Gelişmiş Arama
Ziyaret
18112
Güncellenme Tarihi: 2007/11/24
Soru Özeti
Belirlenmiş rızkla insanın çabası arasındaki ilişki nedir?
Soru
Belirlenmiş rızkla insanın çabası arasındaki ilişki nedir?
Kısa Cevap

Rızk iki kısımdır:

1. Kazanılması gereken rızk

2. Kesin olan rızk

Kesin olan rızk insana verilmiş olan varlık, ömür, çeşitli imkânlar, aile ortamı ve yetenekleri gibi şeylerdir. Bu tür rızkla insan çabası için gereken güç, dikkat ve beceriyi sahip olur ve iş görmeye kadir olur. Bu tür rızkı kullanmak sayesinde kişi kazanılması gereken rızka erişebilir. Kazanılması gereken rızkı elde etmek için insan kendi çabasını kullanmanın yanı sıra Yüce yaratıcının kapısına yönelip ona yalvarması gerekir. Hatta süt emer çocuğun bile bu sahadaki çabası ağlama ve bağırmasıdır; bu gibi çabaları sayesinde anne sütünü elde etmeği hak eder. Ancak biraz gelişip diğer aşamalara varınca çabası daha başka bir şekil alarak düşünce ve faaliyet şeklinde somutlaşır ve buna bağımlı olarak rızkının nicelik ve niteliği de değişir.

Kısacası insanı arayan ve hiçbir kayıt şart olmadan verilen rızk sonucu insanda fikir ve çaba meydana gelir ve bu çabayı kullanma ve arayış sonucu da kazanılması gereken şartlı rızkı elde eder.

İnsana erişmesi kesin olan rızk kesindir ve azalıp eksilmesi de mümkün değildir. Ne ihtiraslı insanların ihtirası onu kazandırır insana ne de isteksiz insanların pasifliği onu gelişini engeller. Ama kazanılan rızkı gerekli mukaddimelerini oluşturmak ve sıralamak sayesinde azaltıp çoğaltmak mümkündür.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabını iki mukaddime ve bir sonuç şeklinde vereceğiz:

1. Mukaddime: Allah’ın üzerine aldığı ve garanti ettiği rızk varlığını sürdürebilmesi için her mahlûka ulaşması gereken paydan ibarettir. Elbette rızk vermeyi Allah üzerine aldı onu garanti etti derken kullar arasında yaygın olan kefalet ve garanti kavramlarından farklı bir anlamı kastediyoruz. Kur’an’da “Her canlının rızkı Allah’ın üzerinedir”[1] denmektedir. Bu ayetle ilgili olarak şu noktaya dikkat edilmelidir ki rızkları üzerine alan yaratılmış olan birisi değil, varlık âlemini ve evrendeki düzeni var eden her şeyin yaratıcısı olan Allah’tır. Onun bir şeyi kefalet etmesi üzerine alması ile bu âlemdeki düzenin bir parçası olan ve bu düzende var olan diğer varlıklardan etkilenen bir yaratığın bir şeyi üstlenmesiyle farklıdır.

Bu yüzden Allah’ın işini ve Onun rızk vericiliğini bilmek bu âlemdeki düzeni bilmek sayılır. Biz de bu âlemin bir parçası olarak evrendeki diğer parçalar ve öğeler gibi bir takım vazifelerimiz vardır. Elbette rızklar ve sahip olduğumuz haklar konusundaki yaratılıştan veya ilahi kanunlarca belirlenen yükümlülüklerimiz de Allah’ın rızk vericiliğinin tecellilerinden sayılır. Bitkilerde bulunan gıda alma ve beslenme gücü ve canlılarda bulunan beslenme güdü ve cihazları da Yüce Allah’ın rızk vericiliğinin mazharlarından sayılır. Kuşkusuz Allah her yaratığı bir takım istekler ve eğilimlerle donatmış sonra onu kendi ihtiyaçlarını karşılamak yolunda hareket etmek ve çaba göstermekle görevlendirmiş ve yönlendirmiştir. İşte bu fikir ve çaba Allah’ın ona rızkını ulaştırmasına zemin hazırlamaktadır. Yani onun rızk verici oluşu gereği rızk ve rızk verici birbirlerini sevmekte birbirlerini aratmaktadır.

Yaratılış âleminin öğeleri arasında özel bir ilişki ve alaka onları birbirlerine bağlamıştır. Kişi çocukluk döneminde kendi rızkını elde etme gücüne sahip olmadığı için onun rızkı hazır olarak kendisine sunulmaktadır. Ama tedricen ilerleyip güç kazandıkça ve araştırarak rızkını elde etme gücüne sahip oldukça artık rızkı eskisi gibi rahatlıkla ona sunulmaz; sanki onun rızkı götürülüp uzak bir noktaya bırakılır ve ona doğru gidip elde etmesi istenir. Genel olarak rızkın hazırlığı, rızk isteyenin gücü ve kendisine rızkı bulma için verilen hidayet arasında ters bir orantı vardır. Bu yüzden bitki ve hayvanlara göre daha üstün bir yapıya sahip olan ve ihtiyaçları daha kapsamlı olan insan konusunda rızkla insan arasındaki mesafe daha fazladır. Buna binaen insan daha güçlü araçlarla donanmıştır. Yol bulma maksada erme sistemi onun vücudunda daha gelişmiş bir şekilde yerleştirilmiştir. Ona akıl ve düşünme gücü verilmiş ve vahiy ve peygamberler de ona yardım etmiş ve bir takım görevler kendisi için belirlenmiştir. Bütün bunlar Allah’ın razıklığının belirti ve tecellilerinden sayılır.

Bu yüzden hikmetli şiirlerde şöyle denmiştir:

İblis seni korkutsa korkma sakın

Diş veren ekmekte verir elbet

Gündüzü yaratan Allah ne güçlüdür

Bu kadar didinme o rızkını gönderir elbet

Anne boynunda çocuğa biçim veren

Ömür ve rızkı da belirleyendir O

Elbette bu bir gerçektir. Ancak bunun anlamı dişlere sahip olmanın insanın sofrasının başında sürekli pişirilmiş hazır ekmeğin bulunacağını garanti ettiği anlamına gelmez. Bunun anlamı ancak şudur: Eğer ekmek (yenecek madde) olmasaydı elbette diş de olmazdı; diğer yandan da eğer diş ve diş sahibi olmasaydı ekmek ve yenecek maddenin var edilmesine de bir gerek kalmazdı. Başka bir ifade ile yaratılış nizamında rızk ile rızkı yiyen, rızkı elde etme araçları, rızkı tüketme ve rızkı bulma yollarını bilme arasında ilişki vardır. İnsanı yaratan ona beslenmesi için diş vermişse mutlaka tabiatta yararlanılabileceği maddeleri de yaratmıştır. Çalışmak için gerekli düşünce ve gücü görevi yerine getirmek için gerekli eğilimi de ona vermiştir. Bütün bunlar bir arada Allah’ın rızk vericiliğinin mazharı sayılırlar.[2]

2. Mukaddime:

Rızk iki kısımdır:

1. Peşine düştüğümüz kazanılması gereken rızk

2. Kesin olan rızk.[3]

Bizi arayan hatta kaçacak olursak bile bize ulaşan kesin rızk. Hadiste bu konuda şöyle denir: “Eğer insan ölümden kaçtığı gibi rızkından kaçacak olsa bile mutlaka rızkı onu yakalar, ölümün onu yakaladığı gibi.”[4] Bu tür rızk değişmeyen ilahi kaza ve kaderden kaynaklanır. Allame Tabatabi bu konuda şöyle diyor: “Rızkla rızk yiyen birbirinden ayrılmaları mümkün olmayan iki şeydirler. Rızk yiyenin yaşantısını sürdürmeği isteyip ama kendisi için bir rızkın yaratılmamış olması anlamsız bir varsayımdır. Yine bir rızkın var olmasının yanı sıra o rızkı yiyecek birinin bulunmayışı veya rızkın onun ihtiyacından fazla olduğu da mümkün değildir. Buna göre denebilir ki rızk ilahi kazanın bir parçası sayılır.” [5]

Kazanılması gereken rızk ise onu arayan için mukadder kılınan rızktır. Bu rızkın peşi sıra gitsek ve ona ulaşmanın şartlarını gözetsek mutlaka elde ederiz. Gerçekte bu rızka ulaşmak için bizim çabamızda nedenin bir parçası sayılır. Eğer çabamız gayb âlemi tarafından hazırlanan diğer sebeplerin yanında yer alırsa o zaman bu tür rızka ulaşmak kesin olur. Bu konu ile ilgili olarak Emiru’l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Arayanı için garanti edilmiş olan çeşitli rızkları talep edip arayın.”[6]

Bu tür rızkta aramadan rızkın garantiye alınışı da imkansızdır. Buna göre insan için Allah tarafından hazırlanan iki çeşit rızktan bir kısmı kayıtsız şartsız olduğu gibi bir kısmı da şartlıdır. Kayıtsız şartsız mukadder kılınan rızk her türlü şartlar altında insana erişir; bu tür rızktan belirlenen miktar, insana ulaşmayınca onun eceli gelmez. Peygamber (s.a.a) buyurmuştur ki: “İnsanın rızkı tamamlanmadıkça ölümü gelip çatmaz.”[7] Aranması, kazanılması gereken rızkın elde edilmesi bir takım işlerin görülmesine bağlıdır. Bu işler görülüp gerekli şartlar insan tarafında oluşturulmadıkça bu rızk insana ulaşmaz.[8]

Kesin olan rızk inana verilmiş olan varlık, ömür, çeşitli imkânlar, aile ortamı ve yetenekleri gibi şeylerdir. Bu tür rızkla insan çabası için gereken güç, dikkat ve beceriyi sahip olur ve iş görmeye kadir olur. Bu tür rızkı kullanmak sayesinde kişi kazanılması gereken rızka erişmek için yeni kapıları yüzüne açar. Kazanılması gereken rızkta herkes kendi çabasını yanı sıra Yüce yaratıcının kapısına yönelip ona yalvarması gerekir. Hatta süt emer çocuğun bile bu sahadaki çabası ağlaması ve bağırmasıdır; o bu gibi çabaları sayesinde anne sütünü elde etmeği hak eder. Ancak biraz gelişip diğer aşamalara varınca onun çabası daha başka bir şekil alarak düşünce, faaliyet şeklinde somutlaşır ve sonuç olarak rızkının nicelik ve niteliği de değişir.

Kısacası insanı arayan ve hiçbir kayıt şart olmadan verilen rızk sonucu insanda fikir ve çaba meydana gelir ve bu çabayı kullanma ve arayış sonucu da kazanılması gereken şartlı rızkı elde eder.

İnsana erişmesi kesin olan rızk kesindir ve azalıp eksilmesi de mümkün değildir. Ne ihtiraslı insanların ihtirası onu kazandırır insana ne de isteksiz insanların pasifliği onu gelişini engeller.[9] Ama kazanılan rızkı gerekli mukaddimelerini oluşturmak ve sıralamak sayesinde azaltıp çoğaltmak mümkündür. Örneğin iyi niyetli olmak sürekli abdestli dolaşmak insanın rızkını çoğaltan manevi etkenlerden sayılmıştır.

Bir kişi Resulullah’a (s.a.a) rızkımın çok olmasını istiyorum dedi, Resulullah (s.a.a): “Rızkının çoğalması için sürekli abdestli ol.”[10] Diye cevap verdiler.

Yine Ali (a.s) buyurmuştur ki: İyi niyetli olan kişinin rızkı bol olur.”[11]

Rızkla rızk yiyen arasındaki ilişkiyi ve rızka erişmek için insanlara verilen donanım ve imkânları bildikten sonra bizlere düşen rızkı elde etmek için en sağlam yolun ne olduğunu öğrenip güç ve enerjimizi onu elde etmek için kullanmak ve bu yolda yalnız Allah’a güvenmektir.



[1] Hud Suresi: 6.

[2] Mutahhari, Murtaza, Bist Goftar, s. 127.

[3] Nehcu’l-Belağa, Mektup: 31.

[4] Muhammedi Reyşehri, Huseyni, Seyid Hamid, Muntahab Mizanu’l-Hikme Hadis: 2564.

[5] Allame Tabatabi, Seyyid Muhammed Huseyn, Tefsiru’l-Mizan, c. 18. cüz: 27 s. 377.

[6] Muntahab Mizanu’l-Hikme, Hadis: 2555

[7] Adı geçen eser. Hadis: 2561.

[8] Rızk lügatta yararlanılan şey anlamındadır.

[9] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 77 Hadis: 2574.

[10] Muntahab Mizanu’l-Hikme, Hadis: 2574

[11] Adı geçen eser. Hadis: 2579.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar