Gelişmiş Arama
Ziyaret
15331
Güncellenme Tarihi: 2011/04/28
Soru Özeti
Kafir neden necistir? Kafirin necis olduğunu söylemek onun şahsiyetine hakaret değil midir?
Soru
Kafir neden necistir? Eğer necasetlerle bedensel teması olmazsa ve onlardan istifade etmezse yine de necis midir? Kafirin necis olduğunu söylemek onun şuuruna, şahsiyetine iradesine ve özgürlüğüne hakaret değil midir?
Kısa Cevap

Küfür sözcüğü Arapça olup lügatte ‘Örtmek’ manasına gelmektedir. Büyük Şii fakihleri, Allah’ın birliğini inkar eden, şirk koşan vb. gibi inançları olanların kafir olduğunu söylüyorlar.

 Kafirlerin necis olduklarının delili ‘Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir)’ ayetidir.

Şii fakihler, kafirlerin necis oldukları konusunda neredeyse görüş birliği içindedirler. Ama bazı fakihler kitap ehlinin (Yahudiler, Hıristiyanlar gibi) pak olduğuna fetva verip zati olarak temiz olduklarını söylemekteler; yani necasetlerle bedensel teması olmamış ve onlardan istifade etmemişlerse necis değildirler.

Bu hükmün onlara hakaret olması konusuna gelince kafirlerin necasetlerine dair hüküm siyasi olup, bundan amaç imkanlar dahilinde Müslümanların onlarla ilişki kurmalarına engel olmaktır. Böylece ilmi konularda tartışmaya gücü yetmeyen Müslümanlar, onların bozuk inançlarının etksinden korunmuş olacaklardır.

Ayrıca bu hüküm bir cezadır. Kendisine ceza uygulanan kimse onu kendisine hakaret kabul edebilir, ama bu hakarete neden olan şey, çeşitli sebeplerden dolayı hükmü va’zeden kanun koyucu değil şahısın kendisidir.  

Ayrıntılı Cevap

Cevaba geçmeden önce bazı konuları hatırlatmamız gerekmektedir:

I. Küfürün lügat manası ve mısdakları.

‘Küfür’ sözcüğünün Arapça lügatteki genel manası ‘örtmek’tir. Bu sözcüğün diğer manaları, onun bu genel manasının mısdaklarıdır. Örneğin:

a) İmanın karşında yer alan küfür. Bu küfür örtmek ve Allah, kıyamet, nübüvvet, peygamberler vb. hakikatları inkar etmek manasına gelen küfürdür.

b) Nimeti görmezlikten gelmek ve nimetlere şükretmenin karşısında yer alan nankörlük manasındaki küfür.[1]

Şii fakihler küfür sözcüğünü beş manada kullanmışlardır. Onların ıstılah ve sözlerinde toplam olarak şu yedi grup -fetva farklılıkları göz önüne alıdığında- kafir sayılmıştır:

1- Allah’ı inkar edenler.

2- Müşrikler (yani Allah’a şirk ve eş koşan kimseler).

3- Ehl-i Kitap gibi diğer semavi dinlerin mensupları (ancak ileride de değinileceği gibi bunda görüş birliği yoktur).

4- Dinin zaruretlerini bilerek inkar edenler.

5- Hz. Muhammed b. Abdullah’ın (s.a.a) peygamberliğini inkar edenler.

6- Masum İmama (a.s) küfür veya düşmanlık edenler. Hariciler ve nasibiler gibi.

7- Guluvcular (yani Masum İmamlardan (a.s) birinin Allah olduğunu veya Allah’ın onda hulul ettiğine inanan kimseler).[2]

II. Kafirlerin necis olduklarına dair şu ayet delil olarak getirilmiştir: ‘Ey iman edenler! Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir). Bu yıldan sonra artık Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar.’[3]

Ayetin nüzul sebebi: Hicretin 9. yılında Allah-u Teala ‘Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi kendinize dost edinmeyin.’[4] ayetini nazil ederek müminleri müşriklerin velayetini kabul etmelerinden sakındırmış, müşriklerin ve putperestlerin velayetlerini Mescid-ul Haram’dan kaldırmış ve oraya girmelerini yasaklamıştır. Aynı yıl Hz. Ali (a.s) Mekke’de müşriklerden beraeti ilan etmiştir: ‘Müşriklerin bu yıldan sonra hacca gitme hakkı yoktur.’[5]

‘Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir)’ ayeti müşriklerin necasetini ispatlamakta ve onların Mescid-ul Haram’a girme salahiyetini ellerinden almaktadır.

III. Necis sözcüğünün manası.

Lügatte necis için birçok mana zikredilmiştir. Aşağıda onlardan meşhur olanları getiriyoruz:

Necis lügatte, pak olmayan, pis, kir, temziliğin zıddı gibi manalara gelmiştir.[6]

Rağıb İsfahani şöyle yazar: Necaset pislikler ve temiz olmayan şeyler demek olup iki çeşittir:

1- Duyularla derkedilebilen necasetler.

2- Basiret gözüyle anlaşılabilen necasetler.

Allah-u Teala müşrikleri ikinci tür necasetle niteleyip şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler! Müşrikler kesinlikle necistir (pisliktir).’[7]

IV. Necisin Ayet-i Kerime’deki Manası.

Şii fakihlerden bir grup, Ehl-i Sünnet alimlerinin de çoğusu ayetteki necis kelimesini şöyle tefsir etmişlerdir: Müşriklerin necasetlerinden maksat onların ruh ve batınlarındaki pislik ve kötülüktür; zira şirk inancı, bir olan Allah’a ibadet etmemek ve Allah’ın en büyük Peygamberinin (s.a.a) ve diğer peygamberlerin davetlerine karşı inat etmek, onların düşünce, ruh ve hislerini öylesine karartmış ki hatta tevhid evi olan Mescid-ul Haram’a girme liyakatlarını dahi kaybetmişlerdir.[8]

Ayette geçen necasetten maksadın ‘müşriklerin inanç ve ruh pislikleri’ olduğunu gösteren birçok delilden ikisi şunlardır:

a) Müşriklerin necis olmalarının yanında Mescid-ül Haram’a girememeleri ve necasetin yasağın ölçüsü olması necasetten maksadın zahiri değilde batınî pislik olduğuna delildir. Çünkü ayetteki necasetten maksat fıkıhtaki manası olsa o zaman onu Mescid-ul Haram’a girmenin yasak olmasının ölçüsü olduğunu kabullenmiş sayılacağız. Halbu ki bu görüş Şii fakihlerinin çoğuna göre yanlıştır.[9] Zira fakihlerin çoğunun görüşü necis insanın veya necis bir şeyin Mescid-ul Haram’a veya herhangi mescide girebileceği yönündedir. Ancak necaset mescide girdiğinde oraya bulaşacaksa bu durumda mescidin necis edilmesinin haram olması açısından yasak olur.[10]

Mescid-ul Haram’a girişi yasak olan bir başka kimse büyük hadesi olan, yani cenabet ve hayızı olan kimsedir.  Böylelerinin diğer camilerde durmalarıda yasaktır. Haramlığın bu ölçüsü, iddia edilen şeyle (necasetin fıkhi ve zahiri manasıyla) tamamen farklıdır.[11]

Merhum Ayetullah Hoi, batındaki pislik kavramını necis kelimesinin lügat ve örf manasında tutarken, fıkhi necaset kavramını da bilinenin ve lügat manasının dışında tutmuştur. Bu nedenle ilk manayı tercih etmiştir.[12]

V. Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hıristiyan vs.): Şii fakihlerin, kafirlerin necaseti konusunda hemen hemen görüş birlikleri var.[13] Ama ehl-i kitap (Yahudi ve Hıristiyan vs.) hakkında bazı fakihler onların zati olarak pak olduklarını söylemekteler. Yani eğer bedensel olarak necasetlerle temasları yoksa ve onları kullanmamışlarsa necis değildirler.

Bu grup şöyle diyor: Ayet-i Kerime’deki necis müşrikler hakkındadır. Ayet kitap ehlini müşrikler düzeyinde tutmak amacında değildir. Çünkü şirkin mertebeleri var, onun en üst mertebesi çeşitli ilahlara inanmaktır. Necasetin mevzusu da budur.[14]

Fakihler kitap ehlinin necis olmadığına dair başka deliller de getirmişlerdir ki, dipnot bölümünde onların kaynaklarını vermekle yetindik.[15]

Demek ki, necasetin hükmü ispatlandığında bu hüküm yalnızca kitap ehli olmayan müşrikler için geçerli olacaktır.

Fakat bazı çağdaş fakihler kitap ehlinin pak olduğuna delil olan rivayetleri tercih ederek, ‘Necasete icma olması belirsizdir ve alimlerin maksadı zati necaset midir yoksa arızi mi belli değildir. Dolayısıyla icma, kitap ehlinin zati olarak necis olduğuna sağlam bir delil olamaz’ demişlerdir.

Ayat-ı İzam Fazıl, Hamanei ve Sistani gibi bazı çağdaş taklit mercileri kitap ehlinin pak olduğu görüşünde olup onların pak olduklarını söylemekteler[16]

Daha fazla bilgi için bkz: 2215. Soru. Dizin: Kafirlerin ve Kitap Ehlinin Necaseti.

‘Kafirin necis olduğunu söylemek onların şahsiyetine hakaret değil midir?’ sorusunun cevabına geçmeden önce iki noktayı belirtmemiz gerekiyor:

a) Sağlam bir sistemi olan bütün din, devlet ve toplumlarda bir takım kanun ve kurallar var ki onların uygulanması için gerekli olduğu düşünülen cezalar ve ödüller belirlenmiştir. Bunlar olmazsa toplumda karışıklık ve düzensizlik baş gösterir.

b) Suçlu ve günahkar için cezalar belirlenmişse doğal olarak bunda suçlunun değil toplumun ve insanların genelinin menfaati gözetilmiştir. Örneğin toplumsal düzeni bozan ve karışıklık çıkaran kimse, toplumun menfaati için yakalanır ve hapise atılır. Hapise atılmak onun şuur, onur, irade ve özgürlüğüne hakaret sayılsa da insaflı olan hiç kimse böyle bir şeye itiraz etmez.

Bu açıklamadan sonra diyoruz ki:

1- Kafirlerin necasetine hüküm vermek onların düşünce ve ruhlarının kötülüğüne delil olsa da anlaşılan o ki, bunun nedeni kafirlerle bazı ilişkileri kesmek içindir. Çünkü bu, Müslümanların yabancılarla her yönden bir olmalarının, onların düşünce, adet ve ahlakından etkilenmelerinin önüne geçmek ve bağımsızlıklarını korumaları içindir.[17]

 Başka bir ifadeyle, İslamın kafirlere necaset hükmünü vermesinin siyasi olduğunu ve bundan amaç imkanlar dahilinde Müslümanların onlarla ilişki kurmalarına engel olmaktır. Bu şekilde Müslümanlardan ilmi konularda onlarla tartışma gücü olmayanlar, onların bozuk inançlarının etksinden korunmuş olacaklardır.

2- Bu hüküm, ceza gibi bir şeydir. Çünkü Allah’a ve kanunlarına karşı kafir olmak İslam açısından en büyük  suç olduğu için cezayı hakkediyor. Nitekim şarap içen, hırsızlık yapan, zalim, faizci vb. gibi büyük günahları işleyen ve fasık olanlar içinde İslam kanunlarında mahrumiyetler vardır. Tanıklıklarının kabul edilmemesi, adalet şartı olan makamlara getirilmemesi gibi.[18] Öyleyse kafirlerin necasetine hükmetmek, hakaret gibi görünse de onun iradesine bir etkisi yoktur. Bu hükmün İslam fıkhındaki sınırları göz önüne alındığında tamamen mantıklı ve hikmetli bir hüküm ve ona verilmiş bir ceza olduğu görülecektir.     


[1]- Ragıb İsfahani, el-Müfredat Fi Garib-il Kur’an, s.433, Mektebetü-n Murtezeviyye; İbn-i Manzur, Lisan-ul Arap, c.5, s.144, Neşr-i Edeb-il Havza.

[2]- Tevzih-ul Mesail (Dokuz Taklit Merci) Latif ve Said Raşid’inin Tedvin ve Tatbikleri, s.71-73, İntişarat-ı Peyam-ı Adalet, 1. Baskı, h.ş.1385.

[3]-Tevbe/28

[4]-Tevbe/23

[5]- Ebu Ali Fazl b. Hüseyin Tabersi, Mecma-ul Beyan, c.5, s.20, Ebu’l Hasan Şi’rani’nin Ta’liki, 2. Baskı, Tahran, hicri:1380.

[6]- Tureyhi, Mecme-ul Bahreyn, c.4, s.11; Muhammed b. Yakup Firuzabadi, el-Kamus-ul Muhit, c.2, s.253, Beyrut, Dar-ul İhya-it Teras-il Arabi

[7]- Ragıb İsfahani, a.g.e. Nun harfi.

[8]- Muhammed Hasan Zamani, Taharet ve Necaset-i Ehl-i Kitap ve Müşrikan Der Fıkhi İslami, Merkez-i Mutallati ve Tahkikat-ı İslami ve hawzah.net, ehl-i kitabın necaseti bölümü.

[9]- a.g.e.

[10]- Seyyid Muhammed Kazım Tabatabai Yezdi, el-Urvet-ul Vuska, c.1, s.598, Kum, Müessese-i İsmailiyan.

[11]- a.g.e. s.285; İmam Humeyni, Tahrir-ul Vesile, c.1, s.380, Kum, Müessese-i Neşr-i İslami.

[12]- Seyyid Ebu’l Kasım Hoi, Durusun Fi Fikh-il Şia, c.3, s.78, Kum, Dar-ul Hadi Li’l Matbuat.

[13]- Tevzih-ul Mesail-i Meraci, c.1, s.76-77.

[14]- Seyyid Sadık Ruhani, Fıkh-us Sadık, c.3, s.286-287, Mevsuat-ul İmam-ur Ruhani yazılımından.

[15]- Seyyid Muhsin Hekim Tabatabai, Müstemesk-ul Urvet-il Vuska, c.1, s.367-369, Kum, Mektebetu Ayetullah Maraşi Necefi, h.k.1404.

[16]- Ecvibet-ul İstiftaat, c.1, soru:324, s.92, Müesses-i Ferheng-i Sakaleyn, 2. Baskı, 1375; Seyyid Ali Sistani, Risale-i Tevzih-ul Mesail, Mesele:103, s.31, İntişarat-ı Hatif, Meşhed, 1385.

[17]- Lütfullah Safi Gulpaygani, Be Suyi Aferidegar, s.143, Camiay-ı Müderrisin-i Havza-i İlmiyyey-i Kum’a bağlı Defter-i İntişarat-ı İslami, 3. Baskı, h.ş.1377.

[18]- a.g.e.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar