Gelişmiş Arama
Ziyaret
7375
Güncellenme Tarihi: 2012/04/02
Soru Özeti
Vilayet-i fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyeti nasıl açıklanabilir ve acaba vilayet-i fakih Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı naspediliyor?
Soru
Vilayet-i fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyeti nasıl açıklanabilir ve acaba vilayet-i fakih Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı naspediliyor?
Kısa Cevap

Çeşitli suretlerde “vilayet-i fakih” ve vilayeti fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyetini ispatlayabiliriz. İspatı için önemli olan ayrıntılı cevapta okuyacağınız akli ve nakli delillerdir.

Şia’nın görüşünde velayeti fakihi ispatlayan delillere dikkatle velayeti fakih gaybet döneminde (asri gaybet) vilayeti fakihin vilayeti, imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamında olduğu gibi, Masum imamların (a.s) velayetinin devamındır. İslam-ı tanıyan, ülke içinde ve ülke dışında gerçekleşen olaylardan haberdar ve toplumu idare etme gücüne sahip olan veliyi fakih velayeti meşru ve bir İslam hükümetinin idare etme sorumluluğunu taşır.  İşte bu veliyi fakih Allah’ın naspettiği veli ve hâkim unvanındadır. Ancak intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesini kabul etmekle birlikte dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki eğer bir toplum için zamana ve mekâna has olmayacak bir şekilde bir kanun koymak istiyorsak o kanunun toplum tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Velayeti fakih nazariyesi de Allah tarafından belirtilmiş olmasına rağmen bundan müstesna değildir. Dolayısıyla uygulamaya geçebilmesi için toplum tarafından kabul görülmesi gerekmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Velayeti Fakih’in Uygulamaya Geçmesinin Meşruiyeti:

Fakihin velayetini ve uygulamaya geçmesinin meşruiyetini çeşitli suret ve şekillerde ispatlayabiliriz ki bu ispatlama yöntemi akli ve nakli deliller içermektedir. Şimdi bu deliler aşağıda beyan edilmektedir:

  1. Akli Delil.

Şüphesiz bir açıdan bakıldığında toplumun bir yönetici ve rehbere ihtiyacı vardır. Diğer taraftan hükümet işleri de din çerçevesi dışında değildir; belki dinin dünya unsurları kapsaması bu alanda bir kamil nizam şeklinde sonuncu dinde sunulmuştur. Akıl dinin yönetmeliğe dehalet etmesine karşı hiçbir engel olmadığıyla yetinmiyor bilakis hikmet gereğince bunun zaruri olduğuna ısrar ediyor. Hal böyle olunca şimdi hükümete dini açıdan bakar ve dinin asıl vazifesinin ilahi değerleri, İslamın ideal hedefini ve şer’in hükümlerini korumak olduğunu kabul edersek akıl şuna hüküm eder: bu hükümetin başına ilahi hükümleri bilen ve dini vazifelere tasallutu olan ve hükümeti idare edecek birinin gelmesine gerekmektedir. Eğer toplumun arasında Masum olan bir kimse olursa tabii olarak akıl onun başa geçmesini uygun görür. Ama şimdi böyle bir kimsenin olmadığı için adil ve toplumu idare edebilecek bir fakihlerin bu makama geçmesine hüküm eder.

Başka bir tabirle akıl inançlı ve ideal hedefi olan bir hükümetin başına bu hükümetin ideal hedefini bilen bir kimsenin geçmesine hüküm eder. İlahi kanun ve hükümlerin ayini olan İslam şeri’atinde böyle bir kimseler fakihlere tekabül ediyor.[1]

  1. Nakli Delil:

Fakihin velayetinin ve yürürlüğe geçmesinin meşruiyetinin ispatlanması için birçok rivayete istinat edilmiştir.[2] Burada bir rivayeti zikrederek onunla yetiniyoruz:

  1. Merhum Saduk’un İmam Ali (a.s)’den naklettiğine göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur:

Allahumme irhem hulafa-i, ellezine ye’tune min badi ve yervune hadisi ve sünneti”.  Yani “Allah’ım benim halifelerime (yerime geçenleri - varislerimi) merhamet et”. Peygamber Efendimizden sizin halifeleriniz kimlerdir diye soruldu? Allah Resulü şöyle buyurdu: “Benden sonra, benim hadis ve sünnetimi nakleden kimselerdir.”

Zikredilen rivayet farklı senetlerle çeşitli kitaplarda nakledilmiştir.[3] Bu hadisin sadır olduğuna itimadımız vardır ve itibarında şüphe yoktur.[4]

Bu hadisin “ Velayeti fakih” konusuna delalet ettiğinin nasıllığını açıklamak için önce iki noktaya değinmemiz gerekmektedir:

  1. Resulü Ekrem (s.a.a) genel anlamda üç temel şana (makama) sahiptir:

Risalet: İlahi ayetleri tebliğ etme ve şer’i hükümleri ulaştırma ve halkın kılavuzluğu.

Yargı: İhtilaflı konularda hüküm verme ve husumeti yok etmek.

Vilayet: İslam toplumunu sevk ve idare etmektir.

  1. “Peygamber Efendimizden (s.a.a) sonra gelen ve onun hadis ve sünnetini nakledenlerden ” kasıt fakihlerdir,  raviler ve muhaddisler değil; zira sadece hadisi nakleden bir ravi naklettiği hadisin Peygamber Efendimizin kendi sünneti ve hadisi olup olmadığını teşhis edemez. O sadece duyduğu lafızları yâda gördüğü amelleri bu lafızların ve amellerin neden sadır olduğunu, muarız ya muhassız yada onun kayıtlandıranını tanımaksızın ve muarız olduğu zaman onu nasıl birleştireceğini bilmeksizin nakleder. Bu konulardan haberdar olan kişi içtihat ve fetva verme makamına ulaşmış birisidir ve yüce fakihlik derecesine nail olmuştur.

Bu iki noktayı göz önünde bulundurduğumuz zaman hadisten elde edilen anlam şöyle olmaktadır: “Fakihler Peygamber Efendimizin (s.a.a) varisleridirler” ve Peygamberimizin (s.a.a) farklı yönleri olup varisleri için özel bir yön belirtmemiştir. Netice itibarı ile fakihler bütün yönleri ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) varisleridirler.[5]

Sonuç itibari ile Şia’nın görüşünde fakihlerin velayetini (velayeti fakihin) ispatlayan deliller gereğince fakihlerin velayeti gaybet döneminde Masum imamların (a.s) velayetinin devamıdır, nasıl ki masum imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamı olduğu gibi. Sonuçta İslam toplumunun başında ve ağır idarecilik makamının başında, eğer Masum (a.s) varsa kendisi eğer yoksa fakihler bu sorumluluğu üstlenmeleri inancı hâsıl olmaktadır. Bu görüş, İslam’ın görüşüne göre hükümetin asli vazifesinin toplumda ilahi hüküm ve değerleri genişletmesi noktasının kabul edilmesinin neticesidir ve böyle bir hedefin tahakkuku için karar alma makamının en tepesinde dini tanıyan birinin olmasına ihtiyaç vardır. Elbette şüphesiz bu şahsın ülke dışı durumlarından haberdar olması ve aynı şekilde toplumu idare etme yeteneğine sahip olması gerekmektedir.[6]

Yukarıda belirtilen konular esasınca, gaybet asrında, ülke içi ve dışı konulardan haberdar ve toplumu idare etmeye gücü olan veliyi fakihin velayeti meşru olup, İslam hükümetinin yürütme sorumluluğunu üstlenebilir.

Velayeti Fakih’in İntisabı:

Velayeti fakihin gaybet asrındaki velayeti, Masum imamların (a.s) velayetinin devamıdır, nasıl ki masum imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamında olduğu gibi ve açıklanan konulara bakıldığında, velayeti fakih, veli ve idareci[7] unvanıyla Allah tarafından naspedilmiştir.  Başka bir tabirle velayeti fakih, vilayet makamına sahip ve İslami toplumların işlerinin idarecisi olmaktadır ve mukaddes şeriat onu bu makama seçmiştir.[8]

İşte bu veliyi fakih Allah’ın naspettiği veli ve hâkim unvanındadır. Ancak intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesini kabul etmekle birlikte dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki eğer bir toplum için zamana ve mekâna has olmayacak bir şekilde bir kanun koymak istiyorsak o kanunun toplum tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Velayeti fakih nazariyesi de Allah tarafından belirtilmiş olmasına rağmen bundan müstesna değildir. Dolayısıyla uygulamaya geçebilmesi için toplum tarafından kabul görülmesi gerekmektedir.[9]

Rehberlik şartlarına sahip olan fakihi seçmek için iki yol vardır:

  1. Direk seçme.
  2. Dolaylı seçme.

Hatta intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesine göre bile her ne kadar fakihin başında bulunduğu hükümetin meşruiyeti Allah ve Masum imamlar (s.a.a) tarafından sağlanılıyor ve meşruiyeti halkın seçimine kaynaklanmamıştır ama halkın rehberi belirtmek noktasında büyük bir rolü vardır. Elbette halkın rolü sadece nizamı işlevli hale getirmek ve rehberin arzularını yerine getirmekle sınırlı değildir. Bilakis dolaysız veya dolaylı olarak “gerekli şartlara haiz olan fakihi” keşif etmek ve toplumun rehberliğini üstlenecek emir sahibi olan kimsenin (veliyi emrin) kim olduğunu reel âlemde tayin etmek ve örneğini bulmak onların işidir. Fakihin kendi mesuliyetini ve vazifelerini yerine getirme imkânını tanıyan yine halktır.[10]

Bu konu hakkında daha geniş bilgi için yazarı Mehdi Hadevi Tahrani olan “Velayet ve Diyanet” kitabının 59. – 64.- 102. ve 107. sayfalarına müracaat edebilirsiniz.

 


[1] Hadevi Tahrani, Mehdi, “Vilayet ve Diyanet”, baskı, 5, Kum:  müessesei ferhengiyi hanei hired, 1389, s. 94 – 95.

[2] A.g.e s. 95 - 102

[3]  Saduk, “Men La Yehduru’l Fakih” c. 4, s: 420, (Babu’n Nevedir, hadis 5919); Saduk, “Kitabu’l Amali”, s: 109, (34. Meclis, hadis 4); Saduk, “Uyun-i Ahbari’r Rıza” c: 2, s: 37, hadis 94; Saduk, “Meaniu’l Ahbar”, c: 2, s: 374, bab 423; El-Hürrü’l Amuli, “Vesailu’ş Şia” c: 18, s. 65 ve 66 (Kitabu’l kada, Ebvabı Sıfatu’l kadi, bab 8, hadis 50 ve 53); Merhum Nuri, “Müstedreku’l Vesail” (Kitabu’l Gaza, Ebvabı Sıfatu’l Gazi, bab 8, hadis 52, 48, 11, 10); Meclisi, “Biharu’l Envar”, c: 20, s: 25, (Kitabu’l ilm, bab 8, hadis 83); Hindi, “Kenzu’l Ummal”, c: 10, s: 229 (Kitabu’l İlm min gısmıl Egval, bab 3, hadis 29209).    

[4] “Velayet ve Diyanet”, s: 96.

[5] Fıkıh literatüründe bu konuya “mütaallakın silinmesinden kaynaklanan itlak” denilmektedir. Daha fazla bilgi için: İmam Humeyni (r.a), “Kitabu’l Bey”, c. 2, s: 468; Hairi, Seyit Kazım, “Esasu’l Hükümetu’l İslamiye”, s. 150; Muntezeri, “Vilayetu’l Fakih”, c: 1, s: 463.

[6] Hadevi Tahrani, Mehdi, “Velayet ve Diyanet”, s: 63 – 64.

[7] A.g.e, s: 102.

[8] A.g.e, s: 111.

[9] A.g.e, s: 107 – 108.

[10] A.g.e, s: 107 – 108.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar