Gelişmiş Arama
Ziyaret
9899
Güncellenme Tarihi: 2011/07/04
Soru Özeti
Neden Allah u Teâlâ insanlara vermiş olduğu nimetten dolayı minnet ediyor ve vermiş olduğu nimetlere karşı şükretmeyenleri kıyamet âleminde cezalandırıyor?
Soru
Allah u Teâlâ birisine her hangi bir şey verdiğinizde ona karşı minnet etmeyin dediği halde neden kendisi insanlara vermiş olduğu manevi ve maddi nimetlerden dolayı minnet ediyor ve bu nimetlere karşı şükranlarını yerine getirmeyenleri kıyamet gününde cezalandırıyor?
Kısa Cevap

Terminolojik olarak minnet büyük ve ağır nimetlere deniliyor. Allahın insanlara karşı olan minneti onlara bağışta bulunmuş olduğu büyük nimetlerdir. Minnet ameli ve sözsel olmak özere iki kısımdır. Allahın insanlara karşı olan minneti birinci kısımdan olup çok güzel ve övülecek bir durumdur. İnsanlar arasında revaçta ve yaygın olan minnet ise ikinci türden olan sözsel ve dilseldir. Toplum bu türden olan minneti kabul etmez ve kötü olduğunu kabul eder. Bu anlamdaki minnet Allah tarafından değil başkaları tarafından yapıldığı takdirde tahkir ve küçümsemeyi içeriyor. Bu nedenle bu türden olan minnet kötülenmiştir. Allah u Teâlâ ise mutlak gani ve mutlak kadirdir. Onun minneti kesinlikle mutlak fakra sahip olan insanları tahkir ve küçümseme hedefini gütmüyor. Bilakis Onun yapmış olduğu minnetten güttüğü hedef insanları kedilerine verilen nimetlerden ve değerliliğinden haberdar ederek onları hidayet etmektir.

Ayrıntılı Cevap

Etimolojik olarak “minnet” kelimesi “m-n-n” kökünden alınmış ve kendisiyle cisimler tartılan bir taştır. Terminolojik olarak büyük ve ağır nimetlere denilmektedir. Lügatte ve kuranda ise birinci anlamı da (ağır de büyük nimetlerin bağışı) kapsayarak geniş bir anlamı var. Eğer minnetin ameli bir yanı (tahkir değil insanın faydasını) ve bu yönde bir etkisi var olursa övülecek bir durumdur. Ama eğer tahkir içeren sadece dilsel ve sözsel bir yana sahipse kesinlikle kötüdür ve beğenilir bir tarafı katiyen olamaz. İnsanların dilinde dolaşan minnet ikinci anlamı taşıyan minnet türüdür. Allahın minnetini içeren ayetler okunduğunda insanların zihnine ilk olarak hutur eden olumsuz olan bu ikinci manadır.[1] Oysaki Allah tarafından yapılan minnet toplum arasında yaygın ve olumsuz anlam taşıyan mana değildir. Bilakis verilen büyük nimet anlamındadır.

Şöyle diyebilirsiniz: Bağışlanan büyük nimetlerin Allah tarafından kur’anı kerimin ayetlerinde açıklanması bile sözseldir ve dolayısıyla kötü ve övülecek olmayan minnet anlamına gelebilir.

Cevaben şöyle denilmesi gerekir: ilkin: nimetlerin anlatılmasıyla birlikte kınama ve tahkir ve eziyet etme anlamlar söz konusu olursa kesinlikle kötü ve övülecek bir yanı kesinlikle söz konusu olamaz. Ancak bu durum yaratık ve her birisi farklı zaaflara ve güçsüzlüklere sahip olan iki kişinin bir diğerine bağışlamış olduğu değersiz şeyi dile getirdiklerinde ve bir diğerine karşı minnet etiklerinde söz konusu olur. Kuranı kerimde de yasaklanmış minnetin yanı sıra minnetin içermiş olduğu tahkir ve eziyeti de beyan ederek hatırlatıyor. Bazen de insanlara, “her hakgi birisine bir nimet verdiğinizde veya infakta bulunduğunuzda” kardeşlerinize minnet etmeyiniz denilmektedir. Örneğin kuranı kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de”. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez”. [2]

Ama Allah hakkında böyle bir şey imkânsızdır. Zira O kadiri mutlak (sonsuzca güçlü) ve ganiyi alal-italk (sonsuzca zengin)dir. Dolayısıyla onun beyanı kesinlikle zayıf olan kullarını tahkir eder amacını gütmüyor.

İkinci olarak: Her çeşit açıklama başa kakmak (minnettir) anlamını taşımıyor ta kötü olsun. Bilakis nimetin türüne, nimetin sahibine ve sahibinin amacına göre birçok haletlere ve hükümlere sahip olabiliyor. Örneğin; kendi ana babasının kıymetini bilmeyen ve onların kendisi hakkında çekmiş olduğu zahmetleri hiçe sayan bir çocuğu düşününüz. Anne ve baba tarafından tahmmül edilmiş olan bu zorluklar kendileri tarafından bu çocuğa hatırlatılması gerekmiyor mu? Kesinlikle gerekiyor. Zira bu hatırlatma çocuğun kendi rüştü ve tekâmülü için ortam oluşturuyor. Dolayısıyla bu hatırlatma çok güzeldir.

Bazen insan Allahın kendisine vermiş olduğu büyük nimetlerden gafil kalır ve onları hesaba katmıyor bir duruma geliyor. Dolayısıyla onların kıymetini bilmiyor. Oysaki Allah u Teâlâ kendisine vermiş olduğu bu nimetlerden ve onun yaratılışından üstün ve değerli hedefler gözetlemiştir. Herkes bu hedeflerin farkında ve onları gerçekleştirmek için uğraş içinde olması gerekir. Nimetlerin beyan edilmesi ve hatırlatması şunun içindir ki yaratılışımızın boşa olmadığını, peygamberlerin gönderilişi, aklın verilişi, göklerin, yerlerin, dağların, güneşin, ayın, yağmurun ve bütün bunların yaratılışı bir anlam taşıyor olduğunu bilmem gerekiyor. Zira bütün bunlar gafletten kurtulup kendime gelemem içindir. Bu bağlamda Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık”.[3] Allah tarafından insanlara verilen nimetler iki hedefi güymektedirler: birisi onlardan yararlanmlarıdır diğeri onlarla insanların imtihana tabi tutulmalarıdır. Bu imtihan vesilesiyle insan kendi ihtiyarıyla onu saadetine ve mutluluğuna kavuşturan yolu seçmış olacak ve bu yolla kendini Allah’ın ebedi nimetlerinin bulunduğu cennet vadisine ulaştıracaktır.

İşte Allah u Teâlâ bu nimetleri beyan etmekten insanları bu nimetlerden ve değerlerinden haberdar etmek istiyor.

Üçüncü olarak: Allah u Teâlâ insana vermiş olduğu; büyük ve küçük, nimetleri açıklarken hiçbirisinde minnet kelimesinden istifade etmemiş değildir. Eğer minnet sözcüğünü her hangi bir nimet için beyan etmişse kesinlikle o nimetin değerinin çok üstün ve yüce olduğu içindir. Bu önemli olan nimetlerden bazıları şunlardır:

1-  İlahi Peygamberlerin gönderilişi: Kuranı kerimde şöyle buyrulmuştur: “Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir minnette bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler”.[4] Gerçekten beşeriyetin eğiticisi ve öğreticisi unvanıyla gönderilen resullerden gaflet edilmemesi gereken çok büyük ve değerli bir nimettir. Aksi takdirde yaratılış hikmeti ve hedefi eksik kalacaktır.

2-                Hidayet: kuran şöyle buyurmaktadır: “Daha önce siz de öyle (kâfir) idiniz de Allah size minnet etti (hidayet buldunuz). Dolayısıyla Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”.[5]

3-   Mustadafların (Zaafa uğratılmışların) küresel hükümeti: “Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara minnet ederek, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım”.[6]

Zikredilen konuların her birisinin kendi başına çok büyük bir nimet olduğu çok açıktır. Öyle ki bunlardan birisi insanın yaşamından silinirse insaniyet yok olmaya yüz tutacaktır. Bu nedenle bu nimetler tekitle hatırlatılması gerekir. Ta bunların bağışlamasından güdülen ilahi hedefler tahakkuk bulsun.

İlahi nimetlerinin şükrünü yerine getirmek, değerini bilmek ve onlara karşı saygılı olmanın asıl anlamı; verilen nimetleri kendilerine has ve doğru mecrasında yani yaratılışın güttüğü hedef doğrultusunda kullanmaktır. Sadece dille teşekkür etmek değildir. Kufran-i nimetin anlamı ise verilen nimetleri kendilerine has ve doğru olan mecrada; yani yaratılışın güttüğü hedef doğrultusunda kullanmamaktır, onları zayi etmektir. Tabi olarak böyleli insanlar cezalandırılmayı ve uyarılmayı hak etmiş olurlar.

Daha fazla bilgi edinmek için bkz. Aya hudayı muteal vaidhayi hudra der ahret ameli mikoned?



[1]Tefsir-i nümüne” c. 19, s. 133. (hulasa edilmiş); “kamus-i kuran”, c. 6, s. 291.

[2] Bakara, 262- 264.

[3] Kehf, 7.

[4] Ali İmran, 164.

[5] Nisa, 94.

[6] Kasas, 5.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar