Gelişmiş Arama
Ziyaret
13640
Güncellenme Tarihi: 2011/11/22
Soru Özeti
Zaman nedir? İnsan tarafından kontrol edilebilir mi?
Soru
Zamanın bir tanımı var mıdır? İnsan zamanı kontrol edebilir mi?
Kısa Cevap

Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ölçüsüdür. O, zamanı ispat etmek için doğa bilginlerinin meseleleri kanıtlamada kullandığı gözlem yöntemini kullanmıştır. Molla Sadra zamanı kanıtlamada bilinen şu burhanı kullanmıştır: İki hareket eden şey belirli bir yerden belirli bir maksada doğru hareket eder ve biri belirlenmiş ve tayin edilmiş maksada daha çabuk ve diğeri ise daha geç ulaşır. Diğer bir konu ise insanın zamanı denetimi ve kontrolü altına alıp alamayacağıdır. Zaman her bireyin en değerli sermayelerinden biridir. Gerçekte insanın elinde bulunup geri gelmeyen, satın alınamayan, üretilmeyen ve yeniden bulunamayan bir sermayedir. Bu Allah vergisi sermaye Hz. Ali’nin (a.s) buyurduğu gibi bulut süratiyle yol alır ve insana en iyi şekilde fayda vermesi ancak doğru bir yönetimle kontrol edilmesi halinde gerçekleşir. “Alek Meknezi” “Zamandan Yararlanmayı Yönetme” adlı kitapta kontrolü şöyle tanımlamaktadır: Zaman kontrolünün manası, zamandan yeterli derecede yararlanmamanın başkalarından değil, bizzat insandan kaynaklanmasıdır. Bu yüzden yerleşik adetleri terk etmek için tüm güçle çalışmak ve fırsatlardan en güzel şekilde yararlanmak için insan doğasındaki menfi eğilimlere galip gelmek gerekir.

Ayrıntılı Cevap

Filozofların önemsedikleri ve görüş ayrılığına düştükleri felsefî önemli konulardan birisi zaman meselesidir. Zaman hakkında değişik teoriler öne sürülmüştür. Bu teorilerden bazıları şunlardır:

1. Zaman vehme dayalı bir şeydir; vehme dayalı bir varlıktır.

2. Zaman var değildir.

3. Zaman feleklerin feleğidir.

4. Zaman mutlak hareketten ibarettir.

5. Zaman feleklerin feleğinin hareketidir.

Meşhur filozoflar şöyle demektedir: Zaman hareketin miktarıdır, müstakar olmayan bir varlıktır ve hareketle vardır. Hareket onu taşır. Molla Sadra şöyle der: Zaman hareketin miktarıdır ve hareket etmeleri açısından hareket eden şeylerin ölçüsüdür. O, zamanı ispat etmek için doğa bilginlerinin meseleleri kanıtlamada kullandığı gözlem yöntemini kullanmıştır. Molla Sadra zamanı kanıtlamada bilinen şu burhanı kullanmıştır: İki hareket eden şey belirli bir yerden belirli bir maksada doğru hareket eder ve biri belirlenmiş ve tayin edilmiş maksada daha çabuk ve diğeri ise daha geç ulaşır. Molla Sadra şöyle der: Bu olguyu gözlemlemekten, varlık âleminde cisimler ve onların sonları dışında olan özel miktarsal bir tür varlığın bulunduğunu anlıyoruz; zira cisimler ve onların sonları müstakar varlıklardır. O halde bu uzunluğun zaman ve zamanın da varlığın müstakar olmayan miktarı olduğunu kavramaktayız. Onun mebdei ve icat edicisi müstakar olmayan varlık olmalıdır ve o harekettir. Öyleyse zaman hareketin miktarıdır. Bunun açıklaması şudur: Biz insanlar amel, iş, hareket ve duraksamalarımızda iradeli veya iradesiz olarak bir tertibe riayet ederiz. İlkönce bir işi yapar ve sonra bir başkasına teşebbüs ederiz. Her gün üç öğün yemek yeriz. Bir miktar eğlenir ve bir miktar da başka işleri yaparız. Uyuruz ve uyanırız. İşlerimiz için program yaparız. Bazılarına öncelik verir, bazılarını ise sonraya bırakırız. Kendi yüzeysel gözlemimizle güneşin doğduğunu, tedricen atmosferde veya gökte bir mesafeyi kat edip göğün yarısına ulaştığını, batı tarafına gittikçe yaklaştığını ve battığını seyrederiz. Bu iş ve hareketler bir boylam içinde vuku bulur. Biz bu boylamın hayali ve ütopik değil, gerçek olduğunu hissetmekteyiz. Bunu zaman olarak adlandırır, cüzlere ayırır ve saat, yarım saat, çeyrek, dakika ve saniye olarak isimlendiririz. İbn. Sina şöyle der: Bazıları zamanın özel bir şey ve cihet hakkındaki özel nispet olduğunu söylemiştir; yani zaman bir şeyin ona yönelik nispetiyle tanınan şeydir. Örneğin filan şahıs güneş doğarken geldi veya yolculuğa çıktı denir. O halde bu “iken” nispetinden zaman tasavvur edilmektedir ve dolayısıyla zaman zati bir olgu değildir. Öyleyse zaman arazi bir olgu olup başka bir olgunun gerçekleşmesi esnasında (filan şahsın güneş doğarken yolculuğa çıkması gibi) vuku bulur. Bu tespiti yapan şahsın sözleri çok dakiktir. Kendisi şöyle demektedir: Varlıkların ve fenomenlerin güneşin hareketine yönelik nispeti ve onun kendi eksen derecelerinin her birinde bulunan varlığından zaman meydana gelir. Eğer böyle fenomenler meydana gelmezse ve onların güneş ekseninin derecelerine yönelik nispeti ve bu derecelerdeki hareket olmazsa, zaman mevcut olmaz. O halde zaman zatı itibariyle mevcut değildir.[1] Diğer bir konu ise insanın zamanı denetleyip ve kontrol edip edemeyeceğidir. Zamanı yönetme meselesine değindiğimizde dinsel metinlerde ve şeriat ve kültür alanındaki büyük şahsiyetlerin sözlerinde bu konuya defalarca işaret edildiğini görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de Allah zamana yemin içmiş ve “asra yemin olsun”[2] diye buyurmuştur. Tabii olarak Allah ancak çok önemli ve değerli şeyler üzerine yemin etmektedir. Bu, zamanın dinî olarak bizim için çok önemli bir yer taşıdığını göstermektedir. Hz. Ali (a.s) de takvaya riayet etmeyi ve dünyadan sakınmayı tavsiye etmenin yanı sıra zamanın önemi hakkında şöyle buyurmaktadır: Ey Allah’ın kulları biliniz ki zaman kalanlara geçmiştekilere davrandığı gibi davranacaktır. Ondan (zaman) geçenler geri gelmeyecek ve kalanlar ise ebedi olmayacaktır. Onun son işi ilk işiyle birdir.[3] Zaman her bireyin en değerli sermayelerinden biridir. Gerçekte insanın elinde bulunup geri gelmeyen, satın alınamayan, üretilmeyen ve yeniden bulunamayan bir sermayedir. Bu Allah vergisi sermaye, ancak doğru bir yönetimle kontrol edilmesi halinde en iyi şekilde insana fayda verebilir. İnsanın bu ilahi nimetten en iyi şekilde istifade etmesi ancak tam bir programla mümkündür. Bu hususta yönetim bilimde görüş sahibi kimseler zamanı yönetmek kavramını kullanmanın doğru olmadığı ve bunun yerine zamanı programlamanın daha ideal olduğu görüşündedirler. Gerçekte yönetim bilimde görüş sahibi olanların çoğu, zamanın esasen yönetilir olmadığına ve onun hareketini yavaş veya hızlı yapmanın mümkün olmadığına inanmaktadır. Bu yüzden zamanı yönetmekten kendini yönetme çıkarımına ulaşmakta ve sadece zamanın telef olmasını önlemek ve ondan maksimum derecede istifade etmek için plan ve programlar tasarlamakla yetinmektedirler. İster istemez zaman geçmektedir ve gerçekte ondan en iyi şekilde istifade etmesi gereken biziz. Elbette dinsel metinlerimiz de bu inancı takviye etmektedir. Nitekim İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da şöyle buyurmuştur: Fırsatı elden vermek hüzündür.[4] Fırsatlar bulutlar gibi geçer, o halde iyi fırsatları ganimet bilin.[5] Vaktimizi heder eden amilleri doğru ve yerinde tespit etmek, çok önemlidir; zira bu şekilde vakti telef etme hastalığını tedavi etmeyi daha kolay gale getiririz. “Alek Meknezi” “Zamandan Yararlanmayı Yönetme” adlı kitapta kontrolü şöyle tanımlamaktadır: Zaman kontrolünün manası, zamandan yeterli derecede yararlanmamanın başkalarından değil, bizzat insandan kaynaklanmasıdır. Bu yüzden yerleşik adetleri terk etmek için tüm güçle çalışmak ve fırsatlardan en güzel şekilde yararlanmak için, insan doğasındaki menfi eğilimlere galip gelmek gerekir.[6] Zamana özel bir önem verme hakkındaki Kur’an ayetleri ve dinî önderlerin sözlerine ve de uzmanların tespitlerine baktığımızda, zamanı kontrol etmenin insanın elinde olmadığını ve insanın hesaplı bir program ve işleri tertibe tabi tutma ile Allah’ın kendisine verdiği bu sermayeden en iyi şekilde istifade etmesi gerektiğini anlıyoruz.



[1] Seccadi, Seyid Cafer, Ferheng-i Istrılahat-ı Felsefî Sadra, s. 251, Vezaret-i Ferheng, çap-ı evvel, Tahran, 1379 ş.

[2] Asr, 1.

[3] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 156, tercüme: Zamani, Mustafa, s. 370.

[4] Seyid, Rezi, Nehcü’l-Belağa, Nehcü’l-Belağa, hikmet. 118.

[5] Seyid, Rezi, Nehcü’l-Belağa, Nehcü’l-Belağa, hikmet. 21.

[6] Alk Meknizi, Müdüriyet-i Behreveri Ez Zaman, tercüme: Rızapur, Seyid Muhammed Rıza, naşir: Çame, çap-ı çarom, 1377 ş.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar