Gelişmiş Arama
Ziyaret
7512
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Yüce Allah’ın dünyada kulları karşısında kendi hakkından geçtiği ama halkın hakkından geçmediği doğru mudur?
Soru
Yüce Allah’ın dünyada kulları karşısında kendi hakkından geçtiği ama halkın hakkından geçmediği doğru mudur? Ben defalarca Allah’ın esirgeyen ve bağışlayan olduğunu ve kulları karşısında dünyada kendi hakkından geçtiğini duydum; mesela ben bu yılın Muharrem ayında uydudan yayınlanan programların birinde şöyle duydum: Hz. Peygamber (s.a.a) Allah’tan Müslümanlar can verirken onların günahlarını bağışlamasını defalarca diler ve Allah da eğer insan ölümünden bir yıl önce tövbe eder ve kendisine dönerse onu bağışlayacağını belirten birkaç şart öne sürer. İkinci defa Peygamber (s.a.a) bu şartı Allah’tan kolay kılmasını ister ve bunun üzerine Allah eğer insan ölümünden altı ay önce tövbe ederse onun günahlarını bağışlayacağını buyurur. Son olarak ise Allah, Peygambere eğer insan ölüm anında sadece yüzünü kıbleye döndürmesi durumunda onun tüm günahlarını bağışlayacağını bildirir.
Kısa Cevap

Tövbe insanın alçaklık ve ilahi azaptan kurtulması için bir yoldur. Tövbe günahtan geri dönme ve Allah’ın dergâhına yönelme manasındadır. Allah insanı günahları sebebiyle meyus etmez ve içten, halis ve doğru bir tövbeye çağırır ve de tövbesinin kabul edileceği vaadini de verir. Tövbe etmek sade bir iş değildir ve günah işlememek tövbe etmekten daha kolaydır. Tövbenin kabul edilme şartlarından birisi Allah’ın hakkını ve halkın hakkını ödemektir. Bu haklar iade edilmezse tövbe kabul edilmez. Dinî metinlerden istifade edildiği kadarıyla Allah kendi haklarından çok halkın hakları hususunda hassastır. Lakin bu, O’nun kendi hakları bağlamında hikmetsizce tolerans gösterdiği ve bağışlamada bulunduğu anlamında değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bazen İslamî rivayetler ve öğretilerde halkın hakkının azametini kavratmak için onu Allah’ın haklarıyla mukayese ettiklerini ve Allah’ın hakkından geçeceği ama halkın hakkından geçmeyeceğini belirttiklerini ilkönce hatırlatmak gerekir. Bu konu her ne kadar doğru olsa da biraz üzerinde durmak icap etmektedir.

1. Allah’ın hakkı çok azim ve ağırdır. Bazı ilahi haklar tüm halk haklarından daha önemlidir ve insan ona riayet etmediği takdirde gerçekte büyük bir günaha mürtekip olmuş olacaktır. Bunlardan birisi şirktir. Eğer bir insan şirk ile ölürse asla bu günah Allah tarafından bağışlanmayacaktır! Ama bunun altında olan her şeyi, istediği ve layık gördüğü her şahıs için bağışlayabilir.[1] İlahi hakların azameti hakkında nakledilen ve bu hakları çok muhterem ve farz sayan rivayetler mevcuttur. Namaz da ilahi haklardan biridir ve onu terk eden için kâfirlerin azabına benzer bir azap gözetilmiştir.[2] 

2. Allah’ın bağışlayıcı olmasının insanı ilahi vazifeleri yerine getirmekten alıkoymaması ve tövbede gecikmeye sebep olmaması için dikkatli olunmalıdır.

3. Bazı ayetlere göre, insan öleceğinden emin olduğu sırada tövbesi etmesi durumunda tövbesi kabul edilmeyecektir. Yüce Allah, Firavun’un dilinden şöyle buyurmaktadır: “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de Müslümanlardanım” dedi.”[3] Bu ayet hakkında İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmaktadır: Firavun ölümün zorluk ve çetinliğini gördüğü için iman etti … onun imanı kabul edilmedi.”[4] O halde zikrettiğinize benzer rivayetleri bu Kur’anî kesin esasla uyuşmazlık göstermeyecek şekilde beyan etmek ve açıklamak gerekir. Bütün bu rivayetler, insanın ölümün çetinliğini görmeden, iradeyle ve bir dış etken olmadan iman etmesi durumunda geçerlidir. “Tövbe” Arapça bir sözcük olup “dönmek” anlamındadır.[5] Günahtan tövbe etmek, günahtan dönmek anlamındadır. Dinî metinlerimizde ve bu cümleden olmak üzere Kur’an’da hem “kulun tövbesi” ve hem de “Allah’ın tövbesi” dile getirilmiştir. Kulun tövbesi, günahları terk etmeyle kulun Allah’a dönmesi manasındadır. Allah’ın tövbesi ise Allah’ın lütuf ve merhamet bakışıyla kuluna dönmesidir. Günahkâr insanın tövbesi, Allah’ın iki tövbesi arasında yer alır.[6] Şöyle ki; ilkönce Allah günahkâr insana taraf döner ve günahkâr bu vesileyle tövbe etme başarısı kazanır. İkinci merhalede ise Allah kulun tövbe etmesinden sonra ona döner, kendisinin tövbesini kabul eder ve onu bağışlar.

Gerçek Tövbe

Dinî metinlerden istifade edildiği kadarıyla tövbe etmek kolay bir iş değildir. Müminlerin Önderi (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Günahı terk etmek tövbeden daha kolayıdır.”[7] Tövbe sadece estağfurullah demek değildir. Tövbe insanın tüm varlığıyla Allah’a dönmesi demektir. İnsanın günahından pişmanlık duyması, onu tekrar yapmamaya dair ciddi bir karar alması ve ister Allah’ın hakkı olsun ve ister halkın hakkı olsun bir hakkı zayi etmişse, onu telafi etmesi demektir. Kur’an müminleri içten bir tövbeye davet etmektedir.[8] İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “İçten tövbe; günahkârın kendi kalbinde pişman olması, dil ile istiğfar etmesi ve yaptığı günahı tekrar etmeyeceğine dair karar almasıdır.”[9] Nakledildiğine göre Müminlerin Önderi (a.s) bir şahsın estağfurullah dediğini duyar ve ona şöyle buyurur: Annen matemini tutsun! İstiğfarın ne manaya geldiğini biliyor musun? İstiğfar “İlliyin”’in derecesidir ve onun tahakkuk etmesi için altı şart vardır. Birincisi, geçmiş günahtan pişmanlık duymaktır. İkincisi, onu tekrar etmemeye dair ciddi karar almaktır. Üçüncüsü, Halkın haklarını ödemek ve hiçbir günahın boynunda olmayacağı tarzda temiz olarak Allah ile mülakat etmendir. Dördüncüsü, yerine getirmediğin her farz ameli yerine getirmendir. Beşincisi, deri kemiğe yapışıncaya ve yeni bir et bitinceye dek haramdan bedeninde biten eti eritmeye çalışmandır. Altıncısı, isyan tatlılığını tattırdığın gibi, ibadet meşakkatini tene tattırmandır. İşte bunlardan sonra estağfurullah de.”[10] Bu hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi, tövbenin kabul şartı, yapılmamış farzları yerine getirmek ve halkın haklarını iade etmektir. İnsanın günahlarının bağışlanması için onun zayi ettiği Allah ve halkın haklarını telafi etmesi gerekir. Allah halkın hakların hususunda daha hassastır ve hak sahibi razı olmayana dek Allah da razı olmaz ve günahkârın tövbesini kabul etmez. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Bir saatlik bir zulüm ve sitem Allah nezdinde (Allah’a karşı yapılmış) atmış yıl günahtan beterdir.”[11] Bir diğer hadis de ise şöyle okumaktayız: “Zulüm üç kısımdır: Birincisi, Allah’ın bağışladığı zulümdür. İkincisi, Allah’ın bağışlamadığı zulümdür. Üçüncüsü ise Allah’ın görmezlikten gelmediği zulümdür. Allah’ın bağışlamadığı zulüm O’na şirk koşmaktır. Allah’ın bağışladığı zulüm, insanın kendi ile Allah arasında olan şeyler bağlamında kendisine yaptığı zulümdür. Allah’ın görmezlikten gelmediği zulüm ise kulların birbirlerinde olan haklarıdır.”[12]

Tövbeyi Ertelemek

Önlemek her zaman tedaviden daha iyidir. İnsan günaha mürtekip olmamaya çalışmalıdır ve mürtekip olması durumunda da hemen tövbe etmeli ve bunu ertelememelidir; çünkü tövbede avunmak ve başka bir ifadeyle tövbeyi ertelemek, tövbe etme başarısını insandan almak için şeytanın bir vesvesesidir. Tövbe hemen yapılması gereken bir farzdır ve günahtan hemen sonra tövbe etmek farzdır. Lokman evladına şöyle tavsiye etmiştir: “Ey evladım! Tövbeyi erteleme, zira ölüm aniden gelip çatar.”[13] Ölüm haber vermez ve günahkârın tövbe etme başarısı göstermeden eceli gelebilir ve tövbesiz dünyadan göçebilir. Aynı şekilde çok günah yapma neticesinde insanın inanç ve imanı daha zayıflar ve tövbe etmemekle beraber birçok inancı yalanlaması, kâfir olması ve küfür ile dünyadan gitmesi bile muhtemel olur. “Sonra, Allah’ın ayetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük işleyenin sonu daha da kötü oldu.”[14] Hayatından meyus olmayancıya dek herkesin tövbesinin kabul olacağı doğrudur; ama tövbenin ertelendiği oranda zor olacağına da dikkat etmek gerekir. Çünkü insan ne kadar çok günahın tadına varırsa, onu terk etmek o kadar zor olur.     



[1] Nisa, 48, إِنَّ اللَّهَ لا یَغْفِرُ أَنْ یُشْرَکَ بِهِ وَ یَغْفِرُ ما دُونَ ذلِکَ لِمَنْ یَشاءُ وَ مَنْ یُشْرِکْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرى‏ إِثْماً عَظیماً

[2] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 4, s. 22.

[3] Yunus, 90.

[4] Vesailü’ş-Şia, c. 16, s. 90.

[5] İbn. Faris, Mekayusü’l-Lügat, c. 1, s. 357, Mektebu’l-Alami’l-İslamî, Tahran, 1365 h.ş.

[6] Tövbe, 117’den iktibas edilmiştir.

[7] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Usul-i Kafi, c. 2, s. 451, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

[8] Tahrim, 8.

[9] Harranî, Hasan b. Şube, Tuhafu’l-Ukul, s. 210, Camia-i Müderrisin, Kum, 1404 h.k.

[10] Nehcü’l-Belağa, Nüsha-i Feyzü’l-İslam, Kelimat-i Kısar, hadis. 409.

[11] Camiu’s-Saadat, c. 2, s. 221.

[12] Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 231.

[13] Deylemi, Hasan b. Ebi el-Hasan, İrşadu’l-Kulub, c. 1, s. 72, Şerif Rezi, 1412 h.k.

[14] Şeyh Mufid, Evailu’l-Makalat, s. 85, Kongre-i Şeyh Mufid, Kum, 1413, h.k.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmam evlatlarının adına yapılmış türbelere inanmanın ölçüsü nedir?
    6813 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    İmam evlatlarından maksat Ehl-i Beyt İmamlarının soyundan gelen zatların türbeleridir. Bir çok hadiste Resulullah’ın soyuna saygı göstermenin gerekli olduğu vurgulanmış ve bu iş için büyük bir sevap ve mükafat vaat edilmiştir.Resulullah’ın soyuna saygı göstermenin bir örneği de onların mezarlarına saygı göstermek, oraları ziyaret ...
  • Şia'nın Mehdi Muntezer hakkında görüşü nedir?
    10145 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Bu soru çok genel olduğu için, cevapta bu konuyu birkaç yönden ele alıp; İmam Mehdi (ac)'in hayatını, Kur'an ve rivayetlerdeki bilgileri ve son olarak 12. İmamın zuhurunun alametlerini kısaca inceleyeceğiz.On ikinci imamın ismi İslam peygamberinin ismiyle (m h m d) aynıdır ...
  • Neden yeni Müslüman olmuş birisi geçmiş namaz ve oruçlarını kaza etmesi gerekmezken doğuştan Müslüman olan birisi eda etmediği namaz ve oruçlarını kaza etmesi gerekmektedir?
    2736 Kaza Namazı Ve Kiralık Namaz 2020/01/19
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12734 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • “Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
    7622 Tefsir 2012/05/12
    Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    6967 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Haksız yere yemin eden kimsenin akıbeti ne olur?
    12187 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Haksız yere yemin etmenin akıbetinden maksat iki şey olabilir:1- Şer’i ve fıkhi hüküm manasında akıbet.2- Getirdiği sonuçlar manasındaki akıbet. Bu etki dünya veya ahiret etkileri olabilir. Sorudan galiba bu ikinci mana kastedilmektedir.1- Şer’i HükümŞer’i Hüküme göre ...
  • Nur suresinin iniş sebebi nedir?
    30901 Tefsir 2012/05/27
    Nur suresinin bir iniş sebebi yoktur; ama 6 ila 9, 11 ila 16 ve 30 ila 31. ayetlerinin iniş sebebi vardır ve aşağıda bunlara işaret edilecektir: Nur suresinin 6 ila 9. ayetlerinin iniş sebebi: Bu ayetlerin iniş sebebi hakkında İbn. Abbas’tan nakledildiğine göre ...
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8855 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Aşırılık nedir ve ondan nasıl uzak kalınabilir?
    17415 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    “Ğuluv” (aşırılık) sözlükte fazlalık ve uzamak anlamındadır; başka bir ifadeyle had ve ölçüyü aşmaktır veya daha iyi bir tabirle her şeydeki ölçü ve konumdan çıkmak ve öteye geçmek aşırılıktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de aşırılığa şöyle işaret etmektedir: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin.” ...

En Çok Okunanlar