danışgahha. Defter-i Neşr-i Maarif, çap-ı şeşom, 1386.

[3] Araf, 130.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar