Gelişmiş Arama
Ziyaret
9233
Güncellenme Tarihi: 2011/05/31
Soru Özeti
Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
Soru
Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
Kısa Cevap

Beşeri toplumların örfünde suçluların cezalandırılması, hükümetin sorumluluğundadır ve devlet dışında biri, bunu uygulayamaz. Bu ilke, İslam fıkhı tarafından da teyit edilmiştir. Müslüman fakihler hadlerin uygulamasını İmam’ın (a.s) var olduğu dönemde, Masum İmam’ın (a.s) ve onun tarafından atanan kimseler tarafından uygulanacağına inanırlar. Ancak gaybet döneminde, haddin uygulanması, gerekli tüm şartları üstünde bulunduran velayeti fakihin sorumluluğundadır, zira onlar, imamın naipleridirler. Müslümanlara haddin uygulanmasını emreden ayet ve rivayetler, Müslümanların her birinin haddi uygulamasının caiz olduğu anlamı değil, bilakis Müslüman toplumu kastedilmiştir. Hadlerin İslam hâkimi tarafından uygulanması gerekliliğinin delillerini aşağıdaki konularda özetlemek mümkündür:

1. Masumların (a.s) pratik yaşamları, 2. Rivayetler, 3. Düzenin korunması ve toplumun güvenliği, 4. Müslümanların icması, 5. Konunun uzmanlık alanını içermesi.

Ayrıntılı Cevap

Had; zina edene yüz kırbaç vurulması[1] örneğinde olduğu gibi ölçüsü Kur’an ve sünnette belirlenmiş akıbettir ve böyle bir kimsenin cezasını belirlemek şer’i hâkimin sorumluluğundadır. Had ve kırbaç cezaları, İslam’da kanuna muhalefet eden kimse için kararlaştırılmıştır ve bu cezaların uygulama yargısı, hükümlerin sorumluluğu dâhilindedir. Nitekim diğer hükümetler de ceza kanunlarının uygulanmasında bu rolü ifa eder.

İslam’da had cezasının icra edilmesine pek çok tavsiye edilmiştir. Birçok rivayette “Had, kırk gün (veya kırk gün kırk gece) yağmurdan daha faydalıdır” buyruğu, bunun bir örneğidir. Elbette had cezasının dikkatle ve yakin üzere uygulanmasına tekit edilmiştir.[2] Yargı kararından sonra hadlerin uygulanması ve suçluların cezalandırılması, onların mal ve kendileri üzerinde başkalarının bir tür sulta ve velayetleri vardır. Asıl ve birincil kural, bir şahsın diğer bir şahıs üzerinde sultasının olmamasıdır. Bunun için bir kimse üzerinde böyle bir sulta ve velayetin ispatı, delili ve kuşku götürmez ayet ve rivayetleri gerektirir ve yargı makamına sahip olmanın yanında had cezalarının uygulanmasına da hakları olan yalnızca Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlardır (a.s). Had cezalarının uygulanmasında Peygamberler ve Masum İmamların (a.s) pratik yaşamları da onların böyle bir haklarının olduğuna tanıklık eder. Ancak Masumun (a.s) izni olmaksızın başkası üzerinde sulta hakkına sahip olmanın sübutu şek ve kuşku konusudur ve asıl olan, böyle bir hakkın olmamasıdır, ama onların izniyle bu hak başkalarına taşınabilir, ni tekim yargı velayeti de böyledir. Ancak şu noktaya dikkat edilmesi gerekir ki; apaçık bir iznin olmaması – özel olarak – ve Masum İmama (a.s) ulaşma imkânı olmaması durumunda, ülke düzeni ve toplumun güvenliğinin korunması için böyle bir hak yalnızca tüm şartları üzerinde bulunduran fakih için sabittir.[3]

Hadlerin uygulanmasının Masumlara (a.s) has oluşu konusunda Şey Müfit’in (r.a) söylemi bu anlamı içerir:

“Hadlerin ikamesi, Allah tarafından atanmış İslam hâkimiyle alakalıdır ve bunlar, hidayet kılavuzları ve Ehli Beyt (a.s) imamları ve onların emirliğe ve yargı makamına seçtiği kimselerdir; Masumlar, imkânları olması durumunda bu yetkiyi Şia fakihlerine bırakmamışlardır.”[4]

“Havs b. Gıyas” hadisinde bu konuda şöyle gelmiştir: “Ben, İmam Sadık’a (a.s), kimin hadleri ikame edebileceğini; sultanın mı yoksa yargıcın mı? diye sorduğumda, İmam şöyle buyurdu: Hükümet kimin elindeyse.”[5]

Aynı şekilde “Eş’asiyyat” kitabında İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İmamın (a.s) varlığına rağmen hüküm (kada/yargı), hadlerin icrası ve Cuma namazının ikamesi meşru değildir”.[6]

Bu hadislerin toplamından hadlerin ve kırbaç cezalarının ilk merhalede Masum İmamlara (a.s) has olduğu anlaşılır.[7]

Daha açık söylersek: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun”.[8] Ve Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin”.[9] Ayetlerinin had cezaları hakkındaki hitabı, genel ve mutlak olsa da; yani toplum fertlerinin tamamının uygulayabileceği anlaşılsa da, ancak kesinlikle ve yakinen ayetler hercümerci gerekli kılacak geneli(umumu istiğrai)  kastetmemiştir. Aksine tüm fertlerin – namaz gibi – bunun uygulanmasıyla sorumlu olmadığını, İslam toplumunun had cezalarını uygulamakla yükümlü olduğunu yani bu işin sorumlusunun icra edebileceğini ve halkında bu konuda İslam hükümetine yardım edip onu desteklemesi gerektiğini kastetmiştir.

İslam hükümeti tarafında hükmün icra edilmesinin delilleri şunlardan ibarettir:

  1. Düzenin korunması: Şer’i hadler, fertlerin tamamının eliyle uygulanırsa ve fertler, kendi belirlemeleri doğrultusunda had cezası uygularsa toplum; hercümerce, güvensizliğe, namusun çiğnenmesine, kan dökülmesine ve başka toplumsal fesatlara duçar olacaktır. Bunun için toplumun güvenliğiyle alakalı bu türden işlerin, hükümet aracılığıyla ve özel fertlerin yoluyla yerine getirilmesi gerekir.
  2. Meselenin uzmanlık isteyen bir konu olması: Suçun ispatı, hükmünün teşhisi ve had cezasının doğru icra edilmesi kolay bir iş olmayıp özellikle söz konusu bu mesele, fertlerin haysiyetleriyle alakalı olması hasebiyle, uzmanlığı gerektirir.
  3. Sire: Resulü Ekrem (s.a.a) zamanında Müslümanların ilmi yöntemleri ve bu dönem sonrası İslam hâkimlerinin de üslubu aşağıdaki şekilde idi: Suçlu ve günahkârların cezalandırılması, İslam hükümetinin ve Veliy-i Emrin veya yargıçların gözetimi altında uygulanıyordu. Fertlerin  doğrudan bu işlere karışma hakları yoktu ve tarih de bunun dışında bir nakilde bulunmamıştır.
  4. Hadisler: Bu konuda masumlardan hadisler gelmiştir ve biz, bunların bazılarını açıkladık.
  5. İcma: Fakihler topluluğunun sözlerinde[10] açıkça bu konuda Müslümanların umumunun icması nakledilmiş olup konu Şia’ya has değildir. Ehli Sünnet âlimleri de bu meselede ittifak etmişlerdir örneğin; “Fıkhu’s-Sünne” kitabının müellifi şöyle der: “Fakihlerin umumunun, hâkim (İslam hâkimi) veya onun tarafından atanan birinin hadleri ikame (ve icra) edebileceği ve fertlerin kendi başlarına amel edemeyecekleri konusunda görüş ittifakı vardır. Tahavi’nin Müslim b. Yesar’dan rivayet ettiğine göre; Allah Resulü’nün (s.a.v) ashabından birisi şöyle diyordu: Zekât, hudut, fey’ ve Cuma namazı, sultanın işidir. Bu şahıs şöyle devam ediyor: Bu konuda hiçbir sahabenin muhalefet ettiğini hatırlamıyordum.”[11]

 


[1] -Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.”Nur, 2.

[2] -Humeyni, Seyit Ruhullah Musevi, Tevzihu’l Mesail (Mahşi-İmam Humeyni), Kum 1424 h. k, Defteri İntişarati İslami, c. 2, s. 815.

[3] -Daha fazla bilgilenmek için bakınız: Meşruiyeti İcrai Velayeti Fakih ve Nazariyeyi İntisab, 9957; Nispeti Velayeti Fakih ba Velayeti Peyamber ve İmaman, 9294(Site: 9467).

[4] -Âmuli, Muhammed Hasan, Vesailü’ş-Şia, Kum 1409 k, Müessesetü Alü’l Beyt, c. 18, s. 338, hadis no: 2.

[5] -Vesailü’ş-Şia c. 18, s. 338, hadis no: 1.

[6] -Muhaddis Nuri, Müstedrekü’l Vesail, Kum 1408 k, Müessesetü Âlü’l Beyt, c. 3, s. 220, hadis no: 1.

[7] -Halhali, Seyit Muhammed Mehdi, El-Hakimiyetü fi’l İslamiye, s. 433.

[8] -Nur, 2.

[9] -Maide, 38.

[10] -Bakınız: Necefi Muhammed Hasan, “Cevahiru’l Kelam”, Beyrut, Bi ta, Daru İhyai’t-Turas, c. 21, s. 386.

[11] -“Fıkhu’s-Sünne”, c. 2, s. 362 nakleden: Halhali, Seyit Muhammed Mehdi, “Hâkimiyet der İslam ya Velayeti Fakih”, Mütercim: Cafer El-Hadi, Kum 1422 k, Defteri İntişarati İslami, Birinci baskı, s. 115-118.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar