Gelişmiş Arama
Ziyaret
6135
Güncellenme Tarihi: 2012/04/04
Soru Özeti
Hâkimin kaçınana velayet etmesi kaidesinin manası nedir?
Soru
Hâkimin kaçınana velayet etmesi kaidesinin manası nedir?
Kısa Cevap

Kaidenin kısa ve açık tanımı, Müslümanların hâkiminin bir şahsın üzerinde bulundurduğu yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınması durumunda, onu yükümlülüğünde bulunan vazifeyi yerine getirmeye mecbur kılmasından ibarettir. Fıkhî mirasa kısa ve öz bir şekilde bakıldığında, hâkimin kaçınana vilayet etmesi konusunun tüm fakihler nezdinde kabul edilmiş bir kaide olduğu ve bunun tartışmaya konu olmadığı neticesine insan ulaşmaktadır. Elbette bazı uyarlamalarda bir takım ihtilaflar gözlenmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Kaidenin Açıklaması

Hâkimin velayeti, fıkhî eserlerde gözlemlenen en köklü ve eski konulardandır. İslam kanunlarının doğası, onun büyük misyonu ve başka birçok delil, bu konunun bir rükün sıfatıyla fıkıhta referans gösterilmesi ve kanıt addedilmesine neden olmuştur. Fıkhî mirasa kısa ve öz bir şekilde bakıldığında, hâkimin kaçınana vilayet etmesi konusunun tüm fakihler nezdinde kabul edilmiş bir kaide olduğu ve bunun tartışmaya konu olmadığı neticesine insan ulaşmaktadır. Elbette bazı uyarlamalarda bir takım ihtilaflar gözlenmektedir. Kaidenin kısa ve açık tanımı, Müslümanların hâkiminin bir şahsın üzerinde bulundurduğu yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınması durumunda, onu yükümlülüğünde bulunan vazifeyi yerine getirmeye mecbur kılmasından ibarettir.[1]

Hâkim Kimdir?

Hâkimin böyle bir yetkisi var mıdır ve salt Müslüman olduğu ve Müslümanlara hükmettiği için böyle yetkileri olabilir mi? Hâkimden maksat, İslam’ın tüm hükümlerine, ibadet ve muamelat meselelerine aşina olan ve bunların temellerini tam anlamıyla bilen kimseler midir? “Kavaid-i Fıkıh” kitabında rivayetler ve fakihlerin görüşlerinde hâkimin manasının ne olduğuna değin yapılan nispeten geniş bir incelemeden sonra şöyle yazılmaktadır: “Özetle, fıkıhta hâkim kelimesinin diğer kullanılışları göz önünde bulundurulduğunda, fakihlerin bu kavramdan kastettikleri anlamın şu olduğu anlaşılmaktadır: Hâkim; yargı ve yargıçlık makamına ek olarak genel anlamıyla yetkili merci sıfatını taşıyan ve idarî olarak geniş bir salahiyete sahip gerekli şartlara haiz fakihe denir.”[2]

Kaidenin Delilleri

A. Genel Delil (Aklî Delil Ve Akıllıların Yöntemi): Halkın sosyal düzeninin korunması ve adaletin sağlanması, tüm insanlık camiasının hedef ve ülküsüdür. Bu yüzden akıl böyle bir adaletin sağlanmasına hükmeder. Öte taraftan yasa ve yasal görevlere göre hareket etmenin tüm toplumsal ilişkilerin altyapısı olarak kabul edildiği bir camiada mecburen yasaları çiğneyenlere karşı uygun bir tavır takınmak gerekir. Böylece salahiyetli merciler ve kanun yapıcılar tarafından çizilmiş sınırların aşılarak kamu düzeninde bir ihlal yaratılması ve başkalarının yasaları çiğnemeye teşvik edilmesinin önü alınmış olur. Bu sade hukuksal delil, bahse konu olan kaidenin ortaya çıkmasının en önemli nedenidir. Bundan dolayı fakihler, bu kaideye göndermede bulunmak için istidlal ve delil öne sürme gereksinimi duymamış ve hâkimin kaçınana velayet etmesi kaidesine kesin ve tartışmasız bir ilke olarak bakmışlardır. Bu bakışın sebebi, hükmün açıklığı ve onun aklî belirgin dayanağıdır. Veya onlar fakihin velayeti delillerini yeterli görmekte ve onun bu tartışmayı bitirdiğine inanmaktaydılar.[3]

B. Özel Delil: “Hâkim kaçınana velayet eder” tabiri bu şekliyle rivayetlerde zikredilmemiştir, ama bunun içeriğini bazı rivayetlerde bulmak mümkündür.

1. Selme b. Kehil’in rivayeti: Selme b. Kehil’in naklettiği üzere Hz. Ali (a.s) Şüreyh’e şöyle buyurmuştur: İmkânları ve ekonomik güçleri olduğu halde halkın borçlarını ödemekten kaçınan bireyleri denetle. Onların emlak ve mallarını satarak halkın malını kendilerinden al; zira ben Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: Olanaklı bir şahsın vurdumduymazlığı, isteyen Müslüman’a zulümdür.[4] Her ne kadar bazıları Suheyl’i zayıf olarak değerlendirmişse de metin temel alınarak rivayet kabul edilmiştir.[5]

2. Huzeyfe’nin Rivayeti: İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edildiği üzere Allah Resulü (s.a.a) zamanında buğday nadir olur ve Müslümanlar kendisinin yanına gelir, ey Allah Resulü (s.a.a) buğday nadir olmuştur, filan şahsın yanında bulunmakta ve başka hiçbir yerde bulunmamaktadır, ona satmasını emrediniz diye söylerler. Allah Resulü (s.a.a) o şahsa hitap ederek şöyle buyurur: Müslümanlar buğdayın nadir olduğunu ve sadece senin yanında bulunduğunu bildirdiler. Onun hepsini satılığa çıkar, istediğin gibi sat ve saklama.[6]  Elbette yukarıdaki metinde iş kaçınma merhalesine gelmemiş ve velayeti icra etmeye yani direkt olarak Allah Resulü tarafından buğdayın satılmasına gerek kalmamıştır. Ama rivayette nitelendiği üzere buğdayı elinde bulunduran şahsın onu satmaktan kaçındığı doğal olarak anlaşılmaktadır ve bu Müslümanların Hz. Peygambere (s.a.a) müracaat etmesinden ve satma emrini vermesini istemelerinden malum olmaktadır.[7]

3. Ebu Basir’in Rivayeti: İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Her kim eşinin elbise ve azığını temin etmekten sakınırsa, imam onları ayırabilir. Bu rivayeti ister nafaka verme gücü olmayan ve ister bundan kaçınan bir şahıs hakkında bilelim, burada erkeğin karısını boşamaktan kaçındığı anlaşılmaktadır.[8]

4. İcma: Bazı büyük şahsiyetler bu kaide hakkında icma iddiasında bulunmuştur.[9] Bu icma, kaidenin başlığına ilişkin olmasa da en azından onun uyarlamaları bazında birçok kez iddia edilmiştir.[10] Beyan edilen hususlara binaen kaidenin anlamı ve delilleri aydınlanmıştır, ama belirtildiği üzere kaidenin fıkıhta birçok uyarlaması vardır ve onların her biri hakkında ayrı bir şekilde detaylı açıklamalar yapılmıştır.  

 


[1] Şehidi, Tebrizi, Fettah, Hidayetü’t-Talib İla Esrari’l-Mekasib, c. 3, s. 605, çap-ı İttilaat, Tebriz, 1375 k.

[2] Muhakkik Damad, Seyid Mustafa, Kavaid-i Fıkıh, c. 3, s. 213, Merkez-i Neşr-i Ulum-i İslami, Tahran, 1406 k.

[3] Bkz: İsfahani, Muhammed Hüseyin, Haşiye-i Kitab-ı el-Mekasib, c. 2, s. 399, Envarü’l-Hüda, Kum, çap-ı cedid, 1418 k.

[4] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Kafi, c. 7, s. 412, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1407 k.

[5] Kavaid-i Fıkhi, c. 3, s. 205.

[6] Kafi, c. 5, s. 164.

[7] Kavaid-i Fıkhi, c. 3, s. 206.

[8] Saduk, Muhammed Ali, Men La Yahziruhu el-Fakih, c. 3, s. 441, Defter-i İntişarat-ı İslamî, Kum, 1412 k.

[9] Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l-Kelam, c. 22, s. 485, Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut, Bi Ta.

[10] Merhum Şeyh Muhammed Hüseyin Ğarevi İsfahani bu hususta şöyle demektedir: Bu durumların (ve uyarlamaların) çoğunda hâkimin velayeti toplumsaldır ve sahabelerin sözlerinde kesin bir usul olarak dile getirilmiştir; öyle ki ispat edilmesine gerek kalmadan referans gösterilmektedir. Bkz: Haşiye-i Kitab-ı Mekasib, c. 2, s. 399, çap-ı cedid.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar