Please Wait
6279
Aile ilişkilerinde vilayet, iktidar sahibi olma anlamındadır. Bu iktidarı kanunu vazeden yasacı, çocuğun mali işlerini idare etmek ve bazen de çocuğun (ya çocukluk dönemiyle bitişik olarak sefih veya deli kimselerin) terbiyesini üstlenmek için baba ve dedeye (baba baba) veriyor. Bazen baba veya dede (baba baba) tarafından vasi olarak tayin edilmiş olan kimseyi de veliler zümresinden sayıyorlar. Bu bağlamda İran'ın 1194. Maddesindeki kanunu şöyle diyor: "baba, dede (baba baba) ve bu ikisinden her hangi birisi tarafından tayin edilmiş kimseler, özel veliler olarak adlandırılıyor".
Her ne zaman anne kendi cinsiyetini değiştirir erkek cinsiyetine dönüştürse, baba veya baba babanın bulunmadığı durumlarda kesinlikle çocuklarına yönelik velayet hakkına sahip olamaz. Baba ve dedenin bulunmadığı sıralarda çocukların vilayeti "şer'i hâkimin" uhdesindedir. Ama "şer'i hâkim" bazı maslahatları dikkatte alarak bu velayeti cinsiyetini değiştirmiş ve erkeğe dönüşmüş (fiilen erkek olan bir) kimseye devir edebiliyor.
Cinsiyeti değişmiş kadına dönüşen babadaki bu değişim babanın çocuklarının üzerindeki reisliğine hiçbir tesiri yoktur. Değişim gerçekleşmeden önce olduğu gibi, bu değişim gerçekleştikten sonra da, (hali hazırda kadın cinsiyetine dönüşmüş olan baba) çocuklarının üzerindeki reislik ve velayet hakkına sahiptir. Zira kişiye baba denilmesini sağlayan tek sebep (çocuğun meydana gelmesine neden olan) nütfenin kişinin suyundan (sperm) şekillenmesidir. Cinsiyet değişiminden sonra da bu unvan kendisinden yok olmuyor.
Cinsiyet değişimiyle irtibatlı olup çok önemli konulardan cinsiyet değişiminin çocuklara yönelik olan reislik ve himayelikle alakalı tesir meselesidir. Bu konuyu aşağıdaki iki söz zımnında incelemeye tabi tutuyoruz.
Birinci söz: cinsiyet değişimi ve çocukların velayeti/reisliği:
Genel anlamda velilik (velayet) bir kimsenin mal ve başkasının üzerindeki hâkimiyet kurması anlamındadır. Bu hâkimiyet Baba, dede, peygamber (s.a.a.) ve hâkimlerin sahip oldukları velayeti de kapsıyor. Aile ilişkileri bağlamında ise velayet, kanun koyan kanuncu (yasacı) tarafından çocukların mali işleri ve bazen de çocukların (veya sefih ve deli olan kişilerin çocukluk dönemiyle bitişik olan haciz nedeniyle) terbiyesini üstlenmesi için baba ve baba babaya verilen iktidar (reislik) anlamındadır. Bazen baba veya baba baba (dede) tarafından vasi olarak tayin edilmiş kimseyi de veliler zümresinden sayıyorlar.[1] 1194. Medeni maddenin söylediği gibi: " baba, baba baba ve bu ikisinden her hangi birisi tarafından tayin edilmiş kimseler özel (has) veliler olarak adlandırılıyor".
Ancak bilinmelidir ki; hukukçular literatüründe "velayet" ve "vesayet" birbirinden ayrı iki kavramdır. Vasiye veli denilmesi çok nadirdir. Özellikle bu iki konumun kaynaklarına dikkat edildiğinde arasındaki fark çok nettir. "veli"ye ihtiyar hakkını veren kaynak direkt ve dolaysız olarak kanundur. Bu ihtiyarın şahıslara verilmesi, şahısların iradeleriyle irtibatı söz konusu değildir. Ama "vasi" ise veliye karşı irade sahibi olan bir vekilidir. Vasinin ihtiyar alanını da baba veya dede (baba baba) tarafından belirleniyor. Bu nedenle medeni kanunda baba ve dede (baba baba) zorunlu veliler diye adlandırılmışlar. Dedenin (Baba baba) veliliği fıkıh ve kanunda babanın veliliği gibidir. Ancak örf ve sosyal geleneğimizde ise baba babanın veliliği, babanın veliliğinin her hangi bir nedenden dolayı yok olmasına bağlıdır. Anne de hiçbir durumda çocuklar üzerinde zorunlu velayet sahibi olamaz.[2]
Dolayısıyla (sorulan) asıl ve temel soru şudur: her ne zaman anne ve baba cinsiyet değişimini yaparlarsa, onlardaki bu cinsiyet değişimi çocuklar üzerindeki velayet ve reisliklerine ne gibi bir tesir bırakıyor?
Bu meseleyi aşağıdaki iki konunun zımnında incelemeye tabi tutuyoruz.
Birinci konu: annenin cinsiyet değişmesi ve çocukların velayet/reislik meselesi:
Anne cinsiyetini değişir ve erkeğe dönüştürdüğü vakit, baba ve baba babanın bulunmadıkları durumlarda çocuklara yönelik velayet hakkını kazanabiliyor mu?
Bu sorunun cevabında şöyle denilmeli: anne kendi cinsiyetini değiştirirse, değiştirmiş olduğu bu değişimle hiçbir şekilde çocuklarına karşı velayet hakkını kazanamaz. Baba ve baba babanın bulunmadıkları zamanlarda da çocukların velayeti "şer'i hakimin" uhdesindedir. İmam Humeyni (r.a) bu bağlamda şöyle yazıyor: "kadının cinsiyeti değişime uğrayıp (erkeğe dönüşmekle), kadının çocuklar üzerindeki vilayeti sabit olamıyor. (bu durunda babanın kendisi yoksa) çocukların vilayeti baba babaya aittir. Baba baba da yoksa, çocuklar üzerindeki vilayet hakkı "şer'i hakime" aittir"[3].
Kadın cinsiyetini değiştirip erkeğe dönüştüğü zaman, kendi çocuklarına oranla vilayet hakkına sahip olamaz. Bu durumda (çocukların babası söz konusu değilse) çocuklar baba babanın himayesine girecekler. Büyük baba yoksa çocukların üzerindeki velayet "şer'i hâkime" aittir. (Bu bağlamdaki delillerin bir kaçına göz atıyoruz).
Birinci delil: çocuklar üzerindeki vilayetin sübutu baba unvana ait olması:
Örfün vilayetle alakalı var olmakta olan delilerden anladığı şey, çocuklar üzerindeki vilayet baba unvanına aittir. Cinsiyetini değiştirip erkeğe dönüşmüş anne, örfsel anlayışta da baba olarak tanınmıyor. İstishap[4] kuralı gereğince de cinsiyetini değiştirip erkeğe dönüşmüş olan anneye vilayet hakkının sabit olmayışı asıldır.[5]
Daha fazla ve daha detaylı bilgi: "baba ve anne" unvanları "has unvanlardan" sayılmaktadır. Bunlardan her hangi birisinin değişimi, bu unvanın değişimine delalet edecek bir karine olamaz. Ama "kardeş ve bacı", amca ve hala", "dayı ve teyze" gibi unvanlar bunun tersine değişime karine olabilir unvanlardandırlar. Dolayısıyla her hangi birisinin cinsiyetinin değişimi, değişmiş olduğu yöndeki unvanın vücuda geldiğine delalet eden bir karine olabiliyor. Yani kardeş unvanı bacı unvanına, bacı unvanı da kardeş unvanına tebdil olabiliyor. Hakeza amca unvanı, hala unvanına ve hala unvanı amca unvanına, dayı teyzeye ve teyze dayıya dönüşebiliyor. Ama (anne ve babadaki) cinsiyetin değişmesi "baba" unvanının "anne" unvanına ve "anne" unvanının "baba" unvanına dönüşmesine neden olamıyor.
Buna binaen annenin cinsiyetinin değişime uğrayarak erkeğe dönüşmesiyle, "baba" unvanı kendisi için sabit olamıyor. Örf geleneğinde de ona, bu şahıs erkeğe dönüşmüş (baba değil) annedir deniliyor. Dolayısıyla şöyle denilebiliniyor: "baba" unvanının meydana gelmediğine dair kesin ilim sahibiyiz. En azında baba unvanın (annenin cinsiyetinin değişiminden sonra) meydana gelip gelmediğinde şüphe ediyoruz. Şüphe edildiği durumlarda, daha önceki durumun (istishabı cari ederek) hala devam ettiğini söyleyebiliriz. Mevzubahsimiz olan şimdiki konumuzda da, daha önce kesin olan durum, daha önceki kadının baba unvanına sahip olmayışıdır". (cinsiyetini değiştirip erkeğe dönüştükten sonra baba unvanını hak etmiş mi etmemiş mi konusunda şek ediyoruz. İstishap kuralı gereğince), hali hazırda da "babalık" unvanını hak etmemiştir. Babalık unvanını hak etmemiş olan bir kimse, velayet unvanına da sahip olamayacaktır.
Yapılan açıklamalarla şu nokta açıklanmış oldu: konumuzdaki (var sayıma uygun olarak) babanın yokluğu durumunda çocuklara yönelik vilayet hakkı, cinsiyeti değişmiş anneye sabitlenemeyişi söz konusu olunca dedeye (baba babaya) ait olacaktır.
İkinci delil: şer'i anlayışta babanın anlamı:
Şer'i anlayışta "baba" o kimsedir ki, çocuk onun nütfe (meni) sinden türemiştir.[6] Bu unvan çocuğu kendi karnında taşımış ve daha sonra doğuran kimseyi kapsamıyor. Gelenek ve örf anlayışında Anne, cinsiyetinin değişminden sonra da anne unvanıyla tanınıyor.[7]
İkinci konu: babanın cinsiyetinin değişimi ve çocukların veliliği/reisliği:
Ameliyat yoluyla babanın cinsiyeti değişime uğradığında, çocuklar üzerinde var olan babanın veliliği ve reisliğinde ne gibi bir tesir bırakıyor?
Bu soruya verilen cevapta iki görüş var olmaktadır:
Birinci görüş: Babanın cinsiyetinin değişimi, çocuklarına yönelik olan vilayetinin sakıtlığına sebeptir. Konuyla alakalı olarak imam Humeyni şöyle buyuruyor: erkeğin cinsiyeti muhalif cinse (kadına) dönüştüğü durumda zahir budur ki, onun kendi çocukları üzerindeki veliliği ve reisliği iptal olunur.[8]
Ayetullah seyit Muhammed Sadr da aynı görüşü savunuyor: erkek kendi cinsiyetini kadın cinsiyetine dönüştürdüğü durumda, veliliği batıl oluyor.[9] (konuyla ilgili deliller):
Birinci delil: velilik babalık unvanı içindir:
Velilik fıkhın açık şeylerindendir. Birçok rivayet ona delalet etmektedir. Ancak "velilik" babalık (ubuvveb) çerçevesinde dolup dolaşıyor.[10] Babanın cinsiyetinin değiştirilip kadına dönüşmesiyle baba unvanı kendisinden zail oluyor. Dolayısıyla kendi çocukları üzerindeki vilayeti de iptal olunuyor.[11]
İkinci delil: velilik (vilayet) erkeklik (recüliyet) unvanı içindir:
Farzen şunu kabul ettik ki, babanın cinsiyetinin değiştirilmesi, baba unvanını kendisinden selb edemiyor. Ama şöyle denilebiliniyor: Baba unvanı erkeklik sıfatıyla birlikte olmalıdır. Oysa konumuzdaki farza göre baba cinsiyetini değiştirerek erkek olma unvanını kendisinden zail etmiş ve kadına dönüşmüştür. Bu nedenle velilik unvanı da kendisinden zail olmuş oluyor.[12]
Birinci ve ikinci delillerin incelenmesi:
Birinci delilin cevabında şöyle denilebiliniyor: babalık unvanı sadece şahsın suyundan (sperm) şekillenen nütfeden dolayıdır. Örneğin: eğer bir şahıs kendi hanımıyla cinsel ilişkide bulunur ve daha sonra artık hiç görülmeyecek bir şekilde kayıplara girer ve bu esnada kendisinden bir çocuk vücuda gelirse, bu kişinin, kendi menisinden türemiş olan bu çocuğun babası sayılıyor olmakta hiçbir şüphe söz konusu değildir. Oysa onun bu çocuğun vücuda gelmesinde üstlenmiş olduğu rol, çocuğun annesinin rahmine yerleştirmiş olduğu kendi menisinden başka bir şey değildir. Baba unvanının kendisine verilmesi için, cinsiyeti değişse bile bu kadarı yeterlidir.[13]
Defalarca açıkladığımız gibi; "anne" ve "baba" unvanları "özel unvanlardandırlar". Cinsiyetin değiştirilmesiyle bu unvanlar yok olamuyor. Cinsiyetin değişmesiyle baba ve anne unvanlarının örfsel anlayışları da baki kalmaktadır. Bazı İslam fakihlerinin itikadınca cinsiyetini değiştiren bu şahıs için var olan daha önceki veliliği (velayti) hakkında usulu'l-fıkıhdaki istishab kuralı (aslı) cari edilebilinir. Ayetullah Mümin şöyle diyor: "cinsiyetin değiştirilmesinden sonra istishabın konusu (mevzuu) baki kalmıyor şeklindeki bir vahim bazı kimseler için söz konusu olabiliyor. Ancak böyleli bir vehme kulak vermemek gerekir. Zira bu şahıs daha önce kendi çocukları üzerinde velayeti olan şahsın aynısı olduğu açıktır. (Buna binaen istishap konusu (mezuu) bakdir)".[14]
Buna karşılık olarak bazıları vilayeti istishap yoluyla ispatlamaya muhaliftirler. Zira onlara göre istishabın mevzusu (konu) değişmiştir.[15]
İkinci delile karşı şöyle denilebiliniyor: "edille'i şar'iye"den sayılan rivayetlerden vilayetin erkeklik (reculiyet) vasfına has bir durum olduğu çıkartılamaz. Ama vilayetin babaya ait olduğu ise çıkartılabiliniyor. Yani karı ve koca yaşamında menisinden çocuk türemiş kimse babadır. Cinsiyetin değiştirilmesinden sonra vilayetin istishap yoluyla ispatlanabilinir. Mevzuun değiştiğini söyleyemeyiz. Zira bu şahıs, daha önce kendi çocukları üzerinde vilayeti sabit olmuş olan şahsın aynısı olduğu açık ve nettir. Dolayısıyla şimdi istishap cari edilebiliniyor.
İkinci görüş: babanın cinsiyetinin değişmesi çocuklarına yönelik vilayetini etkilemiyor:
Bu görüşe göre babanın cinsiyetinin değiştirilip kadına dönüşmesi kendi çocukları üzerinde olan vilayetine her hangi bir tesiri yoktur. Cinsiyetinin değiştirilmesinden önce kendisi için sabit olmuş olan vilayet hakkı, cinsiyetinin değiştirilmesinden sonra da devam etmektedir. Birinci görüşe oranla bu ikinci görüş daha güçlüdür. Bu görüşün delilleri birinci görüşün cevabında açıklanılan noktalardır. Tekrar etmeye gerek yok.
[1] Katuziyan, Nasır, "hukuk-i hanevade" c. 2, s. 202-203.
[2] Age.
[3] İmam Humeyni, "tahriru'l-vesile", c. 2, s. 559, mesele; 6.
[4] İstishap, usulu'l-fıkıh ilminde, hükmü kesin (yakin) olarak bilinen bir konunun
ükmümde daha sonra şek edilirse eski hükme (önceki yakine) göre amel et hükmünü veren bir kuraldır. Tabi ki, bu kurallın kendisine has bazı şartları vardır usulu'l-fıkıh ilminde detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
[5] Bkz. Muttaheri, Ahmet, "müstenedi-tahriru'l-vesile", s. 201; mümin Muhammed, "kelimat-i sedide", s. 115-116.
[6] Bkz. Sadr, "maverau'l-fıkıh", c. 6, s. 145.
[7] Bkz. Mümin, Muhammed, "kelimatu'n sedide fi mesaili cedide", s. 115.
[8] İmam Humeyni, "tahriru'l-vesile" c. 2, s. 559.
[9] Sadr, seyit Muhammed, "menhecus-salihin" c. 3, s. 644, m. 3706.
[10] Bkz. Mümin, Muhammed, "kelimatu'n sedide fi mesaili cedide", s. 115
[11] Bkz. Muttaheri, Ahmet, "müstenedi-tahriru'l-vesile", s. 200-201
[12] Bkz. Mümin, Muhammed, "kelimatu'n sedide fi mesaili cedide", s. 115
[13] Age.
[14] Age.
[15] . Sadr, "maverau'l-fıkıh", c. 6; Harrazi, seyit Muhsin, fıkh-u ehlul-Beyt" dergisi, m. "tagyiru'l-cinsiye, s. 6.