Gelişmiş Arama
Ziyaret
4314
Güncellenme Tarihi: 2019/06/16
Soru Özeti
Neden Allah Teala bütün kemallere sahip olmalıdır?
Soru
Allah Teala’nın tek ve yegâne olduğu bahsinde şöyle demekteyiz: eğer iki tane vacib’el-vücut olursa bunlar arasında farklılık olması gerekir. Yani bir vacib’el-vücudun sahip olduğu ve diğerinin sahip olmadığı bir sıfat olmalıdır. Bu önermeden sonuç alarak o sıfatın kemaline sahip olmayan vacip muhtaç bir varlıktır ve mümkün bir varlıktır denmektedir. Benim sormak istediğim şey şu o sıfatın kemaline sahip olmayan vacip bu kemale ihtiyaç duymuyorsa ne olur? Başka bir tabirle neden vacib’el-vücut bütün kemalleri taşımalıdır?
Kısa Cevap
Alemde var olan vahdet bizleri böyle bir tasavvura sahip olmaktan alıkoymaktadır. Zira kendine has kemallere sahip ve diğer, çeşitli kemallere ihtiyacı olmayan bir varlık sadece zihni kurguda ve hayali itibarda mümkündür ve tasavvur edilebilinir. Oysaki varlığın mertebeleri birbirinden ayırt edilemez ve varlıksal olarak böyle bir durum mümkün değildir.
Ayrıntılı Cevap
Soruda ifade edilen önermede geçen faraziyeye göre bir varlık söz konusudur ve bu varlık bütün kemallere sahiptir yalnızca bazı kemaller dışında. Elbette sahip olunmayan kemallerin vacib’el-vücut ile olan farklılığı ayrı bir faraziye gerektirmektedir.  Buradan alınan sonuç ise vacib’el-vücudun başka kemallere ihtiyacı olmadığıdır.
Burada dikkat etmemiz gereken nokta zihnimizde farz edebildiğimiz faraziyenin varlık aleminde ve gerçek evrende mümkün olup olamayacağıdır.
Hakikatte, tekvini (varoluşsal) ve varlıksal kemaller, itibari ve örfi değerlerin aksine birbiriyle hiçbir bağlantısı olmadan var olamazlar. Kemalleri birbirinden ebedi olarak ayıracak bir sınır söz konusu değildir. Elbette bu konu kendi yerinde net ve açık bir şekilde beyan edilmiş ve ispatlanmıştır.
Daha açık olmak gerekirse gerçek alemde gözlemlediğimiz şey kemaller arasındaki bağlantısızlık ve müteferrik oluş değil de irtibat ve birlikteliktir. Bilakis her varlık alemdeki diğer varlıklarla hemahenktir. Olaylar ve vakıalar arasında net bir ilişkisizlik olduğunu kesinlikle iddia edemeyiz.  Kemalin üst mertebelerine teveccüh ettiğimizde kesret halinde ki kemaller arasında ki vahdetin, birliğin ve hemahengin artığını gözlemlemekteyiz.
Bu anlaşılır durum sonrasında bir taraftan bütün kemallere sahip olan ama diğer taraftan diğer kemallerle bir ilişkisi olmayan bazı kemallere sahip olmayan bir varlık tasavvur dahi edemeyiz. Zira aslen böyle bir kemal ki diğer kemallerle irtibat halinde olmasın mümkün değildir. vacib’el-vücut zat’i olarak kamil olma hasleti gereği o kemale sahiptir. Bu konu felsefede imkân eşref kaidesiyle ispat edilmiştir.
Faraziyenizde geçen farz edilen mevcut kemalin üst mertebelerin bir varlık olarak tasavvur edilebilinir ama vacib’el-vücut olamaz. Bizce bu yaklaşımın altında yatan algı örfün kıyas yoluyla elde ettiği tasavvurların sonucudur. Vacib’el-vücut tasavvurunda iz bırakmış ve etki etmiştir.
Zira hayatımızda çokça karşılaştığımız olaylardan birisi bir kısım kemallere sahip olan bir fert diğer kemallere ihtiyacı olmadığını iddia etmektedir. Ne yazık ki sonuna kadar bu kara cehaletinde boğulmaktadır bu fertler. Ama varoluş aleminde böyle bir şey söz konusu değildir. Her hakkın bir hakikati vardır ve bu bir varlığın zatında mevcuttur. Bir mevcudun ihtiyaç sız olduğunu iddia etmesi onu ihtiyaç sız kılmaz.
Olayı bir cümlede özetleyecek olursak varlık aleminde var olan vahdet bizleri böyle bir tasavvura sahip olmaktan alıkoymaktadır. Zira kendine has kemallere sahip ve diğer, çeşitli kemallere ihtiyacı olmayan bir varlık sadece zihni kurguda ve hayali itibarda veya sanal teknolojide mümkündür ve tasavvur edilebilinir.
Kuran’ı kerim Allah Teâlâ’nın vahdeti konusunda şöyle buyuruyor:
Eğer yerde ve gökte Allah”tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu.[i]
Bu ayeti kerimede direkt olarak Allah Teâlâ’nın vahdeti yaratılış aleminde düzensizlik ve bozukluğun olmayışıyla ilişkilendirilmiştir. Vacib’el-vücutta kesretin muhal oluşu bedihi ve muayyen olan bir kanunla ifade edilmiştir. Bu yargı en net ve anlaşılır yargıdır Vacib’el-vücutta düalistliğin mümkün olamayacağının sebebini açıklayan.  Bu konuda ifade edilen diğer felsefi burhanlar uzun ve karmaşık burhanlardır ve sonuçta hepsi bu temel yargıya ulaşmaktadır.  
 
 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar