Gelişmiş Arama
Ziyaret
9820
Güncellenme Tarihi: 2011/10/15
Soru Özeti
Aşura günü oruç tutma hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
Soru
Aşura gününde oruç tutmanın müstehap olduğu hakkında Peygamberden (s.a.a) hadis var mı? Aslında aşura günü oruç tutmak müstehap mıdır?
Kısa Cevap

Şianın muteber kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğunu gösteren herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Sadece O’nun (s.a.a) siretinde aşura günü oruç tuttuğunu gösteren hadisler vardır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’ Ama böyle rivayetleri esas alarak Peygamberin (s.a.a) aşura günü oruç tutmayı müstehap bildiğini söyleyemeyiz. Zira, bu şekildeki rivayetlerin bazıları senet yönünden zayıf olmalarının yanı sıra bunlar Peygamberin fiiline delalet etmekte ve orucun müstehap olduğuna açıklık getirmemektedir. Evet Sünni ve Şiinin hadis kaynaklarındaki bazı rivayetlerden, aşuranın Hz. Musa’nın (a.s) zamanından Resulullah’ın (s.a.a) bi’setine ve bi’setten ramazan orucuna kadar tazim edildiği ve eyyamullah’tan olduğu çıksa da aşura olayından sonra ve Benî Ümeyye’nin oruç ve aşurayı anma hakkındaki rivayetleri suistifade etmelerinden dolayı bu konuda birçok rivayet gelmiştir. Bu rivayetlerden kimisi istihbaba, kimisi kerahete, kimiside haramlığa delalet etmektedir.

Bu durumda rivayetleri cem etmekten başka bir yol kalmamaktadır. Rivayetlere baktığımızda görüyoruz ki, aşura günün orucu haramlıkla kerahet arasında kalmakta ve onun müstehaplığına herhangi bir ihtimal verilmemektedir. Yani, aşurada oruç tutmak bir özellik olarak söz konusu olsa bidat ve haramdır. Teberrük amacıyla olursa küfür ve dinden çıkmaktır. Orucun genel fazileti amacıyla olursa Benî Ümeyye’ye benzemek olduğu için mekruhtur ve sevabın eksikliğine neden olur.
Ayrıntılı Cevap

Soru iki kısımdan oluştuğu için her ikisine de ayrı ayrı cevap vermemiz gerekecektir:

1- Aşura günü oruç tutmak hakkında Peygamberden (s.a.a) hadisin olup olmadığı:

Şiinin muteber hadis kaynaklarında Hz. Muhammed’den (s.a.a) aşura günü oruç tutmanın müstehap olduğuna dair herhangi bir hadise rastlanmamaktadır. Ancak Onun (s.a.a) siretini anlatan hadislerden aşurada oruç tuttuğu göze çarpmaktadır. Örneğin bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resulullah (s.a.a) aşura günü oruç tutardı.’[1]

Evet bazı hadislerde İmam Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: ‘Muharremin dokuzuncu ve onuncu günü oruç tutun ki, bu bir yıllık günahlarınızın keffaretidir.’[2]

Bununla birlikte Şiinin muteber kaynaklarında Peygamberden (s.a.a) aşura gününde oruç tutmanın müstehaplığına delalet edecek rivayetlerin olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü zikredilen bu rivayetlerden bazılarının senetleri zayıf olup sadece Peygamberin fiilini göstermektedirler. Biz bu konuda Peygamberin (s.a.a) herhangi bir şey buyurduğunu görmedik. Ama Ehl-i Sünnette bu konuda Peygambere (s.a.a) dayandırılan birçok hadis vardır.[3]   

2- Aşura Günü Oruç Tutmanın Hükmü:

Sünni ve Şii hadis kitaplarında nakledilen rivayetlerden[4] anlaşılmaktadır ki aşura günü, Hz. Musa’nın (a.s) zamanından Resulullah’ın (s.a.a) bi’setine ve bi’setten ramazan orucuna kadar tazim edilmiş ve ‘Eyyamullah’tan sayılmıştır.

Benî Ümeyye aşura kıyamından sonra oruç ve aşurayı anma hakkındaki hadislerden suistifade ederek din ve mekteple çakışan bir konuyu söz konusu ve tebliğ etmişlerdir. O da şudur: İmam Hüseyin (a.s), Ehl-i Beyt’i ve ashabı böyle birgünde öldürülmüş ve bu da -Allah’a sığınırız- çok iyi bir iş olduğu için böyle bir gün mübarektir, öyleyse bu günde oruç tutmak gerekir. Bu yüzden birçok hadis uydurarak[5] aşura kıyamını tahrif etmenin yanı sıra o günü bayram etmek ve şükürde bulunmak maksadıyla orucu ön plana çıkarmışlardır.[6] Hicri 5. asırda yaşayan Şii alimlerden Merhum Keraceki ‘Risaletu’n-Taaccub’ta şöyle diyor: ‘Ehl-i Beyt’i sevdiklerini iddia eden kimileri, Hz. Adem’in tövbesini bahane ederek mutlu olmaktalar, ama Resul-i Ekrem’in evladını kaybetmesinden dolayı sahip olduğu derde ortak olmuyorlar.’[7]

Bu konu yüzde yüz saptırılmış[8] ve görüntüde Müslüman olan bir grubun içinde nüfuz etmiştir. Nitekim İmam Hüseyin’in (a.s) ziyareti olan ‘Aşura Ziyareti’nde şöyle geçmektedir: ‘Bu öyle bir gündür ki Benî Ümeyye onu teberrük etmiştir.’

İşte bu tarihten sonra aşura gününün orucu iki şekilde tutulabileceği söylenebilir:

1- Eyyamullahtan olup farz veya müstehap olarak.

2- Yezid, İmam Hüseyin’i (a.s) zahirde katlettiğinden dolayı teberrük olarak. Masum İmamlarımız (a.s) söz konusu tarihten sonra aşura günün orucunu reddederek bu sapık fikirle mücadele etmişlerdir. Örneğin Zürare, İmam Sadık’ın (a.s) ve İmam Bagır’ın (a.s) kendisine ‘Aşura günü oruç tutma...’ diye buyurduklarını rivayet etmektedir.[9]

Kısacası bu konudaki rivayetler değişiktir. Onların bazıları müstehaba delalet edip tasua ve aşurada tutulan orucun bir yıllık günaha keffareti olduğunu ve Resullulah’ın bugünde oruç tuttuğunu söylerken, bazılarıda kerahete, hatta haramlığa delalet ederler. Örneğin bugünün orucunun Al-i Ziyad ve İbn-i Mercane’nin sünneti olduğunu belirten rivayet gibi.[10]

Bu konudaki rivayetler değişik olduğundan dolayı onları şöyle cem edebiliriz:

1- Oruç iki şekilde gerçekleşir. Biri teberrük olarak mutluluk kastıyla tutulan oruç, diğeri ise kurb kastıyla tutulan oruç. Yasaklanmış orucun rivayetleri birinci kısma delalet ederler. Oruçların müstehap olduğunu söyleyen rivayetler de ikinci kısıma delalet ederler.

2- Bugünde oruç tutmanın caiz olduğunu söyleyen rivayetlerin neshedilme ihtimali vardır. Bu ihtimali teyit eden hadisler şöyle demekteler: Aşura orucu önce farz idi sonra terkedilmiştir. Mesela aşura gününün orucu hicretin birinci yılında farz, ikinci yılında ramazanın gelmesiyle neshedilmiştir.[11]  

3- İmamın (a.s) aşurada oruç tutmanın caiz olduğunu söylediği rivayetlerin Onun takiyye ettiğine hamledilmesi.

4- Merhum Ebu’l Fazl Tahrani ‘Şifau’s-Sudur’da orucun caiz olduğunu söyleyen rivayetlerin eksik imsaka, orucu yasaklayan rivayetlerin de oruç imsakına delalet ettiği ihtimalini vermektedir. Neticede meselenin hükmü şudur: Aşura gününün orucu küfür, haram ve kerahet arasındadır. Ehl-i Beyt mezhebinde ve Al-i Muhammed fıkhında müstehap olma durumu asla yoktur.’[12]

Bu görüşü şöyle açıklamışlardır: Bugünde oruç tutmak bir özellik olarak algılanırsa bu bidat ve haramdır; teberrük olursa küfür ve dinden çıkmaktır. Eğer orucun mutlak fazileti yönünden olursa Benî Ümeyye’ye benzemek olduğu için mekruhtur ve sevabın eksikliğine neden olur.[13]

Bu yüzdendir ki, çağdaşlar fakihler aşura günü oruç tutmanın keraheti yönünde fetva vermişlerdir. Bazılarıda, aşura günü insanın oruç kastı olmadan ikindiye kadar yemek içmekten sakınmasının müstehap olduğunu buyurmuşlardır.[14]   



[1] -el-İstibsar, c.2, s.134; Tehzib-ul Ahkam, c.4, s.300, Cami-ul Ahadis yazılım programı.

[2] -Ali b. el-Hasan b. Fazzal, Harun b. Müslim’den o da Mes’ade b. Sadakata’dan o da Ebi Abdullah’tan (a.s) O da babalarından, Onlarda Ali (a.s)’dan Onun (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet ederler:.. (el-İstibsar, c.2, s.134)

[3] -Misbah-ul Münir, s.104; Sünen-i Daremi, c.2, s.22; Sünen-i İbn-i Mace, c.1, s.552; Sahih-i Buhari, c.3, s.57; Neyl-ul Evtar, c.4, s.326; Sahih-i Müslim, c.3, s.150.

[4] -Örneğin Sahih-i Buhari’de 10, Sahih-i Müslim’de ise 30 civarında rivayet gelmiştir.

[5] -Bkz: Biharu’l Envar, c.61, s.291.

[6] -Bkz: Tahrani, Şifau’s Sudur, s.259 (Taş baskı); Vafi, c.7, s.14, (Şeyh Saduk’un Emali ve İlelu’ş-Şerayi adlı eserlerinden nakletmiştir.)

[7] -Keraceki, et-Taaccub, s.45, Kenz-ul Fevaid’e eklenmiş taş baskı.

[8] -Aşura günü orucunun istihbabı.

[9] -et-Tehzib, c.4, s.300; el-İstibsar, c.2, s.134; Kafi, c.4, s.145; Cami-u Ahadisi’ş Şia, c.9, s.477, Aşura Gün Oruç Tutmayın.

[10] -Tusi, Tehzib-ul Ahkam, c.4, s.301

[11] -Kafi, c.4, s.146

[12] -Şifau’s Sudur, s.383’den 392’ye

[13] -Hasan Sakafi Tahrani, Şerh-i Ziyaret-i Aşura, s.402, İntişarat-ı Hadi, 1. Baskı, HK.1385, Bahar.

[14] -Haşiyeli Tevzihu’l-Mesail (İmam Humeyni), c.1, s.968.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Acaba Hz. Ali’nin (as.) kabri Hz. Âdem’in (as.) kabrinin aynısı mıdır ve Hz. Âdem günümüzdeki insanların cisminden farklı, çok daha büyük bir bedeni var idi şeklindeki iddia doğru mudur?
    8144 مرقد امام علی ع 2015/06/18
    Hz. Âdem’in (as.) defin edildiği yer hakkında muhtelif rivayetler ve tarihi nakiller var. Rivayetlerin çoğu defin edildiği yerin Beytullah (Mekke ve etrafındaki mıntıkalar) olduğunu söylüyor.[1] Başka rivayetler de Hz. Âdem’in (as.) defin edildiği yerin Necefin ve Hz. Alin’in (as.) defin edildiği yerin aynısı olduğunu ...
  • Zamanın İmamının (a.s) yiyecek ve giyeceği nedir?
    5269 Eski Kelam İlmi 2011/03/02
    İmam tıpkı diğer insanlar gibi yaşamakta, normal ve olağan bir yaşam sürmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla kendisi yiyecek ve giyecekten minimum ölçüde istifade etmektedir. Numanî, Ğıybet kitabında İmam Sadık (a.s) ve İmam Rıza’dan (a.s), Hz. Mehdi hakkında şöyle rivayet etmektedir: “Onun giydiği sadece kalın ve yediği de ...
  • İslam hükümlerini sormak uzmanlık gerektirir mi?
    4849 Pratik Ahlak 2010/09/06
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Kök hücreleri araştırmak ve incelemek haram mıdır?
    5115 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Sorulan sorudaki meselenin mevcut fıkhî hükmünü istemeniz nedeniyle büyük mercilerin (Allah kendilerini korusun) bürolarından ve Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’den (ömrü uzun olsun) fetva sorduk ve kendilerinin yanıtları aşağıda yer almaktadır: Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Sakıncasızdır. Hz. Ayetullah Uzma Şirazi’nin (ömrü uzun ...
  • Neden Kuran ayetleri nüzul tertibi esasına göre toplanmadı?
    11908 Kur’anî İlimler 2012/04/04
    Peygamber(s.a.a)’den Kuran’ın nüzul tertibi esasına göre toplanmasına dair bir destur bizlere ulaşmamıştır. Kuran’ın toplanması birkaç merhalede gerçekleşmiştir. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibi esasına göre topladı ama sonuçta halifelerin topladığı genellik kazanmış ve Ehlibeyt (a.s) da şimdiki Kuran’ı tam anlamıyla teyit etmişlerdir. ...
  • Kısasın sakıt olmasına neden olan sebepler nelerdir?
    5313 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    6226 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • Peygamber her zaman Muaviye’ye, babasına (Ebu Süfyan’a) ve oğluna (Yezid’e) lanet mi ederdi?
    21126 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Allah’ın dilinden kasıt, Allah’ın kullarına telkin ettiği ilahi sözlerdir.Hz. İbrahim (a.s), Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa (a.s) Kerbela’dan geçtiklerinde her birinin başından bir olay geçti. Onlar Allah’tan bunun nedenini sorup cevabını aldıktan sonra Allah-u Rahman şöyle buyurdu: ‘Gök ve yer ehli, Hüseyin’in katiline lanet ...
  • Peygamberlerin ve İmamların diğer kulların arasından seçilmelerinin delili nedir?
    7198 Eski Kelam İlmi 2010/08/14
    Nübüvvetin genel delilleri gereği Allah-u Teala, insanların hidayeti için, onlara kendi cinslerinden örnek, halife ve hidayetçi olacak kimseler seçmiştir. Bu seçim delilsiz değildir. Şöyleki, Allah’ın halifesi olma yeteneği bütün insanlara verilmiş, ama bu yetenek herkeste fiiliyata geçmemiştir; sadece bir kısım insan tam bir teslimiyetle ilahi ...
  • Allah tarafından müteaddit Peygamberlerin gönderilmesindeki hikmet nedir?
    8458 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Allah u Teâlâ’nın lütfünün tecelli ettiği yerlerden birisi hiçbir ümmeti hiçbir zaman kılavuzsuz (hidayetçi) bırakmaması ve daima peygamberleri göndermiş olması ve yeryüzünü hüccetsiz bırakmamasıdır. Ama müteaddit dinlerin var olması ve daha sonraki dinlerin tekâmül bulması farklı dönemlerde beşer fikrinin tekâmül bulması nedeniyledir. Başka bir beyanla ilkel ...

En Çok Okunanlar