Gelişmiş Arama
Ziyaret
8171
Güncellenme Tarihi: 2010/10/05
Soru Özeti
Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
Soru
Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla geçmektedir?
Kısa Cevap

İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer alışının sırrını yalnız Allah bilir. Ancak iki noktaya dikkat etmek bu sorunun cevabını aydınlatır.

1- Peygamberlerin peygamberliği bilindikten sonra genelde onlara bağlılık kalplerde yer eder ve özel bir sevgi ve muhabbet onlara karşı duyulur. Halk birini sevdiklerinde genelde onun iyi akrabalarını da severler açıktır ki sevilen birisinin emirlerini itaat edilir. Bu yüzden imamlık veya peygamberlik makamı için en uygun kişiler peygamberlerin kendi soylarıdırlar. Elbette biz bunu mutlak bir ölçü bilmiyoruz. Çünkü imamlıkta masumluk ve en üstün olmak gibi diğer vasıflar da gereklidir.

2- Peygamberlerin soyunda salih olmayan kişiler de olmalarına rağmen şu bir gerçektir ki pak anne ve babadan olma ve bünyenin helal gıda ile oluşması insanın yetişmesinde etkisiz değildir. Ayrıca genetik etkenlerin yüce ahlaki değerlerin babadan oğla intikalindeki etkisi görmezlikten gelinmemeli. Buna göre imamların seçimi liyakat ve açıklanan şartlara dayalı olmasına rağmen genetik vb. etkenlerin bu şartların oluşumunda hazırlayıcı etkilerinin olduğu uzak bir ihtimal sayılmaz.

Ayrıntılı Cevap

Sorununuz Şia'ya karşı söz konusu edilen bilenen bir eleştiriden ibarettir o da Şia'nın, imametin babadan oğla geçtiğine inandığıdır.[1] Oysa:

1- Şia imamda bir takım şartların olmasını gerekli bilir. Örneğin masumluk en seçkin kişi oluşu, vehbi ilme sahip oluşu ve..[2] Bu şartların atmosferi liyakattir.[3] Açıktır ki bu tür seçkinliklerden sadece Allah haberdardır. Buna göre de imamın tayin edilişinin tek yolu Şia'ya göre Allah tarafından gelen bir emir ve açıklamadır. Peygamber bu emri insanlara bildirir. Yani Şia inanır ki ilk baştan on iki masum imamın isimleri belli idi ve Allah Teala onların isimlerini Cebrail vasıtasıyla onların çoğu dünyaya gelmeden önce Peygamber'e bildirmiştir. Peygamber de onların sayısını ve sırasını bir çok hadisinde beyan etmiştir.[4]

2- İmam Hasan'dan sonra kardeşi Hz Hüseyin imam oldu. İmam Hüseyin'den sonra kardeşleri Muhammed Hanifiye değil İmam Hüseyin'ın oğlu İmam Zeynelabidin imam oldu. Oysa henüz İmam Hüseyin'in kardeşi hayatta idi. Yine imamların evlatları arasında bazen büyük oğul değil küçük oğul imam olmuştur.[5] Bunların hepsinin kaynağı imamet makamının bir takım özel şart ve liyakatleri gerektirdiğidir. Allah bu özelliğe sahip olan kimselere bu ilahi makamı vermiştir.

3- Eğer Ehl-i sünnet ve şia kaynaklarına bakılacak olursa Peygamber (s.a.a) hilafeti Kureyş'le sınırlamıştır.[6] Acaba bu hadis Ehl-i sünnetin Kureyş boyunda hilafetin irsi sistem gereği kaldığına inandığını mı gerektirir. Yoksa bunu şöyle mi yorumlamak gerekir ki Allah hilafeti bazı özellikler ve seçkinliklere bağlı bilmiş ve bu seçenekleri sadece Kureyş kabilesinde yerleştirmiştir. Buna göre niçin aynı açıklama Ehl-i Beyt hakkında geçerli olmasın?

Bazıları Kureyş'in çeşitli soylardan oluştuğunu ileri sürerek bunun babadan oğla geçmek sayılmayacağını ileri sürmüşlerdir.

Ancak bunun cevabi şudur:

Bu yorum doğru değildir, çünkü gerçek şu ki Emeviler ve Abbasiler bu hadisi gerekçe göstererek hilafetin kendi kabileleri için geçerli olduğunu ileri sürmüşleridir.

3- Bakara suresinin 124. ayetinde[7] babadan oğla geçme türünden olan irsi hakimiyet sistemi[8] tümden reddedilmemiştir ve sadece Hz. İbrahim (a.s)'in soyundan olan zalimler hakkında bunun geçerli olmadığı açıklanmıştır. Buna göre Hz. İbrahim'ın soyundan olan kimseler (ister kendilerine ister başkalarına ister yüce Allah'ın haklarına) haksızlık etmemeleri ve diğer özellikleri taşımaları kaydıyla imam ve önder olabilirler. Açıktır ki Hz Musa'nın da kardeşi hakkındaki isteği ondaki liyakat içindi.[9]

Acaba İslam Peygamberi hakkında durum değişik olduğu söylenebilir mi?[10]

İmametin ve hilafetin bir önceki Peygamber veya imamın soyunda olmasının gerçek sırrını Allah bilmesine rağmen bunun hikmeti hakkında şu hususlara işaret edebiliriz.

1- Peygamberler peygamberliklerinin ve erdemlerinin bilinmesi üzerine kalplerde yer açıyorlardı. Halk birini sevdiklerinde onun iyi akrabalarını da seviyorlar ve birini sevdilermi onun emirlerine itaat ederler. Bu yüzden imamet ve hilafet için en uygun kişiler peygamberlerin kendi akrabaları ve yakınlarıdır. Elbette biz bu hususu değişmez bir ölçü bilmiyoruz çünkü bunun yanı sıra imamda masum olmak ve en seçkin olmak gibi diğer şartların da olması gerekir. [11]

2- Peygamberlerin soyunda Hz. Nuh'un oğlu ve Cafer Kezzab gibi salih olmayan kişiler de olmasına rağmen ancak pak yemek ve temiz soydan[12] gelmenin salih ve seçkin bir neslin oluşum ve eğitimindeki etkisini inkar etmemek gerekir.[13] Buna göre peygamberlerin ve imamların tayin edilmeleri önceden işaret edilen özellik ve liyakatlere bağlı olmasına rağmen genetik etken bu şartların oluşumunda etkili olabilir. Bu yüzden zinadan dünyaya gelen çocuğun cemaat imamlığı gibi bir takım toplumsal görevleri üstlenmesi önlenmiştir…[14]

İmametin liyakat ve seçkinliğe dayalı ve bu özelliğin imamlarda olduğunun delili şu ki bilindiği üzere imamların genelde birden çok erkek evladı vardı ama imamet onlardan birine yetişmiş ve genelde kardeşlere yetişmemiştir. Diğer yandan Şia'ya karşı bu eleştiriyi bugün gündemde tutan vahhabiler kendi mekteplerinin kurulmasını ve devamını sultanlara borçludurlar ve şimdide sultanların gölgesinde yaşamaktadırlar. Yine onların teyit ettiği Emeviler ve Abbasiler gibi hükümranlıklar da irsi saltanat sistemidir. Oysa ki söz konusu sistemlerde asla liyakat şartı ön planda olmamıştır.

Bu gerçekler göz önünde iken niçin bunlar Ehl-i Beyt söz konusu olduğunda buna muhalefet ediyor ve Şİa'ya karşı saldırıya geçiyorlar. Oysa Şia'nın imam olduklarına inandığı Ehl-i Beyt imamları -tarihin de şahitlik ettiği üzere- kendi dönemlerinin seçkin insanları ve asla hayatlarında bir karanlık nokta bulunmayan kimselerdir. Onların azılı düşmanlarının var olduğunu nazara alırsak yaşantılarında zaaf ve eksiklik sayılan bir yön olsaydı mutlaka düşmanları tarafından aleyhlerine kullanılırdı ve tarihte nakledilirdi.



[1] bk İbn-i Hazm, el-Fasl, c. 4 s. 167; Bağdad Abdulkadir, Usul-i din s. 284 ve 285; Nedevi Ebulhasan, Suretan-i Mutezaddetan s. 12-13

[2] bk Biharu'l-envar, c. 36 s. 68, Daru ihya etturasil Arabi, Beyrut, 3. baskı, H. 1403; Uyun-i Ahbari'r-Riza, Şeyh Saduk, s. 192 Menşurat-i Alemi, Beyrut, 1. Baskı, H. 1404; et-Tenbih, Şeyh Hurri Amuli.

[3] Bu tür şartların İmamiye tarafından açıklanışı imameti irsi monarşi sistemi bilmediklerine delildir.

[4] bk. İmamete inanmanın delilleri dizini; soru: 321 site 2707

[5] Örneğin İsmail İmam Cafer Sadık'ın büyük oğlu olmasına rağmen o imam olmadı ve kardeşi Musa İmam oldu. Yine İmam Ali Naki'nin büyük oğlu Muhammed olmasına rağmen o imamet makamına erişmedi kardeşi Hasan Askeri İmamet makamına erişti. bk Munteha'l-Amal, Şeyh Abbas Kummi, c. 2 s. 294 ve 687-688; Hicret Yay. Kum; Kitab-i İran ve İslam, Davut İlhami, s. 697 - 698

[6] Resulullah şöyle buyurmuştur: Bu iş hepsi de Kureyş'ten olan on iki halife Kureyş'e hüküm sürmeyince olmayınca tamamlanmaz." Sahih-i Muslim c. 3 s. 3

[7] وَ إذِ ابْتَلى إبْراهیمَ رَبُّهُ بِکَلِماتٍ فَأتَمَّهُنَّ قالَ إنّى جاعِلُکَ لِلنّاسِ إماماً قالَ وَ مِنْ ذُرِّیَّتى قالَ لا یَنالُ عَهْدى الظّالِمینَ"؛

[8] Bu ifade dakik değildir; çünkü soya dayanan hükümranlıklar mahiyet bakımından peygamberler ve imamların hükümranlığıyla farklıdır. Çünkü soya dayanan irsi monarşi sistemlerinde hükümdarın tayini Allah'ın emriyle olmaz ve kişide belli seçkinliklere ve özelliklere sahip olması şartı da genelde aranmaz.

[9] "و اجْعَلْ لى وَزیرًا مِنْ أهْلى هارُونَ أخى"؛

[10] "[10]أمْ یَحْسُدُونَ النّاسَ عَلى ما آتاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ فَقَدْ آتَیْنا آلَ إبْراهیمَ الْکِتابَ وَ الْحِکْمَةَ وَ آتَیْناهُمْ مُلْکاً عَظیماً

[11] bk. Şiaşinasi, Ali Asgar Rizvani, c. 2 s. 495-499

[12] Çocuğun ruh ve gövde sağlığının bir bölümü genler yoluyla baba ve anne vasıtasıyla çocuğa intikal eder. İslam evlilik sırasında baba ve anne olacak gençlerin diğer tarafın ruh ve gövde yönünden taşıması gereken özellikleri taşıdığını araştırmasını tavsiye etmiştir ki bu ikisinden meydana gelen çocuklar ruh ve cisim yönünden sağlıklı olsunlar. İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kendi nütfeniz için uygun bir yer bulunuz. Çünkü kökler (genler) geçicidir. Diğer bir yerde şöyle buyurmuştur: "Çöplüklerde biten yeşil otlardan uzak durun. Çöplüklerde biten yeşillikler nedir diye sorduklarında "alçak bir aileye mensup olan güzel bir kadındır, diye karşılık vermiştir." bk. "Dünyaya gelmeden önce gözetilmesi gereken adap" dizini. Soru: 1057 (site: 1122)

[13] Daha geniş bilgi için bk. "İnsanın zatı ve onun insanın davranışındaki etkileri" Soru: 692 (Site: 739)

[14] Geniş bilgi için bk. Cemaat imamının helalzade oluşunun felsefesi, soru: 1957 (site: 1982)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar