Gelişmiş Arama
Ziyaret
9133
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) hasta olduğu müddet boyunca neden Ali (a.s) bir namazda dahi halka cemaat imamlığı yapmamıştır?
Soru
Siz Ali’nin (a.s) Peygamberden (s.a.a.) sonra hak imam olduğunu söylemektesiniz. Öyleyse Peygamber (s.a.a) hasta olduğu müddet boyunca neden Ali (a.s) bir namazda dahi halka cemaat imamlığı yapmamıştır?
Kısa Cevap

Birincisi: Ebubekir’in Ğadir Hum’dan sonra ve Peygamber (s.a.a) hastayken ve de onun emriyle cemaat namazına imamlık yaptığına dair hiçbir muteber delil mevcut değildir. İkincisi: İmametin sıfat ve şartları ilim, masumiyet ve de ilim ve amelde günah ve hatadan korunmadan ibarettir. Halkın cemaat namazına imam olmak da imametin asıl ve temel şartlarından değildir. Bu nedenle cemaat imamı olmamak imamette hiçbir sorun çıkarmaz ve imametin noksanlığı sayılmaz. Artı, Hz. Ali’nin (a.s) diğerlerinden daha çok cemaat namazı kıldığına dair tarihte bir takım deliller mevcuttur.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu yanıtlamadan önce birkaç noktayı hatırlatmak gerekir:

1- İmamet Mefhumu:

İmamet sözlükte önderlik ve rehberlik manasındadır ve bir grubun rehberliğini üstlenen herkes ister hak yolda olsun ve ister batıl yolda olsun “imam” olarak adlandırılır.[1] Ama kelam ilmi ıstılahında imamet, “dinî ve dünyevî işlerin tümünde İslam toplumuna kapsayıcı ve kuşatıcı olarak başkanlık etmektir.”[2] Yani imamet tıpkı nübüvvet gibidir. Bu makam sahibinin görevleri, Peygamberin (s.a.a) görevlerini devam ettirir. Aralarındaki fark ise sadece nübüvvette vahiy alma ve bildirmenin olması, ama imamette böyle bir şeyin bulunmamasıdır.

2- İmametin Sıfat ve Şartları:

Şia açısından imametin asıl ve temel şartları şunlardır: Engin bir ilim ve masumiyet (günah ve hata yapmaktan korunma). Dolayısıyla böyle bir şahsı tanımak sadece vahiy yoluyla mümkündür.

3- Müminlerin Önderi Hz. Ali’nin (a.s) İmamet ve Velayeti:

Hz. Ali’nin (a.s) imamet ve velayetinin hakkaniyetini ispat eden birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Kısa olması için sadece onlardan bazılarına işaret ediyoruz:

3-1- Ayet-i şerifede şöyle buyrulmaktadır: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.”[3] Şia ve Ehli Sünnet’in naklettiği birçok rivayet esasınca bu mübarek ayet Hz. Ali (s.a.a) hakkında nazil olmuş ve Hz. Ali’nin (a.s) velayetini vurgulamaktadir.[4] Özellikle yukarıdaki ayette yer alan “veli” kelimesinin dost ve yaver anlamına gelmesi mümkün değildir; çünkü dostluk ve yaverlik tüm Müslümanlar ile ilgilidir. Sadece rükû halinde infak edenler ile ilgili değildir.

3-2- “Ey Ehli Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister”[5] ayet-i şerifesi Hz. Ali (a.s) ve on bir evladının (a.s) masumiyetine delalet eder. Şia ve Ehli Sünnet âlimleri kanalıyla gelen birçok hadis, bu ayet-i şerifenin Hz. Peygamber (s.a.a) ve onun ehli beyti hakkında nazil olduğunu göstermektedir.[6] Her akıllı ve düşünen insan, devletten ibaret olan en temel toplumsal meselenin en salih bireylerin elinde olması gerektiğini bilir. Dolayısıyla, masumun varlığına rağmen devletin başkalarının elinde olmasını akıl reva görmez.

3-3- Peygamber (s.a.a) “yakın akrabalarını uyar” ayetinin inmesinden sonra Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle buyurur: “Bu benim kardeşim, vasim ve size halifemdir. Onun sözünü dinleyin ve kendisine itaat edin.”[7]

3-4- Peygamber (s.a.a) bir başka yerde de bir grup ashabına Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle buyurmuştur: “Ali benden ve ben ondanım ve o benden sonra tüm müminlerin velisidir.”[8]

3-5- Selman, Ebuzer ve Mikdad (r.a) Allah Resulü’nden şunu duyduklarını naklederler: Ali (a.s) hak iledir ve hak da Ali (a.s) iledir.”[9]

3-6- Allah Resulü (s.a.a) müminlerin önderine (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hak seninledir ve hak senin dil, kalp ve iki gözün arasındadır. İman senin kan ve etine karışmıştır. Tıpkı benim kan ve etime karıştığı gibi.[10]

3-7- İbn. Abbas şöyle demektedir: Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu duydum: Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in dokuz evladı temiz ve masumuz.”[11]

Bu ayet ve rivayetlerce Hz. Ali (a.s), imametin sıfat ve şartlarını taşımaktadır ve onun hakkaniyeti de ispatlanmıştır.[12] Hz. Ali’nin (a.s) Peygamber (s.a.a) hastalığı zamanında neden halka cemaat imamlığı yapmadığına ilişkin sorduğunuz sorunun yanıtı bağlamında ise şöyle diyoruz: Evvela; Peygamberin (s.a.a) hayatı döneminde cemaat imamı olmanın imametin şartlarından olduğuna dair bir delil mevcut değildir. İkincisi; müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) yerine namaz kıldığı durumlar diğerlerinkinden daha çoktur.[13] Mesela Peygamber (s.a.a) Tebuk savaşı için Medine’den çıktığı zaman, Ali b. Ebu Talib’i (a.s) hem namaz kılması ve hem de Medine’nin diğer işlerini yürütmesi için kendi yerine bırakmıştır. Bu bağlamda Peygamber (s.a.a) Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Senin bana yönelik yakınlığın Harun’un Musa’ya olan yakınlığıdır. Ancak benden sonra bir peygamber gelmeyecektir.”[14] İkincisi; cemaat namazı kılmak diğerlerinden üstün olmanın delili değildir. Çünkü Saad b. Ubade, Zeyd b. Harise ve Osman gibi şahıslar ve başkaları da Peygamber (s.a.a) yerine cemaat namazı kılmışlardır.[15] Böyleyken hilafet ve velayet bağlamında hiç kimse onların özel bir erdeme sahip olduğunu iddia etmemiştir. Bundan aldığımız netice şudur: Küçük imametin büyük imamet ile hiçbir ilişkisi yoktur ve hilafet ve velayet bağlamında baz alınabilecek hiçbir erdemi ispat veya iptal etmemektedir. Artı, Ebubekir’in Ğadir Hum’dan sonra ve Peygamber (s.a.a) hastayken ve de onun emriyle cemaat namazına imamlık yaptığına dair hiçbir muteber delil mevcut değildir. Ebubekir’in (Peygamberin hastalığı zamanında) namaz kılmak için mescide gitme hikâyesi görüldüğü kadarıyla Ayşe’nin planıydı. Peygamber (s.a.a) bunu fark edince hasta halde mescide gelmiş, Ebubekir’i kenara itmiş ve bizzat kendisi cemaate namaz kıldırmıştır.[16]


[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, s. 298.

[2] a.g.e.

[3] Maide, 55.

[4] Tefsir-u Nuri’l-Sakaleyn,c. 1, s. 643; Minhacu’l-Berae, c. 2, s. 350; daha fazla bilgi için “İhkaku-l’Hak” kitabı c. 2 ve “el-Ğadir” c. 2 ve “el-Muracaat” eserlerine müracaat edin. Tefsir-i Numune, c. 4, s. 426.

[5] Ahzab, 33.

[6] Sahih-i Müslim, Kitab-i Fezail-i Sahabe, bab. 9; Mecmei’z-Zevayid, Haysemi, c. 9, s. 203.

[7] Tehzibu’l- Asar, İbn. Cerir Taberi, c. 3, s. 62.

[8] Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 632; Sünen-i Nisaî, c. 5, s. 132.

[9] Biharu’l-Envar, c. 38, s. 30.

[10] el-Ğadir, c. 3, s. 179.

[11] Yunabiu’l-Mevedde, s. 534.

[12] Elbette mezkûr iki ayet-i şerifenin bizim iddiamıza delalet etmesi uzun bir açıklamaya ihtiyaç duymaktadır ve bu makalede bunu yapmak olanaksızdır.  

[13] Biharu’l-Envar, c. 22, s. 249.

[14] Es-Siretu’l-Nebeviyye, İbn. Hişam, c. 4, s. 519-520.

[15] a.g.e.

[16] Resul Caferyan, Sire-i Resul-i Hoda (s.a.a), s. 674; İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 9, s. 197.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar