Gelişmiş Arama
Ziyaret
6515
Güncellenme Tarihi: 2011/04/28
Soru Özeti
Kur’an, beşeriyetin bütün sorunlarını halletmiş midir?
Soru
Müslümanların Kur’an’ı, beşeriyetin bütün sorunlarını halletmiş midir?
Kısa Cevap

Biz Müslümanlar Kur’an’ın, beşeriyetin her türlü sorununu halledebilen kapsamlı bir kitap olduğuna inanıyoruz. Ama bu sözün manası ‘bütün meseleleri hatta fizik, kimya vs. meseleleri de Kur’an halleder’ demek değildir.

Kur’an-ı Kerim bütün insanların hidayet kitabıdır ve bundan da başka bir işi yoktur. Doğal olarak yalnızca bu alanda kapsamlı olmasını ve beşerin muhtaç olduğu hidayetin tüm yönlerine değinmesini ondan bekleyebiliriz. Bizim inancımıza göre Kur’an bunun üstesinden gelmiş, beşerin hidayet konusunda ihtiyaç duyduğu herşeyi getirmiş ve sorunlarını halletmiştir. Şu önemli noktayı da hatırlatmadan geçmeyelim: Din insanları, kendi imkanlarıyla ulaşamayacağı şeylere ulaştırır. Allah insanlara akıl ve düşünce vermiştir. Din kesinlikle akıl ve düşünceyi saf dışı bırakmaya gelmemiştir. Zira böyle olursa duyular, akıl ve tecrübe boşuna yaratılmış olacaktır. Bu konuda ‘İslam’da Yazılı Düşünce Teorisi’ adlı dizine soru:900 (site:988) bakarsanız sorunuzun cevabının bir kısmını orada bulabilirsiniz.

Hatırlatılması gereken diğer bir nokta da şudur: Kur’an bir hidayet kitabı olması hasebiyle diğer semavi kitaplardan farkı yoktur, ancak daha kapsamlı olduğu için onlardan daha üstündür.          

Ayrıntılı Cevap

Hakikatı bulmak için gösterdiğiniz çabadan dolayı ve cevap için bizim sitemizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz. Aşağıdaki noktalar göz önüne aldığında cevaba ulaşmamız kolaylaştıracaktır:

1- Biz Müslümanlar Kur’an’ın, beşeriyetin her türlü sorununu halledebilecek kapsamlı bir kitap olduğuna inanıyoruz. Ama bu sözün manası ‘bütün meseleleri hatta fizik, kimya vs. meseleleri de Kur’an halleder’ demek değildir.

Her ne kadar Kur’an’ın kapsamlılığı konusunda alimlerin çeşitli tahlilleri varsa da genel olarak kapsamlılılığı dinin hedefi olarak algılamış[1] ve Kur’an’ın kapsamlılığının nisbi ve izafi olduğunu söylemişlerdir.

Kur’an-ı Kerim bütün insanların hidayet kitabıdır ve bundan da başka bir işi yoktur. Bu nedenle mebde ve meaddan tutunda, güzel ahlak, ilahi kanunlar, kıssalar ve öğütlere kadar insanların hidayete ve doğru yola ulaşmakta ihtiyaç duydukları gerçek bilgilere ait herşey Kur’an’da vardır.[2] Din, insanların kendi imkanlarıyla elde edemeyecekleri şeyleri onlara vermek için gelmiştir. Gerçekte Kur’an-ı Kerim ve aynı şekilde dinin insanın kendi bulgularına karışma gibi bir amacı yoktur. Zira Allah insana akıl ve mantık vermiştir.[3] Din asla beşerin yeteneklerini köreltmek peşinde değildir. Böyle olsaydı, duyular, akıl ve tecrübe boşuna yaratılmış olurdu.[4] Kur’an-ı Kerim’in temeli Allah’ı tanıma üzerine kurulmuştur. Allah’ın bir olduğu inancı dinin birinci ilkesidir. Allah’ı tanıttıktan sonra mead (iyilere sevap ve kötülere cezaların verileceği kıyamet) inancını ikinci temel ilke olarak getirmiştir. Bu ikinci ilkeden yola çıkıldığında Peygamberliğe ulaşılmaktadır. Çünkü, iyi ve kötü amellerin -itaat ve isyanın- karşılığı önceden vahiy ve nübüvvet aracılığıyla bildirilmeden verilmez. Nübüvvette bir başka ilkedir. Allah’ın birliği, Nübüvvet ve mead, İslam dinin üç temeli olarak sayılmıştır.

Bu üç temel ilkenin ardından imanlı ve gerçekci bir insanın sahip olması gereken güzel ahlakı beyan etmiştir. Daha sonra gerçek saadeti koruyan, güzel ahlakı doğuran ve geliştiren, bundan da önemlisi üç temel inancın güçlenmesini sağlayan ameli kanunları koymuştur. Güzel ahlak, bir takım amellerle ayakta kalır. Nitekim güzel ahlak üç temel inanca göre aynı durumdadır. Örneğin, kibir, gurur ve kendini beğenmişliği olan birinden Allah’a inanması ve rububiyet makamı karşısında huzu etmesi beklenemez. Ömür boyu insaf, merhamet, mertlik ve duygusallıktan yoksun olan kimse kıyamete ve hesap gününe iman etmez.[5]

Kur’an-ı Kerim, insaniyeti kemale erdirme hedefini eksiksiz bir şekilde yerine getirmiştir. Çünkü gerçekcilikle yoğurulmuş olan insaniyetin hedefi, hiç bir eksiği olmayan bir dünya görüşüne sahip olmaktır. Eksiksiz dünya görüşünün gereği ona uygun ahlaki ve ameli kanunları icra etmektir. İşte Kur’an-ı Kerim bu maksadı tam olarak açıklamayı üzerine almıştır. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: ‘Gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitaptır.’[6]

2- Hidayet kitabı olma açısından Kur’an’ın diğer semavi kitaplardan farkı yoktur, ama onlardan üstündür.

Yani Kur’an, bütün semavi kitapların hedeflerinin gerçeği olup, insanın inanç ve amel alanlarında saadete ulaşması için ihtiyaç duyduğu herşeyi eksiksiz olarak açıklamıştır.[7] Kur’an açısından Allah’ın dini Adem’den Hatem’e (s.a.a) kadar birdir. Şeriat sahibi olsun olmasın bütün paygamberler aynı mektebe davet etmişlerdir. Kur’an bu gerçeği şöyle vurguluyor: ‘Dîne âit hükümlerden, Nûh'a tavsiye ettiğini ve sana vahyettiklerimizi ve İbrâhîm'e, Mûsâ’ya ve İsâ'ya tavsiye ettiklerimizi, size de gidilecek yol olarak bildirdi, açıkladı.’[8]

Semavi dinlerin arasındaki farkın şunlar olduğunu söyleyebiliriz:

a) Bir takım cüz’i meseleler zaman, mekan ve insanların özelliklerinin gereği olarak değişiklik göstermiştir. Ama hepsi, bir hakikatın değişik şekilleri olup aynı hedefe götürmekteler.

b) Sonradan gelen peygamberler beşerin akli tekamülüne orantılı olarak bir konudaki öğretilerini daha üst seviylere götürmüşlerdir. Bu da dinlerin ihtilafı değil, dinin tekamülüdür. Çünkü önceki peygamberler kendilerinden sonra gelecek peygamberleri müjdelemiş, sonrakilerde öncekileri onaylamışlardır.

Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Ve sana da, önceki kitabı gerçekleyen ve ona gözetici olan kitabı, gerçek olarak indirdik.’[9]

Ayette geçen ‘Müheymin’ kelimesinin manası gözetici, koryucu ve hazır olmaktır. Kur’an diğer semavi kitaplara muheymin edilmişse bu, birincisi onların koryucusu olduğu, onları tastik ettiği, ikincisi de onlara gözetici ve hakim olduğu, onların yanlış, tahrif ve unutulan şeylerini açıkladığı manasına gelmektedir.[10] Bu da şeriat ve ahkamın yanı sıra genel itikadi meseleleride kapsamaktadır.



[1]- Bu yüzden, ‘İslam, kapsamlı bir dindir’ denildiği zaman bundan maksat, ister genel ve umumi meselelerde olsun, ister ayrıntıda, insanın maddi ve manevi yaşamına ait olan teorik ve pratik bütün meseleleri açıklaması değildir. Maksat şudur: Din, insanın gerçek kemale ve hidayete ulaşma hedefi açısından hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Ancak bununla birlikte, din için iki türlü hedef ve risalet düşünülebilir:

a) Sabit olan hedef ve risalet (asıl hedef): Bu hedef zaman ve mekana bağlı değildir. Akıla ve hisse yön vermek (yani akli ve hissi tanımaya ulaşmanın yolunu göstermek) ve beşeri tanımanın tekmili (yani akıl ve hissin ulaşamayacağı hakikat ufuklarını insana göstermek) bu bölümün içine girmektedir. Beşer bu alanlarda dine her zaman muhtaçtır.

b) Sabit olmayan, geçici olan hedef ve risalet (ikincil hedef): Mesela zaman ve mekanın özel şartlarına uygun özel çözümler sunmak, bir dönemde ve özel şartlarda bulunan bir grup için ilmi ve fikirsel meseleleri almak gibi.

Şartlar, zaman ve mekan değiştiğinde dinin sunduğu çözümlerinde geçerliliği kalmayacaktır. Bunlar daimi çözümler olmayacağından onlarda ısrar edilmemelidir. Din, beşerin aklını ve düşüncesini dışlamak için gelmedi. Dinin risaleti, vahyi aklın yerine koymak değildir. Vahiyin risaleti şudur: 1) Akla ve tecrübeye dayalı bilgiye götüren yolları göstermek, 2) Akıl ve hissin ulaşamayacağı hakikat ufuklarını insana açmak. (Bkz: Ali Rabbani Gulpaygani, Camiiyyet ve Kemal-i Din, s.16-17). Buna göre sabit hedeflerde dine, sabit olmayan hedefler için de akıl ve hisse başvurulmalıdır.

İslamın kanun koyma sistemindeki özel mekanizmasında olan ve onun vasıtasıyla din ve yaşam alanındaki iki sabit ve değişken kategoride bağ kurulabilen ve ikisini yana yana getierebilen beş temel unsur ve rükun şunlardır: 1) Birincil ve ikincil hükümler, 2) İslamda içtihad kanunu, 3) Aklın içtihaddaki kilit rolü, 4) Ahkamın ölçüleri ve önemliyle en önemli kaidesi, 5) İslam hakiminin yetki ve sorumlulukları. (Bkz: a.g.e. s.77-94). Bu konuda daha fazla bilgi için bkz: İslamda Yazılı Düşünce Teorisi, soru:900 (site:988).

[2]- Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan Fi Tefsir-il Kur’an, c.12, s.347.

[3]- Muhammed Hadi Marifet, Camiiyyet-i Kur’an-ı Kerim Nisbet Be-Ulum ve Maarif-i Beşer (Name-i Müfid Dergisi, sayı:6, s.6).

[4]- Muhammed Hadi Marifet, Nakd-u Nazar Dergisi, sayı:1, s.63-64.

[5]- Allah-u Teala hak itikatlar ve amelle birlikte olan güzel ahlak hususunda şöyle buyuruyor: ‘Güzel sözler (itikatlar) ona ulaşır, iyi işler de o sözleri yüceltir’ (Fatır/10), yani itikatın yükselmesine yardımcı olur. Yine itikadın amelle ilişkisi konusunda da şöyle buyuruyor: ‘Sonra da Allah'ın delillerini yalanladıkları ve onlarla alay ettikleri için o kötülük edenlerin sonu ne kötü oldu.’ (Rum/10).

[6]- Ahkaf/30

[7]- Muhammed Hüseyin Tabatabai, a.g.e, c.15, s.47.

[8]- Şura/13.

[9]- Maide/48.

[10]- Seyyid Ali Ekber Kureşi, Kamus-u Kur’an, c.7, s.166; ‘Şianın ünlü fakihi Merhum Kaşif-ul Gıta bu konuda şöyle diyor: Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Kur’an olmasaydı Hıristiyanlık ve Yahudilik diye bir şey asla kalmazdı. Zira Allah’ın Yakup’la (a.s) güreştiğini, Peygamberlerin şarap içtiğini söyleyen ve iffetli kadınları lekeleyen tahrif olmuş Tevrat ve İncil kalıcı olamazlardı. Kur’an-ı Kerim, Tevhid inancını yayarak Enbiyayı (a.s) bütün bu ithamlardan beri etmiş, İbrahim-i Halil ve diğer Peygamberleri (a.s) azametle anmış, Azra Meryem’in pak ve temizliğine şahadet vermiştir. Kur’an-ı Kerim, geçmiş peygamberlerin kitaplarında yapılan tahrifleri de onlardan tenzih etmiştir. Semavi kitapları usuli din tahriflerden tenzih etmenin yanı sıra füruu din tahriflerinden de tenzih etmiştir.’ (Bkz: Abdullah Cevadi Amuli, Şeriat Der Ayine-i Marifet, s.105-106)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kıbleyi nasıl bulabiliriz?
    6507 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Kıbleyi bulmak için bir takım yollar vardır ve onlardan bazıları şunlardır: 1. Hissel göstergelerden yola çıkarak tanıklık eden iki adil tanığın tanıklığı.2. Bilimsel kaidelerle (gökbilim vb.) kıbleyi bilen ve güvenilir olan bir şahsın belirtmesi.3. Müslümanların ...
  • İslam dininde hatemiyetin hakikati nedir ve Sayın Suruş’un görüşünün eleştirileri nelerdir?
    10652 Yeni Kelam İlmi 2010/06/02
    Birkaç noktaya dikkat etmek faydalı olabilir:1. Peygamberliğin son bulması ve buna tabi olarak İslam dinin son din olması, Ahzab Suresinin 40. ayetinde belirtilmiştir ve bu ayet mana itibariyle, İslam dininin son din olması vesilesiyle peygamberlikte sona ermiş ve artık peygamberin gelmesi mümkün değildir.2. Bir açıdan hatemiyetin sırrı şunlara ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7336 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Kameri yıl kaç gündür? Bir kamerin yılın başka kameri yıllarla farkı var mı? Varsa ne yapmak gerekir?
    38176 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Kameri ayların günleri birbirleriyle aynı olup, tam olarak 29 gün, 12 saat, 44 dakika 3 saniye veya 29/53059028 gündür. Bütün hicri kameri yılların günlerinin sayısı eşit olup tam olarak 12 ay yani 354/3670834 gündür. Ancak astronomlar her ayı sahih yani kesirsiz olarak hesaplamak zorunda olduklarından ...
  • İranlılar, Ömer’in eliyle mi Müslüman olmuştur?
    17033 تاريخ بزرگان 2012/01/18
    Eğer tüm İranlıların Ömer’in hâkimiyeti döneminde Müslüman oluşu kastediliyorsa, bu ihtimal kabul edilir değildir; zira İran Arap ve Müslümanlar tarafından fethedilmeden önce bir grup İranlı diğer ülkelerde bulunuyordu ve onlar İslam’ın doğuşunun ilk yıllarında Müslüman olmuştu. Ama Ömer’in hâkimiyeti döneminde İslam’ın İran’a girmesi ve Müslümanların davranışları nedeniyle bazı İranlıların ...
  • Aristo mantığı ile diyalektik arasındaki farkı nedir?
    15506 İslam Felsefesi 2011/03/02
    Mantık bir kanunlar manzumesidir ve bu kanunlara riayet etmek düşüncede hataya düşmemizi engeller. Mantık eski ve yeni mantık diye iki kısma ayrılır. Eski mantık, bize nasıl doğru bir kıyas ve istidlal üreteceğimizi öğreten Aristo mantığıdır; başka bir ifadeyle Aristo mantığı istidlalin şekil ve kalıbına ek olarak, ...
  • Abdullah’ın Abdulmüttalip tarafından kurban olarak adanması akıl ve mantıkla çelişmez mi?
    5348 تاريخ بزرگان 2019/11/24
    Tarihi nakiller göz önüne alındığında önceki dinlerde ve ümmetlerde adak ve kurban ritüellerinin farklı ve çeşitli şekillerde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan biride insanın kurban edilmesiydi. İslam dini bunu kaldırarak sadece hayvan kurban edilmesine izin verdi.Aklın, fıtratın ve mantığın kabul ettiği desturları yerine getirmek gerçek imanın ...
  • Bir şirket, ürünlerini yabancı bir marka adı altında daha fazla değere satarsa bunun hükmü nedir?
    5794 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/15
    Taklit merciilerinin bürolarından alınan cevaplar şöyledir:Ayetullah el-Uzma Hamanei: İç ürün mü yoksa dış ürün mü olduğu müşteri tarafından ayırt edilebiliyorsa böyle bir üretime sahte ve kandırmacadır denilemez. Ama gerçeğin aksi bir şey söylenirse bu yalan olur ve haramdır. Ve eğer ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15095 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • Kıyamet esnasında berzahtakiler de vuku bulan olayları tecrübe edecek mi? Onlar bu esnada hangi durumda olacaktır?
    11742 Eski Kelam İlmi 2011/10/22
    Evrende iki kere sura üfleneceği Kur’an’ın kesin buyruklarındandır. Birinci üfleme, dünya ömrünün tamamlandığı ve bu vesileyle yeryüzündeki canlı tüm varlıkların ortadan kalkacağı zamandır. Hayat üflemesi olarak meşhur olan sonraki üflemede ise tüm insanlar dirilecektir. Her iki üfleme de ansızın vuku bulacaktır. İki üfleme arasındaki süre de belli ...

En Çok Okunanlar