Gelişmiş Arama
Ziyaret
7010
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Soru
Muhammed b. el-Hasan el-Saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?
Kısa Cevap

Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın gulat ve müfevvize olmadığını birkaç delil ve karineye dayanarak söyleyebiliriz:
1-Rical alimlerinin onun hakkındaki görüşleri: Şianın büyük rical alimlerinin hepsi onu saygıyla anmış ve bazıları da onun ‘Basair-ud Derecat’ kitabını övmüşlerdir.

2-Merhum Muhammed b. el-Hasan el-Saffar’ın kendisinin gulatı reddeden kitabı vardır.

3-O, Kum alimlerindendir ve Kum’lular onun zamanında guluv ve tefviz şüphesi olan ravi ve rivayetleri reddetmekle ünlüydüler. Böyle bir itham, onun yaşadığı yer ve o zamanın genel düşünce yapısı göz önüne alındığında bu ithamlardan beri olduğu ortaya çıkar; çünkü kitapları, bu konuda sıkı olan hemşerilerinin ulaşacağı yerdeydiler. Kumlular, sırf bu ithamdan dolayı bir cemaati Kum’dan çıkarmışlardı. Ama onun kitaplarından böyle bir inanca rastlamamışlardı.

4-Onun kitabında (Basair-ud Derecat), Masumların (a.s) guluv ve gaybi ilimlerini red ve inkar eden rivayetler vardır.

Ayrıntılı Cevap

Müfevvize, Kaderiye’nin bir fırkasıdır. Onlar Allah’ın, insanların işlerini kendilerine bıraktığına inanır ve Allah’ın hidayetinden bahsetmezlerdi. Müfevvizenin bir başka kolu olan Şia’nın ‘Gulat’ı ise şöyle diyordu: ‘Allah, alemin işlerini Hz. Muhammed’e (s.a.a), sonra Hz. Ali’ye (a.s), sonra da diğer İmamlara (a.s) vermiştir.’[1] Ancak bu fennin uzmanı olan Merhum Mamakani’ye göre, tafvizin 9 manası vardır ve onlardan iki veya üçünde tafviz ve guluv hükmü verilebilirdi. Söz konusu 9 mana şunlardır:

1-Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.a) yarattı ve alemin işlerini ona verdi, öyleyse dünyayı O yaratmıştır.

2-Dini işlerde tafviz: Yani Allah, Onlara (Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s)) istedikleri her şeyi helal ve haram etme iznini vermiştir.

3- Allah, Yüce İslam Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) insanların siyaset, edep ve kemale erdirme işlerini havale etmiştir.

4-Allah, Masumlara (a.s) ilimleri ve ahkamı (insanların akıllarının farklı olması, takiyye vs’den dolayı) uygun gördükleri şekilde söyleme hakkını vermiştir.

5-Verme ve engellemede tafviz: Yani Allah yeryüzünü ve onda olan her şeyi Onlar (a.s) için yarattığından, istedikleri şeyi verme veya engelleme hakları vardır.

6-Masumların (a.s) her olayda şeriatın zahirine veya ilahi ilime ve rabbani ilhama amel etme yetkilerinin olması.

7-Rızıkların taksiminde tefviz: Yani insanların rızıklarını onlar taksim ederler.

8-Mutezilinin inandığı manaya inanmak. Yani Allah alemi yarattı ve artık onun tedbir ve idaresinde hiçbir rolü yoktur.

9-Zındıkların inancı olan bütün engel ve yasakların insanlardan kaldırıldığına ve istedikleri şeyi yapabileceklerine inanma.[2]

Allame Mamakani yine şöyle diyor: Eski alimlerin içinde temel meselelerde ihtilaf vardı; mesela bazıları bir şeyin fesat ve guluva neden olduğunu söylerken, bazılarına göre de bu böyle değildi.[3]

İşte bu temel ihtilaftan dolayı birbirlerini guluv ve tefvizle itham ederlerdi.

Kum alimleri ve İbn-i Gazairi gibiler guluv ve tefviz alanındaki inançlarından dolayı, bir çoklarını -hatta Masumların ashabını- tefviz ve guluvla itham etmişlerdi.[4]

Örneğin, Necaşi’nin, hakkında ‘Büyük alimlerdendir ve üstün bir makamı vardır’[5] dediği Yunus b. Abdurrahman’ı Kum’lular zayıf sayıyorlardı. Merhum Şeyh Tusi Rical kitabında şöyle diyor: ‘Kum’luların zayıf dedikleri Yunus, güvenilir ve itimat edilen biridir.’[6] Veya Necaşi’nin hakkında ‘Kum’lular onu yermiş ve guluvla itham ediyorlardı. Öyleki onu öldürmeyi bile kastetmişlerdi. Akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce onunla uğraşmaktan vaz geçtiler.’[7] dediği Muhammed b. Urme Kummi’yi, Rical alimleri içinde cerh ve ta’dil’le meşhur olan İbn-i Ğazairi, onu bu yerme ve guluv ithamından beri etmiş ve Kum’luları bu ithamda hatalı bulmuştur. O şöyle diyor: ‘Kum’lular onu (Muhammed b. Urme) guluvla itham etmişlerdir. Oysa onun rivayetleri temiz ve fesattan uzaktır.’[8] Bazı alimler tarafından tefviz ve guluvla itham edilen birçok kimse var ki, gerçekte öyle değillerdir.[9] Ne ilginçtir ki, Muhammed b. el-Hasan Saffar, Kum alimlerindendir, Kum’da vefat etmiştir, kitapları ve eserleri Kum’luların ulaşacağı yerdeydi ve Kum’luların guluv ve tefviz meselelerindeki bütün katılıklarına rağmen ona guluv ya da tefviz ithamında bulunduklarını görmüyoruz. Genellikle rivayette zayıfların ismini getiren İbn-i Ğazairi’nin kitabında da Muhammed b. el-Hasan Saffar’ın adını görmüyoruz. Öyleyse, onun kitaplarında İmamların (a.s) şanında rivayetler gelmişse, bundan dolayı onu guluv veya tefvizle suçlamamak gerekir.

Rical alimlerinin Muhammed b. el-Hasan’ın hakkındaki görüşleri:

Merhum Necaşi kitabında Saffar hakkında şöyle yazıyor: ‘O, Kumlu alimlerin içinde itibarlı ve değerli biri olup, güvenilir, muteber ve kadri yücedir.’[10]

Allame Hilli kitabında şöyle diyor: ‘O, Kum’lu ashabın büyüklerinden ve makam sahibi biriydi.’[11] Mu’cem-ur Rical adlı kitapta şöyle yazılıdır: Kütüb-ü Erbaa’da ondan 572’den fazla hadis rivayet edilmiştir.[12] Oysa rivayet naklindeki dikkatleriyle bilinen eski alimler, gulat veya müfevvize birinden bu kadar çok rivayet nakletmeleri uzak bir ihtimaldir.

Ondan hadis alan ravilerin içinde birçok Kum’lunun da olduğunu görüyoruz.

Merhum Meclisi, onun meşhur kitabı hakkında şöyle diyor: ‘Basair-ud Derecat’ kitabı, güvenilir asıllardan olup, Merhum Kuleyni gibiler ondan rivayet nakletmişlerdir.’[13]

Merhum Meclisi-i Evvel’de şöyle diyor: ‘Kum’lular birçok kişiyi guluv ithamıyla Kum’dan çıkardılar. Onlarda biri Muhammed b. Halit b. Berki’dir. Sonra hatalarını anlayınca onu saygıyla geri getirdiler.’[14]

Belirtmek gerekir ki, Merhum Saffar, ‘Basair-ud Derecat’ kitabında Masum İmamların (a.s) kendilerinden gaybi ilimlerinin olmadığı konusunda rivayetler getirmiştir. Bu da onun gulat olmadığının delilidir.[15] Ancak, belirtmek gerekir ki, kendi yerinde de ispat olduğu gibi Masumların gaybi ilimlerinin olması garip bir durum değildir. Bu Ehl-i Beyt’in (a.s) şan ve makamlarından biridir ve böyle bir şey ne guluvdur, ne de tafviz. Hatırlatmak gerekir ki, Ehl-i Beyt’in (a.s) öğreti ve makamlarıyla dolu olan Ziyaret-i Camiay-ı Kebire gibi ziyaretleri Kum’lular nakletmişlerdir.[16]  

Merhum Ağabozorg Tahrani, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın kitaplarının içinde ‘er-Red Al’el Gulat’ (Gulata Red) adlı kitabın onun olduğunu söylemektedir. Bu da onun daha iyi tanımasına yardımcı olmaktadır.

Merhum Necaşi’de bu kitaptan bahsetmekte ve ‘er-Red Al’el Gulat’ın onun kitaplarından biri olduğunu söylemektedir.[17]  

Demek ki:

1-Guluv ve tefvizin çeşitli manalarının olması,

2-Bu manaların bazı alimler tarafından temeldeki bazı farklılıklardan ötürü birbirine nispet verilmesi,

3- Hiçbir rical ya da fihrist kitabında Saffar’a Guluv veya tefviz ithamında bulunulmaması,

4-Saffar’ın kitaplarının, guluv ve tefviz’de çok sıkı olan Kum’luların elinde olması ve onların bu kitaplara veya yazarına itiraz etmemeleri,

5-Ravilerin adını yazan, cerh ve yermede meşhur olan İbn-i Gazairî’nin kitabında, Saffar’ı gulatın ve zayıfların tabakasında saymaması.

6-Rical alimlerinin hepsinin onu ve kitaplarını övmesi,

7-Kum’luların, onun rivayet ve kitaplarından alıntılar yapması,

8-Kütüb-ü Erbaa’da onun rivayetlerinin çok olması,

9-Saffar’ın gulatlığı reddeden kitabının olması,

10-Basair-ud Derecat kitabında guluvu redden hadislerin olması, gibi karineleri gözönüne aldığımızda Saffar’a tefviz ya da guluv nispeti verilmesi bir töhmettir ve hakikatı yoktur.


[1] - Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.424.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, (Ğaffari), s.151.

[3] -a.g.e. (Telhis: Ali Ekber Ğaffaresi), s. 149-150 ve 151-153.

[4] -a.g.e. s.151.

[5] -Necaşi, Rical, s.446.

[6] -Muhammed b. el-Hasan Tusi, Rical, s.346

[7] -Necaşi, Rical, s.329, Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[8] -İbn-ul Gazairi, Rical, s.93. Muhammed b. Urme’nin Yaşamı.

[9] -Onlardan bazıları şunlardır: İbn-ul Gazairi’nin ithamdan beri ettiği Ahmed b. el-

üseyin b. Said (Gazairi, Rical, c.1, s.41) ve Ahmed b. Muhammed b. İsa’nın Kum’dan

ıkardığı, sonra özür dileyip Kum’a geri getirdiği Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Berki

Gazairi, Rical, c.1, s.41, Ahmed b. Muhammed b. Halid’in Yaşamı).

[10] -Necaşi, Rical, s.354.

[11] -Hulasa-i Allame Hilli, s.157.

[12] -Ayetullah Hoi (r.a), Mu’cem-ul Rical, c.15, 257.

[13] -Meclisi, Bihar-ul Envar, c.1, s.17.

[14] -Mamakani, a.g.e. s.153.

[15] -Bihar-ul Envar, c.26, s.170’den alınmıştır.

[16] -Mamakani, a.g.e. s.154, Dipnot.

[17] -Necaşi, Rical, s.354, Muhammed b. el-Hasan es-Saffar’ın Yaşamı.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Dehşet namazında ayetü’l-kürsiyi “aliyyû’l-azim”’e kadar mı yoksa “hum fiha halidun”’a kadar mı okumak gerekir?
    8984 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Dehşet namazı yahut “defin gecesi” namazı müminin ilk defin gecesinde kendisi için kılınan namaza denmektedir. Dehşet namazı olarak adlandırılması dünyadan göçen şahsın henüz kabir âlemine aşina ve alışık olmaması ve de korku ve dehşet hissi taşıması nedeniyledir. Bu namaz Allah’ın izniyle kendisinden dehşeti uzaklaştıracaktır. O halde gerçekte ...
  • İmam Sadık’ın (a.s) buyurduğu: ‘İlimin 25 harfi İmam Zaman (a.f) zuhur ettiğinde ortaya çıkacaktır.’ sözünden maksat nedir?
    9826 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/18
    İmam Zaman’ın (a.f) zuhurunda ortaya çıkacak önemli meselelerden biri maddi ve manevi ilimlerin gelişmesidir. Gerek sorudaki rivayette, gerekse başka rivayetlerde o dönemde ilim en yüksek seviyesine çıkacağı belirtilmiştir.Dikkat etmek gerekir ki bu rivayet ve diğer rivayetler bütün insanların 27 harfi hemen öğreneceklerini söylemiyorlar. ...
  • Kerbela’da namaz Mekke’de olduğu gibi tam olarak mı kılınır?
    6756 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/03
    İmam Hüseyin’in hareminde namazın tam veya seferi olarak kılınması hakkında şunları belirtmek gerekir: Yolcu, Mesdicü’l Haram, Peygamber mescidi ve Küfe mescidinde namazı tam olarak kılabilir. Ama bu mescitlerin parçası olmayan ve sonra bu mescitlere eklenmiş bir yerde namaz kılmak isterse, müstehap ihtiyat gereği namazı seferi kılması gerekir. ...
  • İslam ve imanın şartları nelerdir?
    10869 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/17
    İslamın ve imanın dereceleri vardır. Şehadetyni yani ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ ve ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullah’ı söyleyen herkes Müslümandır ve bu İslamın ilk derecesidir. Dolayısıyla kendisinin ve çocuklarının bedeninin pak olması, Müslüman kadınla evlenmesi, Müslümanlarla yaptığı ticaretin doğru oluşu, mal, can ve ırzının haram ve özel ...
  • Haram aylarda savaşmak hakkında İslam’ın görüşü nedir?
    27574 Tefsir 2012/04/15
    Ayet ve rivayetlere göre, İslam haram aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) savaşmayı caiz görmemekle kalmamış, hatta hiç kimsenin bu aylarda savaşmayı düşünmemesi için katı bir tutum sergilemiştir. Hatta soruda belirtilen ayette haram aylarda savaşmak büyük bir günah sayılmış ve istenmeden işlenen cinayetlerin diyeti bile artırılmıştır. Bütün ...
  • Neden Kuran ayetleri nüzul tertibi esasına göre toplanmadı?
    12459 Kur’anî İlimler 2012/04/04
    Peygamber(s.a.a)’den Kuran’ın nüzul tertibi esasına göre toplanmasına dair bir destur bizlere ulaşmamıştır. Kuran’ın toplanması birkaç merhalede gerçekleşmiştir. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibi esasına göre topladı ama sonuçta halifelerin topladığı genellik kazanmış ve Ehlibeyt (a.s) da şimdiki Kuran’ı tam anlamıyla teyit etmişlerdir. ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    9262 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Birinin insan, diğerinin ise hayvan veya bitki olmasına neden olan varlıkların yaratılışındaki farklılığın temelinde ne vardır?
    9230 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/07/21
    Varlık âlemi, Allah’ın imkânlar dâhilinde en güzel şekilde yarattığı en üstün düzendir. Burada bulunan her şey ve her fenomen özel bir yer ve mertebeye sahiptir. Bu düzen bir dizi kanunlar ile idare edilip onda değişim ve dönüşüm geçerli değildir. Varlıktaki üstün düzen, mahlûklarda değişik mertebe ve farklı derecelerin olmasını ...
  • Neden Fatiha suresi (Hamd) Seb’i Mesani olarak adlandırıldı?
    16847 Tefsir 2011/08/14
    Tefsirlere ve rivayet kaynaklarına müracaat ettiğimizde bu konuda –“Seb’i Mesani” ve “Kuran’ı Azim”den maksat nedir?” farklı görüşlerin mevcut olduğunu görürüz:Bazıları bu iki terimden maksadın Kuran ve ayetleri olduğu ...
  • Yolculuk, seferî namaz ve şehrin sonunun sınır ve ölçüsünü açıklar mısınız?
    6894 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Büyük taklit mercileri bu sorunun yanıtında şöyle buyurmuşlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun):1. Sekiz fersah olan yoldan oraya gitmek isterseniz, namazınızı seferî kılmalısınız ve sekiz fersah olmayan yoldan giderseniz tam kılmalısınız.

En Çok Okunanlar