Gelişmiş Arama
Ziyaret
9408
Güncellenme Tarihi: 2007/08/27
Soru Özeti
Eğer servet yığmayı kınama hakkında nakledilmiş rivayetler doğruysa, insanların ve bazı âlimlerin servet yığması nasıl açıklanabilir?
Soru
Bir rivayet esasınca bir mazlumun hakkı ayaklar altına alınmaksızın hiçbir mal toplanmaz. Bu rivayet doru mudur? Eğer doğruysa, helal veya haram olduğu hakkında insanların ve hatta bazı âlimlerin para ve servetine nasıl güvenilebilir?
Kısa Cevap

Birincisi, belirtilen rivayet her ne kadar senet açısından zayıf olsa da bu konuda bulunan diğer rivayetler göz önünde bulundurulduğunda senet zaafı giderilmektedir. Muhteva açısından bu rivayet ya meşru olmayan yollardan elde edilmiş veya humus ve zekât gibi mali yükümlülükleri yerine getirilmemiş servet yığmaya işaret etmektedir. İslam’da şer’i ölçülere rivayet ederek servet kazanmak ve aynı şekilde mal ve sermaye edinmek caizdir. Mal ve servet sahibi olmak kötü değildir, dünyaya tapmak ve dünyayı ahirete tercih etmek kötüdür. Mal ve servete vesile gözüyle bakmak gerekir. Mal ve servet uhrevi saadete ermek için bir araçtır. Böyle bir durumda mal elde etmek dünyayı değil, ahireti talep etmek olacaktır. Din âlimlerinin de servet sahibi olmasının bir sakıncası yoktur. Lakin halkın bu kesiminin dünya sevgisi ve dünyaya tapınmaları iki kat daha çirkindir ve İslami metinler halkı servet sahibi âlimlerden değil, dünyaya tapan âlimlerden sakındırmıştır.

Ayrıntılı Cevap

1. Rivayetin İncelenmesi

Belirtilen rivayet aşağıdaki şekilde bazı kitaplarda müminlerin önderinden (a.s) nakledilmiştir:

1. Yanında büyük bir hakkın zayi olmadığı büyük bir nimet görmedim.[1]

Bu rivayet muteber hadis kitaplarında mevcut değildir ve belirtilen kitaplarda da senetsiz olarak zikredilmiştir. Bu yüzden senet açısından zaaf taşımaktadır. Lakin diğer rivayetleri ve bu cümleden olmak üzere bu içerikte nakledilen sonraki rivayeti göz önünde bulundurmayla senet zaafı giderilmektedir.

2. Yüce Allah zenginlerin varlıklarında hiçbir şeyi olmayan kimseler için rızkı farz kılmıştır. O halde ortada bir fakir varsa, bu varlıklıların yardım etmemelerinden kaynaklanır. Kıyamet gününde mutlak anlamda müstağni olan yüce Allah böyle kimseleri bu fiilden dolayı hesaba çekecektir.[2]

Bu rivayet önceki rivayete nazaran daha fazla bir itibar taşımaktadır ve Nehcü’l-Belağa, Vesailu’Şia, Biharu’l-Envar, Gureru’l-Hikem ve İrşadu’l-Kulub gibi muhtelif hadis kitaplarında zikredilmiştir. Eğer bu rivayetler sahihse, kastettikleri şey humus ve zekât gibi mali yükümlülükleri eda edilmemiş mallardır ve rivayetler halkı bunları ödemeye davet etmektedir.

2. İslam’da Mal ve Servet

İslami kaynaklarda mal ve servet hakkında iki grup rivayete rastlamaktayız: Bu rivayetlerin ilk grubunda görünüşte menfi perspektiften mala bakılmıştır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ben müminlerin önderiyim ve günahkârların önder ve reisi ise maldır[3]; yani müminler beni takip ederler, lakin günahkârlar mal ve servete tabi olurlar.” Aynı şekilde şöyle buyurmaktadır: “Mal, şehvetlerin köküdür.”[4] Her kim dirhem ve dinarı severse o dünyanın kuludur.[5] Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim dirhem ve dinarın kulu olursa, melun ve Allah rahmetinden uzaktır.”[6] Bunun karşısında bazı İslami metinlerde de mal, servet ve dünya övülmüştür. Kur’an’da şöyle okumaktayız: “Mal ve evlatlar dünya hayatının ziynetleridirler.”[7] Aynı şekilde servet Kur’an-ı Kerim’in birkaç yerinde “hayır” olarak adlandırılmıştır. Aşağıdaki ayet bunun bir örneğidir: “Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.”[8] Aynı şekilde birçok müfessir aşağıdaki ayette hayrı mal olarak yorumlamıştır”: “Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.”[9] Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Temiz mal salih insan için ne kadar iyidir!”[10] İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ahireti elde etmek için dünyanın yardımı ne kadar güzeldir!”[11] Bu iki grup rivayet üzerinde tetkikte bulunma ve düşünmeyle İslam’da gerçekte mal ve servetin yerilen bir şey olmadığı ve hatta ahirete ulaşmak için bir vesile ve araç olması nedeniyle övülen ve beğenilen bir şey olduğu aydınlanmaktadır. Bu yüzden Hz. Ali (a.s) dünyayı kınayan bir şahsı gördüğünde şöyle buyurmuştur: “Acaba sen dünyada bir suça mı karıştın veya dünya sana karşı bir suç mu işledi…”[12] İslam’da mal ve mal elde etmek beğenilen bir husus olup bazı durumlarda farz kılınmıştır. Ancak Allah karşısında mala tapmak yerilmiştir. İslam dininde mal uhrevi saadete ermek ve Allah’a yakınlaşmak için bir vesiledir, hedef değildir.[13] Kur’an-ı Kerim’de şöyle okumaktayız: “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”[14] Şehit Mutahhari şöyle demektedir: “İslam’da hiçbir zaman mal ve servet tahkir edilmemiştir. Malın ne üretilmesi, ne muamele edilmesi ve ne de harcanması küçük görülmemiştir. Bilakis bütün bunlar vurgulanmış ve tavsiye edilmiştir ve bunlar için bir takım şart ve ölçüler öngörülmüştür. İslam’ın bakışında servet asla heder edilemez. Servetin heder edilmesi israf, malı zayi etmek ve kati şekilde haramdır.”[15] Malı korumak cihat mesabesinde sayılmıştır ve bu yolda öldürülmek şehadet sevabı taşır.[16]

3. İslam’da Servet Üretimi

İslam değişik yollar ile hem bireysel hem de toplumsal boyutta Müslümanları servet kazanmaya davet etmiştir. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Helal rızık peşinden gitmek her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır.”[17] Bu hadisten servet kazanımında kadın ve erkeğin eşit olduğu anlaşılmaktadır. Servet kazanmak erkeklere özgü değildir. Aynı şekilde helal rızık talebinde bulunmak ibadetlerin en üstünü sayılmıştır.[18] Toplumun dinamizm ve hayatı ekonomik bağımsızlık ve kalkınmışlık sayesinde gerçekleşir. İhtiyaç esaret ve kölelik ile eşittir. Bu yüzden Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Fakirlik ve yoksulluk büyük bir ölümdür[19]; İslam gayri Müslimlerin Müslümanlara egemen olmasına izin vermez.”[20] Bu hedef ancak Müslümanların yabancılara el uzatmamaları ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmaları durumunda gerçekleşebilir. Servet üretimi bu hedefe ulaşılmasını sağlar. Şehit Mutahhari’nin deyimiyle, “İslami hedefler sağlıklı bir ekonomi ve ekonomik bağımsız güçler olmaksızın gerçekleşmez.”[21]  İslam’da çiftçilik, hayvancılık, sanayi ve buna benzer servet üretiminin değişik kısımları tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) eli nasır bağlamış bir çiftçinin elini öpmesi, İslam toplumunda üretimin öneminin göstergesidir. Masumların hayat tarzına müracaat ettiğimizde onlarında servet üretimi için çabaladığını gözlemleriz. Nakledildiği üzere müminlerin önderinin (a.s) çiftçilik mahsullerinden elde ettiği gelir kırk bin dinar idi.[22]  Bir diğer rivayette de Fedek’in bir yıllık gelirinin yirmi dört bin dinar olduğu ve bir başka rivayette ise yetmiş bin dinar olduğu nakledilmiştir.[23]

4. İslam’da Servet Paylaşımı

Servet üretildikten sonra bunun adil ve ölçülü bir şekilde toplumda paylaşılması gerekir. İslam’ın ekonomik mektebinde iki husus asıl hedef olarak öngörülmüştür: 

1. Toplum içinde ekonomik adaleti sağlamak.

2. Uluslararası düzeyde ekonomik güç olmak.[24]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Eğer halk arasında adalet sağlansaydı, halk muhtaç olmazdı.”[25] Kur’an-ı Kerim servetin sadece servet sahibi kimseler arasında dolaşmaması gerektiği[26] ve ihtiyaç sahiplerinin de eline ulaşması gerektiğini belirtmektedir. Bu yüzden İslam’da zekât, humus ve sadaka gibi değişik mali yükümlülükler öngörülmüştür. Böylece toplumdaki servetin fakirlere de ulaşması, toplum bireylerinin eşit bir düzeyde ekonomik rüşte ermesi, toplum içinde sınıfsal ayrılık ve farklılıkların azalması ve en sonunda da ortadan kalkması hedeflenmiştir.

5. İslam’da Servet Biriktirmek

Servet elde etmek eğer meşru yollardan hâsıl olursa, İslam’ın bakışında bunda hiçbir sakınca bulunmaz. İslam’ın serveti dengelemek için güttüğü siyaset, yetenekli bireylerin büyük zenginliklere ermesini engellemek değildir, İslam sadece onlar için bir takım mali vazife ve yükümlülükler öngörmüştür.[27] Kur’an Hz. Süleyman (a.s), Hz. Davut (a.s) ve Zülkarneyn (a.s) gibi iman ehli servet sahiplerini zikreder. Bunun mukabilinde Karun gibi kâfir servet sahiplerine de işaret eder. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.”[28] Eğer servet yığmak Allah’ı anmaktan gafil kılarsa, kötüdür ve İslam’da bu yasaklanmıştır. Dünya servet ve malına gönül bağlamak ahiret için doğru değildir. Lakin bu büyük servet Allah yolunda harcanırsa, övülmeye ve methedilmeye layık olur. Hz. Hatice (s.a) böyle servet sahiplerinden idi. O, kendi servetini İslam’ın gelişmesi ve yayılması için harcadı. Kur’an-ı Kerim de servet yığıp onu Allah yolunda harcamayanları acılı bir azap ile korkutmaktadır.[29] Bu ayetin tefsirinde Allah Resulü (a.s) şöyle buyurmuştur: ”Zekâtı verilen hiçbir mal bu ayetin kapsamına girmez.”[30] Eğer servet biriktirilmesi şer’i bir yolla gerçekleştirilirse, karaborsa oluşturulmazsa ve servetin zekât ve humus gibi mali yükümlülüklerine riayet edilirse hiçbir sakınca taşımaz.

6. Servet ve Âlimler

Belirtilen hususlar göz önünde bulundurulduğunda bir âlimin zengin olmasının hiçbir sakınca taşımayacağı aydınlanmış olmaktadır. Yerilen şey, dünya âlemine gönül bağlamaktır. Eğer dünyaya gönül bağlamak ve mala tapmak normal insanlar için doğru değilse –ki doğru değildir- din âlimleri için hiç doğru değildir. Bu yüzden Hz. İsa’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Dinar, dinin hastalığıdır ve âlim dinin tabibidir. O halde bir tabibin hastalığı kendine bulaştırdığını görürseniz, onun hakkında kötümser olun ve onun başkalarının hayrını istemediğini biliniz.”[31] Bu güzel hadiste din âlimlerinin dünya sevgisi ve dünyaya tapmalarının kınanmış olduğu gözlemlenmektedir.

 


[1] Şemsuddin, Muhammed Mehdi, Dırasatı fi Nehcü’l-Belağa, s. 40, Beyrut, Daru’z-Zehra, çapı dovvum, 1392 h.k; Jordak, George; RevaikuNehcü’l-Belağa, bica, Merkezi el-Gadir li’d-Dırasatı’l-İslamiye, çapı dovvum, 1375, s. 233, “ما رآيت نعمة موفورة الاّ و بجانبه حق مضيع”.

[2] Seyit Rezi, Nehcü’l-Belağa, KelimatıGısar, hadis 32, “ان الله سبحانه فرض في اموال الاغنياء أقوات الفقراء فما جاع فقير الاّ بما متع به غني و الله تعالي جده سائلهم عن ذلك”.

[3] Nehcü’l-Belağa, KelimatıGısar, hadis 308, “انا يعسوب المؤمنين و المال يعسوب الفجار”.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 69, s. 67, “المال مادة الشهوات”.

[5] a.g.e, c. 2, s. 107, “من احب الدينار و الدرهم فهو عبد الدنيا”.

[6] Kâfi, c. 2, s. 270, “ملعون ملعون من عبد الدينار و الدرهم”.

[7] Kehf Suresi, 46. ayet, “المال و البنون زینة الحیاة الدنیا”.

[8] Bakara Suresi, 180. ayet.

[9] Adiyat Suresi, 8. ayet.

[10] Biharu’l-Envar, c. 69, s. 59, “نعم المال الصالح للرجل الصالح”.

[11] Kâfi, c. 5, s. 72, “نعم العون الدنيا علي طلب الاخرة”.

[12] Nehcü’l-Belağa, Subhi Salih, hutbe 131.

[13] Mekteb ve Nizamı İktisadiyi İslam, Mehdi HadeviTahrani, s. 108.

[14] Munafikun Suresi, 9. ayet, “يا ايها الذين امنوا لاتلهكم اموالكم و لا اولادكم عن ذكر الله”.

[15] Mutahhari, Murtaza, Nezeribi Nizamı İktisadiyi İslam, s. 17, Tahran, Sadra, bahar 68, çapı evvel.

[16] Biharu’l-Envar, c. 10, s. 100, “المقتول دون ماله شهيد”.

[17] Camiu’l-Ahbar, s. 139, “طلبالحلالفريضةعليكلمسلمومسلمة”.

[18] Kâfi, c. 5, s. 78.

[19] Nehcü’l-Belağa, KelimatıGısar, hutbe 154, “الفقرالموتالاكبر”.

[20] Nisa Suresi, 141. ayet, “ولنيجعلاللهللكافرينعليالمؤمنينسبيلا”.

[21] Mutahhari, Murtaza, Nezeribi Nizami İktisadiyi İslam, s. 26, Tahran, Sadra, Bahar 68, çapı evvel.

[22] Kumi, Şeyh Abbas, Sefinetu’l-Bihar, c. 8, s. 137.

[23] a.g.e, s. 138.

[24] Hadevi, Tahrani, Mehdi, Mekteb ve Nizami İktisadiyi İslam, s. 56, Kum, Hane-i Hıred, çapı dovvum.

[25] Kâfi, c. 1, s. 541, “لوعدلفيالناسلاستغنوا”.

[26] Haşr Suresi, 7. ayet, “كيلايكوندولةبينالاغنياءمنکم”.

[27] Hadevi Tahrani, a.g.e, s. 74.

[28] Tekasür Suresi, 1 ve 2. ayet, “الهاكمالتكاثرحتیزرتمالمقابر”.

[29] Tövbe Suresi, 34. ayet, “والذينيكنزونالذهبوالفضةولاينفقونهافيسبيلاللهفبشرهمبعذاباليم”.

[30] Vesailu’ş-Şia, c. 9, s. 30, “كلماليؤديزكاتهفليسبكنز”.

[31]Biharu’l-Envar, c. 2, s. 107, “الدينارداءالدينوالعالمطبيبالدينفاذارأيتمالطبيبيجرالداءالينفسهفاتهموهواعلمواانهغيرناصحلغيره”.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar