Gelişmiş Arama

Sadece irdeleme ve derin düşünme aracılığıyla engin boyutlarına ulaşmanın mümkün olduğu Hz. Zehra’nın (a.s) yüce şahsiyetinin yönleri çok geniş ve engindir. O yüce şahsiyetin manevî ve ilahî, ilim ve marifet, siyasal ve toplumsal mücadele yönleri hakkında okumak ve araştırmak bize hedefimize ulaşmada yardımcı olacaktır. Kadınların efendisinin muhtelif Şii ve Sünni kitaplarının tanıklığıyla belirgin bazı ahlakî ve insanî özellikleri şunlardır:

  • En yüksek imkânlardan yararlanabilme durumunda az bir servet ve naçiz imkânlar ile kanaat etmek ve yetinmek.
  • Temayül ve ihtiyacı olduğu eşyalarda birçok defa infak ve fedakârlıkta bulunmak.
  • Yüce Allah’ın huzurunda içtenlikle çok ibadet ve münacatta bulunmak.
  • Hayâ ve iffetin sembolü olmak.
  • İslamî örtünme ve hicabın mükemmel örneği olmak.
  • Bir kısmı değerli “Fâtıma’nın Mushafı” kitabının içeriğini bilmek olan dünya kadınları hanımefendisinin engin ilim ve marifeti.
  • Ali’nin (a.s) velayet makamını korumak için –Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra- onun siyasal ve toplumsal mücadelesi.

Fâtıma Zehra’nın  (a.s) varlıksal şahsiyeti ve manevi makamı hakkında birçok kitap yazılmış ve çok sözler söylenmiştir. Ama bunun bin katı bile insanlığın zihin ve düşüncesinden akıp söz ve yazı suretine bürünse, o yüce şahsiyetin engin okyanus mesabesindeki erdemlerinin ancak bir damlası olabilir.[1] Biz bu söyleşide bu mecaldeki güçsüzlüğümüzü itiraf ederek, sadece o engin denizin bir damlasını ele alacağız; çünkü şöyle söylemişlerdir:

Mümkün olmasa bile deniz suyunu içmek

Susuzluk miktarınca onu yudumlamak gerek.

Hz. Zehra’nın (a.s) marifet semasında, insanlığın en üstün düşünceleri mütehayyir ve en mahir akıllar şaşkındırlar. Onun marifet denizinin sahiline ulaşmak için masumların (a.s) hadislerine başvurmak gerekir. Temiz imamlardan (a.s) gelen sayılı ve muteber rivayetlere göre, Fâtıma Zehra’nın (a.s) mukaddes varlığı Leyletü’l-Kadr’in (Kadir Gecesi) hakikati olarak tefsir edilmiştir; çünkü Leyletü’l-Kadr suskun Kur’an’ın nüzul zarfı ve Fatıma (a.s) ise on bir konuşan Kur’an ve tekâmül etmiş ve mükemmelleşmiş insanın yani temiz imamların (a.s) nüzul zarfıdır.[2]

Hz. Sıddîka Kübra’nın (a.s) makamı o kadar yüksektir ki onun rıza ve öfkesi yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) rıza ve öfkesinin ölçüsü karar kılınmıştır. Nitekim bir hadiste Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fâtıma (a.s) benim tenimin parçasıdır. Onu mutlu eden beni mutlu etmiş ve beni mutlu eden de Allah’ı mutlu etmiştir. Hakeza ona eziyet eden bana eziyet etmiş ve bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiştir.” Aynı şekilde Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fâtıma (a.s) benim yanımda insanlar arasındaki en değerli kimsedir.”[3] Yüce İslam Peygamberi (s.a.a) bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: “Meryem kendi zamanındaki kadınların hanımefendisiydi ama kızım Fâtıma (a.s) baştan sona dek tüm dünya kadınlarının hanımefendisidir.”[4] Diğer bir hadiste de şöyle buyurmuştur: “Yanıma bir melek geldi ve bana Fâtıma (a.s) tüm cennet kadınlarının hanımefendisi ve tüm hanımların öncüsüdür, diye müjde verdi.”[5] Böylece Fâtıma’nın (a.s) Meryem ve Asiye gibi diğer salih kadınlardan daha faziletli ve üstün oluşu ispatlanmaktadır. Evet, Zehra Merziye’nin (a.s) makam ve derecesi Asiye ve Meryem’den üstün olmakla kalmayıp, Hz. Fâtıma’ya hamile kaldığı zaman onların Hz. Hatice Kübra’ya (a.s) hizmet etmeyi başarmaları kendilerinin övünç kaynağıdır.[6]  

Hz. Zehra’nın (a.s) üstünlük yönleri bağlamında en yüksek imkânlardan yararlanabilme durumunda az bir servet ve naçiz imkânlar ile kanaat etme ve yetinme hususuna işaret edilebilir. Çünkü o, İslam Peygamberinin (s.a.a) kızıydı ve Hz. Peygamber (s.a.a) “Fedek” gibi geliri iyi olan değerli bir arsayı kendisine bağışlamıştı.[7]  Aynı şekilde kocası Hz. Ali’nin (a.s) iş ve çalışma yerinden elde ettiği önemli bir geliri vardı ve Hz. Ali (a.s) kendi, eşi ve çocukları için müreffeh bir yaşam hazırlayabilirdi. Ama onlar tüm gelirlerini ihtiyaç sahiplerine harcıyor ve çok zor ve meşakkatli bir yaşam ile yetiniyorlardı. Onun şahsiyetinin diğer bir yönü, infak ve fedakârlık yönüdür. Gelinlik elbisesini özellikle de düğün gecesinde bağışlaması oldukça meşhurdur. İhtiyaç duyduğu halde yemeğini ardı ardınca üç gece boyunca mahrum, yetim ve esire bağışlaması, Kur’an-ı Mecid’in Dehr (İnsan) suresinde yer almıştır. Hz. Zehra’nın (a.s) diğer bir üstünlük yönü, onun ibadetleridir. Fâtıma’nın ibadetleri, nicelik açısından onun hayatının her anında görünecek ve duyumsanacak kadar çoktu. Onun davranışları, konuşmaları, bakışı, çalışması ve gece ile gündüzün her anında nefes alması ibadetti.[8] O, her gece çocukları yatırdıktan ve eve ait diğer işlerden ayrıldıktan sonra seccade üzerinde mübarek ayakları şişene kadar namaza kılardı.[9] Onun ibadetleri, Allah’a yakın meleklerin parıldayan nurundan hayret etmesine ve lezzet almasına neden olacak kadar eşsizdi; öyle ki Allah’a yakın yetmiş bin meleğin hepsi kendisine selam gönderir ve esenlikte bulunurdu.[10]

Sahife-i Fâtıma, Şia’nın iftiharlarından biridir. Şia, bu değerli kitabın Yüce Allah tarafından Zehra Merziye’ye ilham edildiğine inanmaktadır.[11]

Hz. Zehra’nın (a.s) iffet, hayâ ve hicabı: Hicap ve iffeti hakkında hayatımızda eş ve çocuklarımızın öncelikli ödevi olması gereken Fâtıma Zehra’nın (a.s) davranış ve sözlerinden çok güzel ve görünmeye değer hususlar aktarılmıştır. Bir gün Peygameber-i Ekrem (s.a.a) mescitte hazır olan Müslüman topluluğuna şu soruyu yöneltti: Hanımların yaşamı için hangi tarz ve yöntem daha iyidir? Hz. Zehra (a.s), bu soruya cevap vermekte kendini yetersiz gören ve bu nedenle kendisinin evine gelen Selman vasıtasıyla şöyle yanıt verdi: “Kadınlar için iyi olan namahrem erkekleri görmemeleri ve namahrem erkeklerin de onları görmemeleridir.”[12]

Son olarak Fâtıma Zehra’ya (a.s) uyulması gereken zorunlu alanlardan birine işaret etmeliyiz. Bu, imamet ve velayetin kutsiyetini savunma alanıdır. Çünkü o, Allah Resulü’nün (s.a.a) hicranından sonraki hayatının kısa döneminde velayetin kutsiyetini muhafaza etmenin en güzel örneğini tablolaştırmıştır.[13] Fâtıma (a.s) kendi zamanındaki insanları iyi tanıyordu ve sözlerinden onların ibret almayacaklarını ve kendisiyle birlikte kıyam etme cesareti taşımadıklarını iyi biliyordu ama gelecektekiler için dalaleti rüsva etmek, hakikati açıklamak ve hücceti tamamlamak istiyordu. Nitekim şöyle buyurmuştur: “Ama biliyorum zelil ve acizliğin pençesinde çaresiz olduğunuzu. Yardım etmemek varlığınızı kuşatmış ve vefasızlık bulutu kalbinizi sarmıştır. Ne yapayım ki gönlüm kan ağlamakta ve şikâyet dilini kontrol etmek ise takatin dışında.”[14]

Fâtıma (a.s) kültür saldırganları karşısında susmanın kabul edilir olmadığını tarih boyunca tüm Müslümanlara kavratmak için, hamasî kültürel kıyamında bir an olsun hidayet edici açıklama ve aydınlatmalarından el çekmedi. Hz. Zehra (a.s) bidat ve İslam’ın tahrifi karşısında sakin oturmayıp ayağa kalktı, hiddetlenip celalleşti ve ifşada bulunup aydınlattı; çünkü o ilahî ilham ve Cebrail’in sözleri vasıtasıyla gelecekten haberdardı ve bu aydınlatmaların layık gönüllerde yer edineceğini ve imametin işlevselliği ve yaratılış hedefinin gerçekleşmesinde eşsiz bir rol alacağını biliyordu.[15]

Daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

  • Cami Ez Zülal-i Kevser, Misbah Yezdi, Muhammed Taki.
  • Fâtıma-i Zehra Ez Veladet Ta Şahadet, Kazvinî, Seyid Muhammed Kazım.
  • Hamase-i Kevseriye Şerh-i Mübarazat-i Yegane Doht Peyamber-i Giram-i İslam, Hazret-i Fâtıma-i Zehra (a.s), Zucaci Kaşanî, Mecid.

 

 

 

 


[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Cami Ez Zülâl-i Kevser, s. 21.

[2] İbid, s. 17.

[3] Şeyh Tusi, Emali, c.1, s. 24.

[4] Biharu’l-Envar, c. 43, s. 24, Rivayet. 20.

[5] Emali, c. 1, s. 457; Delailü’l-İmame, s. 8; Ğayetü’l-Meram, s. 177; Biharü’l-Envar, c. 43, s. 2.

[6] İbid.

[7] el-Kafi, c. 1, s. 537 “Babü’l-Elfeyî Ve Tefsirü’l-Hums Ve Hududihi Ve Ma Yecibu Fihi.”

[8] İhkaku’l-Hak, c. 4, s. 481.

[9] Biharu’l-Envar, c. 42, s. 117.

[10] İbid, c. 43, s. 12, Rivayet. 6.

[11] İmam Humeyni’nin ilahî siyasî vasiyetnamesinden, Sahife-i Nur, c. 31, s. 171. Biz iftihar ediyoruz ki “Yükselen Ku’ran” olarak adlandırılan hayat bahşedici dualar masum imamlarımızdandır. Biz, imamların “Şabaniye Münacaatı”, Hüseyin b. Ali’nin (a.s) “Arafe Duası”,Muhammed ailesinin Zebur’u “Sahife-i Saccadiye” ve yüce Allah tarafından Zehra Merziye’ye ilham edilen “Fâtıma Mushafı”’nın bizden olmasından kıvanç duyuyoruz.

[12] Vesailü’ş-Şia, c. 14, s. 43 ve 172; Biharu’l-Envar, c. 43, s. 54.

[13] Cami Ez Zülal-i Kevser, s. 145.

[14] Keşfü’l-Ğomme, c. 1, s. 491; el-İhticac, s. 112; Delailü’l-İmame, s. 37.

[15] Cami Ez Zülâl-i Kevser, s. 149.

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar