Gelişmiş Arama
Ziyaret
7886
Güncellenme Tarihi: 2010/12/04
Soru Özeti
İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
Soru
İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
Kısa Cevap

Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal sermayenin kaynağı olarak dikkat çekmekteler.

Kenetlenmeyle ilgili kaide ve değerler halk ve toplum için büyük ölçülerde önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu da özel ve genel menfaatleri sağlamakta, üyeler arasındaki işbirliği, ortaklık ve yardımlaşma ortamını hazırlamaktadır.

Böyle kurumlar, hükümetle bağımsız toplumsal kurumlar arasındaki teamül ve diyaloğun neticesinde şekillenmekteler. Ve öyle şartlarda gelişirler ki, varlık ve ilerlemeleri hükümetlerin meşruiyyet ve iktidarlarına tehdit sayılmazlar.[i]  

Bu kurumlar toplumsal sermaye olmanın yanı sıra kendi içlerinden birer temsilci seçerek dolaylı yollardan devletle irtibat kurabilirler; bu da siyasi istikrarı doğuracak olan devletle millet arasında bir tür birlik ve beraberlik sağlayarak bir toplumsal sermaye oluşturabilir.

Halkın dinin buyruklarına bağlı olduğu dini bir toplumda medeni kurumlar kendilerine din rengini almakta ve dini toplumların hüviyet ve düşünce yönünü belirlemekte önemli rol oynamaktalar. İran’da ki dini medeni kurumlar İslam devrimden önce hakim rejimle mücadele işlevini görürlerdi, devrimden sonra ise düzenin hidayeti ve desteklenmesi işlevini görmekteler.    



[i] -Zühre Mehr Nevruzi, Sermaye-i İctimai ve Nakş Nehadha, Hadis-i Zendegi, Behmen-İsfend , 1384, sayı:27.

Ayrıntılı Cevap

Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Toplumsal medeni kurumlar özgür kurumlar olup toplumun genel mesele ve konuları hakkında görüşmeler yapar, girişimlerde bulunurlar. Bu yüzden bir özgür vasıf ve özelliğe sahip olmaları gerekir. Böyle kurumlar hükümetle bağımsız toplumsal kurumlar arasında teamül ve diyaloğun neticesinde ortaya çıkmaktalar. Ve öyle şartlarda gelişirler ki, varlık ve ilerlemeleri hükümetlerin meşruiyyet ve iktidarlarına tehdit sayılmazlar.

Halkın dinin buyruklarına bağlı olduğu bir toplumda medeni kurumlar kendilerine din rengini almakta ve dini toplumların hüviyet ve düşünce yönünü belirlemekte önemli bir rol oynamaktalar. Nitekim toplum ne kadar çok dindar olursa bu dini medeni kurumlarında etki ve nüfuzu o kadar çok olacaktır. Aynı şekilde bu kurumlar ne kadar devletlerden bağımsız olsalar, bir toplumun yapılanmasındaki işlevleri daha etkili hale gelecektir. Yine dini medeni kurumlar önemli ölçüde geçmiş dönemlere ait olduklarından yeni düşünceler, okumuş kesim ve toplumda ortaya çıkan yeni fikirler üzerinde daha etkili olmaktalar.

İran’daki Medeni Kurumların Nitelikleri

İran halkının dindar ve bilgi seviyesinin yüksek olmasından dolayı dini medeni kurumlar eskiden beri faal olup, diğer medeni kurumlara göre geçmişleri çok eskilere dayanmaktadır. Siyasi ve toplumsal alanlarda gereken rollerini ifa etmişlerdir. Fütüvvet(cömertlik), yiğitlik, tekke gibi kurumlar, kültürel kuruluşlar, taziye, matem ve cami heyetleri, hatta esnaf kurumları İran toplumundaki faal medeni kurumlardan olup çeşitli devletlerle teamülleri olmuştur. Devletlerin bu dini medeni kurumlara karşı tutumları aynı değildi. Farklı dönemlerde farklı tutumlar sergilenmiştir. Bazen onlara karşı uyumlu davranıyor hatta desteklerken, bazende muhalefet edip onların faaliyetlerini kısıtlıyorlardı. Gerçekte bu kurumların özgürce hareket etmeleri onların faaliyetlerinin rengine direkt olarak bağlıydı; faaliyetler her ne kadar siyasi olsaydı muhalefet ve düşmanlıkta daha çok olurdu. Nitekim bir fikir ve felsefe akımı olan İhvan-us Safa, siyasi rakib olmaya başladığında zamanın hükümeti tarafından şiddetli bir saldırıya uğradı. Halbu ki, tekkeler çeşitli nedenlerden dolayı bu iktidar sahibi kimseler tarafından hep destekleniyorlardı ve fazla bir muhalefetle karşılaşmazlardı. Çünkü siyasi rolleri çok azdı. Bu kurumlar daima belli bir mahiyeti İranlıların içinde takviye etmişlerdir ki, bir taraftan siyasi görüşleri (ki farklı dönemlerde çeşitli amaçları gütmüşlerdir) vardı, bir taraftanda bu kurumlar toplumda din, usul ve dini değerlerin taabbüdi olarak anlaşılmasını takviye etmişlerdir. Bu meselenin, İran toplumunda varolan bazı inançların, dini törenlerin ve adetlerin takviye edilmesinde önemli etkisi olmuştur. Denilebilir ki, eskiden insanların dini hüviyetleri diğer hüviyetlerine göre daha ağır bastığı için dini kurumların topluma yön vermekte önemli rolleri vardı. O dönemde ki dini kurumlar bütün topluma göre esasen farklı yapıları yoktu ve sonuçta devlet, halk ve onlar arasındaki vasıta kurumlar aşağı yukarı aynı mahiyete sahiptiler. Belkide bu yüzden onların arasında fazla bir çekişme görünmüyordu.

İran’daki medeni kurumların temel özelliklerinden biri şeriat eksenli ve şeriata bağlı olmalarıydı. Bu yüzden İslam devriminden önce İran toplumunda hiçbir zaman bağımsız medeni kurumların şekillenmesi için söz konusu şartlar oluşmamıştır; zira bu kurumlar devrimden önce devlete karşıydılar. Ama İslam devriminden ve İslam devletinin kurulmasından sonra bu kurumlar önemli ölçüde gelişmiş ve gerçek konumlarını bulmuşlardı.

Belirtmek gerekir ki, İran’daki dini medeni kurumlar diğer kurumlar gibi takriben siyasidirler. Yani devletle işbirliği içinde olacak biçimde bir tür siyasi rolleri vardır. Bu yüzden onlar kendilerini dini standartlarla sınırlamıyor ve kendilerini siyasi alanda hep etkileyici kurumlar olarak telakki ediyorlar.

İslam devletinde dini medeni kurumları genel olarak çeşitli alanlarda görmek mümkündür. Örneğin ekonomide vakıf bir dini medeni kurumdur; veya akaid alanında havza ve mescid önemli dini ve medeni kurumlardandır. Veyahut matem ve taziye heyetleri toplumu etkileyen önemli kültürel dini kurumlardır.

İran’daki dini medeni kurumlara genel olarak baktığımızda hepsinin insanların dini inanç ve bilinçlerine yakınlığı olan ve takriben bütün bu kurumlar taabbudi söyleme ait olan ahlak, öğreti, adap ve özel ayinleri teşvik eden kurumlara ait olduğunu göreceğiz.[1]  

İslam Devriminden Sonra  Medeni Kurumlar

İslam devrimi, İran toplumunda temel ve köklü bir değişimin ardından gerçekleşti. Müslümanlar siyasi gücü ellerine geçirdikten sonra toplumsal hayatın, halkın toplumsal siyasi kültür ve akaidinin tefsiri için çaba göstermeye başladılar. Bunun sonucunda devlet kültürel işleri önemli ölçüde ele aldı. Buna göre İran’daki dini medeni kurumlar, İslam devriminden önce hakim rejime karşı mücadele verirken, İslam devriminden sonra, düzeni hidayet ve destekleme rolünü almaya başladı. İran’da dini hakimiyetin ardından dini medeni kurumların konum, işlev ve hedeflerinde önemli değişiklikler meydana geldi. Önemli ölçüde konumları medeni kurumlar olarak takviye edildiğinden onları İran’da devletin büyük gövdesinin bir hizbi haline getirdi ve devletle beraber mukaddes İslam’ın hedeflerini gerçekleştirmek ve inkılaba vefalı olan halka hizmet etmesine ortam hazırladı.

İslam devriminde önce dini medeni kurumlar rejime karşı olduklarından halkın içinde nüfuzları çoktu ve rejimin öngördüğü mahiyeti çeşitli yönlerden sorgulamaya ve eleştirmeye başladılar. Ama islam devriminden sonra bu dini medeni kurumlar, hakim sistemle olan uyum, gönül birliği ve bağlılıklarından dolayı devrimden sonra gerçekleşen birlik, İslam cumhuriyeti devletinin yanında yer alan yeni halkçı kurumların ortaya çıkmasına neden oldu.

İran’da İslam devriminin zaferinden sonra devlet, mescidler ve dini heyetler gibi kurumları karşısında görmez, aksine onları kendi özel meşruiyyet ve kültür yapılanmasının hizmetinde görmektedir. İlim havzaları, mescidler, Hüseyniyeler, vakıflar gibi onca dini medeni kurumları kendi bünyesi altına aldı. Onlardan devletin halka hizmetini artırması ve takviye etmesi beklenmektedir.

Kısacası İslam devriminden sonra dini önderlerin siyasi merkezlerde yer almalarıyla, birçok dini medeni kurumlar gerçek manalarını kazanmış oldu. Bu mesele bir yönden devletin kültürel işleri kontrol etmesiyle ilgiliyken, diğer yönden İslam devriminden sonra hakim siyasetin düşüncesiyle dini medeni kurumların genel düşünce birliğine aittir.

Bu konu, Cuma ve cemaat imamları siyaseti düzenleme şurası, cami işlerini düzenleme merkezi, büyük İslam merkezi, veliyy-i fakih’in eğitim, üniversite ve askeriyedeki temsilcileri, ilim havzalarının mali ve yönetim işlerine müdahele ve daha başka bu türden dini kurumların kurulmasına neden olmuştur. Yine devletle camiler, hüseyniyeler vs. heyetlerin arasında bir birlik ve beraberlik ortaya çıkmıştır. Yukarıda anlatılan bütün bu değişimlerin yanı sıra toplumsal alanlarda da yeni değişimler meydana gelmiş, İslam devriminden sonra dini medeni kurumlarla gönülbirliği oluşmuştur.[2]            


[1] -Maksut Rençber, Nehadha-i Medeni, Dini ve Hüviyet Der İran, Kısmet-i Evvel, Pegah-ı Havza, 17 Şehriver 1386, sayı:214.

[2] -Maksut Rençber, a.g.e, Kısmet-i Dovvum, Pegah-ı Havza, 31 Şehriver 1386, sayı:215.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden cennetin kilidi namazdır?
    9176 Teorik Ahlak 2012/03/12
    İnsanın yaratılış hedefi Yüce Allah’a kulluk etmek ve O’nu tanımaktır. İnsan ancak Allah’a tapmanın gölgesinde kemale ve ilahi yakınlık makamına erer. Namaz, aşkın yaratıcıya ibadet ve kulluk etmenin en güzel göstergesidir. Beş öğün namaza bağlılık, ruhun erdemliliğine ve gücüne sebep olur, insanı günaha ve çirkin davranışlara bulaşmaktan ...
  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    7025 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • Utanmanın kökü nedir?
    13987 Teorik Ahlak 2010/09/22
    Utanmak “çekingenlik” anlamındadır. Çekingenlik ise olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır. Çekingenlik hayâ ile eşdeğer değildir. Hayâ kendini kontrol etme gücü olup iradî ve değerli bir fiildir. Ayet ve rivayetlerde ondan olumlu bir şekilde söz edilmiştir. Çekingenlik ise tamamıyla gayri tabii, hoş olmayan ve insanın ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55047 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Gayri Müslim kadınlar Müslüman kadınların özelliklerini beyan etmezlerse onlara namahrem olurlar mı?
    14253 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Gayri Müslim kadınların Müslüman kadınlara bakması hakkında hadis kitaplarında İmam Sadık’tan şöyle bir rivayet nakledilmiştir: (Müslüman) Kadının Yahudi ve Hıristiyan kadınlar karşısında hicabını açması uygun değildir; zira kendileri onların bedensel sıfat ve özelliklerini eşlerine bildirmektedirler.[i] Bu ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3506 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Simurg’un çığlığı risalesini kim yazmıştır? İçeriği nedir?
    10553 Teorik İrfan 2012/08/26
    “Simurg’un çığlığı” risalesinin yazarı, Şeyh’i İşrak adıyla tanınan Şababuddin Yahya b. Habeş b. Emirek Ebul-futuh Sohreverdidir. “Safir” her türlü latif ve içeriğinde söz olmayan ve iki dudak arasından çıkan uzun ses ve ahenge denir[i] ve “Simurg (Anka kuşu)” ise kuşların efsanevi kralları ...
  • Acaba bireysel fıkıhta uzmanlık siyasal (hükümetsel) fıkıhta uzman olabilmek için gerekli mukaddime midir?
    6413 بیشتر بدانیم 2015/05/21
    İslami fıkıh bir biriyle irtibatlı ve iç içe girmiş birçok bilimlerin bütündür ki onun her bir bölümünü bir diğerinden müstakil bir ada şeklinde dikkate alıp sadece bir bölümünde yetişip uzmanlaşmak mümkün değildir. Elbette doğal olarak şu imkân mevcuttur ki bazı dini düşünürler fıkhın has bir bölümünde yapmış ...
  • daimi ve geçici nikâhın akdi nasıl okunuyor?
    6377 Evlilik Hutbesi 2015/05/20
    Ayetullah Mehdevi Hadevi Tahrani Hazretleri (damet berakatuh) mezkûr sorunun cevabı hakkındaki açıklaması şöyledir: Eğer erkek bayan tarafından, bayanı kendine aktetme vekaletine sahip ise daimi akitte mihriyesini tayin ettikten sonra şu şekilde akti okuyabiliyor: a) bayan adına desin: “zevvectü müvvekkileti li nefsi ala sidaki’l malum. Yani ...
  • Kimler masum kavramının örnekleridir?
    9707 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Masumluk nefsanî bir sıfat ve derunî bir güç olup taşıyanı günaha bulaşmanın ötesinde günah işleme düşüncesi ve tasavvurundan alıkoyar. Istılahta ise hata, unutma, sürçme ve günahtan korunma ve mahfuz olma anlamındadır. Genel bir sınıflandırmayla masumiyet iki çeşittir: 1- Tümel korunma ve masumiyet; 2- Güçlü ve zayıf ...

En Çok Okunanlar