Gelişmiş Arama
Ziyaret
50075
Güncellenme Tarihi: 2012/04/15
Soru Özeti
Allah Samet’tir cümlesindeki Samet kelimesinin manası nedir?
Soru
Allah Samet’tir cümlesindeki Samet kelimesinin manası nedir?
Kısa Cevap

Sözlükler, rivayetler ve müfessirlerin sözlerinde Samet kavramı hakkında birçok anlam zikredilmiştir; bu yüzden bu kısa makalede her üç gruptan bir takım numuneler aktaracağız:

A. Ragıp Müfredatta şöyle demektedir: Samet efendi ve büyüklük manasında olup büyük işlerin yapılması için kendisine müracaat edilendir. Bazıları da şöyle demiştir: Samet içi boş olmayan aksine dolu olan şey anlamındadır.[1]

B. İmam Hüseyin (a.s) bir hadiste Samet için beş mana belirtmiştir:

1. Samet büyüklük ve efendiliğin zirvesinde olan kimsedir.

2. Samet daima ezeli ve ebedi olan zata denir.

3. Samet içinde boşluk olmayan varlıktır ve içi boş olmayan şey manasındadır.

4. Samet yemeyen ve içmeyen kimseye denir.

5. Samet uyumayan kimsedir.[2]

Bir diğer rivayette ise Samet’in kendi zatıyla kaim olan ve bir başkasına ihtiyaç duymayan kimse olduğu belirtilmiştir.[3] İmam Ali bin Hüseyin’den  (a.s) şöyle nakledilmiştir: Samet ortağı olmayan ve bir şeyi korumada problem taşımayan ve hiçbir şeyin kendisinden gizli kalmadığı kimsedir.[4]

Aynı şekilde nakledildiği üzere Basra halkı İmam Hüseyin’e (a.s) bir mektup yollar ve kendisinden Samet’in manasını sorarlar. İmam kendilerine verdiği cevapta şöyle buyurur: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Kur’an hakkında bilginiz olmadan tartışma ve mücadeleye girmeyin; çünkü ben ceddim Allah Resulünden (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Herkim bilgisi olmaksızın söz söylerse, ateşte kendisi için belirlenmiş yere oturması gerekir. Yüce Allah kendisi Samet’i tefsir etmiştir: O doğmamış, doğrulmamış ve O’nun bir benzeri yoktur.   Evet, Samet olan Allah hiçbir şeyden meydana gelmemiş, bir şeyde bulunmamakta ve hiçbir şey üzerinde yer almamaktadır. O eşyaları yaratandır. Her şeyi kendi gücüyle yaratmıştır. Yok olmak için yarattığı şey yine O’nun iradesiyle yok olur ve beka için yarattığı şey de O’nun ilmiyle baki kalır. İşte bu Samet olan Allah’tır.[5] Samet hakkındaki rivayetlerde belirtilen manalar göz önünde bulundurulduğunda onların tümünün bir hakikate döndüğü hatırlatılmalıdır ve o hakikat hiçbir şeye ihtiyaç duymayan büyüklük ve efendiliktir. Her şey ona ihtiyaç duymaktadır.

C. Allame Tabatabai şöyle demektedir: Allah’ın Samet olmasının manası şudur: Her şey zat, etki ve sıfatlarında Allah’ muhtaçtır ve O her şeyin nihai maksadıdır. Samet kelimesinin manasının kökü kastetmek veya güvenerek kastetmek anlamındadır. Arapçada “Semedehu, Yesmidihu, Semeden” söylendiği vakit bunun manası “nasara ve yensuru” babında filan şahsa güvenerek ona kastetti veya filan şeyi kastetti manasındadır. Bazı müfessirler sıfat olan bu kelimeyi değişik manalarda tefsir etmişlerdir ve onların çoğu ihtiyaçlarını gidermek için her taraftan kendisine müracaat edilen efendi ve büyük varlık manasına dönmektedir. Bahse konu olan ayette bu mutlak bir şekilde geldiği için belirtilen anlamı vermektedir. O halde Yüce Allah, evrendeki tüm varlıkların bütün ihtiyaçlarında kendisine yöneldikleri efendi ve yüce varlıktır.  Evet, Yüce Allah her şeyin yaratıcısı olduğundan ve varlık sahibi olan her şey varlığını O’ndan aldığından, şey olarak adlandırılan her şey kendi zatî sıfatları ve etkilerinde Allah’a muhtaçtır. Hakeza ihtiyaçlarını gidermede O’na yönelir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: “أَلا لَهُ الْخَلْقُ وَ الْأَمْرُ[6] ve aynı şekilde mutlak olarak şöyle buyurmuştur: “وَ أَنَّ إِلى‏ رَبِّكَ الْمُنْتَهى[7] o halde Yüce Allah varlık âleminde tasavvur edilen her ihtiyaçta Samet’tir; yani bir şeyi isteyen herhangi bir varlığın son hedefi O’dur ve onun ihtiyacının giderilmesi ancak Allah vesilesi iledir. Buradan anlaşıldığı üzere Samet kelimesinin başına elif ve lam gelmişse bu özgünlük ifadesinde bulunmak içindir ve sadece Yüce Allah’ın mutlak anlamda Samet olduğunu yansıtmaktadır. “Ahad” kelimesinde ise elif ve lam kullanılmamıştır; çünkü bu kelime ifade ettiği özel anlam itibari ile Yüce Allah dışında hiçbir varlık için kullanılamaz. O halde elif ve lam kullanılarak birliğin yüce Allah’a özgü kılınmasının ifade edilmesine gerek duyulmamış veya ahdedilmiş birliğin yansıtılmasına gerek kalmamıştır.[8]   

 


[1] Ragıbı İsfahani, Müfredatı Elfazı Kur’an, c: 1, s: 492, Vajei “Samet”; Sehahu’l Lugat, Mecmeu’l Bahreyn, Cevamiu’l Cami’i, Gamusu Kur’an, Nihaye-i İbni Kesir…

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c: 3, s: 223, Müessesei El- Vefa, Beyrut, 1409 h.k.

[3]  a.g.e.

[4] a.g.e.

[5] Hürr’ü, Amuli, Vesailı’ş Şia, c: 27, s: 189, Müessesei A’lul Beyt (a.s), Kum 1409 h.k.

[6] “Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir..” A’raf Suresi, 42

[7]  “Şüphesiz en son varış Rabbinedir.” Necm Suresi, 42

[8] Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, El- Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c: 20, s. 388 – 389, Defteri intişaratı İslami, Kum, çapı pencum, 1417 h.k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar