Gelişmiş Arama
Ziyaret
8503
Güncellenme Tarihi: 2010/03/07
Soru Özeti
Kur’an’ın tahrif olmayışı, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in Kur’an’ın değiştiğine dair hikâyesiyle nasıl uyuşmaktadır?
Soru
Eğer Kur’an tahrif olmadıysa neden, tarihte geçtiği üzere, Peygamber (s.a.a) Kur’an okurken bazen bazı kelimeleri değiştiriyordu. Hatta tarihte geçtiği üzere, bazı vahiy yazıcıları bu yüzden dinden çıkmışlardır ve Peygamber (s.a.a) tarafından idam edilmişlerdir. Acaba bu rivayet doğru mudur?
Kısa Cevap

İşaret ettiğiniz rivayet, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir.

Birinci olarak; bu rivayetler arasında, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli hakkında ihtilaf vardır. Bu rivayetlerin bazıları, Kur’anın tahrif olduğuna ve değiştiğine delalet etmemektedirler. Bazıları da müphem ve meçhuldürler. Ancak çok az sayıda rivayet, tahrif ve değişmenin olduğuna delalet etmektedir. Bu yüzden bu rivayetlere istinat edilemez.

İkinci olarak; üçüncü grup rivayetler de, Merhum Saduk (r.a)’un tefsirine göre tahrife delalet etmemektedirler. Merhum Saduk (r.a), Peygamber (s.a.a.)’den nakledilen bu üçüncü grup rivayetlerde ki “هو واحد” (O birdir) cümlesi hakkında şöyle yazmaktadır: “Yani, değiştirsen de değiştirmesen de senin değiştirmek istediğin değil benim söylediğim şey yazılır.”

Üçüncü olarak; eğer merhum Saduk (r.a)’un yapmış olduğu yorumu kabul etmesek ve diğer taraftan da bu rivayetlerin senetlerini sahih bilsek dahi, bu rivayetler Kur’an ayetleriyle çeliştiklerinden dolayı yine de onlara istinat edemeyiz. Çünkü Peygamber (s.a.a.) ve masum imamlar (a.s.)’ın sözlerine göre bu rivayetlerin kabul edilmemesi gerekmektedir.

Abdullah ibn-i Ebi Sereh, mürtet olduktan sonra Mekke’ye kaçmıştır ve Mekke’nin fethinden sonra da Osman’ın (üçüncü halife) aracılığı sayesinde idam edilmekten kurtulmuştur. Osman halife olduğu zaman da Abdullah ibn-i Ebi Sereh’i Mısır’a vali tayin etmiştir.

Bu rivayetlere dikkat edildiğinde, bu rivayetlerin Kur’an’ın tahrif edildiğine değil tam tersine tahrif olmadığına delalet etmektedirler. Çünkü Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenler, muhaliflerin tahrife olan çabalarını değil onların böyle bir çabaya muvaffak olmalarını reddetmektedirler.

Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenlerin delillerinin birincisi, Kur’an’ın, Allah tarafından korunmasıdır. İkincisi ise, Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’ı tahrif etmek ve değiştirmek isteyenlere karşı, onun koruyucusu olmasıdır. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in bu çabası da, yenilgiye uğramış çabaların ve Peygamber (s.a.a)’in mücadele etmekle görevli olduğu batıl komploların bir örneğidir. Eğer bir kimse bu rivayetlere derinlemesine bakacak olursa, bu rivayetlerin tahrife değil tam tersine tahrifin olmadığına delalet ettiğini açıkça görecektir.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın açıklığa kavuşması için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:

A) Kur’an’ın tahrif olmadığı ve değişmediği sağlam ve kesin delillere dayandırılmaktadır ve bu akli delillerin bazıları önceki sorularda açıklanmıştır.[1] Şimdi bu delillerin nakli olanlarının bazılarına işaret edeceğiz:

1) Kur’an-ı Kerimdeki bazı ayetler, Kur’an’ın değişmediğine, tahrif olmadığına ve hatta bunun mümkün olmadığına delalet etmektedir:

“Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.”[2] “Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab’ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.”[3]

2) Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi almada, onu korumada ve duyurmada masum olduğunu açıklayan ayetler vardır.

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi almada masum oluşu: “(Resûlüm!) Şüphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından sana verilmektedir.”[4]

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi korumada masum oluşu: “Sana (Kur an'ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın.”[5]

— Peygamber (s.a.a.)’in, vahyi tilavet etmesi ve duyurmasında masum oluşu: “Peygamber (s.a.a.) Kur’an ayetlerini onlara tilavet ediyor”[6] “O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”[7]

Allah-u Teâlâ Peygamber (s.a.a.)’i, eğer ayetlerde en ufak bir değiştirme yaparsa onu en ağır şekilde cezalandıracağına dair tehdit etmektedir: “Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar, Sonra da onun iliğini keser atardık. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.”[8]

 

3) Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’da hiçbir şekilde değiştirme hakkının olmadığını açıklayan ayetler: “De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.”[9]

4) Kur’an-ı Kerim’in tahrif olmadığı ve değiştirilmediği anlaşılan hadisler de vardır. Bu hadislerden birisine örnek olarak işaret edeceğiz:

Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurmaktadır: “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; birisi Allah’ın kitabı ve diğeri ise itretim, Ehl-i Beytimdir. Bu iki değerli emanet, kıyamet günü Kevser havuzunun başında bana gelene kadar birbirlerinden ayrılmazlar.”[10]

Ehl-i sünnet ve Şia tarafından kabul edilen bu hadis, Kur’an-ı Kerim’in kıyamet gününe kadar insanlara hüccet ve ona istinat etmenin sahih olduğunu açıklamaktadır. Eğer Kur’an değişime ve tahrif olmaya müsait olsaydı, dini hükümlerin istinat edileceği kaynak olamazdı.

B) Peygamber (s.a.a.) ve Masum İmamlar (a.s)’dan, “hadislerin kabulü veya reddinin, onların Kur’an’a uyup uymadığına bağlı olduğuna dair hadisler:

Aşağıda bu hadislerin bazıları zikredilmiştir:

 

1) Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın kitabına uyan her şeyi kabul ediniz ve ona uymayan her şeyi de reddediniz.”[11]

2) İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Bizlerden nakledilen hadislerden Kur’an’a uyanlarını kabul ediniz ve Allah’ın sözlerine aykırı olan her hadisi kabul etmeyiniz.”[12]

Sonuç olarak; sizin zikrettiğiniz hadisler, senet ve delalet açısından mefhumu ve içeriği sahih ve doğru olsa bile; Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s)’ın kesin emirlerine göre yani Kur’an’a aykırı olduğu için kabul edilemez ve bu hadisler onlara isnat etme değerini taşımamaktadırlar.

C) Sizin işaret ettiğiniz rivayetler, Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkması hikâyesiyle ilgilidir.

Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in dinden çıkmasının şekli ve nedeni ile ilgili üç çeşit rivayet nakledilmiştir:

1) Bazı rivayetlerde şöyle geçmektedir: “Peygamber (s.a.a) Abdullah ibn-i Ebi Sereh’e Müminun Suresi’nin ayetlerini yazdırıyordu. “ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ” ayetine gelindiğinde, Abdullah ibn-i Ebi Sereh, Allah’ın insanları yaratmasının beyanına hayret ederek, “فَتَبَارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِینَ” der ve Peygamber (s.a.a) de ona “فَتَبَارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِینَ” yaz der. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Ebi Sereh vesveseye kapılarak kendi kendine şöyle der: “ Eğer bu gerçekten vahiyse demek ki bana da vahiy oluyor ve eğer yalansa demek ki Peygamber (s.a.a) de yalan söylüyor.” Abdullah ibn-i Ebi Sereh bu yüzden mürtet olur ve Mekke’ye kaçar.[13]

2) Diğer bazı rivayetlerde ise şöyle geçmektedir: Abdullah ibn-i Ebi Sereh, vahiyleri yazarken onları değiştiriyordu. Bu yüzden Peygamber (s.a.a) onu vahiy yazıcılığından azletmiştir ve o da mürtet olup Mekke’ye kaçar.[14]

3) Feyz Kaşani İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakletmektedir: “Osman’ın süt kardeşi olan Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in yazısı güzeldi. Peygamber (s.a.a)’e vahiy geldiğinde onu çağırır ve ona gelen vahyi okurdu ve o da yazardı. Ancak o, “سمیع بصیر” (duyan ve gören) yerine “سمیع علیم” (duyan ve bilen) ve “بما تعلمون خبیر” (yapmakta olduklarınızdan haberdardır) yerine “بما تعملون بصیر” (yapmakta olduklarınızı görmektedir) ya da “تا” yerine “یا” ve “یا” yerine “تا” yazıyordu. Böyle olmasına rağmen Hz. Muhammed (s.a.a.) bu birdir diyordu. Bu şahıs sonunda mürtet oldu ve Mekke’ye kaçarak Kureyşlilere şöyle söyledi: Allah’a ant olsun ki Muhammed ne söylediğini bilmiyor ve ben de onun gibi ayet nazil edebilirim.[15]

Sonuç olarak öncelikle bu rivayetler, ibn-i Ebi Sereh’in mürtet olmasının şekli konusunda ihtilaflı oldukları için onlara istinat edilemez. Çünkü birinci nakle göre tahrife ve değişliğe delalet etmemektedir; çünkü ibn-i Ebi Sereh’in kalbinden geçenlerin önceden Peygamber (s.a.a.)’e nazil olan ilahi vahiy olmasının bir sakıncası yoktur. İkinci nakil ise belirsizdir ve sadece üçüncü nakil tahrif ve değişikliğe delalet etmektedir.

İkinci olarak: Merhum Saduk (r.a.), Peygamber (s.a.a.)’in “هو واحد” (O birdir) cümlesi hakkında şöyle yazmaktadır: “Yani, değiştirsen de değiştirmesen de senin değiştirmek istediğin değil benim söylediğim şey yazılır.”[16]

Eğer bu rivayet (üçüncü nakle göre) senet açısından sahih ve doğru ise, Merhum Saduk (r.a.)’un yapmış olduğu yorum kabul edilebilir. Çünkü bu yorum, Kur’an tahrif edilemez ve değiştirilemez anlamındaki ayetlerle ve aynı şekilde Peygamber (s.a.a.)’in ayetleri alması, koruması ve insanlara ulaştırmasında masum olduğuna işaret eden ayetlerle de uyuşmaktadır.

Üçüncü olarak: Eğer Merhum Saduk (r.a.)’un yapmış olduğu yorumu kabul etmesek ve bu rivayet senet açısından da sahih olsa dahi, ikinci noktada açıkladığımız gibi Kur’an’ın açık ayetleriyle çeliştikleri için böylesi rivayetlere istinat edilemez. Peygamber (s.a.a.) ve masum imamlar (a.s.)’ın sözlerine göre bu tür rivayetler kabul edilemez.

 

D) Abdullah ibn-i Ebi Sereh, mürtet olduktan sonra Mekke’ye kaçmıştır ve Mekke’nin fethinden sonra da Osman’ın (üçüncü halife) aracılığı sayesinde idam edilmekten kurtulmuştur.[17]

Bu rivayetlere dikkat edildiğinde, bu rivayetlerin Kur’an’ın tahrif edildiğine değil tam tersine tahrif olmadığına delalet etmektedirler. Çünkü Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenler, muhaliflerin tahrife olan çabalarını değil onların böyle bir çabaya muvaffak olmalarını reddetmektedirler.

Kur’an’ın tahrif olmadığını söyleyenlerin delillerinin birincisi, Kur’an’ın, Allah tarafından korunmasıdır. İkincisi ise, Peygamber (s.a.a.)’in, Kur’an’ı tahrif etmek ve değiştirmek isteyenlere karşı, onun koruyucusu olmasıdır. Abdullah ibn-i Ebi Sereh’in bu çabası da, yenilgiye uğramış çabaların ve Peygamber (s.a.a)’in mücadele etmekle görevli olduğu batıl komploların bir örneğidir. Eğer bir kimse bu rivayetlere derinlemesine bakacak olursa, bu rivayetlerin tahrife değil tam tersine tahrifin olmadığına delalet ettiğini açıkça görecektir.



[1] Konu: Kur’an tahrif edilmemiştir, soru: 453 (site: 486)

[2] Fussilet, Suresi, 42. ayet. 

[3] Yunus, Suresi, 42. ayet.   

[4] Neml, Suresi, 42. ayet.   

[5] A'la, Suresi, 42. ayet.   

[6] Âli İmran, Suresi, 42. ayet.   

[7] Necm, Suresi, 3 ve 4. ayet.   

[8] Hakka, Suresi, 3 ve 4. ayet.   

[9] Yunus, Suresi, 15. ayet.   

[10] Müsned-i Ahmet, 10681. hadis. Sünen-i Tirmizi, 372. hadis. Müstetrek-i Hakim, c: 3,

 109.

[11] Kafi, c: 1, s: 109   

[12] Biharu’l Envar, c: 2, s: 249

[13] Biharu’l Envar, c: 22, s: 34

[14] Tefsir-i Ayaşi, c: 1, s: 369

[15] Feyz Kaşani, Tefsir-i Safi, c: 2, s: 140, En’am Suresi’nin 93. ayetinin altında,

ahran, Mektebetu’l İslamiyye

[16] Saduk, Meani’l Ahbar, Biharu’l Envar’dan naklen, c: 92, 3. bab, s: 35

[17] Biharu’l Envar, c: 17, s: 178

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar