Please Wait
29155
“Sidre”, lügat bilginlerinin ekseriyetinin belirttiği üzere çok yapraklı ve çok gölgeli bir ağaca denmektedir ve “sidretü’l-muntaha” tabiri, göklerin zirvesinde ve meleklerin uçuşunun, şehid ruhlarının, peygamberlerin ilimlerinin ve insan amellerinin son zirvesinde yer alan çok yapraklı ve çok gölgeli bir ağaca işarettir. Orası, Allah’ın meleklerinin ötesine geçemediği yerdir. Cebrail de miraç yolculuğunda oraya ulaştığında durmuştur. Her ne kadar Kur’an-ı Mecid’te sidretü’l-muntaha hakkında bir açıklama verilmemişse de İslamî hadis ve rivayetlerde onun hakkında çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Onların hepsi şu gerçeği beyan etmektedir: Bu tabirin bir tür teşbih olarak seçilmesinin nedeni, bu tür büyük gerçekleri açıklamaktan sözlerimizin dar ve kısıtlı olmasıdır. Bir hadiste İslam Peygamberinden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: "رایت على کل ورقة من اوراقها ملکا قائما یسبح اللَّه تعالى"; ben onun her bir yaprağı üzerinde duran ve Allah’ı tespih eden bir melek gördüm.[1] İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"انتهیت الى سدرة المنتهى، و اذا الورقة منها تظل امة من الامم" Ben sidertü’l-muntaha’ya vardım ve onun her bir yaprağı altında bir ümmetin gölgelendiğini gördüm![2] Bu tabirler, kastedilenin asla yeryüzünde gördüğümüz ağaçlara benzer bir şey olmadığını göstermektedir. Bilakis bu Hakkın rahmetinin yakınlığında yer alan ve melekelerin yaprakları üzerinde tespih ettiği ve de temiz ve arı ümmetlerin gölgesinde bulunduğu görkemli gölgeliklere işarettir.[3] Tefsirü’l-Mizan’da sidretü’l-muntaha hakkında şöyle denmektedir: Bu sidre ağacının ne tür bir ağaç olduğu hususunda Allah’ın kelamında tefsir edici bir şey bulmadık. Allah burada müphem bir şekilde ve işaret ile söz söylemeyi yeğlemiş gözükmektedir. "إِذْ یَغْشَى السِّدْرَةَ ما یَغْشى" Cümlesi bu tespiti teyit etmektedir; zira onda bir örtüden söz edilmiştir. Rivayetlerde ise yedinci göğün üzerinde bulunan ve Allah’ın kullarının amellinin kendisine kadar yükseldiği ağaç olarak tefsir edilmiştir.[4]